Cambaza mı bakalım, hırsıza
mı?
Kemal Burkay
Bilirsiniz, çocuklar daha bebeklik yaşlarında çok
meraklıdırlar. Yakar mı, keser mi diye düşünmeden
önlerine çıkan her şeye ellerini uzatırlar.
Onlar için hayat bir oyundur ve karşılaştıkları
her şey bir tür oyuncaktır.
Bazen ellerine geçirdikleri bu türden sakıncalı
veya kırılabilir, zarar görebilir eşyaları
ellerinden almak kolay değildir. Örneğin bir bıçağa,
makasa, bibloya ya da kitaba yapışırlar; onu
vermemek için kıyameti koparırlar. O zaman biz de
hileye başvururuz:
”Hey,” deriz, ”balona bak, balona!”
Çocuk bir an başını havaya çevirir, dikkati
dağılır, eli gevşer; biz de o arada sakıncalı
eşyayı elinden alıp arkada bir yere gizleyiveririz.
Ortada balon malon yoktur. Çocuk aldatıldığını
anlar, çığlığı basar; ama iş
işten geçmiştir. Biraz sonra olan biteni unutur,
dikkati başka yöne yönelir.
İnsanların aldatılıp oyuna getirilmesi
işte böylesine küçük yaşlarda başlar.
Elbet, çocukların bu şekilde yanıltılması
masumane bir oyundur, sonuçta bizim ve onların hayrınadır.
Ama kimi zaman aldatılmak hiç de böylesine masumane bir
amaçla değildir.
Hırsızların, yankesicilerin, insanların
cüzdanlarını aşırmak, çantalarını
yürütmek için başvurdukları hileler, işte böylesine
masum olmayan türdendir. Örneğin kalabalık bir
pazar yerinde ya da karnavalda, dikkatinizi dağıtmak
için size şöyle derler:
”Cambaza bak, cambaza!”
Belki o anda gerçekten de ipte, ya da iki uzun tahta bacağı
üzerinde bir cambaz vardır, belki de böyle bir şey
yoktur. Ama bu çağrıyla elinizde olmadan başınızı
başka yana çevirirsiniz, dikkatiniz dağılır
ve ne olursa o birkaç saniye içinde olur. Bakışlarınızı
yeniden yere ve yanı başınıza çevirdiğinizde
olan olmuştur. Balki çantanız uçmuş, belki
cüzdanınızın yerinde yeller esmektedir…
Türkiye’de yalnız çocuklar değil, asıl olarak
da biz büyükler yılllarca bu oyuna tanık olduk.
”Cambaza bak, cambaza!” diyerek bizi soydular, hak ve özgürlüklerimizi
çaldılar.
Bu oyunu en çok da ülkeyi yönetenler bize oynadı. Yani
canımızı, malımızı emanet ettiğimiz
kişiler; sözde hak ve özgürlüklerimizi koruması
gerekenler…
Ama gerçekte bizi soyanlar da, bize zulmedenler de onlardı.
Dikkatimizi dağıtarak cebimizi boşaltmak için
kullandıkları araçlarsa çok çeşitliydi. Devlet,
vatan, millet, bayrak, din… Bir dizi kutsal… Bunlara ek olarak
”Atatürk ilke ve inkılapları!”
”Yüce Türk devleti ve milleti için!..” dediler, ya başımızı
sallayıp aval aval baktık, ”Allah devletimize-milletimize
zeval vermesin!” dedik, ya da heyecana gelip ne dedilerse
yaptık.
Oysa bu slogan devleti kendileri için ele geçirmiş olanların,
bir avuç zorba ve soyguncunun, geriye kalan büyük kitleyi,
halkı ve milleti soyup soğana çevirmek, susta durdurmak
için kullandığı sloganlardan biriydi.
”Vatan için, bayrak için!..” dediler, elimize silah verip
koşturdular. Öldürdük ve öldük. Oysa gerçekte vatan ”onların
çiftliği, şişkin banka cüzdanları” idi.
Biz ise Bekçi Murtaza!..
”Kutsal İslam dini için!..” dediler, biz yine, ”Allah
Allah!” deyip koşturduk. Oysa bizi koşturanlar,
aynı anasının gözü, bitirim, soyguncu ve yankesicilerdi.
Biz koşarken onlar çoktan cüzdanlarımızı
aşırmış, papuçlarımızı
cami kapısı önünden yürütmüşlerdi bile…
Elbet bu soyguncu ve yankesiciler, bildiğimiz, şu
sıradan ufak-tefek cepçiler olmayıp, pek irikıyımdılar;
itibar, güç ve makam sahibi idiler; toptancıydılar…
Binlercemizin, yüzbinlercemizin cüzdanını aynı
anda aşırırlardı, ceplerimizi boşaltırlardı
da biz farkında bile olmazdık.
Bazen ”Atatürk ilke ve inkılapları tehlikede!”
derlerdi ve biz aynen Kutsal İslam Dinini, Halife ve
Sultan’ı koruma ve kurtarma işinde olduğu gibi,
dini bütün şekilde, iman kuvvetiyle koşardık.
Bu ilke ve inkılaplara göre bizim fes ya da külah yerine
şapka giymemiz, Arap alfabesi yerine Latin alfabesi kullanmamız,
govend çekme yerine Batı türü dansetmemiz, şurup
yerine şarap içmemiz, Kürtçe yerine Türkçe konuşmamız,
Kürtçe şarkı yerine Türkçe türkü söylememiz, tarihin
en büyük Kürdü Selahaddini Eyyubi’yi bile Türk saymamız
gerekirdi!
Biz Atatürk ilke ve inkılaplarını kurtarmak
için koştururken bu arada hem cebimiz boşalmış
olurdu, hem de hafızamız…
Oysa dileyen fes giyebilirdi, dileyen şapka. Dileyen
başını örterdi, dileyen açardı…
İnsan govend de çekebilirdi, batı türü dans da
edebilirdi…
Dilerse şurup, dilerse şarap içerdi…
Bilgiye Arap alfebesiyle de ulaşılırdı,
Latin alfabesiyle de… Kiril, Ermeni, Yunan, Çin, Japon alfabesiyle
de…
İnsan ister camiye giderdi, ister cemevine,
kiliseye ya da havra’ya… Dilerse cennete, dilerse cehenneme!..
Hatta hiçbir yere gitmese de bundan Tanrı’nın büyüklüğüne,
şanına bir halel gelmezdi…
Kürtçe şarkı söylenince Türk kardeşlerimizin
keyfinin bozulması için akla yatkın bir neden yoktu…
İnsan Türkçe de konuşabilirdi Kürtçe de; kıyamet
kopmazdı.
Kürtlerin bir tarihinin, dilinin olması, ve de özgür
olması, Türk dilini ve tarihini yok etmezdi…
Selahaddin’in Kürt, Cengiz’in Moğol, Timur’un Tatar,
Atilla’nın Hun, Mimar Sinan’ın Ermeni olmasıyla
Türkler dünya yüzünden silinmezdi!
Bu kadar yalanla da bir millet ve memleket, batmasa bile,
ilerlemiş olmazdı…
Kısacası bize, bugüne kadar hep ”Cambaza bak, cambaza!..”
dediler, yalanla beslediler, bu arada cüzdanımızı
ve özgürlüklerimizi çaldılar.
Bunu diyenler hep de bu ülkeyi yönetenlerdi. Biz daha bebekken
dediler bunu. Okulda dediler, camide dediler.
Radyo ile, gazete ile, televizyonla, seçim meydanlarıyla
dediler. Beynimizi nice nice deterjanlarla çitileyip tek renge
boyadılar.
Tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayrak, tek din… Tek
tek tek… Tak tak tak… Şak şak şak!..
Bu şekilde, 24 ayar faşizmi bize ”Cumhuriyet”,
yani ”halk idaresi” diye yutturdular.
Şimdi de aynı oyun devam ediyor. İşte
son elli yılda süregelen komplolar, cinayetler, soygunlar…
Bizi cambaza baktırarak koyun gibi güttüler.
Sezimizi çıkaranlar içinse ”kanun” vardı, polis
vardı, savcı vardı, zindan vardı, infaz
vardı…
Kendi yaptıkları ve kendilerine göre yaptıkları
kanunlar…
Bu kanunlara göre iş yapan, ”devlet”i, yani devletlileri
koruyan polis, jandarma, savcı, yargıç…
İtiraz eden kuzuları terbiye etmeye yarayan cop,
dipçik, zindan… Daha da olmazsa süngü, kurşun, bomba,
dar ağacı… Daha da olmazsa, kanun manuna da boş
verip faili meçhul, yargısız infaz, sürgün, katliam…
Yıllar böyle gelip geçti. Gözlerimizin açılmaya
başladığını, soyguncuları, hırsızları
katilleri ve tüm bu iblisçe oyunu fark etmeye başladığımız,
yakalarına yapışmaya hazırlandığımız
her durumda ise bizi cambaza baktırdılar.
Bunun son örneği Güngören’dir, sözde Selimiye’ye atılmış
olan havan mermileridir…
Ergenekon, Kontrgerilla, JİTEM, yani bu devletin içinde
yuvalanmış çeteler, kanundışılık,
komploculuk, suç, cinayet ağının üstü biraz
aralanır gibi olunca, canavarın kuyruğu biraz
kısılınca, hemen bombalarını orda
burda, sivil halkın arasında patlattılar. Masum
insanları, çocukları, kadınları acımasızca
ve alçakça öldürdüler. Sonra da bize dönüp:
”PKK’ya bak, PKK’ya!..” dediler.
Karacaahmet Mezarlığından Selimiye’nin sağına
soluna birkaç havan mermisi atıp:
”Bakın bakın, İstanbul’un göbeğinde ordumuzu
bombalıyorlar! Cürete bakın, PKK’ye bakın!..”
dediler.
İçişleri Bakanı böyle diyor, İstanbul
Valisi böyle diyor, Generaller böyle diyor, Baykal böyle diyor,
gazeteler, televizyonlar böyle diyor… Erdoğan da sesli
veya sessizce onaylıyor.
Bütün bunları hâlâ yutacak mısın ey vatandaş?!.
Ey işçi-işsiz, ey kentli-köylü?!.
Ey Türk, ey Kürt, Ey Sünni, ey Alevi?!.
Ey sağcı, ey solcu, ey halk, ey
millet?!.
Böyle cambaza bakıp kendini soydurmayı,
hak ve özgürlüklerini çaldırmayı, enayi yerine konmayı
hâlâ Kabul ediyor musun?
Ne diyorsunuz, cambaza mı bakalım,
yoksa hırsızın yakasına mı yapışalım?..
17 Ağustos 2008
Yazarın önceki yazılarından:
Komplolar,
cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon
ve Dağlıca
”Bilgi
Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın
Hoca’nın genellemeleri…
Bu
nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt
sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı
Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP
değişimin partisi değil
Eski
film yeniden gösterimde mi?
Kedinin
boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi
batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım
tepki göstermek istemiyor
Sadun
Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan
Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban
ve laiklik üzerine
Ergenekon
ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma
son verirken…
Hrant
Dink’i anarken
AKP
sistemle kaynaşırken..
Sekiz
asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih,
akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil
Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin
temsil sorunu
Sabah’taki
söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen
taktikler
DTP’ye
yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan
görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm
Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil
kim?.
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|