Ergenekon ve 33 asker
Kemal Burkay
Türk derin devletinin kirli çamaşırları
ilkin 1996 yılında Susurluk’taki kazanın ardından
bir ölçüde ortaya serildi. Ama üstünün örtülmesi çok sürmedi.
İkincisi Şemdinli idi; orada da derin devletin asker
adamları, bir “kazayla” değil, ama halk tarafından
suçüstü yakalandılar. Onun da üstü, o zamanki Genelkurmay
Başkanı Büyükanıt’ın sert tepkisinin ardından,
Erdoğan hükümetinin yelkenleri suya indirmesiyle tez
zamanda kapandı.
Üçüncüsü şu “Ergenekon” olayıdır.
Bu davada daha çok kirli çamaşır ortaya döküldü
ve soruşturma askari kanattan –emekli de olsalar- şimdiye
kadar dokunulmaz olan kimi yüzbaşılara, binbaşılara,
albaylara, hatta generallere kadar uzandı. Soruşturma
daha ötelere, muvazzaflara kadar uzanmamış olsa
ve bu yargılamanın geleceği belirsiz de olsa
bu kadarı bile elbet çok önemlidir.
Peki bu nasıl olabildi? Daha önceki yazılarımda
da zaman zaman değindim, Hükümet destek vermese, hatta
Genelkurmay düzeyinde belli bir onay olmasa bu kadarı
bile olmazdı.
Hükümet sıkıştığı,
komplolar bizzat kendi varlığına, AKP’ye ve
liderlerine yöneldiği, yani bu kendileri açısından
bir hayat memat meselesi olduğu için üzerine gitti. Ya
bunu yapacak ya da bir cunta tarafından alaşağı
edilmeden teslim olup, bırakıp gidecekti. Örneğin
Danıştay’a saldırı Ergenekoncu “laikler”in,
yani cunta tertipçilerinin işi olduğu halde İslamcılara
yüklenmek istendi. Cumhuriyet Gazetesi’ne atılan bombalar
da.
Peki Genelkurmay nasıl bu işe onay
verdi? Bu da bir yanıyla bizzat ordu üst kademesindekilerin
aralarındaki çelişme ve çekişmelerin ürünüydü.
Sonuçta bu çekişen taraflardan bazıları terfi
ederken, bazıları emekli edildiler. Emekli olanlar,
Eruygur ve ötekiler, iddialarından ve “vatan kurtarma”
çabalarından vazgeçmediler. Bu da askeri hiyerarşinin
tepesinde olanlar için can sıkıcı bir durumdu.
Bu yüzdendir ki, daha önce iki çavuşun bile yargılanmasına
katlanamayan, onları yargının elinden çekip
alan, ilgili savcı ve yargıçları da bin pişman
eden Genelkurmay, orgeneral rütbesindeki koca generallerin
bile dertop edilip cezaevine konmasına onay verdi...
Bu emekli askerlerin bir bölümü, örneğin
General Veli Küçük ve adamları ise boğazlarına
kadar cinayete ve uyuşturucu işine batmışlardı
ve mızrak artık çuvala sığar cinsten değildi.
Bu saaten sonra onları korumak ordunun prestijini de
sarsardı. Böylece, bazı uzamış tırnakları
feda ederek eli kurtarmayı düşündüler. Oldukça akıllıca
bir tavır...
Gerçi bu davanın dahi nasıl sonuçlanacağı
hâlâ belirsiz. Şu anda yarğılananların
hafif cezalarla bu işi atlatmaları, hatta tümden
beraat etmeleri de mümkün. Ancak bunca deşifrasyondan
sonra onlar artık etkisizleşirler. Ne hükümet, ne
de ordu içinde direksiyonu elde tutanlar için tehlikeli olamazlar.
Zaten Hükümetin de Genelkurmay’ın da istediği sadece
budur ve bunun üzerinde uzlaştılar. Diğer bir
deyişle iki kesimin de amacı hiç de şeffaf,
hukuk içinde davranan bir devlet yapısı oluşturmak
değil. Demokrasi hiç değil.
Bunun içindir ki Kürt sorununda hükümetle ordunun
yolları tümüyle birleşti, kimi “pürüzler” aşıldı.
Hükümetin AB yönündeki sözde reformculuğu da son buldu.
Militarizmin baskıları karşısında
bir şemsiye arayışıyla bir gözü AB’ye
çevrikken öteki gözü Suudi Arabistan’a ve İran’a dönük
olan AKP de böylece bu şaşıbeşlikten kurtulup
rahatladı. Şimdi çok daha kasımpaşalı
bir üslupla AB’ye rest çekebiliyor... Bu yüzdendir ki dünkü
liberal dostların bir bölümü şimdi düşman oldu...
Türk devleti bu şekilde temizlenebilir
mi? Orduda, poliste, siyasi partilerde, yargıda, üniversitede
ve basında bir ahtapot gibi dal budak salmış
Türk Gladyosu, “Süper NATO” örgütü, tümden ya da büyük ölçüde
tasfiye edilebilir mi? Bu ülkede militarizm ve şovenizm
geriler mi? Ne yazık ki böylesine iyimser olunacak bir
durum yok.
Buna bakarak bu davayı küçümsüyor muyuz?
Elbette hayır. Tüm bunlara rağmen, “Ergenekon” denen,
İttihatçı ve komplocu geleneğin, özellikle
de 1950’lerden sonra oluşan Türk Kontrgeillası’nın
devamı olan bu örgütün, sınırlı biçimde
de olsa üstüne gidilmesi oldukça önemli. Ülkenin ilerici,
demokratik güçlerine düşen, bu suç örgütü üzerindeki
perdenin daha da aralanması, onun cürümlerinin daha da
ortaya dökülmesi ve hesap sorulması için çaba göstermek.
Bunun için çaba gösteren basın yayın
organlarının, demokrat kalemlerin çabası saygıdeğerdir.
Onlara omuz vermek, güç katmak gerekir.
Albay Rıdvan Özden’in ölümü ile 1993 Mayısında
Bingöl’de PKK tarafından kurşuna dizilen 33 askerle
ilgili olay da şu günlerde üstü açılan iki önemli
tartışma konusu. Bu iki olayın perde arkasının
aydınlanması, Türk derin devletinin acımasızlığının
ve suça batmışlığının kamuoyunda
anlaşılmasına büyük hizmet edecektir.
Albay Özden’in eşi Tomris Özden, başından
beri eşinin PKK tarafından değil, derin devlet
içindeki suç örgütleri tarafından vurulduğunu söyledi
ve olayın aydınlanması için çaba gösterdi.
Ben de kendi payıma o dönemde yazdığım
yazılarda onun bu tavrını cesur ve saygıdeğer
buldum. Bu olayın üstüne ısrarla çekilen perde şimdi
aralanıyor ve gerçek ortaya çıkıyor. Albay
Özden’in kirli savaşı benimsemediği, özellikle
de yargısız infazlara, uyuşturucu ve silah
kaçakçılığına karşı çıktığı
için bizzat asker içindeki bu çeteler tarafından vurulduğu
ortaya çıkmakta.
Bingöl’deki 33 asker olayına gelince.
Özal’ın ve Talabani’nin çabalarıyla PKK’nın
tek taraflı ateş kestiği, benimle Öcalan arasında
imzalanan PSK-PKK protokolünün ortamı yumuşattığı
günlerdi. Türk hükümetine ortaklaşa barışçı
bir çözüm paketi önermiştik. Bu gelişmelerden hem
Kürt hem Türk kamuoyu, hem de Kürt sorununun siyasi ve barışçıl
yöntemlerle çözülmesini, böylece Türkiye’nin barışa
ve istikrara ulaşmasını isteyen Türkiye’ye
dost çevreler, özellikle de Avrupa Birliği son derece
memnundu. Batılı ülkelerin sekiz kadar büyükelçisi
Şam’da Celal Talabani’yi ziyaret ederek bu gelişmeye
destek vermiş ve “Türkiye’nin barış yönünde
adım atması için tüm ağırlığımızı
koyacağız” demişlerdi.
Bu gelişmeden rahatsız olanlar da
vardı ama. En başta Türkiye’deki savaşa koşullanmış
ve savaş rantından yararlanan militarist çevreler.
Ayrıca Türkiye ile pazarlık için PKK’yı koz
olarak kullanan Suriye yönetimi ve bir Kürt-Türk savaşından
yarar uman başkaları...
Barış için seslerin yükseldiği
o günlerde ordu operasyonlarına hız verdi. Özellikle
Bingöl, Lice, Muş üçgeninde yeni köyler bombalandı
ve boşaltıldı; hem sivil halktan, hem de silahları
susturmuş olan PKK gerillalarından yüzün üzerinde
kişi öldürüldü. Bu tam bir kışkırtma idi
ve bunu 33 askerin silahsız, korumasız bir biçimde
PKK’ya teslim edilip büyük bir ihtimalle denetimdeki birileri
tarafından kurşuna dizilmesi izledi.
Olay 24 Mayıs 1993’te meydana gelmişti.
Ertesi gün Öcalan’la telefonla konuştum, “Bunu neden
yaptınız?” dedim. “Benim de haberim yoktu,” dedi.
Ardından ekledi: “Ama mecburen sahip çıktım!..”
Ertesi gün yani 26 Mayıs 1993’te Avrupa Parlamentosu
Politik Komisyonu’nda bir konuşma yapmak için davetliydim.
Geniş salon milletvekilleri ve basın mensuplarıyla
doluydu ama, Batı’da barış için doğan
olumlu hava, Bingöl olayı nedeniyle bir anda balon gibi
sönmüştü.
Böylece barış karşıtları
ateşkesi sabote edip savaş naralarını
yükselterek kirli savaşı tırmandırmayı
ne yazık ki başardılar.
33 asker, savaş ilahları tarafından
kurban seçilmişti, “vatan-millet” adına...
Son dönemde de Gabar’da, Bezele’de (Aktütün)
olduğu gibi...
Yazarın önceki yazılarından:
Din
üzerine bir sohbet
Takke
düştü, kel göründü
Türkiye
sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele
de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon
ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza
mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar,
cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon
ve Dağlıca
”Bilgi
Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın
Hoca’nın genellemeleri…
Bu
nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt
sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı
Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP
değişimin partisi değil
Eski
film yeniden gösterimde mi?
Kedinin
boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi
batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım
tepki göstermek istemiyor
Sadun
Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan
Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban
ve laiklik üzerine
Ergenekon
ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma
son verirken…
Hrant
Dink’i anarken
AKP
sistemle kaynaşırken..
Sekiz
asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih,
akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil
Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin
temsil sorunu
Sabah’taki
söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen
taktikler
DTP’ye
yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan
görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm
Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil
kim?.
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|