Düzenli köşe
yazılarıma son verirken…
Kemal Burkay
Her gün veya her hafta köşe yazıları yazan
bir yazar için güncel olayları izleyip yazmak, güncelin
ardına takılma gibi ciddi bir risk içerir. O güncel
olaylar ne denli önemli olsa da.. İnsan bazen aynı
ya da benzer şeyleri tekrarlarmış gibi bir
duyguya kapılır, bunun sıkıntısını
duyar. İyi ve doğru şeyler söylediği inancında
olsa bile..
Özellikle de böyle bir ülkede.. Öyle bir ülke ki, önemli
olaylar, sorunlar birbiri ardı sıra akın eder,
hem gündem yıldırım hızıyla değişir,
hem de uzun vadeli bakıldığı zaman, sanki
hiçbir şey değişmez gibidir. Çünkü sorunlar
orta yerde durur, çoğu kez de giderek ağırlaşır.
Tüm bunlar insanda karamsarlık yaratır. İnsan
dönüp dönüp aynı sorunlar üzerine yazmaktan bazen gına
getirir.
Hemen her hafta bir kez, bazen de birden çok yorum yazıları
yazdığım için zaman zaman bu duyguyu yaşıyorum.
Elbet, birikimli, usta bir yazar, her gün yaşanan sıradan
ya da küçük gibi görünen bir olayda da güncel olan ile geçmişin
ve geleceğin bağını kurabilir, okura bir
düşünce zenginliği, bir ufuk sunabilir. Böyle bir
olayın üstüne de tadı damakta kalan, zihinlere kazınan
bir yazı yazabilir. Kendi payıma bunu ne kadar başardığım
ayrı bir konu..
Ama güncelin peşine takılma riski olsa da, insan
bazen aynı veya benzer şeyleri tekrarladığı
kanısına kapılıp bunun sıkıntısını
duysa da, gördükleri, yaşadıkları hakkında
duyup düşündüklerini yazma, başka insanlara iletme
isteği, insanı hep dürtükler. Yazarlık böyle
bir iştir, hem yorucu, hem zevkli.
18 yaşımdan beri, yani 50 yılı aşkındır
yazıyorum. İlk mesleğim öğretmenlikti,
üç yıl yaptım. Daha sonra avukatlık… 40 yıllık
bir süre yoğun siyasal çalışmanın içinde
oldum. Bütün bu süre zarfında, hemen hemen hiç ara vermeden
yazdım. Diyebilirim ki benim ana uğraşım
yazarlık oldu.
Başlangıçta yazdıklarım yalnızca
edebi nitelikte idi; şiir, öykü, roman… Sonra siyasi
ve teorik konulara ağırlık verdim. Arada dil
ve tarih üzerine de yazdım. Bunların yanı sıra
çocuk öyküleri, piyesler ve mizah yazıları… Şiir
yazmayı ise hep sürdürdüm. Başlangıçta yalnızca
Türkçe yazıyordum, 35 yaşımdan sonra Kürtçe
de yazdım.
1992’den beri, haftalık Azadi’den başlayarak gazetelerde,
kendi adımla ve değişik adlarla Kürtçe ve Türkçe
köşe yazıları da yazdım. Bunların
bir bölümü, özellikle Kürtçe ve Ferhad Can adıyla yazdıklarım
”deneme” türü yazılardı.
Son sekiz yıldır Dengê Kurdistan (www.kurdistan.nu)
adlı internet sitesinde ”haftanın yorumu”
köşesinde yazıyorum. Bu yazılar aynı zamanda
ülkede (önce İstanbul’da, şimdi Diyarbakır’da)
yayınlanan haftalık Dema Nu
gezetesinde de çıkıyor. Bunun yanı sıra
başka yazılar da yazdığım oluyor
ve bazen haftaya 3-4 yazı düşüyor.
Sevgili okurlar, işte bu ”haftanın yorumu” yazılarına
son vermek istiyorum. Yukardan beri sözü dolaştırıp
durmamın nedeni de buydu. 15 yıl bu işi düzenli
biçimde, aksatmadan yaptım, bir görev gibi.. Zevkinin
yanı sıra, her hafta okurun ilgisini çekecek, beğenisini
kazanacak nitelikli bir yazı yetiştirmenin stresini
duyarak… Bu tür yorum yazıları için güncel olayları
ve medyayı iyi izlemek gerekiyor ve bu bayağı
zaman alıyor.
Bundan böyle de elbet yazacaklarım olur. İçimde
bu yazma kurdu oldukça onu tümden bırakmam zaten olanaksız.
Ama yazılarım belki her hafta düzenli olmayacak,
ayrıca ”haftanın yorumu” adı altında da
olmayacak. Eskiden her hafta yazan arkadaşımız
yoktu, şimdi birçok var. Üstelik onlarınki de olup
bitenlerin yorumu niteliğinde. Öyle olunca da benim,
özel olarak böyle bir başlık altında yazmam
için artık neden yok.
Böylece hem konularımı seçmekte daha özgür olabileceğimi
düşünüyorum, hem de diğer çalışmalarıma
ayıracak daha çok zamanım olur. Anılarımın
birinci cildi yayınlanalı yedi yıl oldu. Diğer
ciltler de daha o zaman tekst olarak hazırdı; ama
bazı nedenlerle beklettim. Artık 2. cilde sıra
geldiğini düşünüyorum.
Söz konusu ”haftanın yorumu” ile birlikte, doğal
olarak Dema Nu’nun 2. sayfasında düzenli olarak yayınlanan
yazılarım da son bulacak.
Her ayrılık biraz buruktur. Ama yazılarıma
alışkın ve bundan tad alan okurlarım üzülmesinler,
bu tende bu can oldukça -eskisi kadar düzenli olmasa da- yazarım
ve yazdıklarım sevenlerime de sevmeyenlerime de
yeter…
22 Ocak 2008
Yazarın önceki yazılarından:
Hrant
Dink’i anarken
AKP
sistemle kaynaşırken..
Sekiz
asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih,
akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil
Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin
temsil sorunu
Sabah’taki
söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen
taktikler
DTP’ye
yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan
görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm
Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil
kim?.
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|