PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 

Din üzerine bir sohbet

Kemal Burkay

Din nerdeyse insanlığa yaşıt.

Maymundan insana evrimlenen, iki ayağının üstüne kalkan, avlanmak ve kendini korumak için sopa ve taş kullanan, giderek taşı birbirine sürtüp yontan, cilalayan, çakmaktaşından balta ve bıçak yapan, sırtlarına hayvan postlarını geçirerek soğuktan korunan ilk atalarımız, gecenin karanlığını bitiren şafağa, orada akkordan bir alev yumağı gibi görünen güneşe baktıkları zaman neler duymuşlardı acaba? Besbelli bir huşu, bir hoşnutluk... Işığı ve sıcağı, bir başka deyişle hayatı getiren her günkü bu değişimi hep şükranla karşılamışlardır sanırım.

Güneş onlar için olağanüstü bir şeydi, kutsaldı ve bir tanrıydı.

Geceleri karanlık bastıktan sonra gökyüzünde görünen ay da...

Bu nedenle onlar ufukta bir “nur topu” gibi belirdiği zaman ellerini yüzlerine götürüp güzel sözler söylediler onlara, teşekkür ettiler, minnettarlıklarını dile getirdiler. Bu sözler ilk dualara dönüştü.

Atalarımız hem sevdiler onları, hem korktular onlardan. Çünkü güneş ve ay gidince ürkütücü karanlık basardı. Bazen soğuk onları dondururdu. Bu yüzden baharları, yaz mevsimini hep coşkuyla karşıladılar... Baharları kutlanan nice fest gibi, Newroz geleneği de kayanağını o dönemlerden alır.

Fırtınadan, selden, yangından da korktu atalarımız. Doğa içindeki esrarengiz ya da doğaüstü bir gücün onları harekete geçirdiği kanısındaydılar... Bu nedenle ateşi ve fırtınayı da birer kutsal özne gibi açıkladılar, ya da onların her birinin ardında bir tanrının elini aradılar. Böylece atalarımızın tanrıları çoğaldı: Güneş, ay, fırtına, deniz tanrıları vb...

Erkek tanrılar, kadın tanrıçalar... Savaşı, güzelliği, adaleti, bereketi temsil eden tanrılar... Çoğu zaman da aralarında bir ana tanrıça ya da baba tanrı, baş tanrı... Bir başka deyişle insanlar tanrıları yere indirdiler; hırsları, tutkuları, aşkları, kavgaları, güçleri, erdemleri ve zaaflarıyla kendilerine benzettiler...

Bu işin ustaları, bir dönem sözün ve sanatın da ustası eski Yunanlılar oldular; onların herkesten çok tanrıları vardı.

Sonra sonra Medlerin bilgesi, peygamberi Zerdüşt, nasıl ettiyse bu eski tanrıların çoğunu, güneşi, ayı, fırtınayı ve ötekileri tanrılık elbiselerinden soydu, sadece iki soyut, göze görünmeyen tanrı bıraktı: İyilik, sıcaklık, bereket tanrısı Ahuramazda (Hürmüz) ile kötülük, soğuk, kıtlık ve savaş tanrısı Ahriman... Bu ikisi birbirleriyle çekişip durdular.

Bu da yüzlerce yıl sürdü...

Derken Musa insanlara tanrının tek olduğunu vaaz eden ilk peygamber olarak sahneye çıktı. Musa’nın tek tanrısı, tüm iyi vasıflarıyla Zerdüşt’ün Hürmüzü’ne denk düşüyor. İşi kötülük yapmak, savaş çıkarmak, insanların canını yakmak olan Ahriman ise tanrı mertebesinden böylece indirilmiş, giderek “Şeytan” olarak sıfatlandırılmış oldu... Böylece dinde düalizmden tekçiliğe ilk büyük adım atılmış oldu.

Ama bizim kökleri ta Zerdüştiliğe uzanan Yezidi (Êzdi) kardeşlerimiz bu işe itiraz ettiler. Onların, tek tanrılı dinler mensuplarının şeytana karşı küçümseyici ve öfkeli tavrından rahatsız olmalarının kökeninde, Zerdüştiliğe göre Hürmüzle eşdeğer bir tanrı olan Ahriman’a yapılan bu haksızlık yatar. Onlar, her inanç sahibi gibi bu konuda çok hassastırlar ve belki benim bu yazdıklarım bile canlarını sıkabilir... Oysa Êzdi kardeşlerimiz aynı zamanda benim kendilerine dost olduğumu, onların inancını –aslında hiçbir inancı- hor görmediğimi, dini inançlar arasında hiçbir ayırım yapmadığımı bilirler.

Niyetim hiç kimsenin inancını küçümsemek değil, dinlerin tarihsel gelişimi yönünde birkaç söz etmek.

Êzdiliğe gelince, Kürtlere özgü bir inanç, ya da, bilindiği kadarıyla ilk kez Kürdistan’da ortaya çıkmış ve Kürtlerin dışına yayılmamış, orada kalmış. Bir dönem Êzdi inancı Kürtler arasında oldukça yaygındı. Sonra Hıristiyanlığın, ardından Müslümanlığın sıkıştırması ve bölgedeki egemen güçlerin türlü baskılarıyla mensupları giderek azaldı, bir çok Kürt aşireti bu inancı terk ederek Müslümanlığı seçtiler. Yine de Êzdilik tümden silinip gitmedi. Onun kutsal merkezi olan Güney Kürdistan’daki Laleş ve çevresi başta olmak üzere, hâlâ Kürdistan’ın tüm parçalarında, Ermenistan ve Gürcistan’da ve şimdi bir bölümü Avrupa’da yaşayan epeyce Êzdi Kürt var.

Tekrar konumuza, dinlerin gelişim sürecine dönersek, Musa Peygamber’le gelen ilk tek tanrılı dinin, Museviliğin ardından başka peygamberler ve başka dinler de geldi. Bunların en önemlileri İsa ve Muhammed peygamberlerin eliyle vaaz edilmiş olan Hıristiyanlık ve Müslümanlıktır.

Elbet hepsi bundan ibaret değil; dünyanın başka yerlerinde, Budizm, Brahmanizm gibi yaygın ya da daha küçük boyutta, adlarını bile bilmediğimiz bir dizi farklı dini inanç var. Şu son yüzyıllarda Afrika, Latin Amerika, Okyanus adaları bir bölümüyle Müslüman, bir bölümüyle Hıristiyan olmadan önce kim bilir oralarda nice kabile dini vardı, o dinleri temsil eden nice ruhani lider, nice büyücü...

Böyle olması doğal. İnsanoğlunun ve de kızının hayat sürecinde her şey gibi din olgusu da büyük bir çeşitlilik, renklilik gösteriyor. Yani her şey şu bizim Kemalist ve de Müslüman “tekçiler”in, gösterdiği gibi değil. Doğada ve toplumda tek renk, tek biçim yok. İyi ki yok; öyle olsa bu dünyada yaşanmazdı. (Türkiye’de yaşamanın zorluğu ortada; zaten bu yüzden, bir yandan generaller, bir yandan sevgili Recep bize habire, “Ya bizim gibi olun ya da çekip gidin!” diyorlar...)

Tabi dinin bir özelliği, adı üzerinde “inanç” olması. Yani öyle inandığın için öyledir. İnandığın şey üzerinde tartışmazsın da... Her inancın mensubu tapındığı şeyin, izlediği inancın en doğru, en “hak” olduğu kanısındadır. Bu yüzdendir ki onu değiştirmek, başka bir inanca yönelmek kolay bir iş değil. Bu bazen kılıç zoruyla olur, ya da olmuş gibi görünür; gerçekte olmaz. Çünkü inanç yürekte, asıl olarak da beyindedir; değişmiş gibi görünse de içten içe yaşar. İnancın değişmesi için o yüreğin ve beynin değişmesi gerek. Bu da zordan çok ikna ile olabilecek bir şey.

Bunun içindir ki, Musa’nın, Apis öküzüne tapınmaktan kurtardığını sandığı ve Nil’i ortasından yararak Firavun’un kılıcından da kurtarıp Kenaneli’ne götürdüğü Yahudiler, orda da ilk fırsatta altından bir dana putu yapıp önünde yeniden secdeye durmuşlardı. Neyse ki Musa’ya Turi Sina’dan gelen “On Emir” imdada yetişti... Kısacası bu iş öyle kolay olmadı!

Sevgili okurlar, ben Musa ile Apis öküzüne tapanlar arasındaki çekişmeyi anlarım da, tek tanrıya inanan Museviler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasındaki bu kan davalarını, bu acımasız savaşları anlayamam.

Kendi inançlarına göre hem Musa, hem İsa, hem Muhammed, Tanrı’nın peygamberi değiller mi? Üçüne de birer kutsal kitap inmemiş mi? Bu kutsal kitapları gönderen aynı Tanrı değil mi? Öyleyse neyi paylaşamazlar; niçin yüzyıllar, hatta binyıllardır böylesine birbirlerini yok etmeye çalışırlar, birbirleriyle savaşırlar, birbirlerinin canını acıtırlar, anlayamam.

Acaba öbür dünyada cennete gidince orayı nasıl paylaşıyorlar? Yoksa her birinin cenneti, cehennemi ayrı mı?..

Yoksa aslında başka şeylerin kavgasını ederler de din bir bahane mi? Yani onu bir araç olarak mı kullanırlar?

Ben bugün aslında tümüyle din-siyaset ilişkilerini konu alan bir yazı yazmak için bilgisayarımın başına oturmuştum. Ama şansınıza din üzerine böylesi bir sohbet çıktı. Ne yapalım, bu haftalık bununla idare edin!

Yazarın önceki yazılarından:

Takke düştü, kel göründü
Türkiye sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar, cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon ve Dağlıca
”Bilgi Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın Hoca’nın genellemeleri…
Bu nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP değişimin partisi değil
Eski film yeniden gösterimde mi?
Kedinin boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım tepki göstermek istemiyor
Sadun Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban ve laiklik üzerine
Ergenekon ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma son verirken…
Hrant Dink’i anarken
AKP sistemle kaynaşırken..
Sekiz asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih, akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin temsil sorunu
Sabah’taki söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen taktikler
DTP’ye yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil kim?.
PKK’nın silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla nereye?..
Nasıl bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir genel af  ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin temel yanlışı ne?
Yedi kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi Kürtlere yapılan saldırı
Türk Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22 Temmuz Seçimleri üzerine
Orman yangınları kimin işi?
Dink Davası ve Sivas
Bir mum yakmaya devam…
Kuzeyde bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe ayağa düştü
Darbe planı işlemekte
Barzani “PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet gerçekleri halka anlatmalı
Sayın Sezer, nereden nereye!
Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Dil Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 
 
PSK Bulten © 2008