Onlar yalnız Ermenilerin değil,
kendi halklarının da düşmanı
Kemal Burkay
Şu günlerde ülkedeki tartışma konularının
başında, bir grup aydının özür dilemeye
yönelik açtığı imza kampanyası geliyor.
Kampanya, psikolojik ve teknik tüm engellemelere rağmen
birkaç günün içinde 20 bini geçti.
Ne var ki, bu bildiriyle birlikte ülkenin, “maşallahı
olan” ırkçı-şoven güçleri, bu yedi başlı
ejder de başını bir kez daha kaldırdı.
Benzer olaylarda olduğu gibi aydınları suçlayan
mı, tehdit eden mi dersin, ırkçılığını
pervasızca sergileyen mi?..
Bu manzaraya bakınca insanın midesi bulanıyor.
CHP’li Canan Arıtman gibi hayasızca ırkçılık
ve Ermeni düşmanlığı yapanlar bir yana,
bizzat Genelkurmay’ın tehditlerine, Başbakan Erdoğan’ın
tutumuna bakınca, insanın bu ülkeden umudunu keseceği
geliyor.
Hani insan Türk Genelkurmayı’nı da hoş görebilir.
Bu kurumun işlevi budur. Hertürlü ileri düşünceye,
hatta her türlü düşünceye düşman olmak! Herkesi
düşman görmek! Elinde çekiç tutan kişi her şeyi
çivi gibi görürmüş ya, bu Türk Genelkurmayı da böyle
bir şey işte...
Ya Başbakan Erdoğan’a ne dersiniz? Bu bildiriyi
yayınlayan aydınları huzur bozmakla suçluyor
ve “Özür dilediğinize göre, demek ki soykırımı
siz yapmışsınız!” diyor...
Belli ki Erdoğan bu konuda yanlış tarafta
ve yine öfkesine yenilmiş.
Herkes de bilir ki bu aydınlar ve söz konusu bildiriye
imza atan onbinlerce kişi soykırımdan çok çok
sonra dünyaya geldiler. Belki babalarının, dedelerinin
eli de kanlı değildir. Ama bu kıyım oldu
ve son Osmanlı yönetimi tarafından, en başta
da İttihatçı hükümet eliyle yapıldı. Sorumlu
önce Osmanlı ve 1910’ların Jön Türk hükümeti, ardından
ise onun mirasını devr alan TC’dir. Yani bu devlettir,
onu yönetenlerdir... Aynı zamanda Bugünün TC Başbakanı
Erdoğan’dır!
En başta onun özür dilemesi gerekiyor, eğer devletin
devamlılığı diye bir şey varsa...
TC Osmanlı borçlarını, “Düyünu Umumiye”yi
üstlendi ve ödedi; ama Ermeni katliamı karşısında
ısrarla sessiz kaldı. Sessiz kalarak onayladı.
İşte söz konusu aydınlar, bu devlet ve onu
yönetenler ısrarla sustukları, özür dilemeyi bilmedikleri,
böylece bu soykırımı onayladıkları
için, bir tepki olarak, vicdanlarının sesine uyarak
Ermeni halkından özür diliyorlar. Böylece:
“Ben bu zulmü, bı kıyımı, bu vahşeti
onaylamıyorum, bundan acı duyuyorum!” diyorlar.
Bu kadarını anlamak zor mu Sayın Erdoğan?..
Okumaya, dinlemeye dayanamadığım öyküler vardır.
Ermeni kırımı bunlardan biridir. Geçmişte
zaman zaman bu öyküleri tanıklarının kaleminden
okudum veya başkalarından dinledim.
Sevdiklerinden, kadın ve çocuklarından, Müslüman
komşularından, tarlalarından, bağ ve bahçelerinden
zorla koparılıp götürülen, gözden ırak bir
vadide, bir dönemeçte acımasızca kılıçtan
geçirilen, kurşunlanan Ermeni erkeklerinin öyküsünü her
duyduğumda içim cız eder.
Ardından onların kadınları, çocukları
da “göç” ya da “tehcir” adı altında yollara düşer...
Jandarma eşliğinde, aç, susuz, bitkin bu göç kervanlarına
da, bir bölümü cezaevlerinden salınmış, bir
bölümü vicdan ve yürek taşımayan eşkıya
saldırtılır, kimi kanlar içinde yere serilir,
kimi kadın, kız, çocuk talan edilip götürülür...
Böylece, bu ülkenin sınırları içindeki 1,5-2
milyon ermeni bir-iki ayın içinde yok edilir, mallarına
bizzat kendi katilleri ya da birkısım fırsatçılar
el koyar...
Bu 1914 yılının sonu ve 1915 yılının
başıdır... Yani henüz Rus ordusu, silahlı
Ermeni birlikleriyle birlikte Erzurum’a, Muş’a, Van’a
yürümemiştir... Henüz ortada “Ermeni çetelerinin saldırısı”
diye bir şey yoktur...
Hani, derler ya: “Bu iş karşılıklı
mukatele sonucu oldu, onlar da bizi kesti,” falan filan...
Yalan! Ermeni tehciri ve kıyımı başladığında
savaşın henüz başıdır. Ermeniler
Müslüman halka saldırıya geçmiş veya herhangi
bir yerde başkaldırmış değildir.
Ama daha sonra, Rus ordusunun eşliğinde Kürdistan’a
girip Erzincan’a, Van’a, Bitlis’e kadar uzanan Ermenilerin,
öç alma duygusuyla Müslüman halka, Kürtlere ve Türklere karşı
yer yer kıyım yaptıkları doğrudur.
Bunun da sorumlusu, en başta 1914-15 kıyımını
bilerek, planlayarak yaptıran acımasız İttihat
ve Terakki yönetimidir. En başta Talat, Enver ve Cemallerdir...
Zaten İttihatçılar, Ermeni kıyımının
hemen ardından, 1915 yılında, yine savaş
bahanesiyle, 700 000 Kürdü de Kürdistan’dan İç ve
Batı Anadolu’ya sürdüler. Bunların da büyük bölümü
yollarda açlıktan, soğuktan, hastalıktan telef
oldu.
Bu Enver, Sarıkamış’ta 90.000 askeri eksi
35 derece soğukta Allahuekber dağlarında kara
ve buza gömüp sonra hiçbir şey olmamış gibi
İstanbul’a dönüp zafer edebiyatı yapan acımasız,
vicdansız biridir. (Okura ve kendime saygımdan dolayı
ona uygun düşen daha ağır sıfatları
kullanmadım).
Enver ve Talat gibileri yalnız başka halklara değil,
bizzat kendi halklarına da düşmandırlar.
Enver’in ve Talat’ın adlarını duyduğum
zaman midem bulanır, içim tiksinti ve öfke ile dolar.
Benim memleketimde, Dersim’de, devletin elinin ulaşmadığı
Kürt bölgesinde Ermeniler kıyımdan geçmemişler.
Dersimli Kürtler onları korumuş, ve onlardan onbinlercesi,
Rus ordusu Dersim’e ulaştığında selametle
bu kurt kapanından kurtulup gidebilmişler.
12 Eylül döneminin işkence öykülerini de dinlemeye dayanamam.
Bu öyküleri, o işkenceleri yaşamış yoldaşlarımdan
ve başka insanlardan çok dinledim. Yazdıklarını
okudum. Bunları kamuoyuna duyurmak için özel olarak çaba
gösterdim.
Ama bu öyküleri dinlemek ya da okumak, o işkenceleri
bizzat yaşamak kadar olmasa da zordur; insanın içini
öfke ve isyanla doldurur.
Kenan Evren’in adını duyduğumda aynı
tiksinti ve öfke duyguları uyanır içimde...
Bu ülkede Ermenilerin kıyımı konusunda vicdanı
sızlamayanı, tepki göstermeyeni ben insandan saymam.
I2 Eylül işkencelerine, Kürt halkına yapılan
zulme, bunca faili meçhule, yargısız infaza; Alevilere,
Yezidilere, Süryanilere yapılan ayrımcılığa
ve zulme tepki göstermeyeni de insandan saymam.
Bu Talat, Enver, Evren gibileri başta olmak üzere, geçmişteki
bunca zulmün, kıyımın, cinayetin, işkencenin
sorumlularını hoş görmeye, gizlemeye ve savunmaya
kalkışanların yaptıkları, en az söz
konusu katil ve işkencecilerin yaptıkları kadar
iğrençtir.
Bunları hoş görenler benzerini kendileri de yapabilirler
ve zaten yapıyorlar da. Bu ülkede eğer siyasi cinayetler,
işkenceler sürüp gidiyorsa, bu ülkede eğer kirli
savaş sürmekte ise, bu ülkede eğer bunca işsizlik
yoksulluk varsa, sonuç olarak bu ülke özgür ve demokratik
olmaktan çok uzaksa nedeni işte bu anlayıştır.
Türkiye bu anlayışı yenilgiye uğratamazsa
çağdaş, gelişkin, demokratik bir ülke olamaz.
Bunu yapamazsa giderek çürür ve kokar.
-----------------------------------
Bu yazı iki hafta kadar önce yazılmıştı.
“Din ve Siyaset” üzerine süregelen dizi yazım nedeniyle
gecikti. Bu arada TRT’nin 6. kanalı Kürtçe yayına
başladı ve gündemde öne çıktı. Bunu olumlu
ve önemli bir adım sayıyorum, buna katkısı
olan herkesi de kutluyorum. Bir kanalın Kürtçe yayına
açılması bizim öteden beri taleplerimizden biriydi.
Kanalın yayın politikasının nasıl
bir seyir izleyeceği ayrı bir konudur, yeri gelince
tartışılır; ama salt Kürt diliyle tam
gün yayın bile başlı başına bir tabunun
kırılmasıdır ve dile hizmettir. Umarız
bunu Kürtçe özel kanalların serbestleşmesi ve öteki
olumlu adımlar izler.
--------------------------------------
Yazarın önceki yazılarından:
Din-siyaset
ilişkileri
Ergenekon
ve 33 asker
Din
üzerine bir sohbet
Takke
düştü, kel göründü
Türkiye
sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele
de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon
ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza
mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar,
cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon
ve Dağlıca
”Bilgi
Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın
Hoca’nın genellemeleri…
Bu
nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt
sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı
Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP
değişimin partisi değil
Eski
film yeniden gösterimde mi?
Kedinin
boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi
batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım
tepki göstermek istemiyor
Sadun
Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan
Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban
ve laiklik üzerine
Ergenekon
ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma
son verirken…
Hrant
Dink’i anarken
AKP
sistemle kaynaşırken..
Sekiz
asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih,
akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil
Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin
temsil sorunu
Sabah’taki
söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen
taktikler
DTP’ye
yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan
görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm
Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil
kim?.
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|