İşte buna şaşıyorum!
Kemal Burkay
Şu Ergenekon davası konusunda bazılarının
tutumuna hiç şaşmıyorum. Örneğin bu davadan
dolayı kovuşturulan katillerin, cuntacıların
tepkileri son derece doğal. Adamlar “Biz cinayet işledik,
komplo kurduk, suçluyuz, en ağır cezaları hak
ettik!” diyecek değiller ya. Çok çok, “Ne yaptıksa
vatan için!” diyorlar. Yaptıklarının “devletin
görgü ve bilgisi dahilinde olduğunu” söylüyorlar... (Bu
son dedikleri doğru! Devletin en üst organlarının
başından beri tüm bu melanetten haberi var. Devlet
başkanları, başbakanlar, bakanlar, Genelkurmay’ın
ve MİT’in tepesindekiler onay vermiş, yol açmış
bu hukuk dışılığa.
Bu memlekette ben “hukuku değil, devletimin çıkarlarını
savunurum” diyen hukuksuz hukukçular bile gırla... Burada
hukuk böylelerinin eliyle iğdiş edildi, gülünç duruma
düşürüldü. Bunların bir bölümü ise hiç kuşkum
yok ki, doğrudan örgütün parçası.
Bu memleketin üniversitelerinde, özellikle
de cunta dönemlerinin yadigârı olarak, YÖK ürünü olarak
en üst postlara kadar çıkmış bilim adamı
kılığındaki kişilerin şimdi
Ergenekon’la ilişki içinde olmasında da şaşacak
bir şey yok. Bu “bilimsiz üniversiteler”de ırkçıların,
cuntacıların kol gezdiğini öteden beri iyi
biliriz.
Bu tür “prof”lardan ve “Yüksek” yargı
organları üyelerinden oluşan kara cübbelilerin kafileler
halinde Genelkurmay’a koşturup generallerin önünde pek
uysal ilkokul çocukları gibi dizilip brifing almalarının
üzerinden çok geçmedi...
Ergenekon soruşturmasına tepki duyan,
küçümseyen, üstünü örtmek için çabalayan medyadaki kalemşorlara
ve yorumculara da şaşmıyorum. Medyada militarizmin,
şovenizmin hizmetine koşullanmış çok kişi
var. Bunlar yıllar yılı söz konusu çarkın
borazanı rolünü oynadılar, kamuoyunu biçimlendirmeye
yönelik psikolojik savaşın araçları oldular.
Bugün de rollerine devam ediyorlar. Bunların bir bölümü
ise doğrudan örgütün parçası.
Evet, tüm bunlara hiç şaşmıyorum.
Bu ülkede yargı, üniversite ve medya çürümüş, kokmuş...
Siyasete gelince, sözde ana muhalefet, hatta
sözde sosyal demokrat CHP’ye ve onun baş ve demirbaşlarından
Deniz Baykal’a hiç şaşmıyorum. Adamın
ne sosyal demokrasiyle, ne de demokrasiyle hiçbir ilişiği
yok. Özellikle de son yıllarda her türlü demokratik adıma
karşı çıkmakta, militarizmin, şovenizmin
en kararlı taraftarlığını yapmakta
üstüne yok. Onun Ergenekon’u, yani bunca kanunsuzluğu,
on binlerle ifade edilen bunca siyasi cinayeti, yargısız
infazı, devlet içindeki bu çeteleşmeyi, bir başka
deyişle devletin çeteleşmesini, bunca kiri pisliği
doğal görmesi hiç şaşırtıcı
değil. Ergenekon’un üstüne gidilmesine, suçluların
bir çorap söküğü gibi ortaya dökülmesine gösterdiği
canhıraş tepki ise tam ibretlik. Bunca tepkinin
ve telaşın herhalde ciddi nedenleri var. Baykal
sanki bir cephe savaşında... Sanki dünyası
yıkılıyor...
Sosyalist geçinen solun da bir kısmına
şaşmıyorum. Örneğin Doğu Perinçek’e...
Perinçek’i çok zaman önce, daha 1960’lı yıllarda
sahneye ilk çıktığı dönemde gözüm tutmadı.
Bazı sol grupların ve elbet aynı zamanda PKK’nın
ve Öcalan’ın adının Ergenekon’la birlikte anılmasına
da hiç şaşmadım. Türk Hizbullahı, İBDA-C
gibi bazı radikal İslamcı örgütlerin de...
Daha 1950’li yıllarda, bir yandan NATO
ülkelerinde sosyalizm ve demokrasi güçlerine karşı
yeraltı mücadelesi için Kontrgerilla örgütlenirken, yine
daha aynı yıllarda, bir yandan CIA, diğer yandan
bu ülkelerin kendi istihbarat örgütleri solun ve ulusal kurtuluş
hareketlerinin içine sızmak, partileri ve sendikaları
bölmek, bundan da öte sahte ve paravan örgütler kurmak için
sistemli şekilde çalıştılar. Sola sızdırılan
söz konusu elemanlar, ya da güdümlü paravan örgütler çoğu
zaman solun gerçek örgütlerinden, işçi partilerinden
ve sendikalardan çok daha radikal görünümlü idiler. Böylesi
radikal ve “devrimci” bir görünümle kadroları ve kitleleri
yanıltmaya çalıştılar. Bunlardan biri
“Avrupa İşçi Partisi” denen CIA denetimindeki örgüttü,
ki adı Palme cinayeti dahil, birçok provokasyona karıştı.
Bu tür çabaların özellikle Türkiye’de
bol ürün verdiğini, gerek sol saflarda gerek kitleler
arasında büyük kafa karışıklığına
yol açtığını, sonuç olarak solun yanı
sıra, Kürt ulusal hareketine büyük zararlar verdiğini,
bu ülkedeki her aklı başında, deneyimli solcu
ve Kürt yurtseveri bilir.
Öyle olunca şimdi solun, çoğunlukla
pek radikal bazı liderlerinin ve örgütlerinin şu
Ergenekon olayı ile birlikte anılmasına hiç
şaşmıyorum. Bu konuda yıllar yılı
çok yazdım. Elimde MİT’in ve Genelkurmay’ın
arşivleri olmasa da görünen köy kılavuz istemezdi.
Aralık 1990’da Riya Azadi gazetesinde yayınlanan
“Süper Nato Örgütü ve Kontrgerilla’nın Eylemleri Üzerine”
başlıklı yazımda, “olan biteni anlamak
için gizli arşivlerin ortaya dökülmesini beklememeli,”
diyordum. Bu yazıda İtalyan tarihçi ve yazar Pier
Paolo Pasolini’nin, İtalya’daki Gladyo eylemlerini anlatan
şu sözlerine yer vermiştim:
“İktidar sisteminin devamı için yapılan
o darbe dizilerinin sorumlularının kim olduğunu
biliyorum.
“12 Aralık 1969 Milano katliamının
sorumlularını biliyorum.
“1974 başındaki Brescia ve Bologna
facialarının sorumlularını da biliyorum.
“Darbeci eski faşistleri, bu katliamlara
damgasını basan neofaşistleri ve faciaların
tanınmayan sorumlularının ‘zirve’deki hangi
insanların elinde oyuncak olduğunu da biliyorum.
“Hepsini biliyorum, ama elimde kanıt yok.”
Pasolini bunları 1975 yılında
yazmıştı ve bundan bir yıl kadar sonra
aynı cinayet şebekesi tarafından katledildi.
Türkiye’de ve Kürdistan’da işlenen cinayetlerin
kimlerin eseri olduğunu da bu ülkede politikacılar,
gazeteciler başta olmak üzere çok insan biliyordu; ama
söyleyen çok azdı. Bilenlerin bir bölümü bu eylemlere
zaten arka çıkmakta ve onun sorumlusuydu. Bir bölümü,
karşı olsa bile söylemekten korkuyordu. Sesi yeterince
duyulmayan bir avuç insan ise, “elinde açık kanıt”
olmasa bile, ısrarla ve inatla cinayetlerin kaynağına
işaret etti. Ben de kendi payıma bunlardan biriydim
ve pek çok cinayetin derin devlet kökenli olduğunu söyleyip,
yazıp durdum.
Şimdi kanıtların bir bir ortaya
dökülmesinden memnunum. Zamanında ya olup biteni görüp
anlamayı beceremeyenlerin, ya gördüğü halde korkup
susanların, bugün ortaya saçılan bunca kanıta,
belgeye -krokilere, bombalara, raporlara, itiraflara- rağmen
hâlâ gerçeği görmemekteki ısrarlarını
veya üstüne bir şal örtme, onu çarpıtma çabalarını
ise utanmazca, bundan da öte ahlaksızca buluyorum.
Solun geçmişte Kontrgerilla’dan bunca
çekmiş, komplolara, cinayetlere hedef olmuş kesimlerinin
bugünkü tavırsızlığını anlamakta
ise güçlük çekiyorum. İşte bu beni şaşırtıyor.
Soldaki tavırsızların bir bölümü,
söz konusu kovuşturmanın AKP iktadarı döneminde
açılmış olmasına, AKP’nin, hatta Genelkurmay’ın
üst kademesinin bu kovuşturmaya yeşil ışık
yakmasına, destek vermesine bakıp olayı küçümsüyorlar.
Ergenekon’la Kontrgerilla’nın bağını koparıp,
Ergenekon’a antiemperyalist bir yafta yakıştırıyorlar.
Bu ise onları ister istemez, yalnız bu önemli kovuşturma
konusunda tavırsız kılmakla kalmıyor,
daha da kötüsü Ergenekon’a sempati duymaya, destek olmaya
kadar varıyor.
Bu ne büyük şaşkınlıktır!
Eğer bu, yani devletin çeteleşmesi ve suça batması
artık egemen sınıflar arasında bile bir
soruna dönüşmüş, böylesine ciddi bir çekişmeye
yol açmışsa buna seyirci mi kalınır? Bu
cinayet şebekesinin üstüne gidilmesi, böylece yeni cinayetlere
yolun kapanması, eski cinayetlerin, komploların
sorumlu ve katillerinden hesap sorulması, açılan
gediğin daha da büyümesi için soruşturmaya destek
vermek gerekmez mi? Bu kovuşturma ülkenin şeffaflaşmasına,
militarist, ırkçı, faşist güçlerin gerilemesine
yol açmaz mı?
Derin devletin suç çarkının kurbanları
en çok solcular ve Kürt yurtseverleri değil mi? Buna
karşı nasıl suskun ve seyirci kalınır?
Bazıları düne kadar, “Fıratın
Doğusu’unda işlenen suçların üstüne gitmedikçe...”
ve benzeri sözlerle tavırsızlıklarına
gerekçe buluyorlardı. Şimdi, soruşturmanın
“Fırat’ın Doğusu”na uzandığını
da görüyoruz işte. JİTEM’in foyaları ortaya
dökülüyor. General Veli Küçük, Levent Ersöz ve öteki suç ortakları,
yani JİTEM’cilerin işledikleri cinayetler asıl
olarak Fırat’ın Doğusu’na, yani Kürtlere yönelik
değil mi?
--------------------------------------
Yazarın önceki yazılarından:
Ergenekon
üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar
yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının
da düşmanı
Din-siyaset
ilişkileri
Ergenekon
ve 33 asker
Din
üzerine bir sohbet
Takke
düştü, kel göründü
Türkiye
sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele
de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon
ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza
mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar,
cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon
ve Dağlıca
”Bilgi
Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın
Hoca’nın genellemeleri…
Bu
nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt
sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı
Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP
değişimin partisi değil
Eski
film yeniden gösterimde mi?
Kedinin
boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi
batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım
tepki göstermek istemiyor
Sadun
Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan
Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban
ve laiklik üzerine
Ergenekon
ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma
son verirken…
Hrant
Dink’i anarken
AKP
sistemle kaynaşırken..
Sekiz
asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih,
akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil
Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin
temsil sorunu
Sabah’taki
söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen
taktikler
DTP’ye
yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan
görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm
Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil
kim?.
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|