Türban ve laiklik üzerine
Kemal Burkay
Şu anda türban üzerinde süregiden kayıkçı
kavgasını ibretle izliyorum. Türbanı üniversitelerde
serbest bırakmak için garip yasa ve anayasa değişiklikleri
yapanlar, bu işi sözde özgürlük uğruna yapıyorlar.
Ötekilerse sözde laiklik uğruna, hatta Cumhuriyeti yıkımdan
korumak adına, türbana karşı canhıraş
bir savunma cephesi örmüşler, “non pasaran!” diyorlar...
Oysa ne birinciler özgürlükçü, ne de ikinciler
laik. İki taraf da sadece türban konusunu sömürüyor ve
türban üzerinden bilek güreşi yapıyor, onu iktidar
kavgalarına alet ediyorlar.
Okurlar benim türban konusundaki görüşlerimi
bilirler. Türban yasağına karşıyım.
Bana kalırsa türban yalnız üniversitelerde değil,
kamu hayatının bütün alanlarında serbest olmalı.
Hatta, okurlarımız bilir, iki yıl kadar öncesi,
cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde Erdoğan’ın
ve Gül’ün adaylıkları söz konusu olup da eşlerinin
türbanı bir engel gibi ileri sürüldüğü zaman, bu
tutumu antidemokratik bulmuş, “Başı Türbanlı
Bir Kadın Neden Cumhurbaşkanı Olmasın?”
başlıklı bir yazı yazmıştım.
Aslında ben kadınların, soğuk, yağmur,
güneş ve benzeri fiziksel nedenlerle zorunlu olmadıkça,
başlarını örtmesinden yana biri değilim.
Bana göre kadın başı ile erkek başı,
kadın saçı ile erkek saçı arasında bir
fark yoktur. Hatta erkek kısa kollu gömlek, ya da şortla
geziyorsa kadın neden öyle gezmesin? Erkek mayo ile denize
girip güneşleniyorsa, kadın neden girmesin? Bu konuda
kadın erkek eşitliğinden yanayım ve bu
hakların bir bölümünü kadınlara yasaklayan anlayışı
da demokratik bulmam. Kadın erkek ilişkilerini bin
yıl, iki bin yıl önceki toplumsal hayatın kurallarına,
o dönemde geçerli olan ahlak, örf ve adete göre sürdürme çabasını
gülünç bulurum. Bu hem olanaksız, hem de çağdaş
dünyaya boşuna bir direnmedir. Ve bana göre kadınların
ille de örtünmesini isteyen erkekler, eşitsizliği,
kadın üzerinde egemenliklerini sürdürmek isteyenlerdir.
Öte yandan, saçından topuğuna kadar
sımsıkı örtünmeyi yanlış ve kadın
özgürlüğüne aykırı bulsam da, çağdaşlık,
laiklik, ya da kadın hakları adına, kadınları
başlarını açmaya, giyim kuşamlarını
değiştirmeye zorlamayı da yanlış
bulurum. Buna hakkımız yoktur. Kadınlar buna
kendileri özgürce karar vermeliler. Bir kadın, din, ahlak,
ya da başka gerekçelerle eğer başörtüsü veya
türban takıyorsa, topuklarına varan bir örtü giyiyorsa
bu onun bileceği şeydir. Bu tercihe saygı göstermeliyiz.
Bence dileyen başı açık gezebilmeli,
dileyen de başını dilediği biçimde örtmeli.
Özgürlük budur.
Şu anda laiklik adına şamata
koparanların bir gerekçesi, türbanın siyasi bir
sembol haline geldiğidir. Ama öyle olsa ne farkeder?
Peki bu kadınların eşleri, öteki yakınları
da çoğu kez dini ya da siyasi konularda onlar gibi düşünmüyorlar
mı? Onlar gibi düşünen, siyasi eğilim taşıyan
erkekler özgürce okurken, kamu görevi yaparken; hatta, parlamenter,
bakan, başbakan ve cumhurbaşkanı olurken, kadınlara,
başlarındaki örtüyü gerekçe göstererek hem eğitim
hem de kamu hizmeti alanını yasaklamanın yararı
ne? Bu kadınlara karşı eşitsiz bir uygulama
olmuyor mu? Gül’e ve Erdoğan’a yasaklayamadığımız
şeyi, neden eşlerine yasaklıyoruz? Önemli olan
başın üstündeki örtü mü, yoksa başın içindeki
mi?..
Ama biliyorum, türban konusunda bu şamatayı
koparanlar, ellerinden gelse bu görevleri tüm dindar yurttaşlara
yasaklıyacaklar, eğitimi bile!
Öte yandan, bu ülkenin, Kemalist ve cumhuriyetçi
geçinen söz konusu yasakçı kesimi ne derece özgürlük
yanlısı? Kemalizmin onca tabusu, yasağı
özgürlüklerle bağdaşıyor mu? Kemalizmin dogmaları,
toplumsal ve kültürel gelişmeyi daha mı az engelliyor?
80 yıldır süregelen bu baskıcı, bunaltıcı
sistem kimlerin eseri? Salt batılı gibi giyinmek,
kravat takmak, baş açmak, çağdaş olmaya yeter
mi?.
Günümüzde türbanın bir siyasi sembole
dönüşmesine gelince, bu da yasaklandığı
içindir. Öyle olmasa üzerinde bu kadar kavga dövüş olmazdı.
Yani bu işin sorumluları da yine türbanlı kadınlar
ve türbanı savunan erkekler değil, bu yasağı
koyanlardır.
İnsanların giyimlerine karışıp,
yasaklar getirip onları tepki göstermeye zorladıktan
sonra, ortaya çıkan çekişmenin sorumlusu olarak
da yine onları göstermenin haklı yanı var mı?
Bu ülkenin yasakçıları hemen her
konuda aynı şeyi yapmaktalar. Örneğin Kürt
halkına yapılan da bu değil mi? Kürtlerin farklı
bir ulus ya da etnik grup olmaktan doğan tüm temel hak
ve özgürlüklerini yasaklayıp onlar bu hak ve özgürlükleri
istedikleri, tepki gösterdikleri zaman da onları ayrılıkçılıkla
suçlayıp türlü baskılara tabi tutmak nasıl
bir şeydir?
Kaldı ki siyasi sembol olsa ne olur? Bu
toplumda, kamu hizmeti görenler dahil, erkek ya da kadın,
insanlar farklı politik görüşler taşımıyorlar
mı? Türban takanların tarafsızlığından
ürkülüyor da ötekilerin tarafsız olacaklarının
garantisi ne? Bu ülkede yargıçlar bile, devleti savunma
gerekçesiyle tarafsız olamıyacaklarını,
yani hukuku çiğneyeceklerini açık açık söylemiyorlar
mı? Yargıtay’ın Orhan Pamuk’la ilgili son kararı
ve Prof. Atilla Yayla’ya verilen ceza ortada...
Sorun farklılıkları hoş
görmek ve özgürlüğü, adaleti herkes için savunmak, hayata
geçirmek. Bu ülkenin belki de en temel sorunu bu.
Laik geçinen kesimin türban konusundaki gerekçelerinden
biri de, türban serbest bırakılırsa, giderek
tüm başı açık olanların başlarını
örtmek için zorlanacaklarıdır. Ben, böyle bir zorlama
olmaz, demiyorum; hatta bu, “mahalle baskısı” denen
şey, belli ölçüde daha bugünden var. Ama böyle bir şey
var ve türbanın serbest bırakılmasıyla
bu daha güçlenecek diye, yasağı mı savunmalı?
Hayır, bence bunun yolu yasağı
savunma değil, özgürlükleri savunmadır. Türban takmak
isteyenin de, istemeyenin de özgürlüğünü savunmak...
Başını örtmek istemeyen kadın
böyle bir baskıya karşı, hemen teslim olmamalı,
özgürlüğünü savunabilmeli. Türban takmak isteyenin bu
hakkını ısrarla savunması gibi... Üstelik
bugün türbanı üniversitede yasaklıyan bir YÖK kararı
ve yargı kararları var. Oysa herkes başını
örtecek diye ne bir yasa ne de yargı kararı var.
Öyle olunca da “kadın özgürlüğü” adına bunca
kıyameti koparanların başı açık gezmeye
cesaretleri olmayacak mı? Ögrencilerin bir bölümü üniversiteye
türbanla geldi diye, türban ya da başörtüsü örtmek istemeyenler
hemen teslim mi olacak?.
Bunu ileri sürenlerin ya kendilerine güveni
yok, ya da yasağı sürdürmek için demagoji yapıyorlar.
Kürt halkına hak ve özgürlük tanımayanların,
Hıristiyan azınlıkların varlığına
tahammül edemiyenlerin ileri sürdükleri demagojik gerekçeler
gibi..
Şu anda türban konusunda çekişen
iki taraf da hem özgürlükler, hem de laiklik konusunda samimi
değiller. Ne İslamcı eğilimleri ağır
basan AKP kesimi, ne de Kemalistler ülkeye gerçek anlamda
bir demokrasinin gelmesinden yana. Yıllardır Kopenhag
Kriterleri’ne karşı bile ayak sürüyüp duruyorlar.
301 ortada. Cunta Anayasası, bu deli gömleği hala
toplumun sırtında. Ne AKP gerçekten sivil ve demokratik
bir anayasa peşinde, ne de öteki kesim böyle bir şey
istiyor.
Türbanın serbest bırakılmasıyla
laikliğin elden gideceğini savunanlar bu bakımdan
da sadece demagoji yapıyorlar. Bu ülkede laik bir sistem
yok ki ortadan kalksın. Yaza söyleye dilimizde tüy bitti:
Laik bir ülkede Diyanet İşleri Teşkilatı
gibi devlet güdümlü devasa bir kurum olmaz, okullarda zorunlu
din dersleri olmaz. Hele bu ülkedeki gibi herkesi Sünni Müslümanlığı
öğrenmeye, uygulamaya zorlayan dersler... Ama türban
üstüne fırtına koparanlar bu durumu sürdürmekte
AKP ile bir güzel uzlaşıyorlar.
Laik bir ülkede devlet din alanına karışmaz,
tüm inançlara eşit mesafede olur; ne imtiyaz tanır,
ne baskı yapar. Türkiye’deki sistemin bununla ilgisi
alakası yok. Bu sistemi laik diye nitelemek, insanlarla
alay etmektir.
Yazarın önceki yazılarından:
Ergenekon
ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma
son verirken…
Hrant
Dink’i anarken
AKP
sistemle kaynaşırken..
Sekiz
asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih,
akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil
Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin
temsil sorunu
Sabah’taki
söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen
taktikler
DTP’ye
yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan
görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm
Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil
kim?.
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|