Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Kemal Burkay
Sevgili okurlar,
Günümüzde iletişim araçları geçmişe oranla
çok sayıda, çok yaygın ve etkili. Bunlardan biri
de internet sayfaları.
İnternette ben de yazıyorum.
Zaman zaman benimle ilgili olarak da leyhte-aleyhte
yazılar çıkıyor. Bu
doğal bir şey. Bunların
tümüne cevap vermeye, dostlarıma teşekkür etmeye,
beni eleştirenlere de laf yetiştirmeye hem zamanım
yok, hem gerek yok. Herkesin yaptığı ve yazdığı ortada.
Kararı ise okuyucu ve kamuoyu verir.
Ayrıca, hem siyaset, hem de yazın
dünyasında dost da düşman da çok olur. Saldırı sadece düşman bildiğiniz cepheden gelmez.
Çoğu zaman bizzat kendi cephenizden
de bazılarının bıçakları sırtınızdan
vurmak için hazır bekler. Bazılarının
okları size çevriktir…
Yine de, çok seyrek de olsa, kimi mesnetsiz
suçlamalarla ilgili birkaç söz söyleme gereği duyuyorum.
Çünkü mesnetsiz suçlamalar bazen moda halini alıyor ve her türlü
insaf ölçüsünü aşıyor.
Bunlardan biri Kürtçe ya da Türkçe yazmayla ilgili. Bazıları
ikide bir, neden Türkçe yazdığımızı
soruyorlar…
Ben Kürtçe yazı dilini geç öğrendim,
35 yaşımdan sonra. Çünkü
benim gençlik dönemimde, yani 1950’li 60’lı yıllarda,
Kuzey Kürdistan’da bunun olanakları yoktu, Kürtçe yazı
dilini bilenlerin sayısı iki elin on parmağını
geçmezdi. Ama öğrendikten sonra Kürtçe de çok yazdım. Kendi
adımla ve onlarca değişik adla… Bunlar içinde
çok şiir, siyasi ve teorik makale, deneme türünden köşe
yazıları, mizah yazıları, çocuk hikâyeleri,
Newroz üzerine bir piyes ve çeviri eserler var. Salt
Kürtçe dilinde yayınlanmış kitaplarımın
sayısı yirmiyi buluyor. Bunlardan biri de Dersên Zmanê Kurdi (Kürtçe Dil Dersleri) adlı,
şimdiye kadar 5 baskı yapan kitabımdır.
”Niçin Türkçe yazıyorsun?”
diyenler acaba Kürtçe yazdığım bunca kitabın
kaç tanesini okudular? Ve eğer okudularsa onlardan tek
kelime söz ettiler mi?..
Ama elbet daha 18 yaşımdan beri
Türkçe de yazıyorum. Bazıları
neden Türkçe yazdığım, ya da neden sadece Kürtçe
yazmadığım için beni ve benim durumumdaki kişileri,
örneğin PSK’nin şimdiki Genel Sekreteri Mesut arkadaşımızı
eleştiriyorlar. (Mesut arkadaşımız
da Kürtçe yazıyor ve şu anda da değişik
bir adla sürekli yazmakta).
Aslında okurlarımızın Kürtçeyi iyi izleyen
bir bölümü, bizim Kürtçe yazılarımızı
da seviyor, beğeniyor ve yayınlarda sürekli görmek
istiyorlarsa bu güzel bir şey. Buna sevinmemiz gerekir.
Ben kendi payıma, Kürtçe bilen arkadaşlarımı
Kürtçe yazı dilini kullanmaya hep teşvik ettim,
bu konuda çaba göstermeyenleri kınadım. Bu konuda
zaman zaman yazdım da.
Ama eğer bize yönelik olarak, ”Neden Kürtçe yazmıyorsunuz?”
derlerse bu haksızlık olur.
Çünkü Türkçe gibi Kürtçe de çok ürün veren
ve sanırım, dili iyi kullananlardan biriyim.
Bu suçlama eğer bilgisizlikten yapılıyorsa,
yazanlar için ayıp. Ama eğer bile bile yapılıyorsa
–ki bazıları için öyle- çok daha ayıp.
Bu kişiler, neden Türkçe yazıyorsun,
diyorlarsa bu daha da ayıp. Neden
Türkçe de yazmayayım? Ben Türkçede
18 yaşımdan beri yazıyorum. 22-23
yaşlarında olduğum bir dönemde Türkiye’nin
en iyi edebiyat dergilerinde şiirlerim, en iyi gazetelerinde
romanlarım tefrika ediliyordu. Türkçeyi iyi kullanıyorsam,
hem Türkler hem Kürtler arasında epeyce okurum ve sevenim
varsa, onlara neden Türkçe seslenmeyeyim?
Ha, Türkçe, sömürgecilerimizin dili… Olabilir. Ama o aynı zamanda emekçi Türk halkının ve benim birçok
yazar ve sanatçı dostumun da dili. ”Sömürgecilerimiz”
de zaten, bizim yazılarımızın ve görüşlerimizin
kitlelere ulaşmaması için ellerinden geleni yapıyor,
tam bir ambargo uyguluyorlar. Onlar bizim Türkçe yazılarımızın
kendileri için taşıdığı
tehlikenin farkında. Farkında olmayanlar bizim cenahta…
Arapça ve Farsça da öteki sömürgecilerimizin
dili… Arapça üstelik Kuran dili… İngilizce, Fransızca,
Almanca, Rusça, İspanyolca da emperyalistlerin, sömürgecilerin
dilleri. Bunun için bu büyük dillere
düşman mı olmamız gerekiyor? Ama Afrikalı,
Latin Amerikalı, Asyalı yerli halkların bir
bölümü de bu dilleri kullanıyorlar ve sömürgecilerinin
diliyle yazan nice yazarları var. Bizim Yaşar Kemalimiz,
Ahmed Arifimiz, Cemal Süreyamız gibi… Geçenlerde ölen
ünlü Kırgız yazarı Cengiz Aytmatof’un eserlerini
Rusça yazdığını biliyor muydunuz?.
Eğer öyle olmasa bugün Aytmatof adlı bir yazarı
acaba biz ve dünya tanır mıydık?
İngilizcem o denli iyi olsaydı
yazdıklarımın bir bölümünü de İngilizce
yazardım ve dünyada çok daha geniş bir kitleye,
milyonlara ulaşmaya çalışırdım. Bir
siyaset adamı, özellikle de yazar için bundan doğal
ne var?.
Kaldı ki ben Kürdistan’ın Türkiye
sınırları içindeki bir parçasında ön saflarda,
Kürt halkının ve emekçilerin kurtuluşu için
mücadele ediyorum. Türklerin yanı
sıra, Kürtlerin de bir bölümü -bilinen nedenlerle- Kürtçeyi
ya hiç bilmiyorlar, ya da yazı dilini bilmiyorlar.
Benim bir siyaset ve fikir adamı olarak onlara söyleyecek
sözüm var. Onlar dediklerimi duymalı, anlamalı.
Kürtçeyi iyi bildiğimiz için Türkçe
yazmamızı gereksiz bulanlar bunu anlamıyorlar.
Hele hele, biz Türkçe yazmakla Kürtlerin onu okuyup asimile olacaklarını
ileri sürmek gülünçtür. Çünkü bizi
okuyanların bir bölümü zaten Türk, öteki bölümü ise asimile
olmuş Kürtler. Kütüphaneler
Kürtçeyle dolu olsa da onlar yararlanamaz. Bu arada,
hem Türkçe hem Kürtçe okuyabilen Kürtler de elbet onları
okuyabilir; ama bununla Kürtçeyi unutmuş olmazlar.
Biz Türk halkına seslenme gereği duyuyoruz; çünkü
onlara da diyeceklerimiz var. Çünkü sorunlarımızın
çözümü birbirine bağlı. Türk halkı ve aydınları ne istediğimizi bilmeli.
Bu bize Türk toplumu içinde dostlar ve destek
kazandırır ve bu son derece önemli. Elbet
bu işin önemini kavramayanlar, bunu gereksiz bulanlar,
hatta mücadeleyi, Kürt diliyle Türklere sayıp sövmekten
ibaret sananlar, ya da böylece yürek sovutanlar bulunabilir.
Türkçe yazılarımız, aynı
zamanda asimile olmuş, yani anadillerini bilmeyen veya
en azından Kürtçe yazı dilini bilmeyen Kürtlere
yönelik. Bu da çok önemli. Çünkü bu insanları Kürt sorunuyla, yani
kendi durumlarıyla ilgili aydınlatmak
istiyoruz. Kendilerine ne yapılması
gerektiğini söylüyoruz. Siyaset en başta
budur. Kürt diline ve kültürüne hizmet edecek
olan da budur. Çünkü ancak böylesine
bilinçli ve sorumluluk duyan Kürtler kendi anadillerini iyi
öğrenmek için çaba harcarlar. Ancak böylesine
bilinçli Kürtler örgütlenerek ve mücadeleye katılarak
halkımızın ve ülkemizin bir an önce özgürleşmesine
katkıda bulunabilirler.
Bizi Türkçe yazdığımız için eleştirenler
eğer tüm makul açıklamalarımıza rağmen
işin bu yönünü kavramıyorlarsa, ya da öfkeleri ve
ön yargıları bunu engelliyorsa biz ne yapalım?
Onlara bakarak doğru bildiğimiz tutumu değiştirecek
değiliz.
Ama böyleleri var ve bunların sayısı az değil.
Bunlara göre Türkçe yazmak Kürtlere
zarar. Sadece Kürtçe yazarak Kürt halkına
ve kültürüne hizmet edilebilir. İşin ilginci
bu iddiada bulunan kişiler genellikle siyaseti, örgütlü
çalışmayı da küçümsüyorlar, Kürdistanı
salt kültürel çalışma ile kurtarabileceklerini sanıyorlar.
Biz, Kürt diline ve kültürüne böylelerinden kat be kat fazla hizmet etmiş olmanın ve bunun önemini
bilmenin yanı sıra, Kürt dilinin kurtuluşunun,
asıl olarak Kürt halkının siyasi kurtuluşuna
bağlı olduğunu da biliyor ve söylüyoruz. Kürt halkı ayrı devlet veya federasyon biçiminde özgür olmadıkça,
Kürt dili resmi dil olup okullarda okutulmadıkça, hayatın
her alanında; bürokraside, iş hayatında ve
basın-yayında yaygın biçimde kullanılmadıkça,
asimilasyon süreci bu türden ”Kürtçe konuşun, Kürtçe
yazın” türünden çağrılarla durdurulamaz.
Sonuç olarak, yapılacak iş en başta siyasi,
örgütlü çalışmadır.
Bu konu, yani dilin kurtuluşu ve siyaset ilişkisi
üzerinde geçmişte de zaman zaman yazdım. Bunlardan
biri de bir yıl kadar önce Dema Nu gazetesinde ve www.kurdistan.nu
sitesinde çıkan ”Kürt Dili Nasıl
Kurtulur” adlı yazımdır. Yazı arşivde
var ve okuyucu dilerse onu yeniden okuyabilir.
Yazarın önceki yazılarından:
Cambaza
mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar,
cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon
ve Dağlıca
”Bilgi
Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın
Hoca’nın genellemeleri…
Bu
nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt
sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı
Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP
değişimin partisi değil
Eski
film yeniden gösterimde mi?
Kedinin
boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi
batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım
tepki göstermek istemiyor
Sadun
Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan
Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban
ve laiklik üzerine
Ergenekon
ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma
son verirken…
Hrant
Dink’i anarken
AKP
sistemle kaynaşırken..
Sekiz
asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih,
akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil
Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin
temsil sorunu
Sabah’taki
söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen
taktikler
DTP’ye
yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan
görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm
Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil
kim?.
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|