PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
İşte buna şaşıyorum!

Kemal Burkay

Şu Ergenekon davası konusunda bazılarının tutumuna hiç şaşmıyorum. Örneğin bu davadan dolayı kovuşturulan katillerin, cuntacıların tepkileri son derece doğal. Adamlar “Biz cinayet işledik, komplo kurduk, suçluyuz, en ağır cezaları hak ettik!” diyecek değiller ya. Çok çok, “Ne yaptıksa vatan için!” diyorlar. Yaptıklarının “devletin görgü ve bilgisi dahilinde olduğunu” söylüyorlar... (Bu son dedikleri doğru! Devletin en üst organlarının başından beri tüm bu melanetten haberi var. Devlet başkanları, başbakanlar, bakanlar, Genelkurmay’ın ve MİT’in tepesindekiler onay vermiş, yol açmış bu hukuk dışılığa.

Bu memlekette ben “hukuku değil, devletimin çıkarlarını savunurum” diyen hukuksuz hukukçular bile gırla...  Burada hukuk böylelerinin eliyle iğdiş edildi, gülünç duruma düşürüldü. Bunların bir bölümü ise hiç kuşkum yok ki, doğrudan örgütün parçası.

Bu memleketin üniversitelerinde, özellikle de cunta dönemlerinin yadigârı olarak, YÖK ürünü olarak en üst postlara kadar çıkmış bilim adamı kılığındaki kişilerin şimdi Ergenekon’la ilişki içinde olmasında da şaşacak bir şey yok. Bu “bilimsiz üniversiteler”de ırkçıların, cuntacıların kol gezdiğini öteden beri iyi biliriz.

Bu tür “prof”lardan ve “Yüksek” yargı organları üyelerinden oluşan kara cübbelilerin kafileler halinde Genelkurmay’a koşturup generallerin önünde pek uysal ilkokul çocukları gibi dizilip brifing almalarının üzerinden çok geçmedi...

Ergenekon soruşturmasına tepki duyan, küçümseyen, üstünü örtmek için çabalayan medyadaki kalemşorlara ve yorumculara da şaşmıyorum. Medyada militarizmin, şovenizmin hizmetine koşullanmış çok kişi var. Bunlar yıllar yılı söz konusu çarkın borazanı rolünü oynadılar, kamuoyunu biçimlendirmeye yönelik psikolojik savaşın araçları oldular. Bugün de rollerine devam ediyorlar. Bunların bir bölümü ise doğrudan örgütün parçası.

Evet, tüm bunlara hiç şaşmıyorum. Bu ülkede yargı, üniversite ve medya çürümüş, kokmuş...

Siyasete gelince, sözde ana muhalefet, hatta sözde sosyal demokrat CHP’ye ve onun baş ve demirbaşlarından Deniz Baykal’a hiç şaşmıyorum. Adamın ne sosyal demokrasiyle, ne de demokrasiyle hiçbir ilişiği yok. Özellikle de son yıllarda her türlü demokratik adıma karşı çıkmakta, militarizmin, şovenizmin en kararlı taraftarlığını yapmakta üstüne yok. Onun Ergenekon’u, yani bunca kanunsuzluğu, on binlerle ifade edilen bunca siyasi cinayeti, yargısız infazı, devlet içindeki bu çeteleşmeyi, bir başka deyişle devletin çeteleşmesini, bunca kiri pisliği doğal görmesi hiç şaşırtıcı değil. Ergenekon’un üstüne gidilmesine, suçluların bir çorap söküğü gibi ortaya dökülmesine gösterdiği canhıraş tepki ise tam ibretlik. Bunca tepkinin ve telaşın herhalde ciddi nedenleri var. Baykal sanki bir cephe savaşında... Sanki dünyası yıkılıyor...

Sosyalist geçinen solun da bir kısmına şaşmıyorum. Örneğin Doğu Perinçek’e... Perinçek’i çok zaman önce, daha 1960’lı yıllarda sahneye ilk çıktığı dönemde gözüm tutmadı. Bazı sol grupların ve elbet aynı zamanda PKK’nın ve Öcalan’ın adının Ergenekon’la birlikte anılmasına da hiç şaşmadım. Türk Hizbullahı, İBDA-C gibi bazı radikal İslamcı örgütlerin de...

Daha 1950’li yıllarda, bir yandan NATO ülkelerinde sosyalizm ve demokrasi güçlerine karşı yeraltı mücadelesi için Kontrgerilla örgütlenirken, yine daha aynı yıllarda, bir yandan CIA, diğer yandan bu ülkelerin kendi istihbarat örgütleri solun ve ulusal kurtuluş hareketlerinin içine sızmak, partileri ve sendikaları bölmek, bundan da öte sahte ve paravan örgütler kurmak için sistemli şekilde çalıştılar. Sola sızdırılan söz konusu elemanlar, ya da güdümlü paravan örgütler çoğu zaman solun gerçek örgütlerinden, işçi partilerinden ve sendikalardan çok daha radikal görünümlü idiler. Böylesi radikal ve “devrimci” bir görünümle kadroları ve kitleleri yanıltmaya çalıştılar. Bunlardan biri “Avrupa İşçi Partisi” denen CIA denetimindeki örgüttü, ki adı Palme cinayeti dahil, birçok provokasyona karıştı.

Bu tür çabaların özellikle Türkiye’de bol ürün verdiğini, gerek sol saflarda gerek kitleler arasında büyük kafa karışıklığına yol açtığını, sonuç olarak solun yanı sıra, Kürt ulusal hareketine büyük zararlar verdiğini, bu ülkedeki her aklı başında, deneyimli solcu ve Kürt yurtseveri bilir.

Öyle olunca şimdi solun, çoğunlukla pek radikal bazı liderlerinin ve örgütlerinin şu Ergenekon olayı ile birlikte anılmasına hiç şaşmıyorum. Bu konuda yıllar yılı çok yazdım. Elimde MİT’in ve Genelkurmay’ın arşivleri olmasa da görünen köy kılavuz istemezdi. Aralık 1990’da Riya Azadi gazetesinde yayınlanan “Süper Nato Örgütü ve Kontrgerilla’nın Eylemleri Üzerine” başlıklı yazımda, “olan biteni anlamak için gizli arşivlerin ortaya dökülmesini beklememeli,” diyordum. Bu yazıda İtalyan tarihçi ve yazar Pier Paolo Pasolini’nin, İtalya’daki Gladyo eylemlerini anlatan şu sözlerine yer vermiştim:

“İktidar sisteminin devamı için yapılan o darbe dizilerinin sorumlularının kim olduğunu biliyorum.

“12 Aralık 1969 Milano katliamının sorumlularını biliyorum.

“1974 başındaki Brescia ve Bologna facialarının sorumlularını da biliyorum.

“Darbeci eski faşistleri, bu katliamlara damgasını basan neofaşistleri ve faciaların tanınmayan sorumlularının ‘zirve’deki hangi insanların elinde oyuncak olduğunu da biliyorum.

“Hepsini biliyorum, ama elimde kanıt yok.”

 Pasolini bunları 1975 yılında yazmıştı ve bundan bir yıl kadar sonra aynı cinayet şebekesi tarafından katledildi.

Türkiye’de ve Kürdistan’da işlenen cinayetlerin kimlerin eseri olduğunu da bu ülkede politikacılar, gazeteciler başta olmak üzere çok insan biliyordu; ama söyleyen çok azdı. Bilenlerin bir bölümü bu eylemlere zaten arka çıkmakta ve onun sorumlusuydu. Bir bölümü, karşı olsa bile söylemekten korkuyordu. Sesi yeterince duyulmayan bir avuç insan ise, “elinde açık kanıt” olmasa bile, ısrarla ve inatla cinayetlerin kaynağına işaret etti. Ben de kendi payıma bunlardan biriydim ve pek çok cinayetin derin devlet kökenli olduğunu söyleyip, yazıp durdum.

Şimdi kanıtların bir bir ortaya dökülmesinden memnunum. Zamanında ya olup biteni görüp anlamayı beceremeyenlerin, ya gördüğü halde korkup susanların, bugün ortaya saçılan bunca kanıta, belgeye -krokilere, bombalara, raporlara, itiraflara- rağmen hâlâ gerçeği görmemekteki ısrarlarını veya üstüne bir şal örtme, onu çarpıtma çabalarını ise utanmazca, bundan da öte ahlaksızca buluyorum.

Solun geçmişte Kontrgerilla’dan bunca çekmiş, komplolara, cinayetlere hedef olmuş kesimlerinin bugünkü tavırsızlığını anlamakta ise güçlük çekiyorum. İşte bu beni şaşırtıyor.

Soldaki tavırsızların bir bölümü, söz konusu kovuşturmanın AKP iktadarı döneminde açılmış olmasına, AKP’nin, hatta Genelkurmay’ın üst kademesinin bu kovuşturmaya yeşil ışık yakmasına, destek vermesine bakıp olayı küçümsüyorlar. Ergenekon’la Kontrgerilla’nın bağını koparıp, Ergenekon’a antiemperyalist bir yafta yakıştırıyorlar. Bu ise onları ister istemez, yalnız bu önemli kovuşturma konusunda tavırsız kılmakla kalmıyor, daha da kötüsü Ergenekon’a sempati duymaya, destek olmaya kadar varıyor.

Bu ne büyük şaşkınlıktır! Eğer bu, yani devletin çeteleşmesi ve suça batması artık egemen sınıflar arasında bile bir soruna dönüşmüş, böylesine ciddi bir çekişmeye yol açmışsa buna seyirci mi kalınır? Bu cinayet şebekesinin üstüne gidilmesi, böylece yeni cinayetlere yolun kapanması, eski cinayetlerin, komploların sorumlu ve katillerinden hesap sorulması, açılan gediğin daha da büyümesi için soruşturmaya destek vermek gerekmez mi? Bu kovuşturma ülkenin şeffaflaşmasına, militarist, ırkçı, faşist güçlerin gerilemesine yol açmaz mı?

Derin devletin suç çarkının kurbanları en çok solcular ve Kürt yurtseverleri değil mi? Buna karşı nasıl suskun ve seyirci kalınır?

Bazıları düne kadar, “Fıratın Doğusu’unda işlenen suçların üstüne gitmedikçe...” ve benzeri sözlerle tavırsızlıklarına gerekçe buluyorlardı. Şimdi, soruşturmanın “Fırat’ın Doğusu”na uzandığını da görüyoruz işte. JİTEM’in foyaları ortaya dökülüyor. General Veli Küçük, Levent Ersöz ve öteki suç ortakları, yani JİTEM’cilerin işledikleri cinayetler asıl olarak Fırat’ın Doğusu’na, yani Kürtlere yönelik değil mi?

--------------------------------------

 Yazarın önceki yazılarından:

Ergenekon üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının da düşmanı
Din-siyaset ilişkileri
Ergenekon ve 33 asker
Din üzerine bir sohbet
Takke düştü, kel göründü
Türkiye sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar, cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon ve Dağlıca
”Bilgi Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın Hoca’nın genellemeleri…
Bu nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP değişimin partisi değil
Eski film yeniden gösterimde mi?
Kedinin boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım tepki göstermek istemiyor
Sadun Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban ve laiklik üzerine
Ergenekon ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma son verirken…
Hrant Dink’i anarken
AKP sistemle kaynaşırken..
Sekiz asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih, akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin temsil sorunu
Sabah’taki söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen taktikler
DTP’ye yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil kim?.
PKK’nın silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla nereye?..
Nasıl bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir genel af  ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin temel yanlışı ne?
Yedi kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi Kürtlere yapılan saldırı
Türk Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22 Temmuz Seçimleri üzerine
Orman yangınları kimin işi?
Dink Davası ve Sivas
Bir mum yakmaya devam…
Kuzeyde bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe ayağa düştü
Darbe planı işlemekte
Barzani “PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet gerçekleri halka anlatmalı
Sayın Sezer, nereden nereye!
Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Dil Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 

 
 
PSK Bulten © 2009