PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Eski film yeniden gösterimde mi?

Kemal Burkay

Antalya’daki Akdeniz Üniversitesi’nde meydana gelen son olaylar akla 12 Mart ve 12 Eylül öncesi yaşanan öğrenci olaylarını getiriyor. Bilindiği üzere, birkaç gün önce iki grup arasında sopa ve bıçakların yanı sıra tabancaların da işe karıştığı bir çatışma yaşandı, yaralananlar oldu ve 40 dolayında öğrenci göz altına alındı.

Düzen basını, her zamanki alışkanlığıyla bu eylemleri de sağ-sol çatışması diye yansıtıyor. Bazıları ise “Ülkücü-Kürtçü çatışması” diye servis ediyor...

Oysa gerçekte, geçmişte de pek çok örneği yaşandığı gibi, Kürt ve demokrat öğrencilere yönelik tek yanlı, planlı bir saldırı var. Ülkü Ocakları denen faşist besleme örgütler bu kez de bu uğursuz işte kullanılıyor. Nitekim bu olayda silah kullanan ve hâlâ yakalanmamış olan siyah takım elbiseli, sakallı, alnı “zülfikar” dövmeli saldırganın MHP’li ve ülkü ocaklı olduğu anlaşıldı.

Polis de yine, her zamanki alışkanlığıyla taraf tutuyor. Bu olayda da saldırıya uğrayan Kürt ve solcu gençler, haftalardan beri polisi uyarıp kendilerine yönelik saldırı hazırlığı olduğunu ilettikleri, saldırganların adını da bir bir verdikleri halde polis güvenlik tedbiri almadı ve büyük ihtimalle saldırganları korudu, saldırıya göz yumdu. Yoksa, 80 polisin görev yaptığı söz konusu üniversitede, tüm bu başvurulara rağmen, saldırganın tabancayla içeriye rahatça girmesi başka türlü açıklanamaz.

Evet, akla, 12 Mart ve 12 Eylül öncesinde yaşandığı gibi, üniversitelerde olayların tırmandırılmasına yönelik bir senaryonun yeniden gösterime girdiği geliyor. O dönemi yaşayanların ağzından, doğal olarak, “biz bu filmi görmüştük” sözleri dökülüyor.

Marks, “tarihsel bir olay iki kere yaşanabilir,” demişti, “ birincisinde trajedi, ikincisinde komedi olarak...”

Türkiye’de ise aynı türden olaylar, insanları aptal yerine koyar gibi, nerdeyse üçüncü, dördüncü kez tekrarlanmakta... Buna trajedi mi demeli, dram mı, komedi mi?.. Anlaşılan bu ülkenin toplum mühendisleri bu halkı hafızası çok zayıf, ya da düpedüz geri zekâlı sanıyorlar...

Darbe senaryoları deşifre olduğu, darbeciler nerdeyse çırçıplak biçimde sahne ışığına yakalandıkları halde, “kör kör parmağım gözüne” dercesine, hâlâ oyunda direniyor, ortalığı kızıştırmaya devam ediyorlar.

Buna rağmen oyun tutar mı? Buna evet ya da hayır biçiminde cevap vermek kolay değil.

Evet demek kolay değil; çünkü toplumun büyük çoğunluğu oynanan oyunun farkında ve bu kez “kurtarıcı” beklemiyor. Darbe hazırlıklarında her zaman kullanılmış, darbe olunca da iktidar sofrasına yaklaştırılmamış, hatta hırpalanıp aşağılanmış olan MHP, bu dönemde de şovenist dalganın baş kürekçilerinden olmasına rağmen, terör ateşini yükseltme işinde geçmişteki kadar gönüllü değil. En azından Devlet Bahçeli bu konuda oldukça dikkatli. Dış koşullar ise bu kez hiç uygun değil. Ne ABD, ne de NATO bir bütün olarak darbecilerin arkasında değil. Olsaydı zaten periyodu bu kadar uzatmazlar, “postmodern darbe”ler ve muhtıralarla yetinmezlerdi.

Ama “hayır” demek de kolay değil. Çünkü demokrasi güçleri, karşı tarafın her şeye rağmen girişebileceği bir macerayı püskürtmek için gereği gibi örgütlü değiller. AKP hükümeti, darbe en başta kendisine yönelik olduğu halde, onu boşa çıkarmak için tutarlı ve kararlı bir tutum göstermiyor. Şemdinli’deki tavrını gördük; komplonun üstüne gidemedi, gitmeye çalışan hukukçuları harcadı. Hrant Dink davasında, jandarma şurda kalsın, kendine bağlı ve bu cinayete göz yummuş, teşvik etmiş olan, delilleri karartan, suçluları gizleyen Trabzon, Ankara, İstanbul emniyet yetkililerinin, vali ve vali muavinlerinin üzerine gidemedi. Şu anda Akdeniz Üniversitesi’nde cereyan eden olaylarla ilgili olarak da farklı davranacağını sanmıyorum. Bakalım bu olayda da görevini yapmayan ve belli ki faşist saldırganlar ve provokatörlerle dirsek teması içinde olan emniyet görevlilerinden hesap soracak mı?

AKP yöneticileri de, bugün MHP’yi yöneten dünkü “bozkurtlar” gibi, 12 Mart ve 12 Eylül öncesinin “İlim Yayma Cemiyetleri”nde,  “Komünizmle Mücadele Dernekleri”nde, “Akıncı” örgütlerinde darbecilerin dümen suyunda ve güdümünde, sola ve demokrasi güçlerine karşı yedek güç olarak kullanıldılar. Düşünce dünyaları öyle şekillendi. Bu geçmişten kurtulup demokrasi cephesinde saf tutmaları kolay değil. Bir elleriyle cuntacıların saldırısından korunmaya çalışırken, öteki elleriyle onlarla tokalaşmaya, uzlaşmaya hazırlar. Bu ise cuntacıların işini kolaylaştırıyor.

Ama öyle ya da böyle, bu ülkenin geleceğini ne cuntacı militarist ve Kemalist kesim temsil edebilir ne de AKP türünden islamcı eğilimleri ağır basan bir parti. Değişen dünya koşullarında Türkiye ne Şili olabilir ne de 12 Eylül Türkiyesi. Yeni Pinochetlerin ve Evrenlerin hiç şansı yoktur. İktidara el koysalar bile yeterli iç ve dış desteği bulamaz, ülkeyi yönetemez ve kısa sürede rezil olur, kaçacak delik ararlar.

Ama, gönlü ve bedeni Ortadoğu’da, bir eli ise salt cuntacılara, militarizme ve Kemalizme karşı tutunmak için mecburen Batı’ya uzanmış, cami ile kilise arasında binamaz AKP türünden partilerin ve Erdoğan gibi liderlerin de Türkiye’yi götürebileceği bir ufuk yoktur.

Öte yandan Türkiye, şu anda bulunduğu yerde de duramaz. Ortadoğu’daki ve tüm dünyadaki birçok ülke gibi o da değişmek zorunda. Hem iç, hem dış koşulların etkisiyle, uzun ve orta vadede İran ve Suudi Arabistan gibi ülkeler de değişecektir. Türkiye ise onlardan çok önce değişecek. Çünkü, inişli çıkışlı da olsa, bu değişim Türkiye’de onlardan çok önce başlamıştır. Çok kullanılan bir tabirle, “Doğu-Batı arasında bir köprü” olan Türkiye’nin, değişimi de köprünün öteki ucundaki Ortadoğululardan önce yaşaması doğaldır.

Hiçbir ülke dünyadaki değişim dalgasının dışında kalamaz. İran ve Suudi Arabistan da dahil, hiçbir ülke ortaçağ özentisi bir rejime kazık çakıp orada kalamaz. Değişmeyeni değiştirirler.

ABD 20-30 yıl öncesi El Kaide ve Taliban gibi örgütlere hayat vermekle meşguldü. Ama aradan 15 yıl geçmeden kendi beslemesi El Kaide ile boğaz boğaza geldi ve Afganistan’da, kendi ürünü olan Taliban rejimini yine kendi eliyle yıktı. Dünyadaki değişim işte böyle bir şeydir. Dünün sadık ABD uydusu Türk militarizmi de eğer bugün zaman zaman ABD ve AB ile burun buruna geliyorsa nedeni işte uluslararası düzeydeki bu devasa değişimdir.

Bütün sorun Türkiye solunun, Kürt ulusal hareketinin, bir bütün olarak demokrasi güçlerinin birtakım ezberlerden, 1990 öncesi kalıplardan kurtulup ülkeye gerçek bir özgürlüğü, demokrasiyi, çağdaş yaşam tarzını getirebilmek için kolları sıvamaları.

Faşizmin ve Nazizmin yükseldiği 1920-30’lu yılların Kemalizmi artık iflas etti. İslami hareketin yüzü ise modern ve çağdaş bir topluma yönelik değil. Ne o ne de ötekisi Türk ve Kürt halklarının geleceğini temsil ediyor. Halkın doğru bir öncülüğe ihtiyacı var.

Yazarın önceki yazılarından:

Kedinin boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım tepki göstermek istemiyor
Sadun Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban ve laiklik üzerine
Ergenekon ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma son verirken…
Hrant Dink’i anarken
AKP sistemle kaynaşırken..
Sekiz asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih, akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin temsil sorunu
Sabah’taki söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen taktikler
DTP’ye yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil kim?.
PKK’nın silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla nereye?..
Nasıl bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir genel af  ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin temel yanlışı ne?
Yedi kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi Kürtlere yapılan saldırı
Türk Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22 Temmuz Seçimleri üzerine
Orman yangınları kimin işi?
Dink Davası ve Sivas
Bir mum yakmaya devam…
Kuzeyde bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe ayağa düştü
Darbe planı işlemekte
Barzani “PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet gerçekleri halka anlatmalı
Sayın Sezer, nereden nereye!
Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Dil Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 

 

 
 
PSK Bulten © 2008