Kandil Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kemal Burkay
Türk ordusunun 16 Aralık’ta sınır ötesine
yaptığı operasyon kimse için sürpriz olmadı.
5 Kasım’daki Bush-Erdoğan görüşmesinden beri
böylesi bir saldırı bekleniyordu. Bunun geniş
çaplı bir kara hareketi değil, nokta operasyonları
biçiminde olacağı da belliydi. Gerekli istihbaratı
ABD sağlayacak ve Türk uçakları bombalayacaktı.
Nitekim öyle oldu. Amerikalılar topladıkları
bilgileri sıcağı sıcağına Türk
tarafına ilettiler, Türk pilotlarına düşen
ise havalanıp o noktaları vurmak oldu...
Buna rağmen, 10 kadar köy vuruldu, siviller öldü ve
yaralandı. Tahrip edilenler arasında bir hastane
ve birkaç köprü de var. Omuzu kalabalık Büyükanıt’ın
telaşla açıklamalar yapıp “sadece PKK hedefleri
vuruldu, siviller hiçbir zarar görmedi!” demesine rağmen,
sivillerin zarar görmüş olması doğaldır.
Kıbrıs çıkartması sırasında
kendi Kocatepe Zırhlısı’nı bombardıman
edip batırmış Türk ordusu için bu kadarı
beklenir.. Amerikalıların verdiği istihbaratın
ne derece sağlıklı olduğu da tartışılır..
Nokta operasyonlarının uzmanı ABD ordusunun,
son Irak işgali sırasında müttefik İngilizleri
ve Kürtleri kaç kez yanlışlıkla bombaladığını
unutmayalım.
Ayrıca Kuzey Kürdistan’da, yani sözde kendi sınırları
içinde binlerce köyü yakıp yıkmış Türk
ordusunun Güneyli Kürtlere acıması da beklenemez..
Türk medyası bu bombardımanı, bire bin katarak
zevkle, adeta şehvetle anlatıyor. Bombardımanın
şiddetinden ağaç dallarına sıçrayıp
takılmış insan elbiselerini Türk ordusunun
bir kahramanlık nişanesi olarak sergiliyor. Kameralara
yerel kıyafetleriyle yansıyan yöre köylülerini bile
PKK gerillası gibi gösteriyor... Yıkıntılar
üstünde dolaşan kadınları ve yaşlı
insanları görmezden geliyor.
Türk medyasının sergilediği bu yakıp
yıkma tutkusu, vandalizm, sadizm, “şecaat arzederken
sirkatin söyleme” tavrı da bize yabancı gelmedi..
Yıllardır oluyor bu.
Bu operasyon sonucunda PKK’nın ne kadar kayıp verdiği
ise tam belli değil. Kendi dediklerine göre sadece 5
kayıp vermişler. Fazla kayıp vermeleri zaten
beklenmiyordu. Hem bölge, havadan şiddetle bombalansa
bile doğal yapısı nedeniyle korunmaya uygun
olduğu, hem de PKK’lıların, aylardan beridir
operasyon beklenen bu ortamda, orada açıkta, bilinen
“noktalar”da durmaları beklenemiyeceği için..
Peki Türkiye ne umuyordu ve bu operasyonla hangi amacına
ulaştı?
Türkiye’nin ne umduğu, amacının ne olduğu
konusunda, aylardır, hatta yıllardır yazıp
duruyoruz. Türkiye’nin derdi PKK değildi, Güney’de, federal
biçimde de olsa bir Kürt devletinin şekillenmekte olmasıydı.
Buna bir de Kerkük’ün katılması ihtimali korkuları
daha da azdırıyordu. Gerek Türk Genelkurmay Başkanı
ve Kara Kuvvetleri Komutanı, gerekse kimi politikacılar
bunu açıkça dile getirdiler, “Türkiye için en büyük tehlike
bu,” dediler.
ABD’nin 2003’teki Irak işgali ve ortaya çıkan durum
onların bu korkularını büyüttü ve dizginsiz
bir Kürt, onun yanı sıra Amerikan düşmanlığına
vardı. Türk devleti, sivili askeriyle bunu engellemek
için çırpındı, Güney Kürdistan’a saldırmak,
oradaki özgür ortamı boğmak için fırsat kolladı.
Ama bölge ABD işgalinde olduğu için, ABD onay vermeden
bu olanaksızdı.
“Türkiye’nin amacı” derken, ortada gerçekte iki Türkiye
olduğunu görmezden gelmek, her kesimin farklı hedeflerini,
taktiklerini hesaba katmamak da çok eksik olur. Bunlardan
biri militarist Türkiye’dir; askeri ve sivil bürokrasi ile
en aşırı ırkçı, “ulusalcı” (milliyetçi),
şoven güçlerden oluşuyor. Bu kesim değişime,
demokratikleşmeye ve bu nedenle AB’ye de karşı;
diğer bir deyişle statükocu. Diğer kesim ise
değişimden, demokratikleşmeden ve doğal
olarak AB üyeliğinden yana. Kürtler bu kesimde yer alıyor.
AKP ise bu ikisinin ortasında gidip geliyor, yalpalıyor.
Militarist kesimce istenmediği, mürteci olarak suçlandığı
ve tehdit edildiği için –aslında bu bir iktidar
kavgasıdır- AB’yi bir sığınak gibi
görüyor, AB ve değişim yanlısı görünüyor.
Ama bu işte gönülsüz ve kararsız. AKP’de ne demokratikleşme,
ne Kürt, Alevi, Kıbrıs ve Ermeni sorunlarının
çözümü için gerekli birikim, öngörü, siyasi irade ve cesaret;
diğer bir deyişle liderlik vasfı yok.
Kürtlere yönelik politikada ise aslında militarist-ulusalcı
kesimle AKP arasında fazla bir fark yok. İkisi de
Türk-İslam sentezinin kapsamı içinde. Belki birincilerde
Türk, ikincilerde islam öğesi ağır basıyor.
Her iki kesim de Kürt asimilasyonundan yana, üniter devletçi;
tek devlet, tek ulus, tek bayrak, tek dil anlayışında...
Ancak aralarındaki iktidar kavgasında Kürt kartını
da birbirlerine karşı kullanıyorlar. Örneğin
son seçimlerde AKP Kürtlere karşı daha yumuşak,
Kürt sorununu kabul eder, Güney’e operasyona karşı
çıkar görünerek onlardan epeyce oy almayı başardı.
Ama seçim ertesinde, militarist kesimin tehditleri karşısında
hemen sindi, saldırgan politikaya uyum sağladı,
meclisten tezkereyi geçirdi ve askerin her istediğine
evet der oldu.
Militarist kesime gelince, son üç yıl boyunca, PKK eylemlerini
de bahane ederek, hatta, Şemdinli’de olduğu gibi,
bir dizi bombalama eylemini bizzat kendi “derin devlet” elemanlarına
yaptırıp PKK’ya yükleyerek kamuoyunu kışkırttı,
sınıra asker yığdı; böylece Güney’deki
Kürt Federe Yönetimi ve bizzat ABD üzerinde baskı oluşturmaya
çalıştı. Öte yandan bu gerilim ortamını,
AB yönünde atılacak adımları, kimi reformları
engellemek, AKP hükümetini bloke etmek için de kullandı.
Peki, son operasyon da içinde, son birkaç ayda neler değişti?
Son birkaç ayda Türkiye’deki ve bölgedeki tüm güçler arasında
yoğun taktik savaşları yaşandı. Türkiye
ile Güney Kürdistan yönetimi, Irak ve ABD arasında...
Türkiye içinde militarist cephe ile AKP arasında...
Yukarda da değindiğim gibi, AKP yönetimi, militarist
güçler tarafından sıkıştırıldıkça,
cendereden kurtulmak için tezkereyi çıkarıp, operasyon
için yetki verip topu askerlere attı. Öte yandan, PKK
eylemleri bahane edilip Güney’e yönelik yaratılan krizde
de, her iki kesim tam bir dayanışma içinde hareket
etti. Bu belli sonuçlar da verdi. Örneğin ABD, Türkiye’nin
bir olup bitti yaratmasından çekindiği için PKK
konusunda Türklerle uzlaştı. İstihbarat paylaşımı
ve nokta operasyonları önerdi. Ama Güney’e yönelik geniş
kapsamlı bir operasyona da yolu kapadı.
Kerkük’te referandumun ertelenmesini de bu kapsam içinde
düşünmek gerekir. ABD Kerkük referandumunun, yani Irak
Anayasası’nın 140. maddesinin hayata geçmesi için
Kürtlere gereken desteği vermedi. Bununla hem Irak’taki
Sunni kesimin ve genel olarak Federasyon karşıtlarının,
hem de Türk rejiminin gönlünü hoş etti.
Bu kadarı Türk rejiminin amaç ve hedeflerini karşılar
mı? Besbelli karşılamaz. Nokta operasyonları
Türkiye’de birikmiş basıncın gazını
biraz alır ve bence son operasyonun rolü de bu olmuştur.
Ordu komutanları, hükümet ve medya, bu operasyonu ne
denli abartıp büyük başarı gibi göstermeye
çalışsalar da, bunun etkisi dış, özellikle
de iç kamuoyuna yönelik olarak daha çok psikolojiktir. PKK
eylemleri ve şehit edebiyatı üzerine aylardar kışkırtılıp
çılgına çevrilmiş kitlelerin beklentisi tam
olarak karşılanmasa da, duyguları bir ölçüde
okşanmış ve öfkeleri yatıştırılmış
oldu.
Ama bununla PKK’nın ciddi bir askeri darbe almadığı,
bu tür operasyonlarla sonunun gelmeyeceği de açık.
Amaç zaten PKK’nın sonunu getirmek değildi. Bunu
hep söylüyoruz. Türk devleti istese PKK’nın sonunu getirmek
çok basit. Bu, daha 1999’da olabilirdi. Bir genel af çıkarıp
Kürtlere legal siyasetin yolunu açmak... Ama Türk devletinin,
özellikle militarist kesimin de asıl istemediği,
korktuğu bu. Daha birkaç gün önce Genelkurmay Başkanı
Büyükanıt, “PKK mecliste!” dedi ve Kürt siyasal hareketinin
legalleşmesinden duyduğu kaygıları öfkeli
biçimde dile getirdi, bir yönüyle de halkoyuna, parlamentoya
meydan okudu.
Türk devletinin politikası öteden beri, Kürtleri asimile
edip Kürt kimliğini, Kürt dilini ve kültürünü ortadan
kaldırmak, Türkiye’yi tek renge boyamaktır. Tüm
diğer engeller, baskılar, yöntemler bu politikanın
hizmetinde. Güney Kürdistan’a yönelik kaygı ve saldırganlık
da bundan. Orada, bir parçada da olsa, özgür Kürdistan’ın
kuruluşunu, onun siyasal, kültürel ve ekonomik olarak
çiçeklenip gelişmesini kendi politikaları açısından
bir tehdit olarak görüyorlar. Bu, Türkiye’deki 20 milyon Kürde
“kötü örnek” olup, hak ve özgürlük istemini güçlendirebilir...
Ne yapıp edip Güney Kürdistan’ı ortadan kaldırma
hırsı işte bu çağdışı anlayışın,
paranoyanın ürünüdür. Son gelişmeler, nokta operasyonu
filan buna derman olmadı. Özgür Kürdistan, parlamentosu,
hükümeti, siyasi partileri, üniversiteleri, televizyon kanalları
ve bir orduya dönüşmekte olan peşmerge güçleriyle
yine orada... Ama Türk militarizmi ve sömürgeciliği şimdi
Kürtler karşısında kendisini düne göre daha
iyi durumda hissediyor. Operasyon ve Kerkük konusunda ABD’den
aldıkları destek morallerini yükseltti. Dün küfrettikleri
ABD’ye şimdi yeniden övgüler yağdırıyorlar.
Bölgeye yönelik hesaplar, planlar ve bu doğrultudaki
çabalar ise devam ediyor... Saldırılarını
genişletmek, Kerkük referandumunu tümden engelleyip orayı
Federe Kürdistan’ın dışında tutmak; hatta,
eğer şansları yaver giderse özgür Kürdistan’ı
boğmak veya Türkiye’ye bir eyalet olarak bağlamak,
Musul-Kerkük petrollerine el koymak... Tüm bu tatlı düşler,
hayaller devam ediyor.
Bunların gerçekleşme şansı var mı?
Türkiye’yi yeniden Osmanlı devleti yapmak ne kadar mümkünse,
Güney Kürdistan’daki durumu geriye çevirmek de ancak o kadar
mümkün. Diğer bir deyişle, Türk sömürgeciliğinin
umutları ve hevesleri boşunadır. Sorun ise
Güney Kürdistan değil, Türkiye’deki Kürt sorunudur, Kuzey
Kürdistan’ın ve 20 milyon Kürdün hakları ve özgürlüğüdür.
Bu halkı bu saatten sonra, dünyanın bugünkü koşullarında
yok etmek veya daha uzun süre haklarından yoksun tutmak,
mümkün olmayacaktır. Sorunu barışçı yoldan
nasıl çözeriz, asıl onun üzerinde düşünelim.
Yapılacak şey budur ve aklı olan bunu düşünür.
Yazarın önceki yazılarından:
Kürtlerin
temsil sorunu
Sabah’taki
söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen
taktikler
DTP’ye
yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan
görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm
Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil
kim?.
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|