PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Sabancı Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...

Kemal Burkay

Sakıp Sabancı Aralık 1995’te Diyarbakır’da yaptığı konuşmada, Devletin Kürt sorununun çözümü için attığı adımların yetersizliğini savunmuş, bu sorunun salt ekonomik yatırımlarla çözülemiyeceğini belirtmiş, “Bask modeli bize en yakın çözüm, bu örnek alınabilir,” demişti.

Bunun üzerine Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı, Sabancı’nın demecini incelemeye almış, Türkeş ise bu sözlerle Sabancı’nın “çizmeyi aştığını” ileri sürmüş, kendisini tehdit etmişti. Bu tehditin sonuç vermesi çok sürmedi.

Aradan daha iki ay geçmeden, Ocak 1996’da, koruma sisteminin mükemmelliğiyle övünülen Sabancı Center’de Özdemir Sabancı ve bir çalışanı vurularak öldürüldü. Suikast DEV-SOL’a fatura edildi.

Oysa görmesini ve yorumlamasını bilenler için her şey çok açıktı. Bu, “çizmeyi aştığı” belirtilen Sabancı’ya yönelik açık bir cezalandırma eylemi idi. “Davadan döneni vurun” anlayışına uygun bir gözü karalıkla işlenmişti.

Olayın arkasından,  21-26 Ocak 1996 tarihli haftalık Ronahi Gazetesi’nin 36 sayısında, Cemil Baran adıyla yazdığım “Barışa ve Aydınlığa Ulaşmak İçin” başlıklı yazımda şöyle demiştim:

“Sabancı olayını, son 20-30 yılın devlet güdümlü kanlı terör olayları, provokasyonlar, cunta tertipleri bütünü içinde değerlendirmeden kavramak olanaksızdır. Bu açıdan bakınca, bu olayın da Kontrgerilla ürünü olması hiç şaşırtıcı olmaz.

Bunu hangi amaç ve hesapla yapmış olabilirler? Belki kamuoyunu bir kez daha şiddetle sarsıp Amerika ve NATO ile ilişkiler bakımından bir risk oluşturan RP ağırlıklı bir koalisyon hükümetine kapıyı kapamak, ANAYOL için zorlayıcı olmak.. Belki, zayıf da olsa, muhtemel bir demokratik açılımın -Kürt sorununda yumuşamanın, karşılıklı ateşkesin, bir genel affın- yolunu kapamak. "Terör cezaevlerinden yönetiliyor" yaygarasına bakarsanız, bu sonuncusunu yabana atmamak gerekir. Sabancılar'a yönelik eylemin tam da Ümraniye'deki kıyımı izlemesi, hele hele hedef diye yumuşama ve bir ölçüde iç barış yanlısı Sabancıların seçilmesi bir rastlantı olmasa gerek. Bu işte hem gözdağı, hem kışkırtma var. Özetle, bir taşla birkaç kuş vurma taktikleri uygulanıyor. Bu işin arkasında ise, kirli savaş yanlısı, en şoven, ırkçı ve militarist güçlerin bulunması doğaldır. Bu, 12 Eylül öncesi ve sonrası, Evren ekibinin devlet içinde örgütlediği, MİT ve kontrgerilla ile, JİTEM'le iç içe geçmiş faşist kesimdir. Bir bölümü hala ordu, polis ve bürokrasinin köşe başlarını tutmakta, bir bölümü ise çeşitli burjuva partileri tarafından parlamentoya taşınmıştır.

Sabancı olayında tetikçi olarak kullanıldıkları ileri sürülenlerin kimliği ve örgütsel bağlantıları hiç önemli değil. İtalya'nın kontrgerillası olan Gladyo örgütünün de, hem sağ hem de sol örgütlere sızdığı ve kamuoyunu terörle sarsıp yönlendirmek için bu türden onlarca kanlı eylemi düzenlediği, eski başbakanlardan Aldo Moro'yu bile kaçırıp öldürttüğü unutulmamalı..

Bütün bu zülmün, işkencenin, kanlı tertiplerin son bulması için ülkenin barışa, demokrasiye, aydınlığa ihtiyacı var.” (Bakınız, Aç Adam ve Kaval adlı kitabım, s. 229, Roja Nu Yayınları, 2003).

Bu olayın üzerinden 12 yılı aşkın bir zaman geçti. Katillerden Mustafa duyar, önce yurt dışına kaçtı, sonra nedense –ki bizce bu da senaryonun bir parçası idi- dönüp dolaşıp Türkiye’nin Şam Elçiliğine teslim oldu. Cezaevinde önce itirafları nedeniyle serbest bırakılmayı bekledi. Bu iş gecikince, “konuşacağını” söyledi. Ama bu “cesur” söz veya hizmetinde olduğu derin güçlere yönelik tehdit ise hayatına mal oldu, cezaevinde hızla infaz edildi...

Tam da şu günlerde, Sabancı suikastiyle ilgili bir MİT belgesi konuşulmakta. Taraf Gazetesi’nce gündeme getirilen bu belgeye göre Sabancı suikasti Türk derin devleti, Türk Kontrgerillası tarafından ve MİT’in bilgisi ve desteğiyle düzenlendi. Bu işte başrolü, Susurluk kazasında ölen Abdullah Çatlı ile  Emniyet Müdürü Hüseyin Kocadağ ve yine adı Susurluk soruşturmasında geçmiş olan Piyade Yüzbaşı Hüseyin Pepekal oynadılar. Buna göre Yüzbaşı Pepekal, Sabancı cinayeti işlendiği anda Sabancı Center’in 25. katında bulunuyordu. Cinayette maşa olarak olarak kullanılan Mustafa Duyar, Fehriye Erdal ve İsmail Akkol ise Türk istihbarat örgütleri tarafından ortaklaşa kullanılmış.

MİT mühürlü ve imzalı bu belge, son Ergenekon operasyonları sırasında Doğu Perinçek’in arşivinde bulunmuş ve şimdi polis dosyasında imiş.

Peki bunu bilmek için 12-13 yıl beklemek şart mıydı? Her durumda “rüşvetin belgesi”ni mi görmek gerekiyor?.. Olayların nasıl geliştiği daha o günden belli değil miydi? Bizim görebildiğimizi Türk basınının şu cingöz köşe yazarları, şu bitirim Türk politikacıları göremezler miydi?..

Bizden çok daha iyi görüp bildiklerine, hatta, sorumlu mevkide olanların doğrudan bilgi sahibi olduklarına kuşku olmasın. Ama bunlar “devlet sırrı” ve devlet oyunu idi ve şimdi çokları için hâlâ öyledir. Ve bunları açığa vurmak yalnız bilgi değil, cesaret de ister. Abdi İpekçi’nin, Uğur Mumcu’nun başına gelenler malum...

O kadar ki, her şeyi çok iyi bildiğine kuşku olmayan Sakıp Sabancı bile, katillerin gücü ve pervasızlığı karşısında sustu, bu acıyı içine gömdü.

Şu anda bile MİT, ortaya çıkan belgeye ve nice kanıta rağmen, hâlâ işin içyüzünü gizlemeye çalışıyor. Bu belgeyi yalanlıyor!

Oysa biz, kimin yalan, kimin doğru söylediğini çok iyi biliriz. Sağır sultan da bilir!

MİT elbet yalanlayacak, işi bu. Ama baylar, mızrak artık çuvala sığmıyor. Bu olay, kire, suça, yalana batmış bu ülkede, binlerce benzer olaydan yalnızca biri, denizde damla...

Ve bu olay şu gerçeği bir kez daha gözler önüne seriyor: Böylesine kirli, hukuksuz, suça batmış bir ülkede Sabancı bile, Koç bile olsan, hatta yüzde 47 oy alan bir partinin başkanı, başbakan, ya da devlet başkanı bile olsan güvenlik içinde değilsin.

Menderes’in asılması, Özal’ın kurşunlanması ve belki hatta, zehirlenmesi gibi...

Temiz topluma, hukuka, barışa, adalete; kısacası demokrasiye herkesin ihtiyacı var. Günü gelir, söz konusu katillerin ve onları yönetip koruyanların bile...

Yazarın önceki yazılarından:

AKP değişimin partisi değil
Eski film yeniden gösterimde mi?
Kedinin boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım tepki göstermek istemiyor
Sadun Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban ve laiklik üzerine
Ergenekon ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma son verirken…
Hrant Dink’i anarken
AKP sistemle kaynaşırken..
Sekiz asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih, akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin temsil sorunu
Sabah’taki söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen taktikler
DTP’ye yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil kim?.
PKK’nın silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla nereye?..
Nasıl bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir genel af  ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin temel yanlışı ne?
Yedi kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi Kürtlere yapılan saldırı
Türk Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22 Temmuz Seçimleri üzerine
Orman yangınları kimin işi?
Dink Davası ve Sivas
Bir mum yakmaya devam…
Kuzeyde bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe ayağa düştü
Darbe planı işlemekte
Barzani “PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet gerçekleri halka anlatmalı
Sayın Sezer, nereden nereye!
Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Dil Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 

 

 
 
PSK Bulten © 2008