Ergenekon ve Sol
Kemal Burkay
Ergenekon olayının medyada
yoğun biçimde
tartışıldığı son dönemde Türkiye solu da tartışma konusu oldu. Muhafazakâr kesimler, sol saflarda görünen kimilerinin Ergenekon’la ilişkilerini ve kimi sol çevrelerin Ergenekon karşısındaki tutuk
halini gerekçe
gösterip solu eleştiri
oklarının hedefi
yaparken solda da farklı tutumlar, tezler göze çarpıyor.
Eğer Baykal
ve onun CHP’sini,
Perinçek ve onun İP’ini solun temsilcisi sayarsanız sola
eleştiri yöneltmek de doğallaşır. Ne var ki
bu daha baştan
haksızlık olur. Baykal ve CHP’si, şu ”ortanın solu” lafının sahibi İnönü ve Ecevit dönemi de dahil, hiçbir dönemde sol olmadı. Kökeni, radikal ya da reformcu
herhangi türden
bir işçi hareketine
dayanmayan CHP’nin
sosyal demokratlık iddiasının
da gerçekle hiçbir
bağının olmadığını
öteden beri
bilir ve söyleriz. CHP’yi, bir dönemlerin
bu faşizan tek
partisini sol sayıp onun günahları nedeniyle sola saldırmak eğer cehaletin ürünü değilse kurnazca bir tutumdur.
Ya Perinçek
ve onun İP’i?.. Perinçek ne ölçüde solu temsil ediyor
veya gerçekten
ediyor mu? O Türkiye
solunun temsilcilerinden
biri mi? Perinçek, bildim bileli, 1960’lı yılların ortalarından
beri sol sahnede,
hep de ön planda boy gösteren bir aktör. Buna bakarak onun
sevap ve günahlarını
sola maletmek bir
açıdan mümkün gibi.. Ama Perinçek’in
başından bu yana
yaptıkları iyi bir süzgeçten geçirilirse
onun da sola hizmet
mi ettiği, yoksa solu arkadan
hançerlediği mi pekâlâ anlaşılır.
Başka ülkelerde
olduğu gibi
Türkiye’de de solun çeşitli renkleri var. Bunlar arasında tartışma
ve çekişmeler olması
ise doğal.
Ben de kendi payıma
geçmişte, hem Türkiye
İşçi Partisi’nde, hem
de daha sonra
Kürdistan Sosyalist Partisi’nde bu tartışmalara
yoğun biçimde
katıldım. Türk
ve Kürt solunda
tartıştığım kişilerin
ve örgütlerin politikasını
yanlış veya
sekter bulsam bile,
muhataplarımı ulu orta rejimin, devletin
veya emperyalizmin
adamı olmakla, daha açık söyleyeyim, ajanlıkla suçlamadım. İki kişi hariç: Perinçek ve Öcalan…
Öcalan ve PKK ile ilgili olarak, 1979’dan bu yana, yani 30 yıldır
o kadar çok
yazdım ki, doğrusu artık bıktım. Şimdi Ergenekon belgeleri çarşaf çarşaf ortaya dökülerken onunla ilgili söylenip
yazılanlara bakıp
ve onu geçmişte
izleyenleri, hâlâ izlemekte olanları, ona umut bağlayanları
düşünüp acı
acı gülümsüyorum…
Perinçek’e gelince, daha
1960’lı yıllarda, Türkiye
İşçi Partisi’nde
çalıştığım dönemde
ilgimi çekmişti.
TİP
içinde ayrı bir baş çekiyordu ve çok radikal havalardaydı.
Ama
onun ili Erzincan’da
TİP’in şubesini
kurmak bana düştü ve bunu yaparken MİT’in
örgütlediği grupların
saldırısına uğradım.
Kurduğumuz örgüt
ise daha sonra
Perinçek’in Maocu
”İşçi-Köylü Grubu” tarafından provoke edildi…
Perinçek, 12 Mart döneminde darbeden
güya devrim
beklerken (darbenin hemen ardından İşçi-Köylü gazetesinde, bir devrim programı yayınlamıştı!) içeri
alındı ve sözde
işkence gördü.
1970’li yıllarda Perinçek Sovyet düşmanlığını öyle
bir noktaya
vardırdı ki, kendisinin CIA ajanı olmasından kuşkum kalmadı ve bunu, Özgürlük Yolu Dergisi’nde
dizi halinde
yayınlanan ”Sosyal Emperyalizm Sorunu ve Türkiye’de Maocu Akım” başlıklı
yazılarımda (daha
sonra bu adla kitap
olarak da yayınlandı)
açık açık dile getirdim.
12 Eylül öncesi ”sahte sol” adı altında sol örgütlerin kadrolarını,
yaptıklarını içeren
listeler yayınlayarak
apaçık muhbirlik yaptı. 12 Eylül döneminde yargılanırken
ise, devlete
söz konusu hizmetini
dile getirerek,
tutuklanmasının bir haksızlık olduğunu
söyledi. Aynen
Türkeş’in yaptığı
gibi…
Ama Perinçek’in
öyküsü beni
bile şaşırtan zikzaklarla sürüp gitti.
12 Eylül sonrası, hapisten çıkıp partisini yeniden kurunca, Kürtler için federasyonu
savundu ve bu nedenle
Kürt kesiminden birhayli puan topladı.
Ardından, 12 Eylül
öncesi nice yoldaşını
katletmiş olmasına
bakmaksızın PKK’ya
sokuldu, Bekaa
vadisine kadar gitti, törenlerle, güllerle karşılandı,
Öcalan’la nefes
kesen röportajlar yaptı ve PKK’dan ayrı duran Kürtleri ”Kürt hareketini bölmekle” suçladı!
Ne var ki PKK ile
yolunu ayırıp
onu suçlaması, Kürtlerin bağımsızlığı
gibi federatif
çözüme de karşı çıkması, bundan da öte militarist politikaları
apaçık savunur hale gelmesi çok sürmedi.
Bu doğrultuda Kızılelma
koalisyonuna sürüklendi…
Şimdi ise
Ergenekon’dan çıkıverdi…
Perinçek için bu süreç,
şaşırtıcı
gibi görünse de, başından bu yana söyleyip yaptıkları toplu olarak değerlendirildiğinde
hiç şaşırtıcı
değil. Onun,
bütün bu değişik gibi görünen rolleri
derin devletin
bir adamı olarak oynadığı apaçık.
Öte yandan, Perinçek
bu işte yalnız da değil.
Türk devleti
-açığı ve deriniyle-
onun ve Öcalan’ın
yanı sıra, sağda ve solda
başkalarını da kullandı.
Paravan partiler kurdu,
nice kirli işini
taşeronlara
yaptırdı. Hizbullah da
bunlardan biriydi.
Bunun içindir
ki Türk
derin devletinin,
Türk Kontrgerillası veya Ergenekonu’nun marifetleri nedeniyle solu suçlamak, bilerek ya da bilmeyerek yapılsın, bir haksızlık.
İtalyan Gladyosu
da hem sağın hem solun
içine sızmış,
Kızıl Tugaylar eliyle
yaptığı terör
eylemleriyle İtalyan
solunu, en başta da Komünist
Partisi’ni vurmaya
çalışmıştı.
Ama kimi
muhafazakârlar için
bu durum, sola saldırmak ve Türkiye’de 1960’tan beri süregelen darbelerin sorumluluğunu sola yüklemek
için bir fırsat.
Bu, öteden beri
izledikleri anti sol bir tutum ve belli ki, sosyalist sistemin
çökmesine rağmen,
söz konusu alışkanlık
bugün de sürüp
gitmekte.
Öte yandan
Türkiye’nin muhafazakârlarının
bunu yapmaları,
Türkiye solunun ciddi yanlış ve zaaflarını ortadan kaldırmıyor.
Hatta, çok gariptir,
bu ülkenin solu, kitleleri kendi eliyle ve onların çıkarları
doğrultusunda eğitip örgütleyeceğine, değişimi
ve adeleti düzenin
sahiplerinden, egemenlerden bekledi çoğu kez.. 1930’lu yıllarda
”Kadrocu” sol, devrim
umutlarını Kemalizme bağlamıştı. 1960’lı
yıllarda Türkiye
solu ilk kez
kitleselleştiği bir
dönemde de yine,
küçümsenmeyecek bir kesim gözlerini aynı Kemalist odağa, ”asker-sivil aydınlara” çevirmiş, ”milli demokratik devrimi” onlardan beklemişti. Aynı
solun şimdi
de, söz konusu asker-sivil
aydınların onca
darbesini yaşadıktan,
militarizm tarafından onca ezilip budandıktan
sonra, hâlâ
”ulusalcılık” adı
altında o kesimin kuyruğuna takılması,
Kızılelma koalisyonlarına
sürüklenmesi, şaşırtıcı
görünse bile,
geleneğine uygundur…
Böyle bir
sol emekçilere gerçek
kurtuluş yolunu gösteremez, onları eğitemez, harekete geçiremez. Kendisi himmete muhtaç
iken, başkalarına
himmet edemez.
Böyle bir sol kitleselleşemez.
Bu nedenle, demokrasi
ve değişim konusunda
düzen partilerinden
fazla şey beklemek boşuna olduğu gibi, bu boş beklentilere karşılık
vermedikleri için
onları suçlamak da boşunadır. Sol ve demokratik
hareket asıl
kendisini sorgulamalı, kendisiyle hesaplaşmalı.
Kendi
yolunu doğru belirlemeli, kendisiyle egemenlerin politikası arasına kalın bir hat çekmeli. Değişen dünya durumunu
kavramalı ve politikalarını
yenilemeli. Solculuğu,
körün değneğini
bellediği gibi, anti Amerikancı veya anti emperyalist bir tavra indirgeyip adeta otomatiğe bağlamaktan kurtulup, topluma ciddi, tutarlı bir değişim seçeneği
sunmalı. Böylesine bir program üzerinde güçlerini birleştirmeli ve
Kürt ulusal hareketi
ile cephe
oluşturmalı.
Bu yapılırsa
kitlelere umut
vermemek ve kitleselleşmemek
için hiçbir
neden yoktur. Düzen partileri arasında süregelen bu tahterevalli oyunu ancak böyle
aşılabilir. Toplum demokrasi
ve değişim kanalına
ancak böyle
yönlendirilebilir. Böylesine
tutarlı bir
öncülük ve yığınların
güçlü desteği
olmadan bu başarılamaz.
Toplumun beklentilerine cevap
vermeyen AKP’nin
de, kendisinden öncekiler gibi hızla yıpranıp sahneyi terk etmesi doğal
bir gelişme
olacaktır. Bu bir fırsattır.
Solun, Kürt ulusal hareketinin
ve bir bütün
olarak ülkenin demokrasi güçlerinin kitlelere umut ve seçenek sunmaları gerekir. Bu yapılamazsa
kitleler, yeni
bir bezginlikle, yağmurla dolu arasında gidip gelecekler, bir çıkış yolu bulamayacaklar, bezginlik ve umutsuzluk artacaktır.
Umut olmanın
zamanıdır.
21 Eylül 2008
Yazarın önceki yazılarından:
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza
mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar,
cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon
ve Dağlıca
”Bilgi
Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın
Hoca’nın genellemeleri…
Bu
nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt
sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı
Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP
değişimin partisi değil
Eski
film yeniden gösterimde mi?
Kedinin
boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi
batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım
tepki göstermek istemiyor
Sadun
Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan
Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban
ve laiklik üzerine
Ergenekon
ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma
son verirken…
Hrant
Dink’i anarken
AKP
sistemle kaynaşırken..
Sekiz
asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih,
akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil
Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin
temsil sorunu
Sabah’taki
söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen
taktikler
DTP’ye
yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan
görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm
Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil
kim?.
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|