AKP sistemle kaynaşırken..
Kemal Burkay
AKP’nin seçimlerden bu yana sergilediği manzara, ona
iyimser yaklaşan Türk medyasındaki kimi demokrat
kalemleri de düş kırıklığına
uğrattı.
Hükümet seçimlerin ardından, sivil ve demokratik olması
umut edilen yeni bir anayasa için start başlattı;
ama bunu yüzüne gözüne bulaştırması çok sürmedi.
Girişimi başlatan tanınmış Anayasa
Hukukçusu Prof. Zafer Üskül, Kemalizmin ideolojik hegemonyasının
anayasa üzerinden kaldırılmasını önerdiği
için anında militarist ve şoven güçler tarafından
hedef tahtasına kondu, AKP ise kendisine sahip çıkmadı
ve bir kenara itti. Başka bir ekibe havale edilen yeni
anayasa taslağı ise kapalı kapılar ardından
ve AKP kulislerinden bir türlü günyüzüne çıkamadı.
Ama dışarı sızdığı, kamuoyuna
yansıdığı kadarıyla, bunun demokratik
bir anayasa olmayacağı şimdiden bellidir. Anayasada
Kemalizmin ideolojik hegemonyası gibi, militarizmin Türk
rejimi üzerindeki ipoteği de sürecek. MGK’ya dokunulmayacak.
Genelkurmay Başkanlığı’nın imtiyazlarına
da.
İnanç özgürlüğü alanında da yeni anayasanın
demokratik bir açılım sergilemesini beklemek aşırı
iyimserlik olur. AKP’nin böyle bir niyeti yok. O, İnanç
sorununu, türban gibi, imamhatiplilerin bazı eğitim
hakları gibi, yalnızca kendi geleneksel tabanını
ilgilendiren birkaç konuyla sınırlamıştır
ve tüm çabası da bu alanda taraftarlarını memnun
etmek, dinci kesimlerin önünü daha da açmaktır. Buna
karşılık öteki inanç gruplarının,
örneğin Alevilerin ve Hıristiyanların hak ve
özgürlükleri AKP’nin umurunda bile değil. Kemalist-militarist
kesim gibi, AKP’nin de aradığı, laik-demokratik
bir toplum değil. Öyle olsa en başta Diyanet İşleri
Teşkilatı’nı anayasal ve resmi bir kurum olmaktan
çıkarırdı, okullardan zorunlu din derslerini
kaldırırdı.
Yeni anayasada Kürt sorununun çözümüne kapıyı aralıyacak
demokratik bir açılım beklemek ise, olmayacak duaya
amin demek olur. Kürt sorununa ilişkin olarak inkarı
ve baskıyı tek çözüm yolu gören militarist kesimle
AKP kurmayları arasında fazla bir fark yok. Yıllar
içinde, yaşanan bunca çatışmanın, acının,
ödenen bunca bedelin ardından geldikleri yer, Kürtlerin
varlığını -lafta da olsa- kabul etmek
oldu. Ama hepsi o kadar. Bundan öteye bir adım atmamakta,
Kürtlerin meşru haklarını tanımamakta
direniyorlar. Öyle olunca, Kürt halkına yönelik baskı
ve şiddet politikası da sürmekte.
Üstelik, AKP iktidarı döneminde Kürtlere ve Hıristiyan
azınlıklara yönelik düşmanlık duyguları
ve saldırganlık daha da kabardı. Elbet, bunu
kışkırtanlar daha çok, aynı zamanda AKP’yi
de güç duruma düşürmeye, köşeye sıkıştırmaya
çalışan muhalifleri; Kemalist, militarist ve faşist
kesim. Ama AKP hükümeti de bu saldırganlığı
frenlemek için hiçbir çaba göstermiyor. Ayrıca AKP içinde
de şoven ve faşizan unsurlar az değil. Bunlar
hükümette de yer alıyor ve önemli postları ellerinde
tutuyorlar. Cemil Çiçek gibi...
Kaldı ki bizzat Erdoğan’ın ve Çankaya’ya tırmanan
Gül’ün demokrasi ve özgürlükler konusunda tutarlı, ciddi
oldukları söylenemez. Seçimlerden sonra yüzlerindeki
maskeyi sıyırıp attılar. Erdoğan’ın
son Diyarbakır seferinde sivil toplum örgütlerinin temsilcilerine
söyledikleri, kendisinden bir şeyler bekleyenler üzerinde
soğuk duş etkisi yaptı. Kürtçe eğitim
için bazı adımlar atılmasına, Kürtçenin
okullarda seçmeli ders yapılmasına ilişkin
öneriye Erdoğan, “Kürtlere verirsek Lazlar, Çerkezler,
ötekiler de ister” diye cevap veriyor!
Bu cevap, bu ülkedeki devlet politikasını yeterince
açığa vuruyor: Türklerin dışında
kimseye hak vermemek, farklı dil ve kültürleri ortadan
kaldırmak, herkesi zorla Türk yapmak...
Erdoğan da yüz yıldan beri, silah zoruyla yürütülen
bu politikayı izliyor işte. Fazla söze ne gerek!
Ya Gül’ün Amerika gezisi sırasında, Kürt sorununa
çözüm için siyasal yöntemlerin devreye konmasını
öneren ABD tarafına, basın toplantısında
verdiği cevap: “Sınırın ötesinden gelip
saldırana ne siyasal çözümü? El Kaide’ye siyasal çözüm
olabilir mi ki PKK’ya olsun?”
Gül, Kürt sorununun salt bir PKK sorunu olmadığını,
PKK’nın da bu sınırlar içinde ve Kürt sorununa
adil bir çözüm bulunmadığı için ortaya çıktığını
bilmez mi? Ama o kaba demagojiyi ustaca bir politika sanıyor.
Beylik sözleri tekrarlamak ve aynı çıkmaz yolda
yürümek Gül’ün de işine geliyor. YAŞ kararlarıyla
“mürteci” diye suçlanıp ordudan kovulan subaylara ilişkin
kararların altına, dün muhalefet şerhi koyarken
bugün imza attığı gibi...
Bütün bunlar neyi gösteriyor? Erdoğan’ın ve Gül’ün
ülkeyi, bir yerden bir yere taşıma gibi bir dertlerinin
olmadığını, sorunları çözmek için
risk almayı göze almadıklarını, onlar
için en önemli, belki de tek önemli şeyin post kapmak
ve o postlarda oturmak olduğunu...
Bu nedenledir ki militarist kesimle önce amansızca çekiştiler,
şimdi de bir güzel uzlaştılar. MGK’ya devam...
Militarizmin imtiyazlarına devam... Kürt sorununda baskıya,
şiddete, yani o pek sevdikleri terimle “teröre” devam...
Buna karşılık Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı
postlarında oturmaya da devam... Kulağından
tutulup ordudan keyfi olarak atılanlar da, Türbanlı
kızlar da bekleyebilir... Kürtler, Aleviler ve Hıristiyanlar
ise hiç beklemesinler; onlara bu ülkede hak ve özgürlük yok,
can güvenliği yok!
Aydınlara gelince, fazla umuda kapılmasınlar...
TCK’nın şu yeni şöhret 301 maddesiyle ilgili
tutum ortada. Hükümet uzun zamandır bu maddeye dokunmamak
için ayak sürüdü. Şimdi sözde bir değişiklik
girişimi var ve bu madde Meclis’in gündemine gelmek üzere.
Ama bununla madde kalkmayacağı gibi onda işe
yarar bir değişiklik beklemek de boşuna. Bir
kez daha dağ fare doğuracak ve bu ülkede gelenek
olan şey, aydınlara yönelik baskı, zulüm, linç
sürecektir.
AKP hükümetinin, Erdoğan’ın ve Gül’ün son dönemde
sergiledikleri bu manzara bizim için sürpriz olmadı.
“22 Temmuz Seçimleri Üzerine” başlıklı yazımda
şöyle demiştim:
“Kürt halkı bağımsız adaylara ve AKP’ye
oy verdi. Pervasızca Kürt düşmanlığı,
savaş kışkırtıcılığı
yapan CHP, MHP, GP gibi partilere oy vermedi. (...) Öte yandan,
AKP’nin ne derece değişimci ve demokrat olduğu,
bu işteki içtenliği ve kararlılığı
elbet tartışılır.
“AKP –hükümet olduğu son 4,5 yıllık dönemde-
ne demokratikleşme, ne Kürt sorununun çözümü, ne hukukun
egemenliği için tutarlı ve kararlı bir politika
izlemedi. Bundan böyle de durumun farklı olacağını
sanmıyoruz. Kitleler de zaten, tüm bu alanlarda AKP’nin
icraatını beğendikleri, Erdoğan’ı
“eşsiz bir lider”, AKP’yi de “bulunmaz Hint kumaşı”
olarak gördükleri için değil, askeri müdahaleye ve savaş
kışkırtıcılığına tepki
olarak, CHP-MHP türünden bir faşizan koalisyona yol vermemek
için oy verdiler. Yani bir bakıma “ehveni şer”i
seçtiler. Ölümü görünce sıtmaya razı oldular. Aydınların
önemli bir bölümünün AKP’ye sağladığı
destek de aynı nedenlerledir.
“Öte yandan, “ehveni şer, şerlerin en kötüsüdür”
diye nerdeyse atasözüne dönüşmüş ünlü bir söz var.
İnsan bazen düşünüyor, acaba AKP türünden birileri,
geçmişteki benzerleri gibi, kitleleri bir süre oyalayıp
yerlerini başka aldatıcı ve oyalayıcılara
bırakacaklarsa, doğrudan şer güçleri gelse
daha iyi olmaz mıydı?.”
Evet, ne yazık ki Kürtler –ve aynı zamanda Türkler-
geçen seçimde “ehveni şer” görüp AKP’ye oy verdiler.
Yanıldıklarını daha şimdiden fark
ettiklerini sanıyorum. Belli kaygılar ve umutlarla
AKP’ye yönelen rüzgar, aynı hızla ondan dönecektir.
Toplumun sorunlarına çözüm bulacak öngörü, cesaret ve
beceriden yoksun olanlar, fazla bir iz bırakmadan, geldikleri
gibi çekip gideceklerdir. Ama bu da, şimdiye kadar olduğu
gibi bir çözüm değil. Köklü bir değişimden
yana gerçek ve etkin bir seçenek yaratılmadıkça,
toplum kırk katırla kırk satır arasında
gidip gelecektir. Kürtler için de Türkler için de sorunlara
çözüm bulacak, değişimi omuzlayacak güçlü bir iktidara
gerek var.
Bu ise iyi bir öncülük, doğru bir politika, program,
örgütlenme ve mücadele işidir. Bunu ancak değişimde
çıkarı olanlar; Kürt halkı, emekçiler, demokrat
insanlar, gerçek aydınlar yapabilir.
Bunun için de güçleri birleştirmeye gerek var.
Yazarın önceki yazılarından:
Sekiz
asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih,
akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil
Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin
temsil sorunu
Sabah’taki
söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen
taktikler
DTP’ye
yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan
görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm
Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil
kim?.
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|