Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Kemal Burkay
Ergenekon örgütüyle ilgili iddianame mahkemece kabul edildi
ve dava açılmış oldu. Bununla birlikte 2500
sayfalık iddianamenin tamamı da internet yoluyla
kamuoyuna yansıdı. Böylesine uzun bir iddianamenin
tamamını kısa zamanda okumak olanaksız.
Ama şu anda medyaya yansıyan kimi bölümleri de kamuoyunu
aydınlatmak bakımından önemli bilgi ve belgeler
içeriyor.
Öte yandan, bu dava nedeniyle basında ve politik çevrelerde,
hatta bir bütün olarak toplumda ortaya çıkan cepheleşme,
bir başka deyişle yarılma, iddianame yayınlandıktan
sonra da sürüyor. Bazı çevreler iddianameyi küçümsemeye
yönelik, ”fos çıktı”, ”dağ fare doğurdu”
biçimindeki söylemlerini sürdürüyorlar. Bu anlaşılır
bir şeydir. Bu kesimler, başta, Baykal ve avanesi
olmak üzere, devlet içinde yuvalanmış bu çetelerin
üzerine gidilmesine karşılar. Karşı olmaktan
da öte, açık açık onların avukatlığını
yapıyorlar. Böylelerine ne kanıt gösterilse boştur.
Onlar taraftır.
Elbet, böylesine önyargılı olmayıp, Türk
gladyosunu, ya da kontrgerillayı, bir bütün olarak derin
devlet ilişkilerini açığa çıkarmak bakımından
iddianameyi yetersiz bulan iyi niyetli insanlar da var. Bence
de iddianamenin orrtaya koyabildikleri sınırlı.
Yakayı ele vermiş bunca irikıyımlara rağmen,
bu davanın kapsamı, ya da deşifre edebildiği,
buzdağının ancak görünen yanıdır.
Hatta belki görünen yanı bile tam değil.
İddianame daha ileri gidebilir miydi? Şebekenin
–ki bu aslında, içinde çete barındırmaktan
öte, çeteleşmiş bir devlet- şu anda hâlâ ordu,
MİT ve Emniyet içinde görevde olup kilit noktaları
denetleyenlerine kadar uzanabilir miydi? Geçmişten beri
bakan, başbakan, cumhurbaşkanı, genelkurmay
başkanı, MİT müsteşarı, daire başkanı
vb. olarak sorumluluk almış olup devlet içindeki
bu yasadışı çeteleşmeden haberdar olan,
bu çete eliyle hayata geçirilen onca komploya, kirli işe,
siyasi cinayetlere, uyuşturu ticaretine vb. onay veren
–örneğin Demirel, Çiller, Mehmet Ağar, Kıvrıkoğlu,
Güreş, Olağanüstü Hal Valileri vb. kişilere
kadar uzanabilir miydi?
Besbelli bu zordu. Bu soruşturmayı yürüten üç
savcıdan bu kadarı beklenemezdi. Ne onlar süpermen
ne de onların ortaya koyduğu bu iddianame bir sihirli
değnek. Buna rağmen bu soruşturma ve bu dava
çok önemli. Belki de bu, duvardan çekilen bir tuğladır.
Hani Mehmet Ağar, ”bir tuğla çekilirse hepimiz altında
kalırız,” demişti… İş ona varır
mı, şimdiden kestirmek güç. Ama bu dava ile sistem
önemli bir darbe yemekte.
İddianamenin belgeler ve tanıklarla ortaya koyduğu
çarpıcı bilgiler – ki kanımca bunlar bile henüz
çok sınırlı- Türk basını için de
aslında sürpriz olmamalı. Bu basının yazar-çizer
ve yorumcu tayfasının da geçmişten beri bütün
bunları, hatta bundan çok daha fazlasını bildiklerine,
ama bugüne kadar, ya korktukları ya da ”devlet politikası”
diye destekledikleri için, gizlediklerine kuşku olamaz.
Bir kesimi şimdi suskunluğunu bozdu, bir kesimi
ise hâlâ gerçekleri gizlemeye, insanların gözüne kül
serpmeye devam ediyor.
Bu soruşturmanın ve iddianamenin ortaya koyduğu
gerçekler bile kamuoyunu aydınlatmak bakımından
son derece çarpıcıdır. Örneğin derin devlet
eliyle sağda ve solda kurulan paravan örgütler, güdümlü
”lider”ler… Bunlar bizim için hiç sürpriz olmadı. Böyle
olduğunu biliyorduk ve yıllar boyu çok yazıp
söyledik. Ama bu kadarı sağ ve soldaki müridan tayfasının
gözünü açmaya yetmedi. Bundan sonra yeter mi, onun da garantisi
yok…
Elbet, bu 2500 sayfalık iddianamede yazılan her
şey kanıtlanmış değildir. Bazı
bilgi ve iddialar yanlış da olabilir. Yıllardır
sistemin çeşitli kurumlarının, en başta
da derin devletin ve onun hizmetindeki borazan medyanın
yarattığı bilgi kirliliği yer yer, isteyerek
olmasa da, bu iddianameye de yansımış olabilir.
Şimdi yapılacak iş, iddianameyi küçümsemek
değil, aksine, onun sistemde açtığı yarığı
genişletmek, büyütmek için elimizden geleni yapmaktır.
Bu da susarak veya tarafsız kalarak olmaz. Demokrasi
ve halk düşmanı, eli kanlı bu yapının
daha da açığa çıkarılması, teşhiri,
çökertilmesi için kamuoyunu uyarmak, bunun için seferber olmak,
halkını ve ülkeyi seven, adalet isteyen, özgürlük
ve barış isteyen herkesin görevi. Demokrasi ve özgürlük
mücadelemiz bundan kopuk değil, tam da bununla bağlantılı.
Daha iki yıl öncesi yazdığım, Dema Nu’da
ve www.kurdistan.nu
sitesinde yayınlanan, ”Çetelerle Mücadelede Hükümete Destek Vermeli” başlıklı yazımda
şunu demiştim:
Önceki yazımda,
hükümetin, belki de artık kaçacak yeri kalmadığı
için, kendisini savunmak için, çetelerin üstüne gittiğini
yazmıştım. Öyle de olsa bu olumlu bir şey,
iyi bir fırsat. Başka konularda görüş ayrılıklarımız
ne olursa olsun bu konuda hükümete destek vermek gerek. Polis
belki de yıllardır ilk kez olumlu bir iş yapıyor.
Ne hükümetin bazı dinci takıntıları, tutarsızlıkları,
ne polisin geçmişteki kötü sicili, bugün çeteler konusundaki
olumlu çabalara destek vermeye engel olmamalı.
Hükümet bu alanda
ne kadar kararlı olur, bu çabalar ne sonuç verir, ayrı
bir mesele; ama şu anda yapılması gereken,
çetelerin ortaya serilmesine ve hesap sorulmasına yönelik
her olumlu adıma destek vermektir. Tereddüt edecek zaman
değil.
Can çıkmayınca…
27 Ağustosta Güngören’de patlayan iki bomba 17 masum
insanın ölümüne 150 dolayında kişinin de yaralanmasına
yol açtı. Eylemin hemen ardından, Türk basını,
bildik huyu ile, henüz ortada bir kanıt yokken, eylemi
PKK’ya yükledi.
Böyle bir durumda bizim yöntemimiz basittir: ”Bu eylem kimin
işine yarar?” diye sorarız. Eğer eylem sömürgeci,
statükocu, militarist güçlere yarıyorsa ardında
onların parmağı vardır. Ya doğrudan
onların Kontrgerilla-JİTEM türü elemanları
tarafından yapılmıştır, ya da sağ
ve soldaki çeşitli örgütlere sızdırdıkları
ajan provokatörler tarafından… Geçmişte bu yöntem
bizi yanıltmadı.
Son eylemin de ne Kürt halkına, ne barış
ve demokrasi mücadelesine bir yararı olmadığı
ortada. Böyle bir eylem, şimdiye kadarki benzerlerinde
olduğu gibi derin devlet güçlerine, statükoculara, militaristlere,
Ergenekon türü çetelere yarar. Özellikle de şu dönemde,
Ergenekon örgütüne karşı süren operasyon ve açılan
dava nedeniyle bu güçlerin kuyruğu köşeye sıkışmış
bulunuyor. Bununla hem karşıtlarına mesaj vermiş,
”üstümüze gelmeyin, ortalığı kana bularız,”
demiş olabilirler, hem de kamuyonun dikkatini başka
yana çevirip kendilerini yeniden kıymete bindirmeyi düşünmüş
olabilirler. Hani nasıl olsa bu işleri geçmişten
beri yapan bir kötü adam, bir ”terör örgütü” var, onlar ise
geçmişten beri ”teröre karşı savaşmış”
kahramanlar…
Bu medya geçmişte de hep böyle yaptı. Kemalist
aydınlara karşı işlenen cinayetleri dincilere,
İran’a, Hizbullah’a, kitlelerde nefret uyandıran
bu tür bombalama eylemlerini ise PKK’ya fatura etti.
Oysa şimdi bu tür cinayetlerin, komploların arkasında
devlet içinde yuvalanmış çetelerin olduğu,
bizzat kendi savcılarının ağzından
ortaya konmakta.
Ama Türk medyasının huyu değişmiyor.
Bu medya psikolojik savaşın hizmetine koşullanmış
ve ortaya dökülen bunca kirli çamaşıra rağmen,
hâlâ bu tavrını sürdürüyor. Hani ”can çıkmadıkça
huy çıkmaz” derler, tam da o.
Yani bu eylemin de, derin devlet güdümündeki çeteler tarafından
yapıldığını öğrenmemiz için
beş-on yıl daha mı geçmesi gerekiyor?
Kısacası, bu medya kamuoyunu bir kez daha aptal
yerine koyuyor.
Geçmişte bu tavır utanmazlıktı, şimdi
ise utanmazlıktan da öte bir şey.
29 Temmuz 2008
Yazarın önceki yazılarından:
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon
ve Dağlıca
”Bilgi
Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın
Hoca’nın genellemeleri…
Bu
nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt
sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı
Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP
değişimin partisi değil
Eski
film yeniden gösterimde mi?
Kedinin
boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi
batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım
tepki göstermek istemiyor
Sadun
Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan
Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban
ve laiklik üzerine
Ergenekon
ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma
son verirken…
Hrant
Dink’i anarken
AKP
sistemle kaynaşırken..
Sekiz
asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih,
akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil
Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin
temsil sorunu
Sabah’taki
söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen
taktikler
DTP’ye
yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan
görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm
Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil
kim?.
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|