Yerel Seçimler Üzerine
Kemal Burkay
Mart ayında yapılacak yerel seçimlere
az bir zaman kaldı. Bu seçimlere DTP’nin yanı sıra
HAK-PAR da katılıyor. Aynı tabana seslenen
bu iki parti eğer bir seçim ittifakı yapabilselerdi
kanımca sonuçlar Kürt yurtsever hareketi bakımından
çok daha başarılı olurdu. Bu ittifak, Kürt
kesiminde coşkuyu ve dayanışmayı büyük
ölçüde yükseltirdi. Ortak liste, ne DTP’li ne de HAK-PAR’lı
olan, ama böylesine bir ittifakı sevinçle karşılayacak
pek çok insanın desteğini sağlar, kitlelerde
coşku yaratırdı.
DTP dışında Kürt kesiminden
başkaca bir partinin katılmadığı
daha önceki genel seçimlerde DTP’nin aldığı
oylar Kürt potansiyeli’nin ancak dörtte biri kadardı.
Daha önceki yerel seçimlerde de durum farklı olmadı.
Bunun çok üstünde bir kitle desteğinin sağlanması,
böylesi bir ittifaka ve kitlelere güven verecek politikalara
bağlı.
Bu tür bir birlik sağlandıktan sonra,
bu geniş ve güçlü temel üzerinde ülkedeki diğer
sol, ilerici gruplarla da bir ittifak sağlanmasında
elbet yarar vardı.
Ne yazık ki böylesine bir Kürt yurtsever
ittifakı sağlanamadı. Oysa aylar öncesi gerek
HAK-PAR, gerekse değişik eğilimlerin ve bağımsız
insanların içinde yer aldığı TEV-KURD
platformu bunun için birhayli çaba gösterdiler. DTP ile de
görüşmeler yapıldı. Ne yazık ki DTP bir
kez daha ittifaka yanaşmadı ve kendi listesi ile
seçimlere girmeyi tercih etti.
DTP neden bir kez daha yanlışı
seçti? Bunun bir nedeni kendisini Kürtlerin tek temsilcisi
saymak, diğerlerini kale almamak, yok saymak anlayışıdır
sanırım. Bu anlayış demokratik değil,
gerçekçi de değil. Kürt toplumu da siyasette, ideolojide
tek renkli değil, çoğulcu bir toplum. Kaldı
ki kimin Kürtlerin gerçek çıkarlarını savunduğu
tartışılır. Eğer ölçü salt fazla
oy almaksa, o zaman şu anda AK Parti herkesten çok Kürtleri
temsil ediyor demek gerekir. Oysa Kürtleri temsil en başta
onların temel hak ve özgürlüklerini savunmaya bağlı.
Bu açıdan bakınca ise DTP’nin durumu pek olumlu
sayılmaz. Buna rağmen, Kürt sorununun çözümünde
DTP gibi düşünmeyen HAK PAR’lı ve diğer eğilimlerden
insanlar bir ittifakın yararını gördüler ve
bunun için çaba gösterdiler.
DTP’nin bu ittifaka yanaşmamasının
diğer bir nedeni ise hedef olduğu kendi dışından
etkilerdir. Bu “etkiler”în ne olduğu ise bir sır
değil ve bu, ne yazık ki hem DTP, hem Kürt halkı
bakımından çok talihsiz bir durum.
Sonuç olarak, yurtsever çevrelerin beklediği
ittifak sağlanamadı ve bu nedenle HAK-PAR da haklı
olarak seçime kendi adaylarıyla giriyor. Bundan dolayı
“oylar bölünecek, bundan başkası yararlanacak” deyip
HAK PAR’ın aday göstermesine karşı çıkmak
(soruna böyle bakanlar var) haksızlık olur. Siyasal
hayatta her parti, gücü şu ya da bu olsun, iddia ve hak
sahibidir. Sorun salt seçimlerde alınacak oy miktarı
da değildir. Seçimler bir partinin kendi varlığını,
programını, istemlerini kitlelere duyurmak, taraftar
kazanmak için önemli fırsatlardır. Kaldı ki
oylar bölünecekse, hatta kitlelerin coşkusu, desteği
azalacaksa, bunun sorumlusu HAK-PAR değil. HAK-PAR, hem
DTP ile, hem de öteki grup ve eğilimlerle ittifak yapmak,
bu ittifaka bağımsız, yurtsever insanların
katkı ve desteğini sağlamak için ne lazımsa
yaptı.
Ama eğer özlenen birlik sağlanamadıysa bu
işten herkesi sorumlu tutmak, haklıyı ve haksızı
aynı kefeye koymak, üstelik fedakârlığı
haklı olandan beklemek ise yapılacak en büyük yanlış.
Bu aşamadan sonra yapalacak şey demokratik
ve centilmence bir seçim yarışı yürütmektir.
DTP ve HAK-PAR hem yerel planda belediye hizmetlerine yönelik
projeler ortaya koyarak, hem Kürt halkının temel
hak ve özgürlüklerine ve genel olarak ülkenin demokratikleşmesine
ilişkin görüşlerini dile getirerek halktan destek
istemelidirler.
Kürt yurtseverlerine düşen ise ititfak
yapılmadı diye küsüp seçimlere ilgisiz kalmak değil,
politikasını, istemlerini doğru buldukları
örgüte ve adaylara destek vermektir. Doğru politikalar
böyle güç kazanır ve kazanmalı.
Mor Gabriel Manastırı’na yönelik tehdit
Mardin’in Midyat ilçesi sınırları
içindeki Mor Gabriel Manastırı hakkında çoktandır
yazmak istiyordum. Doğrusu geciktim.
Mardin yöresi, özellikle de Midyat, Süryanilerin
yoğun yaşadıkları bir bölge. Bu topraklar
onların da anayurdu. Mor Gabriel Manastırı
ise M.S. 397 yılında Roma döneminde kurulmuş,
1600 yıllık tarihi ve ünlü bir manastır.
Bu bölgedeki Süryaniler de Yêzidi Kürtler gibi
geçmişten beri zaman zaman ağır baskılara,
kıyımlara uğradılar. İttihat ve Terakki
döneminde başlayıp Cumhuriyet döneminde de tüm hızıyla
devam eden, planlı ve sestemli biçimde Türk ve İslam
olmayanı göçertme, ülkeyi tek renge boyama politikası
yüzünden onlar da pek çok sıkıntılar çektiler
ve özellikle son 20-30 yılda Avrupa’ya yönelik bir göç
yaşadılar, çevredeki pek çok Kürt köyü gibi Süryani
köyleri de boşaldı.
Son dönemde Mor Gabriel Manastırı’nın
başı, topraklarına el koymaya çalışan
birtakım açıkgözlerin açtığı davalar
nedeniyle dertte. Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre Manastırın
çevresindeki bazı Kürt köylerinin muhtarları bu
toprakların kendilerine ait olduğunu ileri sürerek
dava açmışlar.
Yıllardır süren kirli savaş
ve akıl almaz baskılar nedeniyle çevredeki Kürtler
gibi Süryanilerin de göç ettiği veya sindiği böylesi
bir ortamda, bu iddia hiç inandırıcı değil.
Söz konusu manastırın da türlü baskılar altında
olduğunu, devlet ve yöredeki bazı aşiret reisleri
ve toprak ağaları tarafından sıkıştırıldığını
bilmeyen yok. Bu kişiler mevcut koşullardan yararlanıp
manastırın topraklarına da el koymayı
istemekteler. Böyleleri, arkalarında bir devlet desteği
ve kışkırtması olmadan bunu yapamazlar.
Ülkenin şurasında burasında, artık nazarlık
türünden kalmış olan Ermenilere ve kimi Hıristiyan
misyonlarına katlanamayan, onları tehditle de yetinmeyip
katleden, böyce etnik temizliği tamamlamak isteyen ırkçı
ve faşist sistem, belli ki Mor Garbiel manastırından
da tümüyle kurtulmak istiyor. Bunu yaparken de kimi bilinçsiz,
çıkarcı Kürtleri maşa olarak olarak kullanıyor,
böylece uluslararası kamuoyunun gözünde Kürt imajını
karalıyor, yani bir taşla iki kuş vuruyor.
Böylesi bir uygulamaya karşı en başta,
baskının, haksızlığın binbir
türüne hedef olan, bunun anlamını herkesten iyi
bilen Kürt aydınlarının ve Kürt örgütlerinin
tavır koyması gerekir. Çevredeki köylerin Kürt olması
bu görevi daha da önemli kılıyor.
Güç gibi zayıflık ve mazlumiyet de
görece kavramlardır. Birine göre zayıf olan, bir
başkasına göre güçlü olabilir. Haksızlığa
uğrayan, mazlum konumundaki biri, gücü yettiğine
karşı bir zalime dönüşebilir. Adil olmak, haktan,
haklıdan yana olmak, bir vicdan taşımak işte
asıl böyle durumlarda ortaya çıkar. Kürtler, eğer
saygıdeğer olmak, eğer dünya kamuoyunun baskıya
zulme karşı desteğini yanlarında görmek
ve sürdürmek istiyorlarsa kendilerinden zayıf komşularının
hak ve özgürlükleri üzerine titremelidirler. Kürdistan’daki
Yezidi Kürtler, Süryaniler ve diğer azınlıklar
haksızlığa ve baskıya uğradıklarında
öncelikle -Müslüman, liberal, ya da solcu olsunlar- Kürt yurtsever
ve demokratları, onların yanında saf tutmalı,
göğüslerini bu tür haksız saldırılara
siper etmeliler.
Mor Gabriel Manastırı’nı savunmak
da işte bugün böylesi bir görevdir. Bu Manastır
ülkemizin paha biçilmez bir değeri ve Süryaniler komşularımız,
dostlarımız, kardeşlerimizdir.
--------------------------------------
Yazarın önceki yazılarından:
“Ergenekon”un
kısa bir tarihçesi
İşte
buna şaşıyorum!
Ergenekon
üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar
yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının
da düşmanı
Din-siyaset
ilişkileri
Ergenekon
ve 33 asker
Din
üzerine bir sohbet
Takke
düştü, kel göründü
Türkiye
sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele
de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon
ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza
mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar,
cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon
ve Dağlıca
”Bilgi
Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın
Hoca’nın genellemeleri…
Bu
nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt
sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı
Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP
değişimin partisi değil
Eski
film yeniden gösterimde mi?
Kedinin
boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi
batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım
tepki göstermek istemiyor
Sadun
Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan
Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban
ve laiklik üzerine
Ergenekon
ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma
son verirken…
Hrant
Dink’i anarken
AKP
sistemle kaynaşırken..
Sekiz
asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih,
akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil
Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin
temsil sorunu
Sabah’taki
söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen
taktikler
DTP’ye
yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan
görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm
Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil
kim?.
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|