Bezele de Dağlıca
gibi bir provokasyon
Kemal Burkay
Biraz gecikerek
de olsa, şu
3 Ekimde gerçekleşen, 17 askerin ve bir o kadar da PKK’lı gerillanın ölümüne, onlarcasının da yaralanmasına
yol açan
Bezele (Aktütün) Karakolu olayı ile ilgili yazmak
istiyorum.
Bu olayla bir kez daha
toplum sarsıldı.
Kimi her
zamanki alışkanlığıyla PKK’ya
lanetler okuyor
ve savaşı tırmandırma
çağrısı yapıyor.
Kimi
–belki de ilk kez-
neden bu askerleri
koruyamadınız diye askeri sorumluları eleştiriyor. Bazı
insanlar da, ”Neden
bu savaşı durduracak bir çözüm üzerinde
düşünmüyoruz?”
diye soruyorlar.
Bence de aklı
başında her
insan bunu sormalı:
24 yılı aşkın
süredir devam
eden, bunca cana, ekonomik
kayba yol
açan, toplumu kirleten,
gelişmesini engelleyen
bu savaş neden?
Ona son vermek mümkün değil mi?
Nice bıktırıcı,
sıkıntı verici
de olsa bazı
şeyleri kısaca tekrarlayalım: Savaşın
nedenleri belli:
Kürt halkı baskı ve zulüm altında, ülkesi bölünmüş, dili-kültürü yasaklanmış, varlığı
talan edilmekte. Yıllar yılıdır,
bir sönüp
bir parlayan sonu
gelmez Kürt
ayaklanmalarının nedeni
bu. Çaresi de belli:
Kürtlerin haklı
taleplerini karşılamak,
eşitlik temelinde
yeni bir yaşam
kurmak.
Akla şu gelebilir:
Kürtlerin hak istemesi
için silaha sarılması
zorunlu mu? Değil elbet.
Bunun
başka yol ve yöntemleri yok mu? Var…
Kürtler de zaten durup
dururken dağa çıkmıyorlar.
Hak istemelerini
yasaklarsanız, hak istedikleri
zaman onları
vatan haini, bölücü,
yıkıcı ilan
edip peşine düşerseniz, zindanlara atarsanız, işkence eder
ve öldürürseniz, oraya
buraya sürerseniz, onlar da çareyi silaha el atmakta bulabilirler. Şimdiye
kadar hep
böyle oldu.
PKK’nın ortaya
çıkış nedeni
de, farklı biçimde
de olsa böyledir.
Daha ortada PKK yokken
Kürdistan’da kitlesel
bir Kürt hareketi
vardı. 1967
yılında Kürdistan’ın
birçok kentinde
onbinlerin katıldığı,
hak ve özgürlük istemeye
yönelik Doğu Mitingleri yapıldı.
Devlet ise
buna komando baskınları
ile cevap
verdi.
Aynı dönemde Kürtler
sorunlarını yayın
yoluyla ve kurdukları
dernekler eliyle de duyurmaya çalıştılar.
Ama
devlet bunları yasakladı ve yargıladı,
ağır cezalara
çarptırdı. Türkiye
İşçi Partisi’ni
bile Kürtlerle ilgili aldığı bir karar nedeniyle
kapadı.
Buna rağmen 1970’li yıllarda
Kürt legal derneklerinin
ve yayınlarının sayısı
arttı. Ama bunlar
da ağır baskılara
uğradılar. Kürt
siyasi partileri
ise 1960’lı, 70’li yıllarda
yeraltında örgütlendiler;
çünkü Kürtlere
legal siyaset yasaktı; kendi adları ve kendi seçtikleri programla hâlâ da yasak…
Buna rağmen
Kürt ulusal
hareketi 1960-70’li yıllarda,
PKK’nın ortaya
çıktığı güne
kadar, barışçı biçimde gelişiyordu. Örneğin bizim partimiz (PSK), bağımsız adaylar göstererek Diyarbakır
ve Ağrı gibi
merkezlerde belediye
başkanlığı seçimlerini
kazanmıştı.
Ama sistem
işçi hareketinin,
yani solun gelişmesine
katlanamadığı, türlü
biçimlerde bu hareketi
içinden bölüp, yanlışlara ittiği,
provoke ettiği
gibi, Kürt hareketini
de yanlışlara itti,
terörize etti
ve bunu PKK eliyle yaptı.
Çünkü Türk devleti
Kürt hareketini ezmek istiyordu ve içinden çatıştırmak
için PKK’yi
kullandı. PKK daha ortaya çıktığı
gün diğer Kürt
örgütlerini düşman ilan etti ve ”sömürgeci
rejimden önce
onları yok etmek gerekir,” dedi.
Şu
sözleri bizzat Abdullah Öcalan kaç kez söyledi
ve yazdı: ”PKK’yı
kurduk, üç
yıl boyunca paramızı, silahımızı
devlet verdi,
korumamızı o sağladı.
Bizden istedikleri
diğer Kürt örgütlerine
karşı savaşmaktı.
Üç yıl
boyunca ne dedilerse
yaptık…”
Bu sözler yeterince açık değil mi? Ama Öcalan şunu da ekliyor: “Ben MİT’in elinden sıyrılıp
kaçtım, Türk devletini aldattım.” Bu son kısmı
–kaçtığı mı, yoksa kaç dendiği mi-
tartışılır. Ama Öcalan’ın ipinin
12 Eylül sonrası Suriye’nin eline geçtiği ve Türkiye’ye
karşı silahlı eylemlerin 1984 yılında
başladığı malum. Yani TC’nin kurduğu
ve ilk yıllarda ajanları eliyle yönlendirdiği
örgüt, daha sonra Ortadoğu düzeyindeki rakip güçlerin,
Suriye, İran, Irak gibilerin eline geçti ve onlar tarafından
Türkiye’ye karşı kullanıldı. Böylece Türkiye,
kendi eliyle tutuşturduğu yangına eteklerini
kaptırdı…
Kaptırdı ama, PKK’nın eylemlerini
fırsat sayıp Kürdistan’da kirli bir savaş yürüttü,
özellikle kırsal bölgeleri boşalttı, Kürtleri
milyonlar halinde sürdü, demokratik kamuoyunu sindirdi. Ayrıca
bu süreç içinde toplum kirlendi, militarizm güçlenip denetlenemez
bir konuma geldi
Bunu polisiyle, savcısıyla, politikacısıyla,
medyasıyla bu ülkede herkes biliyor. Ama bu gerçeği
söyleyen, söyleyebilen çok az. Söyleyenlerin bazıları
–Uğur Mumcu gibi- öldürüldü. Çünkü bu “devlet sırrı”…
Sonradan olanlar da malum: Türkiye yıllar
sonra Suriye’ye baskı yaparak Öcalan’ı oradan çıkarttı,
sığınacak ülke bulamayan Öcalan ABD’nin desteğiyle
yakalanıp Türkiye’ye getirildi ve İmralı’ya
kondu.
Bununla bir çeşit başa dönüldü.
Yani Öcalan yeniden Türk devletinin -asıl olarak da derin
devletin- hizmetine girdi. Silahlı mücadeleyi tümden
bıraktığını açıkladı, Kürtler
adına o güne kadar savunduğu, ya da savunur göründüğü
tüm temel istemleri (bağımsızlık, federasyon)
terk etti. İçi boş bir “demokratik cumhuriyeti”
savunur oldu. PKK’nın adını ve programını
da terk etti. PKK da bir mürit sadakatıyla onu izledi.
PKK’nın askeri güçleri, Türk Genelkurmayı’nın
istemine uygun olarak -500 kişi dışında-
Güney Kürdistan’a geçirildiler.
Öcalan ve öteki PKK şefleri, eğer bir genel af çıkarılırsa silahları tümden terk
etmeye hazır olduklarını da söylediler. Ama
Türk devleti buna yanaşmadı. O PKK’yı tümden
silahsızlandırmaktansa, onu içerde ve dışarda
Kürt hareketine karşı, özellikle de Güney Kürdistan’a
karşı kullanmayı tasarlıyordu. Ne var
ki bu sonuncu hedefe ulaşamadı. Apo’nun her dediğini
yapan örgütü, Güneyli Kürtlerle savaşa girişmedi.
Bu denge durumu 2004 yılına kadar devam etti.
Bu dörnemde Türkiye’nin
AB’ye üyelik
sürecinin ciddiye binmesi, adaylığın
kabulü ve başlayan
reformlar, ırkçı ve militarist
güçleri tedirgin
etti. İmtiyazlarını
yitirmemek için
yeniden harekete geçtiler ve bu işte yeniden
PKK’ya gereksinim duydular. İmralı’daki
Öcalan eliyle ona
adını geri verdiler ve yeniden iki yönlü bir
savaş edebiyatı başladı.
O günden beri
olup biten çatışmalar
işte bu kurt oyununun
ürünüdür.
Ben olan biteni
”Oyunu Gerçek
Sanmak” ve ”Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler” adlı, şu anda arşivde var olan yazılarımda ve daha birçok yazımda yazdım. Aslında bu, savaşan taraflar farklı görünse de kurmay merkezi aynı olan bir savaştır: Türk Genelkurmayı. Şu anda kuyruğu sıkışmış görünen
Ergenekon’da bu merkezden
yönetilmektedir ve asıl adı ”Özel Harp Dairesi”dir. Şemdinli’de patlayan bombalar da, Ulus’ta patlayanlar da onun eseriydi. Abdi
İpekçyi’yi öldüren
de oydu, Uğur Mumcu’yu öldüren de. Danıştay’ı basan da oydu.
Dağlıca baskınını
düzenleten de.
Dağlıca’yı Güney Kürdistan’a
saldırmak için
yaptılar. Şimdi de aynı amaçla Bezele (Aktütün) saldırısını
düzenlediler. Ama
diğer amaç yeniden
olağanüstü hale dönmek, demokratik hakları budamak, AB ile ilişkileri sabote etmek...
Asıl ve temel amaçları
ise bu ülkede
militarizmin ve Kemalizmin egemenliğini sürdürmektir.
Yoksul halk
çocukları bu işe
kurban ediliyor.
Son olarak Diyarbakır’daki
polis aracına saldırıyı
da, taşeron kim olursa
olsun, aynı
merkezin yaptırdığından,
onun da bir
Ergenekon eylemi olduğundan benim kuşkum yok. Aynen Gafar Okan
suikasti gibi…
Türk militarizmi böylesine acımasız.
Militarizm kuyruğuna
basılmış canavar
gibi, savaşı
bilerek sürdürüyor, barış istemiyor.
Türk siyasetçileri
ise ya
bu duruma boyun eğecek
kadar sünepe
ve korkak, ya da bu politikaları gönüllü savunacak kadar militarist ve faşistler.
Bu kirli savaşın,
iki yanda
verilen bunca canın,
ülke kaynaklarının
heder olmasının, sorumlusu
onlar. Aynı zamanda yıllar
yılıdır bu kanlı
oyuna, militarizme
destek veren Türk
medyası.
Benim bu bildiklerimi ve ısrarla
söylediklerimi de, kuşku
olmasın, bu ülkede
siyasetçiler, medya mensupları dahil, çoğu kimse bilmektedir. Bilirler ama söylemezler.
Çünkü bu da bir
”devlet sırrı”dır.
Kimi
bu politikayı desteklediği
için söylemez,
kimi korktuğu için. Bilmeyen bir halktır; çocukları cephede ölen yoksul Kürtler ve Türkler…
Yazarın önceki yazılarından:
Ergenekon
ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza
mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar,
cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon
ve Dağlıca
”Bilgi
Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın
Hoca’nın genellemeleri…
Bu
nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt
sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı
Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP
değişimin partisi değil
Eski
film yeniden gösterimde mi?
Kedinin
boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi
batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım
tepki göstermek istemiyor
Sadun
Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan
Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban
ve laiklik üzerine
Ergenekon
ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma
son verirken…
Hrant
Dink’i anarken
AKP
sistemle kaynaşırken..
Sekiz
asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih,
akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil
Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin
temsil sorunu
Sabah’taki
söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen
taktikler
DTP’ye
yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan
görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm
Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil
kim?.
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|