Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni
versiyonları
Kemal Burkay
Birkaç gün önce Kürt sorunu üzerine Abant’ta yapılan
toplantının yankıları hâlâ devam ediyor.
Bu toplantıya katılan Kürt ve Türk aydınları
görüşlerini çeşitli basın yayın organlarında
yansıtıyorlar.
”Kürt Sorunu: Barışı ve Geleceği Birlikte
Aramak” adı altında yapılan bu toplantıya,
Kürt ve Türk kesiminde değişik eğilimlerden
yüz dolayında davetli katıldı ve bir buçuk
gün süren konuşma ve tartışmaların ardından
ortak bir bildiri yayınlandı.
Bizim sitede (www.kurdistan.nu ) bu konuda herhangi
bir haber, yorum çıkmadıysa da okurlarım herhalde
basından izlemişlerdir. Bu nedenle toplantıya
kimler katılmış, neler söylenmiş, bu gibi
ayrıntılar üzerinde durmayacağım. Yalnızca
toplantıyla ilgili görüşlerimi genel çerçevede dile
getirmek ve dikkatimi çeken birkaç noktaya değinmek istiyorum.
Bence bu, Kürt sorunuyla ilgili olumlu, başarılı
bir toplantı. Değişik eğilimlerden yüz
kadar aydının böyle bir toplantıda kırıp
dökmeden, uygarca tartışması, Kürt sorununa
ilişkin görüşlerini dile getirmesi ve çözüm önermesi
başlıbaşına olumlu. Ortak bir sonuç bildirisi
çıkarabilmek de. Bu sonuç bildirisi her şeyden önce
Kürt sorununun özgürce tartışılmasının
gereğini dile getiriyor. Bu bizim de yıllardan beri
savunduğumuz bir şey.
Çözümsüzlük yanlıları yıllar yılı
bu konuda özgür bir tartışmayı engellediler.
Bunlar, dünden bugüne Türkiye’yi yönetenler, en başta
da baskıya, şiddete koşullanmış ve
bunu bir rant kapısı haline getirmiş militarist
kesim.
Onların yöntemi belli: Kürt istemlerini yasaklamak,
şiddetle bastırmak; asimilasyon, sürgün, hatta kırımla
Kürt kimliğini yok etmek.
85 yıldır bu politikayı izlediler; ama başaramadılar.
Kürtler yok olmadı ve çözülmeyen sorun büyüdü, Türkiye’nin
ayağında bir değirmen taşına dönüştü.
Türkiye bu sorunu adil bir biçimde çözmeye yanaşmadığı
için, onun beslediği ekonomik, sosyal, siyasi türden
başka ciddi sorunlarla da karşılaştı
ve şu anda görüldüğü gibi, tam bir batağa,
kaosa sürüklendi.
Onun içindir ki bu ülkede son yıllarda, çözüm için şiddetin
dışında yol ve yöntem arayan insanlar ortaya
çıktı, değişik sesler de duyulur oldu.
Bu sesler, kendilerini boğmak isteyen ilkel, zorba sisteme
rağmen kamuoyunu etkilemeye çalışıyorlar.
Son Abant toplantısı da işte
böyle bir çaba.
Toplantının adı da güzel:
“Kürt sorunu: Barışı ve Geleceği Birlikte
Aramak…”
Biz Kürtler buna varız. Zaten
geçmişten beri de buna benzer bir doğrultuda yürüdük.
O kadar uzun geçmişe, Türklere Anadolu’nun kapısını
açan Malazgirt Savaşı’nda, Kürtlerin Türklere verdiği
desteğe, Yavuz döneminde İran’a karşı
yapılan Osmanlı-Kürt ittifakına kadar gitmeyelim.
Ama Birinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında
olup bitenler daha tazedir. Osmanlı devleti sapır
sapır dökülürken, Balkan halkları ve Araplar, önlerine
çıkan uygun fırsatta Osmanlı’nın yüzlerce
yıllık boyunduruğundan kurtulup kendi ulusal
devletlerini kurarken, biz Kürtler önce Osmanlı ile,
ardından da Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal’le birlikte
hareket ettik. Yabancı işgaline karşı
direnişler önce Kürdistan’da (Süleymaniye’de, Urfa’da,
Antep’te, Maraş’ta) başladı. İlk Müdafaa-i
Hukuk Cemiyetleri bu bölgede oluştu. İlk kongreler
(Ezrurum ve Sivas) burada toplandı. Kürtlerin desteği
olmasa acaba bugün İstanbul’u, İzmir’i, Antalya’yı,
Adana’yı, hatta Sivas ve Maraş’ı içeren bir
TC olur muydu?..
Demek ki Kürtlerin ”Türk kardeşlerine” yaptığı
iyilikler pek çok ve pek büyük. Peki ”Türk kardeşler”
Kürtlere ne yaptılar? O da ortada… Düze çıkar çıkmaz
söz verilen özerkliği hemen unutuverme, Kürt ve Kürdistan
sözcüklerini, Kürt dilini ve kültürünü bile yok sayma, yasaklama.
Seksen yılı aşkındır Kürt halkını
sindirmek, yok etmek için yürütülen acımasız bir
politika ve Kürdistan’da süreduran savaş…
Öyle olunca, acaba 1920’lerde, kendi başımızın
çaresine bakacağımıza Mustafa Kemal’in ardına
takılmakla, yani ”barışı ve geleceği
birlikte aramakla” iyi mi ettik, yoksa dünyanın en büyük
aptallığını mı?..
Her neyse, olan oldu. Ülkelerini özgürleştireceklerine,
küçük hesaplarla, sözde ”Halife’yi ve Sultan’ı ve kutsal
İslam dinimizi kurtarmak için” yola çıkan Osmanlı
Paşası’nın ardına takılan, ulusal
onurdan yoksun Kürt ağalarımız ve şeyhlerimiz
bize işte bu mirası bıraktılar…
Ya şimdi, çözüm diye ne öneriyoruz?
Tamam, ”barışı ve geleceği birlikte aramak”
da, bir kez daha aldatılmayacağımızın
güvencesi ne?
Sevgili demokrat, aydın, Türk dostlar, lütfen bizi anlayışla
karşılayın. Sütten dilimiz yandı, yoğurdu
üfleyerek yiyiyoruz. Üstelik bizi bu işte kuşkuya
düşüren yeterince neden var.
Abant toplantısında yapılan konuşmalardan
ve basında yazılanlardan dikkatimi çeken hususlardan
biri şu: Türk dostlardan birçoğu: ”Şu, biz
Kürtler- siz Türkler biçimindeki ifadeleri bir yana bırakalım,”
diyorlar, ”biz-siz olmasın.”
Neden? Nesnelerin, varlıkların adını
koymaktan neden ürkelim? Sorun ne zaten: Kürt kimliğimizin
yok sayılması, yok edilmek istenmesi, buna eşlik
eden bunca zulüm…
Şimdiye kadar ”hepimiz biriz” safsatası altında
”Kürt yok, Türk var,” dendi. Öyle dönemler oldu ki biz Kürtler
bile buna inandık, ülkemize sessizlik çöktü, nerdeyse
boyun eğdik. Adımızı ve ülkemizin adını
nerdeyse unuttuk. Tarihimizden bihaber olduk, yazı dilimizi
yitirdik.
Ama 1950’li yılların sonundan itibaren canlanan
Kürt ulusal hareketi bu safsataları tuzla buz etti. Dilimizi,
kültürümüzü, adımızı, ülkemizi yeniden keşfettik.
Bir ulus olduğumuzu, ülkemizin parçalandığını,
en basit insani haklardan bile yoksun bırakıldığımızı,
acımasızca ezilip sömürüldüğümüzü anladık.
Onun için bize böyle demeyin, sevgili dostlar; Kürt ayrı,
Türk ayrı! Biz bu bilince varıncaya kadar ne bedeller
ödedik. Şimdi onu tatlı dille elimizden alıp
bizi yeniden 60 yıl geriye götürmeye kalkmayın.
Ha, barışı ve geleceği birlikte aramak
mı? Buna amenna! Birlikte arayalım. Ama nasıl
bir barış ve nasıl bir gelecek olacağını
şimdiden açık açık konuşalım, bilelim.
Örneğin, biz diyoruz ki, bir Türk devleti zaten var.
(Asya’dakileri ”Türkî”leri filan saymıyorum, onlar bizi
alakadar etmez). Bir Kürt devleti de olsun. Anadolu ve Kürdistan’da,
Kürtlerin çoğunlukta olduğu coğrafya’da kurulsun.
Sivas’ın doğusudur bu…
”Ayrı devlete gerek yok, birlikte olalım” mı
diyorsunuz? Bizce o da mümkün. O zaman bu devleti her iki
halkın ortak devleti yapalım. Bu da bir Kürt-Türk
federasyonudur… Sivas’ın doğusu Kürdistan, batısı
Türkiye… Her birinin kendi başkenti olur. Bir de ortak
başkent olur. Ankara da olabilir, İstanbul da… Resmi
dil hem Türkçe hem Kürtçe olur…
Ama bakıyorum, Abant toplantısına katılan
birçok kişi, ayrı Kürt devletini düşünmek şurda
kalsın, eşitlik temelinde bir federasyona da karşılar…
”Etnik federasyon olmaz!” diyorlar. Bazıları, ”bu
Irak’ta İran’da olur da Türkiye’ye uymaz,” diyorlar…
Hatta bu görüşe, kimi pek yumuşak, pek bonkör Kürtler
bile katılıyor!
Neden? Bu sözün, ”demokrasi Türkiye’ye uymaz” demekle farkı
ne?..
Niçin dünyadaki, böylesine iki uluslu, veya çok etnik kimlikli
–İsviçre, Belçika, İspanya, Rusya, Çin dahil- onlarca
ülke şurda kalsın, Amerika, Almanya gibi tek dilli
ülkelerde bile federasyon olabiliyor da burada olmuyor?..
Bu arkadaşlar, bu konuda bizi ikna etmek için bin dereden
su getiriyorlar. Efendim, burada Kürtler çok dağılmış…
Çoğu batıdaymış… Kız alıp vermişiz,
kaynaşmışız, falan filan…
O ülkelerde de olmuş böyle şeyler, sevgili dostlar.
Nüfus karışmış, kız alıp vermişler,
asimilasyon olmuş… Irak’ta, İran’da da olmuş.
Örneğin Belçika’da Valonlar’la Flamanlar karışmış,
başkent Brüksel’de iki kesim iç içe. Ama ayrıca
birer Valon ve Flaman bölgesi var… Brüksel ise ortak başkent
ve üçlü federasyonun diğer ayağı. Federal İsviçre
de böyle: Fransız, Alman ve İtalyan dili konuşan
nüfus, birbirinden Çin Seddi ile ayrılmamış.
Ama ferderasyon da zaten tam bunun için: Her halkın çoğunlukta
olduğu bölgede özyönetim, öteki yerlerde de yeterli kültürel
haklar…
Biz de federal Kürdistan’ı İstanbul’da değil,
Sivas’ın doğusunda kurarız. İstanbul veya
Ankara’yı da ortak başkent yaparız; Kürtler
her ikisinde de bol miktarda var. Böylesi bir federal yapıda,
Van’daki Türkün kendi dilinde okulu olacağı gibi,
İstanbul’daki Kürdün de kendi dilinde ilkokulu, lisesi,
üniversitesi olur… Kimsenin yerini yurdunu terk etmesi de
şart değil. Bu kadar basit.
Doğrusu çok hoş, hem Kürtlerin kentini köyünü yak
yık, milyonlar halinde batıya sür, hem de ardından,
onların batıdaki varlığını gerekçe
göstererek: ”Bak, ne kadar karışıp kaynaşmışız,
değil mi? Etnik federasyon da olmaz!” de…
Pek zekice, doğrusu! Türkiye’nin sömürgeci tezlerinin
bir son versiyonu…
Kürt ulusal mücadelesinin vardığı bu noktada,
kimse çözüm diye önümüze gülünç ve göstermelik önerilerle
gelmemeli. Biz, şu ülke nüfusunun ve coğrafyasının
üçte birini oluşturan Kürt halkı (salt Kuzey Kürdistan’da
ve Türkiye sınırları içinde yaklaşık
25 milyon nüfus) dilenci değiliz ve en azından Kıbrıs’taki
150 bin Türkün istediği kadar hak istiyoruz. Şu
anda gücümüz buna yeter mi, yetmez mi, ayrı mesele. Ama
birileri bir milyonluk alacağımızın üstüne
yatıyor diye, herhalde onunla bir yüz liraya fit olacak
değiliz.
Yazarın önceki yazılarından:
Ergenekon
ve Dağlıca
”Bilgi
Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın
Hoca’nın genellemeleri…
Bu
nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt
sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı
Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP
değişimin partisi değil
Eski
film yeniden gösterimde mi?
Kedinin
boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi
batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım
tepki göstermek istemiyor
Sadun
Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan
Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban
ve laiklik üzerine
Ergenekon
ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma
son verirken…
Hrant
Dink’i anarken
AKP
sistemle kaynaşırken..
Sekiz
asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih,
akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil
Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin
temsil sorunu
Sabah’taki
söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen
taktikler
DTP’ye
yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan
görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm
Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil
kim?.
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|