PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Sistemde açılan bu gedik önemlidir

Kemal Burkay

Ergenekon örgütüyle ilgili iddianame mahkemece kabul edildi ve dava açılmış oldu. Bununla birlikte 2500 sayfalık iddianamenin tamamı da internet yoluyla kamuoyuna yansıdı. Böylesine uzun bir iddianamenin tamamını kısa zamanda okumak olanaksız. Ama şu anda medyaya yansıyan kimi bölümleri de kamuoyunu aydınlatmak bakımından önemli bilgi ve belgeler içeriyor.

Öte yandan, bu dava nedeniyle basında ve politik çevrelerde, hatta bir bütün olarak toplumda ortaya çıkan cepheleşme, bir başka deyişle yarılma, iddianame yayınlandıktan sonra da sürüyor. Bazı çevreler iddianameyi küçümsemeye yönelik, ”fos çıktı”, ”dağ fare doğurdu” biçimindeki söylemlerini sürdürüyorlar. Bu anlaşılır bir şeydir. Bu kesimler, başta, Baykal ve avanesi olmak üzere, devlet içinde yuvalanmış bu çetelerin üzerine gidilmesine karşılar. Karşı olmaktan da öte, açık açık onların avukatlığını yapıyorlar. Böylelerine ne kanıt gösterilse boştur. Onlar taraftır.

Elbet, böylesine önyargılı olmayıp, Türk gladyosunu, ya da kontrgerillayı, bir bütün olarak derin devlet ilişkilerini açığa çıkarmak bakımından iddianameyi yetersiz bulan iyi niyetli insanlar da var. Bence de iddianamenin orrtaya koyabildikleri sınırlı. Yakayı ele vermiş bunca irikıyımlara rağmen, bu davanın kapsamı, ya da deşifre edebildiği, buzdağının ancak görünen yanıdır. Hatta belki görünen yanı bile tam değil.

İddianame daha ileri gidebilir miydi? Şebekenin –ki bu aslında, içinde çete barındırmaktan öte, çeteleşmiş bir devlet- şu anda hâlâ ordu, MİT ve Emniyet içinde görevde olup kilit noktaları denetleyenlerine kadar uzanabilir miydi? Geçmişten beri bakan, başbakan, cumhurbaşkanı, genelkurmay başkanı, MİT müsteşarı, daire başkanı vb. olarak sorumluluk almış olup devlet içindeki bu yasadışı çeteleşmeden haberdar olan, bu çete eliyle hayata geçirilen onca komploya, kirli işe, siyasi cinayetlere, uyuşturu ticaretine vb. onay veren –örneğin Demirel, Çiller, Mehmet Ağar, Kıvrıkoğlu, Güreş, Olağanüstü Hal Valileri vb. kişilere kadar uzanabilir miydi?

Besbelli bu zordu. Bu soruşturmayı yürüten üç savcıdan bu kadarı beklenemezdi. Ne onlar süpermen ne de onların ortaya koyduğu bu iddianame bir sihirli değnek. Buna rağmen bu soruşturma ve bu dava çok önemli. Belki de bu, duvardan çekilen bir tuğladır. Hani Mehmet Ağar, ”bir tuğla çekilirse hepimiz altında kalırız,” demişti… İş ona varır mı, şimdiden kestirmek güç. Ama bu dava ile sistem önemli bir darbe yemekte.

İddianamenin belgeler ve tanıklarla ortaya koyduğu çarpıcı bilgiler – ki kanımca bunlar bile henüz çok sınırlı- Türk basını için de aslında sürpriz olmamalı. Bu basının yazar-çizer ve yorumcu tayfasının da geçmişten beri bütün bunları, hatta bundan çok daha fazlasını bildiklerine, ama bugüne kadar, ya korktukları ya da ”devlet politikası” diye destekledikleri için, gizlediklerine kuşku olamaz. Bir kesimi şimdi suskunluğunu bozdu, bir kesimi ise hâlâ gerçekleri gizlemeye, insanların gözüne kül serpmeye devam ediyor.

Bu soruşturmanın ve iddianamenin ortaya koyduğu gerçekler bile kamuoyunu aydınlatmak bakımından son derece çarpıcıdır. Örneğin derin devlet eliyle sağda ve solda kurulan paravan örgütler, güdümlü ”lider”ler… Bunlar bizim için hiç sürpriz olmadı. Böyle olduğunu biliyorduk ve yıllar boyu çok yazıp söyledik. Ama bu kadarı sağ ve soldaki müridan tayfasının gözünü açmaya yetmedi. Bundan sonra yeter mi, onun da garantisi yok…

Elbet, bu 2500 sayfalık iddianamede yazılan her şey kanıtlanmış değildir. Bazı bilgi ve iddialar yanlış da olabilir. Yıllardır sistemin çeşitli kurumlarının, en başta da derin devletin ve onun hizmetindeki borazan medyanın yarattığı bilgi kirliliği yer yer, isteyerek olmasa da, bu iddianameye de yansımış olabilir.

Şimdi yapılacak iş, iddianameyi küçümsemek değil, aksine, onun sistemde açtığı yarığı genişletmek, büyütmek için elimizden geleni yapmaktır. Bu da susarak veya tarafsız kalarak olmaz. Demokrasi ve halk düşmanı, eli kanlı bu yapının daha da açığa çıkarılması, teşhiri, çökertilmesi için kamuoyunu uyarmak, bunun için seferber olmak, halkını ve ülkeyi seven, adalet isteyen, özgürlük ve barış isteyen herkesin görevi. Demokrasi ve özgürlük mücadelemiz bundan kopuk değil, tam da bununla bağlantılı.

Daha iki yıl öncesi yazdığım, Dema Nu’da ve www.kurdistan.nu

 sitesinde yayınlanan, ”Çetelerle Mücadelede Hükümete Destek Vermeli” başlıklı yazımda şunu demiştim:

Önceki yazımda, hükümetin, belki de artık kaçacak yeri kalmadığı için, kendisini savunmak için, çetelerin üstüne gittiğini yazmıştım. Öyle de olsa bu olumlu bir şey, iyi bir fırsat. Başka konularda görüş ayrılıklarımız ne olursa olsun bu konuda hükümete destek vermek gerek. Polis belki de yıllardır ilk kez olumlu bir iş yapıyor. Ne hükümetin bazı dinci takıntıları, tutarsızlıkları, ne polisin geçmişteki kötü sicili, bugün çeteler konusundaki olumlu çabalara destek vermeye engel olmamalı.

Hükümet bu alanda ne kadar kararlı olur, bu çabalar ne sonuç verir, ayrı bir mesele; ama şu anda yapılması gereken, çetelerin ortaya serilmesine ve hesap sorulmasına yönelik her olumlu adıma destek vermektir. Tereddüt edecek zaman değil.

Can çıkmayınca…

27 Ağustosta Güngören’de patlayan iki bomba 17 masum insanın ölümüne 150 dolayında kişinin de yaralanmasına yol açtı. Eylemin hemen ardından, Türk basını, bildik huyu ile, henüz ortada bir kanıt yokken, eylemi PKK’ya yükledi.

Böyle bir durumda bizim yöntemimiz basittir: ”Bu eylem kimin işine yarar?” diye sorarız. Eğer eylem sömürgeci, statükocu, militarist güçlere yarıyorsa ardında onların parmağı vardır. Ya doğrudan onların Kontrgerilla-JİTEM türü elemanları tarafından yapılmıştır, ya da sağ ve soldaki çeşitli örgütlere sızdırdıkları ajan provokatörler tarafından… Geçmişte bu yöntem bizi yanıltmadı.

Son eylemin de ne Kürt halkına, ne barış ve demokrasi mücadelesine bir yararı olmadığı ortada. Böyle bir eylem, şimdiye kadarki benzerlerinde olduğu gibi derin devlet güçlerine, statükoculara, militaristlere, Ergenekon türü çetelere yarar. Özellikle de şu dönemde, Ergenekon örgütüne karşı süren operasyon ve açılan dava nedeniyle bu güçlerin kuyruğu köşeye sıkışmış bulunuyor. Bununla hem karşıtlarına mesaj vermiş, ”üstümüze gelmeyin, ortalığı kana bularız,” demiş olabilirler, hem de kamuyonun dikkatini başka yana çevirip kendilerini yeniden kıymete bindirmeyi düşünmüş olabilirler. Hani nasıl olsa bu işleri geçmişten beri yapan bir kötü adam, bir ”terör örgütü” var, onlar ise geçmişten beri ”teröre karşı savaşmış” kahramanlar…

Bu medya geçmişte de hep böyle yaptı. Kemalist aydınlara karşı işlenen cinayetleri dincilere, İran’a, Hizbullah’a, kitlelerde nefret uyandıran bu tür bombalama eylemlerini ise PKK’ya fatura etti.

Oysa şimdi bu tür cinayetlerin, komploların arkasında devlet içinde yuvalanmış çetelerin olduğu, bizzat kendi savcılarının ağzından ortaya konmakta.

Ama Türk medyasının huyu değişmiyor. Bu medya psikolojik savaşın hizmetine koşullanmış ve ortaya dökülen bunca kirli çamaşıra rağmen, hâlâ bu tavrını sürdürüyor. Hani ”can çıkmadıkça huy çıkmaz”  derler, tam da o.

Yani bu eylemin de, derin devlet güdümündeki çeteler tarafından yapıldığını öğrenmemiz için beş-on yıl daha mı geçmesi gerekiyor?

Kısacası, bu medya kamuoyunu bir kez daha aptal yerine koyuyor.

Geçmişte bu tavır utanmazlıktı, şimdi ise utanmazlıktan da öte bir şey.

29 Temmuz 2008

 

Yazarın önceki yazılarından:

Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon ve Dağlıca
”Bilgi Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın Hoca’nın genellemeleri…
Bu nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP değişimin partisi değil
Eski film yeniden gösterimde mi?
Kedinin boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım tepki göstermek istemiyor
Sadun Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban ve laiklik üzerine
Ergenekon ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma son verirken…
Hrant Dink’i anarken
AKP sistemle kaynaşırken..
Sekiz asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih, akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin temsil sorunu
Sabah’taki söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen taktikler
DTP’ye yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil kim?.
PKK’nın silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla nereye?..
Nasıl bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir genel af  ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin temel yanlışı ne?
Yedi kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi Kürtlere yapılan saldırı
Türk Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22 Temmuz Seçimleri üzerine
Orman yangınları kimin işi?
Dink Davası ve Sivas
Bir mum yakmaya devam…
Kuzeyde bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe ayağa düştü
Darbe planı işlemekte
Barzani “PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet gerçekleri halka anlatmalı
Sayın Sezer, nereden nereye!
Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Dil Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 
 
PSK Bulten © 2008