Obama’nın ziyareti derde
derman oldu mu?
Kemal Burkay
Türkiye günlerdir
ABD Başkanı
Obama’nın Türkiye ziyaretiyle yatıp kalkıyordu. Başkan seçilmesinin ardından Obama’nın yaptığı
ilk yurt
dışı gezisinde İngiltere, Almanya ve Fransa’nın ardından Türkiye’ye gelmesi çok önemsendi. Bunun Türkiye’ye verdiği önemin, iki ülke
arasındaki ilişkileri
iyileştirme niyetinin
bir göstergesi olduğu söylendi. Obama buradan İslam dünyasına seslenecek, Bush
döneminde izlenen politikaların Türkiye’de ve
bir bütün olarak
İslam dünyasında yarattığı
soğukluğu gidermeye
çalışacaktı. Bütün bunlarda haklılık payı var
elbet.
Türk siyaset çevrelerinin
ve medyasının Obama’nın
ziyaretinden bundan
da öte beklentileri vardı. Sanki Bush döneminin kendilerinde yarattığı düş
kırıklığını
ve Türkiye kamuoyunda ABD’ye karşı son yıllarda güçlenen olumsuz havayı gidermek için, Türkiye’nin yayılmacı
ve militarist politikalarına
tam destek verecekmiş gibi. Bunların başında ise elbet Kürt sorunu
geliyor. Beklenti
ise sadece PKK’ya
karşı tavır
değil, ABD’nin Güney Kürtlerine sırtını dönmesi,
Türkiye’nin Irak politikalarını
desteklemesi ve Güney’e
yönelik saldırgan tutumunda elini serbest bırakması… Bunun yanı sıra, ABD’nin İran ve Filistin konularında Bush döneminden
çok farklı bir tutum…
Obama geldi ve gitti.
Peki Türkiye’deki
söz konusu çevreler
bu ziyaretten umduklarını
buldular mı?
Bence hayır. Çünkü bu beklentiler gerçekçi değildi. Her şeyden önce ABD’de başkan
değişmekle, bir
Cumhuriyetçi gidip bir Demokrat gelmekle, nüans ve üslup farkları olsa bile politikalar kökünden değişmez.
Kenya kökenli bir
siyah olarak
Obama’nın başkan seçilmesi elbette önemliydi. ABD bakımından, köleliğe
karşı savaşla
başlayıp, siyah-beyaz
eşitsizliğine karşı
vatandaş hakları
çerçevesinde verilen uzun eşitlik ve özgürlük mücadelesinin vardığı aşamayı
gösteren tarihsel
önemde bir gelişmeydi.
Ancak bununla
ABD gibi bir
süper gücün
politikalarının temelden
değişmesi beklenemezdi.
Nitekim Obama’nın Türk
Parlamentosu’nda yaptığı
konuşmadan, Bush dönemi
de dahil, şimdiye
kadar izlenen temel
politikaların değiştiği
veya değişeceği
gibi bir
sonuç çıkarmak mümkün değil. Evet, Obama Türk
yöneticilerin hoşuna
gidecek şeyler söyledi, Atatürk’ün önder kişiliğini övdü, ”laik ve demokratik Türkiye” dedi, tüm Müslüman
dünyasının da hoşuna
gidecek şekilde,
Müslümanların uygarlığa
katkılarından söz
etti ve ”ailemde
Müslümanlar var,” dedi. Yine Türkiye’nin doğu ve batı uygarlıkları arasında
köprü oluşturan konumundan
söz etti.
Ne var ki bunlar
bir bölümü
nezaket icabı söylenen diplomatik ve bir yanıyla da klişeleşmiş
sözler. Hangi
ABD başkanı gelse, ailelerinde Müslüman olduğu ifadesinin dışında,
Türk ve Müslüman
kamuoyunun seveceği bu tür sözleri söylerdi.
(Eğer eşi
de gelebilmiş olsaydı,
”Türk erkekleri
pek ateşli” demese bile, herhalde
”Türk lokumu
çok güzel!” derdi…)
Obama bunun yanı
sıra Türkiye’nin AB üyeliğini
desteklediklerini söyledi
ve demokratik yöndeki
adımları övdü. Bush
da olsa bu konuda
farklı şeyler söylemezdi.
Obama’nın İran konusundaki üslübu da biraz yumuşak olsa bile, özü itibariyle
Bush’tan farklı
değildi. ”İran nükler silahları değil, ekonomik gelişmeyi tercih etmeli,” dedi. Filistin sorunuyla ilgili olarak da aynen kendisinden önceki yönetim gibi, ”İsrail’in kendini savunma hakkı var,” dedi.
Kürt sorunuyla
ilgili olarak
da kanımca farklı bir durum söz
konusu değil.
Obama Türk Parlamentosu’nda
yaptığı konuşmada
El Kaide ile
PKK’nın ikisini de terör örgütü olarak
niteleyerek bunlara
karşı birlikte mücadele edeceklerini söyledi. Bu da yeni bir politika değil,
Başkan Bush da aynen
bunları demişti. Buna karşılık TRT-Şeş gibi adımları övdü ve Kürtçe eğitim için yeni adımlar
atılmasının gereğini
dile getirdi.
Türk basın
mensuplarının ”Kuzey
Irak’ta bir
Kürt devletine izin verecek misiniz?” gibi
provokatif sorularına ise cevap vermekten
kaçındı, Irak’taki
durumu tartışmadı,
yalnızca ”Türkiye’nin
toprak bütünlüğünü destekliyoruz,” demekle yetindi. Türk medyası bir
bölümüyle bu cevabı
”Obama Kürt devletine
karşı!” diye
çarpıtarak kamuoyuna
yansıttı. Sanki ”Kuzey Irak” dedikleri yer de Türkiye topraklarının bir parçasıymış gibi…
Ama bu tür çarpıtmalar,
daha doğrusu
yalanlar, onların meşrebine uygun. Huyları böyle! Nitekim hem Obama’nın gezisi sırasında hem de
Danimarka Başbakanı Rasmussen’in
NATO Genel Sekreteri
seçilmesiyle ilgili olarak da bin türlü çarpıtma yaptılar, övündüler, yalan söylediler, ”Türke Türk propagandası yaparak” yürek sovuttular.
Türk medyasının bu halini gördükçe bu ülkeden umudu keseceğim
geliyor. Burada
militarizm gerilese, Ergenekon tipi örgütler tasfiye edilse, yani kamuoyunu
şekillendirmeye, kitlelerin
beynini yıkamaya
yönelik bildiğimiz şu ünlü psikolojik
savaş merkezleri
dağıtılsa da artık
fayda yok
diyorum bazen. Çarpıtma, kof biçimde övünme, yalan söyleme ve düpedüz lumpenlik bu ülkede siyasetçinin, medya mensubunun, bürokratın iliklerine işlemiş ve sıradan
vatandaşta
da bu durum esrar ve afyon gibi sanki
bir bağımlılık
yaratmış.
Sonuç olarak
bu gezi, soğuk
savaş dönemini özleyen, her konuda
ABD’nin desteğini
arkalarında, NATO şemsiyesini
üstlerinde görmek
isteyen Türkiye’deki statükocu güçlerin derdine derman olmadı. Dünya artık eski
dünya değil.
Ne ABD ne AB, ilişkileri
iyi tutma
adına, Ortadoğu’nun çağdışı rejimlerine
ve diktatörlüklerine geçmişteki
türden koşulsuz
ve kayıtsız destek verecek değil. Çünkü bu türden kayıtsız koşulsuz
desteklerin ortaya ne tür canavarlar
çıkardığını
onlar da görüp yaşadılar. El Kaide
ve Taliban gibi Saddam ve Pol Pot
rejimi de soğuk
savaş döneminin ürünü idiler. Şimdi dünyada rüzgârlar demokratikleşmeden, uluslararası
hukuktan yana
esiyor.
Türk rejimi
de bugünkü çağdışı
yapıyı, çağdaş
uluslararası hukukla
çelişen siyasetlerini, diğer
bir deyişle statükoyu sürdürmek için şunun veya bunun desteğini beklemekten vazgeçip değişmeyi ve sorunlarını
(Kürt sorunu,
Aleviler sorunu, Kıbrıs sorunu, Ermeni sorunu, türban sorunu vb.)
çağdaş bir
anlayışla çözmeyi benimsemeli.
Kürt sorunu
eşitlik temelinde,
yani Kürt halkının
tüm siyasal,
kültürel hakları tanınarak çözülebilir. Bu bize göre federal bir yapıyla mümkündür.
Alevilerin sorunları,
onlar üstündeki
her türlü baskıya,
Sünnileştirme çabalarına
son vererek, örneğin
zorunlu din dersleri kaldırılıp inançlarına
saygı gösterilerek
çözülür.
Kıbrıs sorununun çözümü için BM kararlarına saygı gösterilmeli.
Ermeni sorununun çözümü
içen, Obama’nın
da dediği gibi, Türkiye tarihiyle yüzleşmeli, tarihi çarpıtmaktan vazgeçmeli. Bu
Kürt sorunuyla
ilgili olarak da gereklidir.
Türban sorunu,
türbana yönelik
gereksiz yasaklamalara son verilerek çözülür.
Bunlar olursa
Türkiye’nin demokratikleşmesi,
AB ile bütünleşmesi
önündeki engeller kalkar. Ülkenin kaynakları yıkıma
değil ülkenin ekonomik ve sosyal gelişmesine yönelir. Böylece Türkiye kısa zamanda öteki ekonomik
ve sosyal sorunlarını
da çözer ve çağ
atlar.
Türkiye kendi
sorunlarını çağdaş
bir anlayışla
çözmedikçe bölgesinde barışçı, yapıcı
bir rol
de üstlenemez ve kimilerinin iddia ettiği gibi ”uygarlıklar arasında bir köprü” rolü oynayamaz.
Uygar olmayandan
uygarlık elçiliği beklenemez.
Diğer bir deyişle,
dert de derman
da bu ülkenin kendi içindedir.
-------------------------------------
NOT: 29 Mart seçimleriyle ilgili yazımda verdiğim
rakamlarla ilgili olarak sevgili Mehmet Ünlüdere bir not göndermiş.
HAK-PAR oylarıyla ilgili olarak verdiğim Ankara
ve İstanbul rakamlarının eksik olduğunu
söylüyor. Benim verdiğim rakamların (Ankara için
5, İstanbul için 7 bin dolayında) sadece büyük şehir
belediye başkanlığı için verilen oyları
gösterdiğini, ilçelerde alınan oylar hesaba katıldığında
rakamın Ankara için 7, İstanbul içinse 9 bin dolayında
olacağını söylüyor. Buna katılıyorum.
Yazarın önceki yazılarından:
29
Mart Yerel Seçimlerinin Sonuçları
Gül
Kürdistan deyince...
Kar,
bahar ve Newroz üzerine…
DTP
sorumluları bu işlere ne der?
Bir
hastane yazısı
Yerel
Seçimler Üzerine
“Ergenekon”un
kısa bir tarihçesi
İşte
buna şaşıyorum!
Ergenekon
üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar
yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının
da düşmanı
Din-siyaset
ilişkileri
Ergenekon
ve 33 asker
Din
üzerine bir sohbet
Takke
düştü, kel göründü
Türkiye
sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele
de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon
ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza
mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar,
cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon
ve Dağlıca
”Bilgi
Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın
Hoca’nın genellemeleri…
Bu
nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt
sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı
Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP
değişimin partisi değil
Eski
film yeniden gösterimde mi?
Kedinin
boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi
batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım
tepki göstermek istemiyor
Sadun
Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan
Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban
ve laiklik üzerine
Ergenekon
ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma
son verirken…
Hrant
Dink’i anarken
AKP
sistemle kaynaşırken..
Sekiz
asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih,
akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil
Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin
temsil sorunu
Sabah’taki
söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen
taktikler
DTP’ye
yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan
görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm
Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil
kim?.
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|