Türkiye sorunlarını neden çözemiyor?
Kemal Burkay
Bugün (28 Ekim) basında iki güzel yazı okudum.
Biri Radikal’den Oral Çalışlar’ın, diğeri
ise Taraf Gazetesi’nden Yıldıray Uğur’un. (bunların
ikisi de şu anda sitemizin (www.kurdistan.nu)
“basından” köşesinde; dileyen okurlarım onlara
bakabilir.
Oral’ın, ‘Kürt sorunu’
neden çözülsün istenmez?” başlıklı yazısının
ilk cümlesini şöyle okumuşum: “Bizde keriz çok...”
Şöyle bir durdum... Hoşuma
gitmişti, doğru bir sözdü ama, benim yakından
tanıdığım, daha TİP döneminden arkadaşım,
yıllar sonra da dostluğumuz devam eden, 90’lı
yıllarda benimle ve Öcalan’la yaptığı
bir röportaj yüzünden başı belaya giren, yumuşak
yapılı Oral’a göre bir söz değildi. Hani Çetin
Altan olsa son derece doğal; o sözünü esirgemez ve bu
konuda dokunulmazlığı da vardır. Aziz
Nesin de öyleydi...
Cümleye bir daha baktım: yo, öyle değilmiş.
Meğer “Bizde kriz çok,” dermiş.
Her neyse, öyle de olsa, böyle de olsa doğru. Hani bir
memlekette keriz çoksa kriz de çok olur... Zaten Oral da aslında,
beceriksizlikleri ve aptallıklarıyla basit sorunları
derin krizlere çevirenlerden söz ediyor. Şöyle diyor:
“Bizde kriz çok. Finansal kriz
bizim ötemizde bir gelişme olduğu için üzerinde
çok söylenecek söz de bulmak kolay değil. Biz herkesin
başına gelen krizlerin ötesinde kendimiz kriz yaratmaya
yatkınız. ‘Kürt sorunu’, ‘Alevi sorunu’, ‘Başörtüsü/Türban
yasağı’, ‘AB üyeliği ve uyum yasaları’
gibi başka bir ülkede olsa daha kolay çözülebilecek sorunlar
bizim elimizde, içinden çıkılmaz bir hale gelebiliyor.
“Abdullah Öcalan’ın son günlerde basına yansıyan
bazı açıklamaları kafalardaki soru işaretlerini
artırmaya devam ediyor. Öcalan 2000 yılında
PKK’nın askeri güçlerinin tamamının Türkiye’yi
terk etmesi çağrısında bulunmaya niyetlendiğini
ama İmralı’ya gelen Genelkurmay yetkilisinin kendisine
hepsinin Türkiye’den çıkmasının yanlış
olduğunu söylediğini avukatlarına söylüyor.”
Ancak bir şey var; bu yeni bir olay değil. Öcalan
bu sözleri daha 8 yıl önce, yani PKK’nın kuzeydeki
silahlı güçlerini, Genelkurmay’ın da onayıyla
güneye aktardığı zaman söylemiş ve bu
sözler o günlerde avukatlarla “görüşme notlarına”
yansımıştı. Öcalan o zaman, şöyle
diyordu:
“Bu konuda benimle görüşen subay, ‘hepsini geçirme,
500 kadarı kalsın, lazım olur,’ dedi. Ben o
zaman buna hayret etmiştim. Ama şimdi çok iyi anlıyorum.
Tabi, hepsi çıkınca boşluğu doldurmak
isteyen çıkabilir... Şemdin Çetesi var, Burkaycılar
var...”
Yani Türk Genelkurmayı, Güney’e geçirilenleri Güneyli
Kürtlere karşı kullanmak isterken, içerde tutulanları
da Kuzeydeki Kürt hareketine karşı kullanmayı
planlamıştı. Ben bunu, Öcalan’la Genelkurmay’ın
işbirliğine kanıt olarak pek çok yazımda
dile getirdim. Ama anlaşılan dostum Oral’ın
bundan ilk kez haberi olmuş...
Oral, bunu savaştan sağlanan ranta bağlıyor
ve bu rantın sadece ekonomik olmadığını
belirtiyor; hatta, “ekonomik ranttan daha önemlisi siyasi
rant” diyor, böylece Türkiye’nin demokratikleşme sürecinin
engellendiğini, askerin süregelen savaştan yararlanarak
sorunu çözmek isteyen siyasilerin de elini kolunu bağladığını
söylüyor.
Bunlar doğru sözler. Tabi söz konusu siyasiler de asker
höt deyince eli kolu bağlanacak kadar pısırık,
silik ve aynı zamanda kafaca askerden aşağı
kalmayacak kadar şoven...
Böylece Kürt sorunu da bir türlü çözüm bulamıyor. Türk
tarafına egemen olanlar bir bölümüyle çözüm istemiyor,
bir bölümüyle çözüm getirecek çapta değil, Kürt tarafına
egemen olanlar ise Genelkurmay’ın güdümünde, yani onlar
da gerçekte Kürt tarafı değil...
Bu durumda ne olacak? Bu fasit daire nereye kadar sürecek?
Türkler Genelkurmay’dan ve bu pısırık, inisiyatifsiz,
çağdışı politikacılardan, Kürtler
de PKK’dan ve hizmetteki “Öcalan”dan umut ve çözüm bekledikleri
sürece daha çok beklerler...
Nitekim dostum Oral da yazısının sonundaki
şu sözleriyle çözümü yine onlardan bekliyor.
”Siyasilerin (buna iktidar ve muhalefet partileri dahildir)
net bir karar vermeleri gerekiyor. Bu konuyu çözme ehliyeti
onların elindedir. Bunu askere de anlatmalı ve anlamalarını
sağlamalıdırlar.”
Değerli dostum, bu olmayacak duaya amin demektir. Asker
bunu sanki anlamıyor mu? O zaten bile bile ve işine
geldiği gibi davranıyor. Bu ”iktidar ve muhalefet
partileri”nin ise adam olacağına gerçekten inanıyor
musun?..
* * *
Yıldıray
Uğur’un, ”Haydi 7 kasımda referanduma!” başlıklı
yazısına gelince... Bu yazının özü, bu
generallerden, bu politikacılardan , bu yargıçlardan
ve bu düzen medyasından çözüm beklenemiyeceğidir.
Yazıdan
bazı bölümleri olduğu gibi aşağı
alıyorum:
”Ben çok
sıkıldım, ya siz?
Kafaları
vicdanlarına kadar, içleri memleketin çer çöp ideolojileriyle
dolu pembe evrak dosyalarının içine gömülmüş
mahkeme üyelerine “adalet” diye yalvarmaya da hiç niyetim
yok…
Onların
dünya klasiklerini okuyup Türkçelerini düzeltmelerini, evrensel
hukuk literatürünü okuyup içlerine sindirmelerini beklemeye
de sabrım kalmadı.
Bu demokrasi
krizinden çıkmak için Tayyip Erdoğan’ın gözlerini
içine bakıp bakıp yeni anayasa hayallerine dalmak,
Şile kongresindeki bilmem ne sözünden ümitlenip, Şişli
kongresindeki bilmem ne sözünden kahrolmak da istemiyorum
artık…
Aslında
bir gün İlker Başbuğ’un o tehditkâr parmağı
“Sayın Başbakanım bir şey söylemek istiyorum”
demek için de kalkar mı diye bayağı bir merak
içindeyim ama normal şartlar içinde bu yüzyılda
o parmağın evrimini tamamlaması da zor gözüküyor
bana…
Bu fena
karamsarlık içinde tek neşe kaynağım ise
“CHP bir gün AB’ye destek verse, zaten Atatürk de önümüze
AB hedefini koymuştu” diye diye bütün ömürlerini geçirmekte
kararlı gözüken laik demokrat polyannacılar…
Yani ruh
halim karmaşık. Biri daha “Asıl şimdi
Türkiye’nin sola ihtiyacı var” derse kusacağım
sanki. Ben veremedim bari çocuklarım sahiden demokrat
bir sol partiye oy verebilsin diye “kitlelerin afyonu” dinin
sahibi Tanrı’ya dua ediyorum her gün…
Babam yaşındaki Ertuğrul Özkök’ün bir
gün nedamet getirip memleketin demokratikleşmesine destek
yazısı attırmasını beklemekten de
yorgun düştüm...”
Yıldıray Uğur’un bu saptamalarına aynen
katıldığımı belirteyim. Bu sözler
belki karamsarlık taşıyor; ama boş bir
iyimserlikten iyidir. Yıldıray da bunun farkında
ki, bu ülkeden taşınmak için bavulunu toplamaktan
söz ediyor. Ama böyle bir havada Genç Siviller’in, anayasa
değiştirmeye yönelik “7 Kasım referandumu”nu
bir umut ışığı gibi görüyor.
Kuşku yok ki Genç Siviller’in birçok eylemi gibi bu
da, generallerden, Erdoğan’dan, Türkiye’nin hukukçu olmayan
yargıçlarından ve bu iflah olmaz düzen medyasından
çok daha umut verici. Ama, genç ve değerli Yıldıray
da bilir ki yalnızca onların çabası yetmez.
Bence en doğru başlangıç, ülkeyi yıllar
yılı oyalayan zorbaların, pısırık
politikacıların, yalancı medyanın ve sahte
kurtarıcıların yarattığı boş
umutlardan sıyrılmaktır. Doğru bir yürüyüş
bununla başlar. İçinde Genç Siviller’in de olacağı,
ülkenin tüm ezilenlerini, gerçek demokratlarını;
kafayı yememiş, ezberci olmayan, insanda kusma duygusu
uyandırmayan, “sahiden demokrat” solcularını
kapsayacak yeni bir halk hareketine; bir başka deyişle,
köklü bir değişimden yana tüm bu güçleri ortak bir
kanala, ortak bir cepheye yöneltecek bir örgütlenmeye ihtiyaç
var.
Bu da geniş bir ufuk, yeni bir anlayış gerektiriyor.
Türkiye sorunlarını çözemiyor, çünkü sorun çözemeyecekler
başta. Bu ülkeyi önce onlardan kurtarmak gerekiyor.
Bu ülkenin Kürt-Türk, Alevi, emekçi, cümle ezilenleri, aydınları
bunu başarıncaya kadar da, ne yazık ki böyle
acı çekmeye devam ederiz.
Yazarın önceki yazılarından:
Bezele
de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon
ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza
mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar,
cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon
ve Dağlıca
”Bilgi
Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın
Hoca’nın genellemeleri…
Bu
nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt
sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı
Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP
değişimin partisi değil
Eski
film yeniden gösterimde mi?
Kedinin
boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi
batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım
tepki göstermek istemiyor
Sadun
Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan
Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban
ve laiklik üzerine
Ergenekon
ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma
son verirken…
Hrant
Dink’i anarken
AKP
sistemle kaynaşırken..
Sekiz
asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih,
akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil
Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin
temsil sorunu
Sabah’taki
söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen
taktikler
DTP’ye
yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan
görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm
Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil
kim?.
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|