Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
Kemal Burkay
Anayasa Mahkemesi, türbanı yüksek öğrenimde
serbest bırakan anayasa değişikliğini
iptal etti. Bu nedenle Türkiye’nin sözde laikleri, Kemalist
ve militarist kesim ve elbet laiklerin orkestra şefi
rolündeki Baykal hazretleri, cumhuriyet batmaktan kurtulmuş
gibi bayram ederken, dinci medya ve bir bölüm liberal aydın
ise Anayasa Mahkemesi’ne ateş püskürüyor.
Bu kesim kararı siyasi buluyor, bir yargı
darbesi olarak niteliyor.
Buna şüphe yok. Anayasa Mahkemesi’nin
bu kararı da, aynen cumhurbaşkanlığı
seçimi sırasındaki 367 oranına ilişkin
karar gibi tümüyle yasaya aykırı, siyasidir; yapılan
da bir darbe niteliğinde. Anayasa Mahkemesi böylece yasama
organını yetkisiz bir konuma düşürdü.
Öte yandan, aynı dinci basın ve liberal
aydınlar, olan biteni, demokrasi güçleriyle, ya da halkla,
asker sivil bürokrasi arasındaki bir çekişme gibi
gösteriyorlar. Anayasa Mahkemesi’nin halkı hiçe saydığını,
demokrasiyi işlemez hale getirdiğini söylüyorlar.
Örneğin Radikal’in başyazarı İsmet Berkan,
“Türkiye’nin demokratik sistemi duvara çarptı” diyor.
İşte burada bir yanlışlık var.
Türkiye’de demokratik sistem hiç yoktu ki bir
duvara çarpsın. Sistemin sahiplerinin onu demokrasi gibi
sunmaları, kendilerini değilse bile, halkı
aldatmaya yönelikti.
Çünkü bu ülkede, nüfusun üçte birini oluşturan
Kürtler için demokrasi hiç var olmadı. Bugün de sistem,
Kürtlerin haklarını tanıyacağına
onlara karşı savaşıyor, Kürdistan’ı
altüst ediyor.
Bu ülkede, nüfusun dörtte birini oluşturan
Aleviler hiçbir dönemde inanç özgürlüğüne sahip olmadılar.
Onlar için de demokrasi yoktu.
Müslüman ya da Hıristiyan; Rum, Ermeni, Gürcü, Laz,
Çerkez, Pomak, Boşnak, Arnavut, Arap, Roman ve öteki
etnik gruplar, hiç bir dönemde dil-kültür ve inançlarında
özgür olmadılar. Onlar için de demokrasi yoktu.
Bu ülkede işçiler, emekçiler hiçbir dönemde
siyasal, sendikal haklarına tam olarak sahip olmadılar.
Onlar için de demokrasi var olmadı. Daha geçen 1 Mayıs
günü uğradıkları acımasız saldırı
bunun bir kanıtı.
Bu ülkede aydınlar hiçbir dönemde, sistemin
uygulamalarıyla çelişen görüşlerini özgürce
dile getiremediler. Burada zindanı, işkenceyi tanımamış
aydın aydından sayılmaz... Acımasızca
yok edilenler, sürgünde ölenler de cabası...
Böyle bir ülkede hangi demokrasiden söz edilebilir?
Böyle bir ülkede demokratik kurumlar gerçek anlamda nasıl
var olabilir? Olmadığı ortada. Nitekim Berkan
da yazısının sonunda “Ben 44 yıllık
kendi ömrümde gerçek bir demokrasiyi görmedim, bari dört yaşındaki
oğlum görsün,” diyor.
Ülkede geçerli sistem uzun dönem militarizme
dayalı Kemalist diktatörlüktü. Sözde çok partili yaşama
geçildikten ve seçim yoluyla hükümetler değiştikten
sonra da demokrasi bir görüntü olmaktan öteye gidemedi. Ülkede
darbeler birbirini izledi. 12 Mart ve 12 Eylül’ün ardından
ise sistem tam bir faşizme dönüştü.
Bugün o faşist çarkın, “Anayasa”
adlı polis tüzüğü dahil, tüm kurumları ayakta...
Bu Anayasa Mahkemesi de, MGK da, YÖK de bu darbelerin ve faşist
çarkın ürünleri.
Generaller ülkeyi doğrudan, darbeler ve cuntalar eliyle
yönetmedikleri zaman da sivil görünümlü hükümetleri ve parlamentoyu
denetlediler. Ordunun sopası hep yürütmenin ve yasamanın,
hatta yargının tepesinde oldu. Ülkeyi MGK eliyle
ve “gizli anayasa”larla yönettiler. Parlamento, şu Anayasa
Mahkemesi tüm yetkilerini resmen elinden alıncaya kadar
da hiçbir dönemde özgürce yasa çıkaramadı. Ama bu
hükümetlerin ve parlamentonun kendisi de zaten demokrasiyi
değil, militarizmi, şovenizmi içselleştirmiş.
Sistemin sivillerinin sistemin askerlerinden bir farkları
yok.
Örneğin 1960 darbesiyle devrilen Menderes
ve arkadaşları ne ölçüde demokrattılar? 1959
yılında, yakalayıp Harbiye’nin zemin katındaki
karanlık ve rutubetli hücrelere koydukları, bir
yıla yakın süre hakim önüne çıkarmadıkları
49 Kürt aydınına yönelik tavırları nasıl
bir şeydi? Kürt devleti kurmaya çalışmakla
suçlanıp TCK’nın 125. maddesi, yani idam talebiyle
yargılanan bu aydınlar ne yapmışlardı?
Ne ellerine silah almışlar, ne de açık ya da
gizli bir dernek kurmuşlardı. İşin garibi,
hükümetin inisiyatifiyle hazırlanan gizli raporda, bu
Kürt aydınları komünist olarak gösterilip, Amerika’ya
ve NATO’ya komünizmle mücadele ediliyor görüntüsü verilerek
yeni mali ve askeri yardımlar isteniyordu...
Ya 1955 yılı 6-7 Eylülünde İstanbul’daki
Rum ve Ermeni azınlıklara karşı düzenlenen
kanlı provokasyon?..
Menderes, Bayar ve arkadaşları işte böyle
demokratlardı!
Ya Menderes’ten sonra gelen siviller?.. Hayatı
demagojiyle, halkı aldatmakla geçen, post uğruna
her türden katille, faşistle, askeri cunta ile işbirliği
yapmaktan geri kalmayan Demirel?.. “Karaoğlan” ve “umut”
imajıyla, sol kılıkla sahneye çıkıp,
elinde güç varken ülkenin sol ve demokrasi güçleriyle ittifaktan
kaçınan, şer güçlerini yatıştırmak
için habire sola ve demokrasi güçlerine vuran, Kürt asıllı
olduğu halde hayatı boyunca Kürtleri yok sayan Ecevit?..
Önce 12 Eylül cuntasının ekonomi işlerindeki
gözdesi, başbakan olduktan sonra da Kürt sorununa çözüm
diye, faşist rejimin Kürdistan’ın kırsal kesimini
boşaltma projesine sahip çıkan Özal?..
Bütün bu baylar, kendi iktidarlarına engel
olmadığı sürece ülkede var olan, yığınları
ezen, soyan, aç bırakan, yasakçı, işkenceci
sistemi demokrasi diye göstermekten geri kalmadılar.
Ama böyle bir demokrasi olmazdı, kendilerine yettiği
kadarıyla bile yürümezdi. Nitekim yürümedi. Ve tüm bu
baylar ikiyüzlülüklerinin, sistemin suçlarına ortak olmanın
cezasını şu veya bu şekilde ödediler.
Darbelere hedef oldular, zindanlara düştüler; kiminin
iktidarı ipte sonuçlandı, kimi suikastlere hedef
oldu, kimi zehirlendi...
Şimdi de şu AKP’nin ve Bay Erdoğan’la
Gül’ün “demokrasi” serüvenlerini izliyoruz. Onlar da aynı
anlayışı sürdüyorlar. Kendilerine iktidar yolunu
açması koşuluyla militarizmle, faşizmle uzlaşmaya,
iktidarı onlarla paylaşmaya dünden razılar.
Zaten daha dün, MHP ile birlikte bu sistemin yedek güçleri
idiler. Kanlı pazarlarda, Maraş’ta, Malatya’da,
ülkenin dörtbir yanında, son olarak Sivas’ta sola ve
demokrasi güçlerine karşı sahne aldılar, din
ve vatan uğruna öldürüp yaktılar. Bu arada, ABD’nin
yeşil kuşak siyasetinin de katkısıyla
palazlandılar. Günü geldi, yedek güç olduklarını
unutup doğrudan iktidara oynadılar.
Ne var ki sistem buna izin vermezdi. Nitekim,
önce Erbakan liderliğinde ve Refah Partisi eliyle denenen
iktidar maceraları boşa çıkarıldı.
Bir benzerini şimdi Erdoğan liderliğindeki
AKP yaşıyor. Kendilerini ülkenin ve sistemin asıl
sahipleri olarak gören Kemalist-militarist kesim, yüzde 47
oya ve sistemle tüm uyuşma çabalarına rağmen
bu fırsatı onlara vermiyor, vermeyecek.
Erdoğan da kendisinden öncekilerin, Menderes’in,
Demirel’in, Özal’ın yolunu izliyor. Sistemin ekenomik
yapısına hiçbir itirazı yok. Emekçilerin hak
ve özgürlükleri umurunda bile değil. O işverenlerin
safında. Kürtlere karşı tutumu ordununkinden
farklı değil. Şemdinli olayında hukukun
ayaklar altına alınmasına suç ortağı
oldu. Alevilere inanç özgürlüğü tanımak aklının
köşesinden geçmiyor; zorunlu din derslerini, Diyanet
İşleri Teşkilatı’nı canla başla
savunuyor. Hıristiyan aydınlara ve din adamlarına
karşı işlenen cinayetlerin hasır altı
edilmesine göz yumdu. Sözde demokratik, sivil anayasa girişimini
yozlaştırıp türban özgürlüğüne indirgedi.
İçerde ve dışarda onca fırtına koparan,
düşünce özgürlüğünün önünde bir dikene dönüşmüş
301 maddeyi bile kaldırmaya yanaşmadı.
Böyle bir AKP’nin demokratlığına
kim inanır?
Bu anlayışla ne demokrasi kazanılır,
ne de hükümetin ve parlamentonun saygınlığı
korunur.
Mesele bu ülkede geçerli sistemin demokrasi
değil, faşizm olduğunu görüp itiraf etmekte.
Eğer demokrasi kazanılacaksa bu sistemin kökünden
değişmesi gerekir. Oysa AKP’nin böyle bir derdi
yok. Böyle bir AKP’yi savunmak da halkı veya demokrasiyi
savunmak değil.
Ülkenin demokrasiye ihtiyacı olan güçlerine,
emekçi kitlelere, aydınlara, Kürtlere, Alevilere, azınlıklara
gelince, onlar, bu iki kesimin, Kemalistlerle dincilerin iktidar
tepişmesinde taraf değiller. Demokrasiyi, AKP de
dahil, şu veya bu türden düzen partilerinden, militarizmden,
şoven ve faşizan Kemalizmden beklememeliler. Türban
takmak isteyenlerin özgürlüğü de dahil, herkesin dil,
kültür, inanç özgürlükleri, tüm siyasal ve ekonomik özgürlükler
için el ele vermek, ortak bir program üzerinde biraraya gelmek
zorundalar.
Başka yolu yok. Ancak böylesine geniş
bir cephe içinde değişim güçlerini seferber ederek
bu acımasız, ilkel sistem ortadan kaldırılabilir
ve yeni, gerçekten çağdaş, özgürlükçü, demokratik
bir sistem kurulabilir. Hiç değilse şimdi dört yaşında
olan çocuklarımızın demokrasiyi görebilmesi
için de, kanımca yol budur.
Yazarın önceki yazılarından:
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt
sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı
Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP
değişimin partisi değil
Eski
film yeniden gösterimde mi?
Kedinin
boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi
batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım
tepki göstermek istemiyor
Sadun
Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan
Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban
ve laiklik üzerine
Ergenekon
ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma
son verirken…
Hrant
Dink’i anarken
AKP
sistemle kaynaşırken..
Sekiz
asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih,
akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil
Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin
temsil sorunu
Sabah’taki
söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen
taktikler
DTP’ye
yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan
görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm
Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil
kim?.
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|