Sabah’taki söyleşi, DTP ve temsil
sorunu üzerine
Kemal Burkay
Benimle yapılan ve 26 Kasim tarihli Sabah gazetesinde
yayınlanan söyleşiyle ilgili olarak okurlara söylemek
istediklerim var. Söyleşi sayın Ecevit Kılıç
tarafından yapıldı. Öncelikle, e-mail yoluyla
gönderilen yazılı sorulara, daha sonra ise telefonla
diğer bazı sorulara cevap verdim.
Gazetecilik işiyle ilgilenenler bilirler ki bu tür söyleşiler
mota mot yayınlanmaz. Uzun olduğu zaman kısaltılır,
gazeteler bazen işlerine gelmeyen bölümleri atlar, bazen
de çarpıtırlar; özellikle de bizim gibi “sakıncalı”
kişilerle yapılmış olanlar... Kullanılan
başlıklar bile bazen çok şey değiştirir.
Sayın Kılıç’ın uzun olan söyleşiyi
kısaltmış ve yer yer özetlemiş olması
doğaldı, herhangi bir çarpıtma da söz konusu
değildi. Ancak bazı ara başlıklar –her
kim tarafından konmuşsa- yanlış anlamalara
yol açacak türdendi. Örneğin, “Türkler kendilerini savunmakta
haklı” biçimindeki ara başlık. Buna bakan bir
okuyucu benim, Türkiye’nin operasyon hazırlığını
haklı bulduğumu sanabilirdi, ki uzun metinleri okumaktan
erinip başlıklara bakarak hüküm verenler az değildir.
Oysa böyle bir ifade kullanmamıştım. İlkesel
olarak, saldırıya uğrayan her ülkenin kendisini
savunma hakkı olduğunu, ama söz konusu sınır
olayları ile ilgili olarak durumun çok farklı olduğunu,
operasyonun çıkar yol olmadığını,
çatışmaya, savaşa gerek olmadan da bu sorunun
çözümünün mümkün olduğunu söylemiştim.
Yazının girişinde kullanılan bir ara
başlıkta ise, “yıllar sonra konuştuğumdan”
söz ediliyordu... Oysa okurlarım bilir, ben sürekli olarak
hem Türkiye’de yayınlanan periyodik yayınlarda,
hem de “Dengê Kurdistan” adlı sitede yazıyorum.
Bazen değişik sitelerde yazılarım ve benimle
yapılan söyleşiler yayınlanıyor. Zaman
zaman toplantılarda konuşuyorum.
Ama dediklerim ve görüşlerim belki kamuoyuna yeterince
yansımıyor. Çünkü bunlar çok okunan ve çok izlenen
yayınlar değil. Türk medyası ise yıllar
boyunca bana ve partimize ambargo uyguladı. Bu ambargo
1993’ten itibaren, Özal’ın Kürt sorununda yeni bir politika
oluşturmaya çalıştığı, bu nedenle
de sorunun serbestçe tartışılmasını
istediği dönemde, bir-iki yıllığına
kalktı. O dönemde birçok TV kanalı ile günlük gazeteler
benimle söyleşi yapmak için yarışa girdiler.
Ancak bu durum çok sürmedi ve yeniden bir sessizlik dönemi
başladı. Benimle söyleşi yapmak isteyen TV
kanalları ve gazeteciler uyarıldılar ve yapılan
söyleşiler yayınlanamadı. Güneri Cıvaoğlu,
Koray Düzgören, Yalçın Doğan, NTV’den Banu Güven
ve daha birçokları bu durumu iyi bilirler... Bunu engelleyen
kimdi? Belki MİT, belki Genelkurmay, belki MGK Genel
Sekreterliği, belki üçü birden... Ama hep “uyarının
yukardan geldiği!” söylendi.
Benimle ve Öcalan’la söyleşi yapıp yayınlayan
Oral Çalışlar, Öcalan’ın değil, ama benim
dediklerim yüzünden ceza aldı. Benimle bir söyleşi
yapıp yayınladığı için Radikal yazarı
ve editörü İsmet Berkan ile gazetenin sahibi, şu
“Basın İmparatoru” Aydın Doğan yargılandılar!
Türkiye’de medyanın durumu, Kürt sorunu ile ilgili olarak
işte böyle. Bu nedenle, eğer Sabah’ın ara başlığı,
yıllar sonra bir günlük gazetenin görüşlerime genişçe
yer vermesi anlamında ise, doğrudur elbet; yoksa
konuşmadığım ya da sustuğum anlamında
değil.
Söz konusu söyleşi Sabah’ın internet sayfasına
geçerken ise başlıklarda değişiklikler
olmuş. Gazetede “Sorunun çözümü için PKK silah bırakmalı”
olan manşet, internet sayfasına geçerken şöyle
olmuş: “PKK bizi terörize etti, derhal silah bırakmalı”...
Okurun bu başlığı da yanlış
anlayacağı açık. Hatta, okurdan öte, kimi internet
sitelerinde yorum yazanların da söz konusu başlıklara
takıldığı görülüyor.
Oysa benim bu konudaki görüşlerim belli ve Sabah’a söylediklerim
de aynı nitelikte: Kürt sorunu PKK eliyle terörize edildi.
Ettiren de Türk devletidir. Bunu ilk kez söylemiyorum. PKK
ortaya çıktığı günden beri, yani yaklaşık
30 yıldır yazıyorum, söylüyorum.
Öte yandan PKK’nın bu çıkmazdan ve izlediği
yanlış politikalardan kurtulması için de elimizden
geldiğince çaba gösterdik. 1993 yılında sayın
Talabani’nin girişimiyle imzaladığımız
protokol bu çabalardan biriydi.
Rejim PKK’ya yaptırdığı yanlışlarla
onu bir öcüye çevirdi ve onun şahsında Kürt hareketini
köşeye sıkıştırdı. Onun içindir
ki, Sabah’la yaptığımız bu söyleşi
bile, İnternet Haber ve diğer bazı Türk haber
sitelerine yansırken şöylesi çarpıtmalara uğradı:
“PKK’nın önemli isimlerinden Burkay önemli itiraflarda
bulundu... Burkay PKK’nın sosyalist cenahının
başındaki kişidir. Kürdistan Sosyalist Partisi’ni
kurdu...”
Belli merkezlerde hazırlanıp Türk basınına
dağıtıldığı anlaşılan
bu çarpıtmalar da bir kez daha gösteriyor ki, Türk devleti
Kürt hareketini hala iç ve dış kamuoyuna bir PKK
olayı gibi sunmaya çalışıyor. PKK’dan
dört yıl önce kurulmuş ve onun hedef seçtiği,
yok etmeye çalıştığı PSK da “PKK’nın
bir kanadı” sayılıyor! Kürt sorununu siyasal
ve barışçı yöntemlerle dile getiren, Kürt haklarını
savunan her örgüt, her kişi, hatta bu türden Türk aydınları,
insan hakları örgütleri bile rejimin yetkili ve sözcülerinin
dilinde ya “PKK’lı”, ya “hain!..”
Türk rejiminin ve ona ayak uyduran medyanın politikası,
tutumu bu kadar ilkel, bu kadar yüzsüzce... Onlar, dünyayı
aptal yerine koyuyor ve böyle basitliklerden medet umuyorlar.
Kürtleri kim temsil ediyor?
Şu günlerde Kürtlerin temsili üzerine DTP ile AKP arasında
ilginç bir çekişme var. AKP, 75 Kürt kökenli milletvekilinden
söz ederek Kürtleri ben temsil ediyorum, diyor. Bunlardan
gruplar oluşturarak yurt dışına, Avrupa
ülkelerine ve ABD’ye göndermeye, onlar eliyle Türk devletinin
tezlerini savunmaya hazırlanıyor. DTP’liler ise
buna karşı, oyuncakları ellerinden alınmış
gibi öfkeli bir tepki gösteriyorlar.
Peki gerçek ne, Kürtleri hangisi temsil ediyor? Hiç birisi!
Bir kez AKP, Kemalist nitelikli olmasa da bir düzen partisi.
Hele Kürt sorununda öteki düzen partilerinden bir farkı
yok. Belki sopanın yanı sıra bazen havuç da
uzatıyor. Saflarında 75 Kürt kökenli milletvekilinin
olması hiçbir anlam taşımıyor. Çok daha
fazla sayıda Kürt kökenli milletvekili yıllardan
beri düzen partilerinin saflarında bu parlamentoya taşınıyor.
Bunlardan bazıları –İnönüler, Özal ve Ecevit
dahil- bakan, başbakan, hatta cumhurbaşkanı
bile oldular. Türk devleti sıkışınca bunları
göstererek Kürtleri de temsil ettiğini ileri sürdü. Ama
bunun gerçekle bir ilgisi yok. Bu konuda en güzel yazılardan
birini Gülay Göktürk yazdı. Bunlar ancak Kürt kimliklerini
inkar ederek, Türkleşerek, Türk devlet politikasını
savunarak bu makamlara tırmandılar. Ben hep söylerim:
Celladımızın Kürt olması bize şeref
vermez.
DTP’ye gelince, şimdi geldiği noktada savunduğu
politikalarla düzen partilerinden bir farkı kalmamış.
Acaba AKP’li milletvekilleri yerine yurt dışına
DTP’liler gönderilse, onlar farklı şeyler mi anlatacaklar?..
Üniter devleti, Kemalizmi, tek ulusu, tek bayrağı,
tek resmi dili (Türkçe) savunan DTP’nin, örneğin CHP’den
farkı ne?..
AKP’den bir farkı var, çünkü AKP hiç değilse Kemalistlik
yapmıyor...
DTP’nin durumu bir yönüyle düzen partilerinden daha kötü.
Kürt halkı hiç değilse düzen partilerini tanıyor,
gerçek niyetlerini biliyor. Ama Kürt perdesi altında
aynı politikaları savunan ve Kürt toplumuna mal
etmeye çalışan DTP’nin tutumu çok daha kötü değil
mi? Yani tam bir “kurmê darê” (*) olayı...
DTP’lilerin meclise girmelerine sevindik. Kendilerine yapılan
baskılara karşı çıktık. Yapacakları
iyi şeyler için destek vereceğimizi söyledik. Ama
DTP Öcalan’ın teslimiyet politikalarının kuyruğunda
gitmeye ısrarlı görünüyor, dik duracağına
günden güne daha da batıyor. Sanki bir danışıklı
dövüş de burada seyrediyoruz.
Kürt halkının temel haklarını kim savunuyorsa
temsilcisi odur. Kürt halkının kendi kaderini tayin
hakkını, eşitlik temelinde bir federasyonu,
Kürt dilinin resmi dil olmasını kim savunuyorsa...
Yok eğer temsil, Kürtlerden alınan oylarla ölçülüyorsa,
AKP herkesten çok oy alıyor; o zaman onun Kürtleri temsil
iddiasına neden öfkeleniyoruz?
------------------------------------
(*) Ağacı içinden çürüten kurt.
Yazarın önceki yazılarından:
Oyunun
yeni perdesi ve değişen taktikler
DTP’ye
yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan
görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm
Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil
kim?.
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|