Ahmet Altan’a Açık Mektup
Mesud Tek
Sayın Altan,
Biliyorum, size “yazılarınızı zevkle
okuyorum” diyen, ya da yazan çok olmuştur.
Ben de yazılarınızı haz duyarak takip
ediyorum.
Ve ayrıca Türkiye’de askerlerin içinde olduğu bir
gelişme yaşandığında, “Acaba yarın
Ahmet Altan ne yazar” diye meraklandığımı
da itiraf ediyorum.
Bu nedenle, bulunduğum yerden dolayı Internet’ten
izlediğim Taraf gazetesinde ilk okuduğum yer, köşeniz.
Biliyorsunuz, son bir kaç yılda, askerlerin içinde olmadığı,
başı çekmediği gelişmeler yaşanmıyor
Türkiye’de.
Bu da beni köşenizin sürekli okuyucusu haline getiriyor.
Tüm Kürtler adına konuşmak bana düşmez.
Ama askeri vesayete ve generallere karşı dik duruşunuzla,
Kürtlere yönelik insanlık dışı uygulamalar
karşısında gösterdiğiniz cesur ve kararlı
tavrınızla gönlümüzde taht kurduğunuz kesin.
Bir başka ifade ile, Kürtlerin önemli bir bölümü Taraf
gazetesini okumaya köşenizden başlıyor.
Ama sayın Altan bu, tüm yazdıklarınızı
doğru bulduğumuz anlamına gelmiyor.
Çünkü, bazen Kürt siyaseti hakkında doğru olmayan,
eksik ve tek yanlı bilgilere dayalı yazılar
da kaleme alıyorsunuz.
Ki, emin olun bu durum, benim gibi bir çok hayranınızı
üzüyor.
Daha önce, bir makalenizde “Kürtler arasında çok muhalifi
var, kızanı var, eleştireni var ama gene de
bütün Kürtler, ‘Kürt meselesinin’ ülkenin gündemine PKK sayesinde
girdiğini düşünür” diye yazmanızı ve
Öcalan’ı Nelson Mandela ile kıyaslamanızı
örnek olarak gösterebilirim.
Emin olun bu belirlemeniz benim gibi bir çok hayranınızı
üzdü.
Çünkü “Kürt meselesinin ülkenin gündemine PKK sayesinde girdiği”
söylemek, PKK’nin geçmişteki tüm mücadeleyi reddeden
resmi söyleminin tekrarlanmasıdır.
Ve ayrıca bu satırların, makaleleri ile her
türlü resmi görüşe karşı amansız bir mücadele
veren Ahmet Altan’a yakışmadığını
düşünüyorum.
Öcalan’ı Mandela ile karşılaştıran
yazınızı okuduğumda “Pautus” adı
altında yayınlanan makalenizi hatırladım.
Ben, 3-9 Haziran 1999 tarihli Aktüel’de yayınlanan “Pautus”
adlı makalesinde, “Hayatı bir yiğitlik imtihanına
çevirenler, başkalarından yiğitlik isteyenler,
başkalarına kapılarını ölüme açmaları
için emir verenler, ölüm bir gün kendi kapılarını
çaldığında en azından kendileri yüzünden
ölenler kadar cesur durmak zorundadır. İnsanlardan
cesur olmalarını bekleme hakkına sahip değiliz
elbet; ölüm kapıyı çaldığında herkes
o kapıdan kendince, bir boşluğa yürümenin iç
ürpertisiyle geçecektir. Bütün bir ömür dehşetiyle titrediğimiz
o an geldiğinde korkmak herkesin hakkıdır.
Ama, daha önce o kapıdan geçmeleri için başka insanlara
emir verenlerin o kapıdan başkalarından farklı
geçmeleri beklenir” diyen Ahmet Altan’ı daha çok seviyorum.
Sayın Altan,
28 Şubat 10 tarihli Taraf gazetesinde yayınlanan
“Kürtler ve demokrasi” adlı makalenizde de hayranlarımızı
üzen belirlemelerde bulunuyorsunuz.
Elbette gazete köşe yazarlarının herkesi memnun
etmek gibi bir dertleri yok; olmamalı; doğru bildiklerini
yazmalarının, mesleklerinin etiği gereği
olduğuna inanıyorum.
Ama sözkonusu yazınızda biz Kürtleri inciten bazı
belirlemeler var ki onlar karşısında sessiz
kalmamız mümkün değil.
Hatip Dicle’nin “Habur ihbarı” ve BDP Milletvekili Sırrı
Sakık’ın Meclis’te yaptığı konuşmada
dile getirdiği CHP’ye ilişkin geç kalmış
itiraflarından yola çıkarak, “Türkiye’de kıran
kırana bir ‘demokrasi savaşı’ verilirken, sanki
demokrasi sadece Türkleri ilgilendiren bir şeymiş
gibi Kürtlerin kenara çekilmesi, bu kavgaya karışmaması
biraz kalbimizi kırıyordu. Kürt politikacıları,
28 Şubat öncesindeki Erbakancılar gibi garip bir
‘cemaatçilikle’ sadece kendilerini, kendi ırklarını,
kendi bölgelerini ilgilendiren sorunları dile getiriyorlar,
hepimizin ortak sorunları karşısında ise
sessiz kalıyorlardı” diyorsunuz , sayın Altan.
Ayrım yapmadan tüm Kürtleri “Erbakancılar gibi
bir cemaatçilikle” itham etmenin haksızlığı
bir yana, Kürtlerin sadece kendi sorunları ile ilgilenmelerinde
yadırganacak bir şey yok.
Sayın Altan, “Tanrım bana para gönder ki şarap
alayım” diyen Bektaşi’nin, kendisine çıkışan
ve “Allah’ım imanımı artır” diye dua eden
mollaya cevabını bilirsiniz: “Sende iman yok, iman
istiyorsun, ben de para yok, ben de para istiyorum.”
Özgürlüğüne susayan ve bu uğurda onbinlerce evladını
feda eden, her türlü zulme ve baskıya karşı
direnen Kürtlere, kendilerine ilişkin sorunlara önem
vermelerini, özgürlük istemelerini çok görmeyin lütfen.
Kaldı ki Kürtlerin Türkiye’deki demokrasi sorunları
ile ilgilenmedikleri tespitiniz de doğru değil.
Evet, geçmişte bir kısım Kürtlerin demokrasi
mücadelesine gerekli önemi vermedikleri, “biz sömürge bir
ulusuz, bizi ulusal özgürlüğümüz ilgilendirir, Türkiye’deki
demokrasi mücadelesi değil” dedikleri bir gerçek; bugün
de bu tür düşünceye sahip olan Kürtler de olabilir.
Ama tüm Kürtleri bir sepete koyup onları demokrasi mücadelesinde
tarafsız kalmakla itham etmeniz şık olmadı
Sayın Altan.
Örneğin genel sekreterliğini yürüttüğüm Kürdistan
Sosyalist Partisi-PSK’nin, o zamanki adıyla “Özgürlükçülerin”
1975 yılı Haziranında yayın hayatına
soktuğu Özgürlük Yolu dergisinin ilk sayısında
yayınlanan başmakalesinin adı “Acil Görev Demokratik
Ortama Geçiştir” idi.
Partim, demokrasi adına 5 haziran 1977 yılında
yapılan seçimlerde Milliyetçi Cephe’ye (MC) karşı
CHP’nin desteklenmesini istedi.
Oysa aynı CHP lideri Ecevit’in ağzından, faşist
baskı ve saldırılara karşı 18 Nisan
1976 tarihinde Ankara Tandoğan Meydanı’nda yaptığı
mitinge katılarak “Halklara Özgürlük” sloganı atanları
“Bozkurtluk”la suçlamıştı, ki suçlananların
arasında biz de vardık.
Partimin ta kuruluşundan itibaren demokrasi mücadelesine
verdiği önemi, bu uğurda öteki demokrasi güçlerle
birlikte yaptıklarını, demokrasi mücadelesini
savunduğu için, nasıl başta PKK olmak üzere
öteki Kürt yurtsever güçlerinin haksız saldırılarına
uğradığını anlatacak değilim
Sayın Altan.
İsterseniz bu konudaki bilgilere kolayca ulaşabilirsiniz.
Ama biz demokrasi mücadelesine bazıları bizi övsünler,
bize “aferin desinler” diye değil, demokratikleşme
ile Kürt sorununun çözümü arasındaki kopmaz bağın
bilincinde olduğumuz için, halkımızın
da demokrasiyi hak ettiğine inandığımız
için katıldık, bugün de aynı nedenlerle demokrasi
mücadelesinin içindeyiz.
Sayın Altan,
Kürtleri hep AKP’ye karşı çıkmakla, böyle
yapmakla da CHP politikalarını taklit etmekle itham
ediyor, “Dersim tarzı çözümleri savunan CHP ile aynı
çizgide olmak Kürt politikacıları rahatsız
etmiyor” diyorsunuz.
Ben de el insaf diyorum sayın Altan.
Kürdistan’da AKP’ye verilen oylar Kürtlerin oyu değil
mi?
Ayrıca tüm Kürtlerin AKP’nin tüm yaptıklarına
toptancı bir mantıkla karşı çıktıklarını
neye dayanarak söylüyorsunuz?
Örneğin biz, şu ünlü açılım sürecinin
başında yayınladığımız
bir Deklarasyon ile sürece ilişkin görüş ve önerilerimizi
sıraladıktan sonra şunları dile getirdik:
“14- Partimiz, AKP hükümetini sorunun çözümü için samimi
ve ciddi bir biçimde inisiyatif almaya çağırır.
15- Partimiz, yukarıdaki adımların atılması
halinde her türlü desteği ön koşulsuz vermeye hazırdır.”
Biz sadece bu konuda değil, demokratikleşme sürecinde
ve özellikle de AB ve askeri vesayet gibi kader belirleyici
konularda AKP’nin attığı adımları
destekledik, kararlı bir tavır sergilemesi istedik,
O’nu “gaza getirmeye” çalıştık.
Sadece biz değil bizim dışımızdaki
bir kısım Kürt yurtsever örgütleri de benzeri bir
tavır gösterdiler.
Ama elbette Erdoğan ve AKP hükümetini gerektiği
zamanda eleştirdik, Ahmet Altan ve yönetimindeki Taraf
gazetesi gibi..
Erdoğan’a ilişkin olarak atılan “Paşasının
Başbakanı” manşeti bize değil Taraf’a
ait.
Sayın Altan,
Elbette bu konuda sizin de haklı olduğunuz noktalar
var.
Örneğin PKK ve çevresi giderek açılım sürecine
karşı bir tavır içine girdiler.
Öyle ki bazı PKK ve DTP yöneticilerinin, süreç tıkandığında,
durma noktasına geldiğinde bir tek zil takıp
oynamadıkları kalmıştı.
“İmralı ile birlikte açılım bitti, İmralı'yla
beraber, İmralı'ya yaklaşımla beraber
bitti zaten” derken gözleri parlayan DTP yöneticilerini de
gördük.
PKK ve çevresinin Kürt siyasi hareketinde ağırlıklı
ve önemli bir yeri olduğu elbette inkar edilmez bir gerçek;
aynı çevrenin Ergenekon konusunda da ikircikli davrandığı,
üstüne düşen görevi layıkıyla yerine getirmediği,
bu konuda sessiz ve Öcalan’ın talimatıyla tarafsız
kalmayı tercih ettiği de..
Sayın Altan,
“Daha da ötesi, Türk demokratlarını, askerî vesayete
karşı verdikleri mücadelede böylesine yalnız
bırakmaları, ‘sizin demokrasi mücadeleniz bizi hiç
ilgilendirmez’ anlamındaki mesafeli duruşları,
Kürt yayın organlarında, sitelerinde, açıklamalarında
bu mücadeleyi küçümseyen, suçlayan sözler söylemeleri şaşırtıcı
oluyor” diye yazmadan önce, PKK dışındaki Kürt
yayın organlarına, sitelerine baksaydınız
eğer, Kürtlerin demokrasi mücadelesine en az Türk demokratları
kadar önem verdiklerini, açılım ve Ergenekon konularındaki
tavırları nedeniyle PKK ve çevresini eleştirdiklerini
görürdünüz.
Daha önce de belirttim, Kürtler demokrasi mücadelesine başkalarının
gönlünü hoş tutmak ya da eleştirilere maruz kalmamak
için değil, Kürt sorunu ile demokrasi arasındaki
kopmaz bağ nedeniyle önem veriyorlar.
Bunu yaparken de kimseden alkış beklemiyorlar.
Ama inanın Sayın Altan, Kürt siyasetinde yeterince
ağırlık sahibi olmadıklarının
bilincinde olan bu çevreler, görmezden gelindiklerinde, yok
sayıldıklarında, haksız eleştirilere
uğradıklarında ve de PKK’nın narına
yandıklarında çok ama çok hayıflanıyorlar.
Hayır, Sayın Altan, yaptıklarımız
için kimseden takdir beklemiyoruz.
İstediğimiz tek şey, Kürt siyasetinin çok
sesli ve renkli olduğunun gerçekten bilinmesidir.
Toptancı bir mantıkla bir sepete konulmamızı
ve aynı renk boya ile boyanmamızı doğru
bulmuyor ve kabul etmiyoruz.
Hele gerçek olmayan ve yetersiz bilgiler üzerine bina edilen
belirlemelerin, sizin gibi Kürtlerin ve demokratların
kalbinde taht kurmuş bir kalemden çıkması bizi
daha da üzmektedir, Sayın Altan.
Biz Kürtler, tüm ezilen halklar gibi vefalı ve kadirşinas
bir halkız.
Bazen bizi üzseler de dostlarımızın kadrini
biliriz.
Siz de onlardan birisizin Sayın Altan..
Bilin ki, Kürt cenahında size yönelik yapılan
bazı eleştiriler bu durumu hiç ama hiç değiştirmez,
değiştirmemeli..
Yazarın önceki yazılarından:
Değişim..
“Taş
Atan Çocuklar” ve Demagoji
Tarafları
Bulunduğumuz Yere Çağırmak Doğru Değil..
Bir
Kez Daha Atı Arabanın Önüne Koymak Üzerine
“Herkesi
Kör Alemi Sersem Sananlar”
Ağca,
Samast, Darbe ve Açılım
Zamanı
Değil Mi?
Bir
Kez Daha “Türkiye Partisi” Ya Da “Çatı Parti” Üzerine
“Allah
Barzani ve Talabani’den Razı Olsun”
Eğer
Muhatap Çok Gerekliyse..
Taraf’tan
Yana Taraf Olmanın Zamanı
Açılım
devam etmeli
Demek
ki Neymiş!..
Her
İkisi De Doğru Söylüyor
Açık Mektup
Sayın
Erdoğan Devamını da Getirin
Zorlu
Ama Önemli Bir Başlangıç
Kurd
û Proseyê Aşitî Li Tirkiyê
6.
Kürdistan Hükümeti
“Ortadoğu’da
Allah’ın Dediği Olur”
Ez
jî Çûme Hecê
Kendi
Liderlerimizden Öğrenmek..
Bir
kez daha “Keşke” Dememek İçin
“Türk
Sorunu” mu?
1
Eylül ve Süreç
“Ölüm
ile Korkutup Sıtmaya Razı Etmek”
Xala
Hertimî Ya Rojeva me Ya Siyasî
İyimserlik
ve Olmazsa Olmazlar...
Seçim
Sonrası Sınavı
Güney
Seçimleri Ve Tavrımız
Halwesta
me
Demokrasi,
Dipçik ve Cop
Yetersiz
ama önemli..
“Peygamber
Ocağı” Böyle İse Eğer..
Olmazsa
olmazlar!..
Erdoğan Samimi İse Eğer..
Eğitim,
ama nasıl?
Gözden
Kaçırılmaması Gerekenler..
Türk
Devleti PKK İle De Görüşmelidir!..
Türkiye
Bir Kez Daha Yol Ayrımında..
Musul’da
Neler Oluyor?
“Türkiyelileşme"
Mi, Kürdistanileşme Mi?
Obama’nın
Ziyareti ve Derinlerin Çiçeği’ne Dair..
Şehidler
Günü
Soğukkanlı
Olmanın Zamanı
29
Mart Sonrasına Dair
“Ya
Hezar ya Hiç”
Mart
Ayı ve Dersleri
Can
Kurban Bu Provokasyona
Kim
Korkar Diyalogdan?
Onur..
“Bu
da böyle biline”
Yêzidiler,
Güven ve Vefa
“Kürdistanlı
Partiler Konferansı”
Bilim
İnsanı Siyaset İlişkisi Ya Da Atı
Arabanın Önüne Bağlamak
Eğri
Oturup Doğru konuşursak..
Darısı
Diyarbekir’in Başına!..
Tilkinin
Şahidi; Türk toplumu Ne zaman Isyan Edecek?
“Vatan”
ve teferruat!..
Tekrarın
getireceği sıkıcılığı da
göze alarak..
Velev
ki dedirtmesin!..
İtiraf..
Terk
Etmesi Gerekenler..
Arap
Şovenizmi ve Tersyüz Edilen Gerçekler
Başbakan’ın
Yeri ve Sakızı
Fırsat..
İkinci
Tezkereye Dair..
Kirli
Çamaşırlar Ortaya Dökülürken..
Beklenen Oldu..
Ben Işık Koşaner’i Sevdim
Bu
Sonbahar Güney’de Sıcak Geçecek
Yalandan
Kimin Evi Yanmış ki!.
Kürdi
Çatı
Uzlaşmak…
Güngören,
Kerkük ve Ergenekon’a Dair
Birlikte
Yaşama Üstüne
Taraf Olmak Yetmez Müdahil Olmak Gerek
Taraf Olmak
Takke Düştü Kel Göründü..
Malumun İlami Ya da Yeni Bir Şey Yok
“Ordu
Yargı El Ele”
Anayasa
Mahkemesi Kararı Neyi Gösteriyor?
1000
İmza ve “Yabancı”lar
1000
İmzanın Önemi
Samimiyetölçer!..
Gerçekçi
Olmak Gerekirse..
İyi
Şeyler
Kürt
Çatısı
Kargalar
Bile Gülmüştür
Kemalizmi
Kurtarmak Kürtlerin İşi Değil
Ağız
Bir Kere Yanmaya Görsün
“Bir
Musibet Bin Nasihattan Evladır”
Şehitler
Günü
Kendisine
Dokunulunca
Aklına Hukuk Ve Demokrasi Gelenler
Hasan
Cemal, Çocuk ve Berekete Dair
Haydi
Şaşırt Bizi Erdoğan!..
Kara Harekatı ve Acı
Gerçeklerimiz
Türk
Medyası, Çifte Standart ve Çocuk
“Türk
Devleti İnsanlık Suçu İşliyor”
Zorlukların
Üstesinden Gelmek İçin..
Allah
Söyletiyor!.
Sevinmek İçin Erken
“Gelin
Canlar Bir Olalım”
Havuç-Sopa
ve AKP’ye Dair
“Hak
İçin Haklıdan Yana Olmak”
Sorti,
Bombalama ve Bilime Katkıya Dair..
"Müslüman
Mahallesinde Salyangoz Satmak"
"Ya
Hezar Ya Sıfır"
Erdoğan
ve Nobel
Baykal’ın
Başına Düşen Taş
Samimiyet
Sınavı-2
Türkiye
Paşalar Cumhuriyeti
PKK
Ateşkes İlan Etmelidir (*)
Tezkere
ve Kararlılık
Çıkmaz
Sokak
Olması
Gereken..
Kemalizm
İçin Kaygılanmak Kimin İşi?
Perşembenin
Gelişi
Gerginlik
Kapıda
Sözcüklerin
Önemi!..
Şeyh
Elo’nun Söyledikleri..
Bölücü
Masalları
Kıyamet
Koparken...
Anayasa
ve Kürtler
Qandil’e
Uzanmanın Ne Gereği Var?..
Çuvaldızı
Kendimize Batırmalıyız
Seçimler
ve Sonrası..
Rektörün
Tuttuğu Ayna
Öcalan
İçin Fırsat
Sular
Giderek Isınırken..
Lafla
Peynir Gemisi Yüzdürmek..
“İyi
Çocuklar”a İş Çıktı
Polis
Devleti
Papatya
Falı
İran-ABD
İlişkileri Açısından Ortadoğu
Zorlu
Süreç
Hazır
Başlamışken..
“Ne Şeriat Ne Darbe”
Malatya Katliamı ve Uğur Kaymaz
Bir
Kez Daha Birlik Üstüne
Bremen
Mızıkacıları
Şehidler Günü
Bağımsız
Kürdistan
Newrozu
Özüne Uygun Kutlamak İçin..
Malumun
İlani
Evren
Vakası ve Eli Taşın Altına Koymak
Kürtlere Ateş Etmek Serbest..
Davul
ve Tokmak
Atı
Arabanın Önüne Koymak
Milliyetçilik
Yarışı
Ben
Erdoğan Hayranıyım!..
Katil
Kim?
Zor
Günler
Samimiyet
Sınavı
Yeni
Yıl
Ankara
Kriterleri-2
Geç
Olmadan
Gelenek
“Ne
Olacak Bu Irak’ın Hali”?
Bir
Kez Daha Kerkük Üzerine
Sembol
mü?
Demokrasi
Hayalleri
Yasaklamak
Erken
Ölüm
Törkiş
İşi Demokrasi ve Sivil Çözüm!..
Her
ikisi de aynı Orhan Pamuk
“Paşalar
Cumhuriyeti”
Cadı
Kazanı
Sıcak
Günler
Başbakan’ın
TİT Aşkı
“Bayrak
Krizi”, Gerçekler ve Görevlerimiz
“Qandil
Gönüllüleri”
Enfal
Yapışık
Üçüzler
Kirlenme,
Çürüme ve Çifte Standart
Hizaya
Getirmek
Başbakan Doğru Söylemiyor
Şahinler ve Riyakarlar
Madımak
Zeytin Dalı
Yanlışta
İsrar
“İyi
Çocuk”lar Cenneti..
Filmi
Başa Sarmak
Erdoğan’ın
Sınavı
Süreç
ve Önümüze Koyduğu Görevler
Tek
Yanlı Aşk
Sadak’ın Sadakati
İpe
Un Sermek
Güneyli
Kürtlerin Büyük Sınavı
Kansere
Razı Etmek İçin Ölümle Tehdit Etmek
Acaba
Öyle mi?
Halepçe
Olayları Neyi Gösteriyor, Neyi Gerektiriyor?
“Çeteler
Cenneti”
Arapsaçı
Söyleyemediklerim
ve Yapmadıklarımız..
Buzdağının Ucu (Mu?)
Aynaya
Bakmak
Saygı
Mı? Özgürlük Mü?
Militarizm
Ve Çürüme
Yavaş
Ama Emin Adımlarla İlerlemek...
İspanyol
General Ve Ağca
Gel
De Niyazi Usta’yı Anma
MGK’nin
Yeni Yıl Hediyesi..
Hazırlıklı
Olmak
Gündemimizin
Değişmeyeni..
Fırıldak
15
Aralık Seçimleri ve Olası Sonuçları
Biz İşimize Bakalım-2
Demokrasi
ve Ortadoğu
İyi
Asker
Ayna
Tutmak
Alışmakta
Fayda Var
Üçüncü
Ses
“Uzun, İnce Bir Yol”
3
Ekim, 15 Ekim ve Protokol
3
Ekim Sonrası..
Çürüme
Ne
yazmalı?
DİSK
Zorlu
Süreç ve Görevler
Yoğurdu
Üfleyerek Yemek!..
Kim(ler)in
kafası Karışık?
Başbakan
Samimi Olmak İstiyorsa…
"Emrin
Olur"
Sorun
Kürt aydınları mı?
Ülkenin
Gerçek Efendileri
Maksat “Terörün Kökünü kazımak”sa...
Londra Ve Kerkük
“Hukuk Herkese Lazım”
Aydınların Çağrısı ve Geçmişi
Hatırlamak
Cellad Çağrısı
Eşik Aşındırmak
Rüzgarı Arkaya Almak İçin
Gaf
Yapılacak
Başka İşler De Var
Bayrak
Ve Ekmek
Endişe
Ar
Damarı
Kürdistan
Parlamentosu
“Sözde”
Darısı
Başımıza!...
Bayrak
ve Asimilasyon
Adar û Newroz
AB Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”
|