PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 
Türban ve laiklik üzerine

Kemal Burkay

Şu anda türban üzerinde süregiden kayıkçı kavgasını ibretle izliyorum. Türbanı üniversitelerde serbest bırakmak için garip yasa  ve anayasa değişiklikleri yapanlar, bu işi sözde özgürlük uğruna yapıyorlar. Ötekilerse sözde laiklik uğruna, hatta Cumhuriyeti yıkımdan korumak adına, türbana karşı canhıraş bir savunma cephesi örmüşler, “non pasaran!” diyorlar...

Oysa ne birinciler özgürlükçü, ne de ikinciler laik. İki taraf da sadece türban konusunu sömürüyor ve türban üzerinden bilek güreşi yapıyor, onu iktidar kavgalarına alet ediyorlar.

Okurlar benim türban konusundaki görüşlerimi bilirler. Türban yasağına karşıyım. Bana kalırsa türban yalnız üniversitelerde değil, kamu hayatının bütün alanlarında serbest olmalı. Hatta, okurlarımız bilir, iki yıl kadar öncesi, cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde Erdoğan’ın ve Gül’ün adaylıkları söz konusu olup da eşlerinin türbanı bir engel gibi ileri sürüldüğü zaman, bu tutumu antidemokratik bulmuş, “Başı Türbanlı Bir Kadın Neden Cumhurbaşkanı Olmasın?” başlıklı bir yazı yazmıştım.

Aslında ben kadınların, soğuk, yağmur, güneş ve benzeri fiziksel nedenlerle zorunlu olmadıkça, başlarını örtmesinden yana biri değilim. Bana göre kadın başı ile erkek başı, kadın saçı ile erkek saçı arasında bir fark yoktur. Hatta erkek kısa kollu gömlek, ya da şortla geziyorsa kadın neden öyle gezmesin? Erkek mayo ile denize girip güneşleniyorsa, kadın neden girmesin? Bu konuda kadın erkek eşitliğinden yanayım ve bu hakların bir bölümünü kadınlara yasaklayan anlayışı da demokratik bulmam. Kadın erkek ilişkilerini bin yıl, iki bin yıl önceki toplumsal hayatın kurallarına, o dönemde geçerli olan ahlak, örf ve adete göre sürdürme çabasını gülünç bulurum. Bu hem olanaksız, hem de çağdaş dünyaya boşuna bir direnmedir. Ve bana göre kadınların ille de örtünmesini isteyen erkekler, eşitsizliği,  kadın üzerinde egemenliklerini sürdürmek isteyenlerdir.

Öte yandan, saçından topuğuna kadar sımsıkı örtünmeyi yanlış ve kadın özgürlüğüne aykırı bulsam da, çağdaşlık, laiklik, ya da kadın hakları adına, kadınları başlarını açmaya, giyim kuşamlarını değiştirmeye zorlamayı da yanlış bulurum. Buna hakkımız yoktur. Kadınlar buna kendileri özgürce karar vermeliler. Bir kadın, din, ahlak, ya da başka gerekçelerle eğer başörtüsü veya türban takıyorsa, topuklarına varan bir örtü giyiyorsa bu onun bileceği şeydir. Bu tercihe saygı göstermeliyiz.

Bence dileyen başı açık gezebilmeli, dileyen de başını dilediği biçimde örtmeli. Özgürlük budur.

Şu anda laiklik adına şamata koparanların bir gerekçesi, türbanın siyasi bir sembol haline geldiğidir. Ama öyle olsa ne farkeder? Peki bu kadınların eşleri, öteki yakınları da çoğu kez dini ya da siyasi konularda onlar gibi düşünmüyorlar mı? Onlar gibi düşünen, siyasi eğilim taşıyan erkekler özgürce okurken, kamu görevi yaparken; hatta, parlamenter, bakan, başbakan ve cumhurbaşkanı olurken, kadınlara, başlarındaki örtüyü gerekçe göstererek hem eğitim hem de kamu hizmeti alanını yasaklamanın yararı ne? Bu kadınlara karşı eşitsiz bir uygulama olmuyor mu? Gül’e ve Erdoğan’a yasaklayamadığımız şeyi, neden eşlerine yasaklıyoruz? Önemli olan başın üstündeki örtü mü, yoksa başın içindeki mi?..

Ama biliyorum, türban konusunda bu şamatayı koparanlar, ellerinden gelse bu görevleri tüm dindar yurttaşlara yasaklıyacaklar, eğitimi bile!

Öte yandan, bu ülkenin, Kemalist ve cumhuriyetçi geçinen söz konusu yasakçı kesimi ne derece özgürlük yanlısı? Kemalizmin onca tabusu, yasağı özgürlüklerle bağdaşıyor mu? Kemalizmin dogmaları, toplumsal ve kültürel gelişmeyi daha mı az engelliyor? 80 yıldır süregelen bu baskıcı, bunaltıcı sistem kimlerin eseri? Salt batılı gibi giyinmek, kravat takmak, baş açmak, çağdaş olmaya yeter mi?.

Günümüzde türbanın bir siyasi sembole dönüşmesine gelince, bu da yasaklandığı içindir. Öyle olmasa üzerinde bu kadar kavga dövüş olmazdı. Yani bu işin sorumluları da yine türbanlı kadınlar ve türbanı savunan erkekler değil, bu yasağı koyanlardır.

İnsanların giyimlerine karışıp, yasaklar getirip onları tepki göstermeye zorladıktan sonra, ortaya çıkan çekişmenin sorumlusu olarak da yine onları göstermenin haklı yanı var mı?

Bu ülkenin yasakçıları hemen her konuda aynı şeyi yapmaktalar. Örneğin Kürt halkına yapılan da bu değil mi? Kürtlerin farklı bir ulus ya da etnik grup olmaktan doğan tüm temel hak ve özgürlüklerini yasaklayıp onlar bu hak ve özgürlükleri istedikleri, tepki gösterdikleri zaman da onları ayrılıkçılıkla suçlayıp türlü baskılara tabi tutmak nasıl bir şeydir?

Kaldı ki siyasi sembol olsa ne olur? Bu toplumda, kamu hizmeti görenler dahil, erkek ya da kadın, insanlar farklı politik görüşler taşımıyorlar mı? Türban takanların tarafsızlığından ürkülüyor da ötekilerin tarafsız olacaklarının garantisi ne? Bu ülkede yargıçlar bile, devleti savunma gerekçesiyle tarafsız olamıyacaklarını, yani hukuku çiğneyeceklerini açık açık söylemiyorlar mı? Yargıtay’ın Orhan Pamuk’la ilgili son kararı ve Prof. Atilla Yayla’ya verilen ceza ortada...

Sorun farklılıkları hoş görmek ve özgürlüğü, adaleti herkes için savunmak, hayata geçirmek. Bu ülkenin belki de en temel sorunu bu.

Laik geçinen kesimin türban konusundaki gerekçelerinden biri de, türban serbest bırakılırsa, giderek tüm başı açık olanların başlarını örtmek için zorlanacaklarıdır. Ben, böyle bir zorlama olmaz, demiyorum; hatta bu, “mahalle baskısı” denen şey, belli ölçüde daha bugünden var. Ama böyle bir şey var ve türbanın serbest bırakılmasıyla bu daha güçlenecek diye, yasağı mı savunmalı?

Hayır, bence bunun yolu yasağı savunma değil, özgürlükleri savunmadır. Türban takmak isteyenin de, istemeyenin de özgürlüğünü savunmak...

Başını örtmek istemeyen kadın böyle bir baskıya karşı, hemen teslim olmamalı, özgürlüğünü savunabilmeli. Türban takmak isteyenin bu hakkını ısrarla savunması gibi... Üstelik bugün türbanı üniversitede yasaklıyan bir YÖK kararı ve yargı kararları var. Oysa herkes başını örtecek diye ne bir yasa ne de yargı kararı var. Öyle olunca da “kadın özgürlüğü” adına bunca kıyameti koparanların başı açık gezmeye cesaretleri olmayacak mı? Ögrencilerin bir bölümü üniversiteye türbanla geldi diye, türban ya da başörtüsü örtmek istemeyenler hemen teslim mi olacak?.

Bunu ileri sürenlerin ya kendilerine güveni yok, ya da yasağı sürdürmek için demagoji yapıyorlar. Kürt halkına hak ve özgürlük tanımayanların, Hıristiyan azınlıkların varlığına tahammül edemiyenlerin ileri sürdükleri demagojik gerekçeler gibi..

Şu anda türban konusunda çekişen iki taraf da hem özgürlükler, hem de laiklik konusunda samimi değiller. Ne İslamcı eğilimleri ağır basan AKP kesimi, ne de Kemalistler ülkeye gerçek anlamda bir demokrasinin gelmesinden yana. Yıllardır Kopenhag Kriterleri’ne karşı bile ayak sürüyüp duruyorlar. 301 ortada. Cunta Anayasası, bu deli gömleği hala toplumun sırtında. Ne AKP gerçekten sivil ve demokratik bir anayasa peşinde, ne de öteki kesim böyle bir şey istiyor.

Türbanın serbest bırakılmasıyla laikliğin elden gideceğini savunanlar bu bakımdan da sadece demagoji yapıyorlar. Bu ülkede laik bir sistem yok ki ortadan kalksın. Yaza söyleye dilimizde tüy bitti: Laik bir ülkede Diyanet İşleri Teşkilatı gibi devlet güdümlü devasa bir kurum olmaz, okullarda zorunlu din dersleri olmaz. Hele bu ülkedeki gibi herkesi Sünni Müslümanlığı öğrenmeye, uygulamaya zorlayan dersler... Ama türban üstüne fırtına koparanlar bu durumu sürdürmekte AKP ile bir güzel uzlaşıyorlar.

Laik bir ülkede devlet din alanına karışmaz, tüm inançlara eşit mesafede olur; ne imtiyaz tanır, ne baskı yapar. Türkiye’deki sistemin bununla ilgisi alakası yok. Bu sistemi laik diye nitelemek, insanlarla alay etmektir.

Yazarın önceki yazılarından:

Ergenekon ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma son verirken…
Hrant Dink’i anarken
AKP sistemle kaynaşırken..
Sekiz asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih, akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin temsil sorunu
Sabah’taki söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen taktikler
DTP’ye yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil kim?.
PKK’nın silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla nereye?..
Nasıl bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir genel af  ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin temel yanlışı ne?
Yedi kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi Kürtlere yapılan saldırı
Türk Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22 Temmuz Seçimleri üzerine
Orman yangınları kimin işi?
Dink Davası ve Sivas
Bir mum yakmaya devam…
Kuzeyde bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe ayağa düştü
Darbe planı işlemekte
Barzani “PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet gerçekleri halka anlatmalı
Sayın Sezer, nereden nereye!
Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Dil Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 
 
PSK Bulten © 2008