PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 

Mardin olayı üzerine

Kemal Burkay

Mardin’in Mazıdağı ilçesi Kert köyünde, çoğu çocuk ve kadın 44 kişinin ölümüyle sonuçlanan vahşet üstüne istemeye istemeye yazıyorum. Haberi TV’de ve internette izlemek bile bana zor geldi.

Ama yazmak gerekiyor. Çünkü daha ilk andan bu vahşet üstüne yanlış yorumlar, çarpıtmalar gırla. Olay üstüne konuşanların çoğu onu anlayıp dürüstçe yorumlamaktan çok siyasi rakiplerinin üstüne yıkmaya, yani bu acımasız kıyımı sömürmeye çalışıyor.

Türk yönetimi ve birkısım medya daha baştan bu olayı bir töre cinayeti olarak niteleyip Kürtlere yıktı. Bir bakıma, “Kürtler ilkel ve vahşi, böyle şeyleri yaparlar,” dediler.  Kürtleri bu hale düşürmedeki kendi rollerini bilmezden, görmezden gelerek. Böylece, içten ve dıştan sisteme yönelecek şimşekler için Kürtler bir paratöner işlevi yapıyor.

Kürt toplumunu iyi tanımayan, töre cinayetlerinin özelliklerini bilmeyen kimileri de aynı hataya düştü ve töreye lanetler yağdırmaya başladılar.

Elbet Kürtlerde, bazı başka geri kalmış toplumlarda olduğu gibi, kan davalarından ve “namus meselesi”nden kaynaklanan töre cinayetleri var. Töre, bazı yorumcuların haklı olarak değindikleri gibi, iyi ya da kötü, yazılı olmayan bir tür hukuktur, toplum tarafından yüzyıllar içinde oluşturulmuştur. Kürtlerde de çağın değerlerine, insan hak ve özgürlüklerine ters düşen bu tür töreler gelenekler hâlâ var ve biz de bunları yeri geldiğinde şiddetle eleştiriyoruz.

Ama söz konusu olay bir töre cinayeti değil. Ne kan davasında, ne namus cinayetlerinde kadınlar, çocuklar öldürülmez, böyle toplu kıyım yapılmaz. Bu nedenle söz konusu kıyım töreye aykırıdır, törenin dışına çıkmadır. Bir başka deyişle, yerel hukukun da çiğnenmesidir.

Peki bu tür vahşetler insanlık tarihinde, uzak ve yakın geçmişte, hatta şu yaşadığımız dönemde yok mu? Var, hem de pek çok. Tarihi az çok bilen bunları da bilir. Hatta benzer olaylar ne yazık ki bizzat Kürtlerin kendi yakın tarihlerinde bile var.

Osmanlı ve TC tarihi ise bu konuda nice zengin örneklerle dolu. Fatih Sultan Mehmet’in çıkardığı ve “Fatih Kanunnamesi” diye adlandırılan yasa Makyavel’e rahmet okutacak türdendi. Fatih bu yasa ile padişahlara, saltanatlarını korumak için en başta kendi yakınlarını yok etme hakkı tanıyordu. O bunu bizzat uyguladı da; sarayda nice şehzade, kardeş, nice beşikteki çocuk boğuldu. Osmanlı tarihi daha sonraki dönemde de bu türden acımasız kıyımlarla doludur.

Sarayda ve en yakınlarına bunu yapan halka neler yapmaz! Nitekim Yavuz döneminde onbinlerce Alevi, çocuk-kadın demeden kılıçtan geçirildi. Ya 1915’te Ermeniler’e yapılanlar? Ya cumhuriyet dönemindeki Kürt başkaldırıları sırasında yapılanlar?..

Dersim’de çocuk-kadın demeden değirmenlere doldurulup yakılan insanların öyküleri unutuldu mu? Ya Ağrı ayaklanmasının ardından Zilan Deresi’nde 33 köyün insanlarının tümden yok edilmesi?.. Ya Ahmed Arif’in ünlü şiiri “Otuz Üç Kurşun”a konu olan kıyım?..

Ya anıları daha dün gibi taze olan Maraş ve Sivas katliamları?..

Tarihte gücü yetenler ve zalimler çoğu zaman kendi hukuklarını kendileri yaptılar. Kızılderilileri yok eden beyaz göçmenler gibi, Yahudileri fırınlara dolduran Naziler gibi, İttihat ve Terakki gibi... Onların geleneğini sürdüren Kemalistler gibi...

Mardin’in Kert köyünde olanlar, evet, Kürt köylülerinin kendi töresinde yok, ama başkalarının, hele hele Osmanlı’nın ve onun mirasçısı TC’nin töresinde var...

Yorumcuların bir bölümü ise bu vahşetin sorumluluğunu koruculara ve koruculuk sistemine yüklüyorlar. Örneğin DTP böyle yapıyor.

Bunda elbet haklı bir taraf var. Eğer bu olayın altından da JİTEM türü bir çapanoğlu çıkmazsa, eğer şimdiye kadar kamuoyuna yansıyan bilgiler doğruysa, olayın korucular tarafından -hem de diğer koruculara karşı- yapıldığı, bu işte devletin silahının kullanıldığı anlaşılıyor. Korucuların şimdiye kadar, bu boyutta olmasa da binlerce suça bulaştıkları bir gerçek. Devlet silahı ve desteği ile içine girdikleri şiddet ve suç sarmalı, sonuçta çıkar ve rekabet güdüsüyle kendi aralarında böylesine acımasızca boğuşmalara kadar vardı.

Devlet ise bunu tümden koruculara yükleyerek kendini suçtan aklayamaz. Koruculuk sistemini yaratan kendisidir. Bu, Kürdü Kürde kırdırma planının bir ürünü.

Sistemin asker ve sivil sorumluları ve onların medyadaki sözcüleri, bu konuda her zamanki gerekçeye sığınıyorlar, korucuların “terör örgütüne” yani PKK’ya karşı bir güvenlik görevi yaptığını ileri sürüyorlar.

Ya PKK’nın kendisi? O hangi koşullarda, nasıl ortaya çıktı ve hangi eller tarafından yönlendirildi? Öcalan’ın kendi deyişiyle, kurulduktan sonra neden “üç yıl süreyle ekmeğini, silahını devlet verdi ve korumasını sağladı”?.. O dönemde hızla gelişmekte olan Kürt ulusal hareketini yanlışa itmek, terörize etmek, birbirine kırdırmak ve ezmek için değil mi?..

Ya Öcalan yakalandıktan bugüne kadar devletle –hem de derin devletle- Öcalan ve PKK arasındaki ilişkiler?..

Bunları bilmeden veya bilmezden gelerek bu ülkenin son 30 yıllık tarihi, kirli savaş ve tüm bu yaşananlar anlaşılamaz, doğru değerlendirilemez.

Şu kurt oyununa, şu acımasız plana bakın... Önce gelişen Kürt ulusal hareketinin önünü kesmek için PKK’yı örgütle, onun eliyle bölgeyi teröre boğ; ardından Kürtlerin bir bölümünü Hizbullah, bir bölümünü korucu olarak örgütle ve bunları PKK ile savaştır, Kürdü Kürde kırdır... Bu arada ordunu, polisini, özel kuvvetlerini Kürdistan’a sok, altını üstüne getir; oluk gibi kan dök; binlerce köyü, onlarca kasabayı boşalt, yak yık, milyonlarca insanı sür; bizzat kendi güvenlik güçlerin eliyle binlerce cinayet işle ve “faili meçhul” de!..

Böylesi bir şiddet ve de vahşet ortamında ne hukuk ne töre kalır. Böyle bir ortamda neler olmaz, işler nereye varmaz?..

Öte yandan, 25 yıldan beri süregelen bu kirli savaş döneminde Kert olayı türünden olaylar ilk kez mi işleniyor? Daha önce benzerleri yaşanmadı mı? Bu kadar unutkan mıyız?..

PKK 1984’te silahlı eylemleri başlattıktan sonra benzer nice eylem yaşandı. PKK, korucuları cezalandıracağım diye Mardin ve Şırnak yöresinde birkaç kez köy bastı ve roketler de kullanarak köy evlerini hedef seçti, onlarca çocuk ve kadının kıyımına yol açtı. Bu konuda eleştirildiği zaman ise “kurşun hedef tanımaz” diye pişkince gerekçeler gösterdi. Bir keresinde de uluslararası tepkilerin yoğunluğu karşısında, Atina’da bir demeç veren PKK Avrupa sorumlusu, “Bu köy bir Türk köyüdür” biçiminde savunma yaptı. Sanki Türk köyü olunca çocuk ve kadın kıyımı doğal olurmuş gibi...

Bu tam da Türk rejiminin istediği, aradığı şeydi ve bundan yararlanıp birkaç dilde yayımladığı bir propaganda broşürüne  kıyımdan geçirilen bu Kürt çocuklarının ve kadınlarının resimlerini basıp onları dünyanın dörtbir yanında dağıttı. Bununla da kalmadı, zaman zaman bizzat PKK’nın yerine bu tür eylemler yaparak ona yükledi. Böylece bölgede at izi it izine karıştı ve iki ateş arasında kalan halk kitleler halinde göç etti, bir bölümü de korucu olmayı seçti.

Kısacası, şu kirli savaş döneminde masum Kürt sivillere karşı bu tür eylemler hem PKK tarafından, hem de doğrudan devlet güçleri tarafından birhayli sergilendi. Bu bakımdan son olayda şaşacak bir durum yok. Bu olayın katilleri de zaten maske takıp izlerini kaybettirmeye çalışarak eylemi PKK’ya yüklemek istemişler.

Olayın asıl sorumlusu besbelli, koruculardan ve PKK’dan da öte, Kürt halkının özgürlük talebini bastırmak için tüm bu yöntemlere başvuran, baskı yapan, acımasızca şiddet uygulayan, sonunda bölgeyi ve tüm ülkeyi cehenneme çeviren devlettir.

Bu tür olaylara son vermek içinse yapılması gereken tek iş koruculuğu kaldırmak değil. Bu, sadece yapılması gerekenlerden biridir. Asıl savaşın sona erdirilmesi gerekir. Bu ise zor değil. Yeter ki Kürtlere yönelik olarak sürdürülen şu yüzyıllık baskı ve asimilasyon politikası, yani bu eşi görülmemiş ilkellik ve vahşet, fiziki ve kültürel soykırım terk edilsin, Kürt halkının varlığı ve hakları tanınsın. Bu yapılırsa ne koruculara gerek kalır, ne PKK’ya; ne JİTEM’e ne de Ergenekon’a.

Çözüm budur, gerisi lafu güzaf.

Yazarın önceki yazılarından:

Nesimi, Mahzuni, İhsani…
“Korku imparatorluğu”
ve arkadaşım Turgut Kazan...
Hizbullah-PKK, Jandarma silahları;
DTP’ye yönelik son operasyon

Güngören bombaları
Ve bir kez daha haklı çıkarken…
Ergenekon davası
Ve hukuk adına telaşlı çığlıklar..
.
Obama’nın ziyareti derde derman oldu mu?
29 Mart Yerel Seçimlerinin Sonuçları
Gül Kürdistan deyince...
Kar, bahar ve Newroz üzerine…
DTP sorumluları bu işlere ne der?
Bir hastane yazısı
Yerel Seçimler Üzerine
“Ergenekon”un kısa bir tarihçesi
İşte buna şaşıyorum!
Ergenekon üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının da düşmanı
Din-siyaset ilişkileri
Ergenekon ve 33 asker
Din üzerine bir sohbet
Takke düştü, kel göründü
Türkiye sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar, cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon ve Dağlıca
”Bilgi Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın Hoca’nın genellemeleri…
Bu nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP değişimin partisi değil
Eski film yeniden gösterimde mi?
Kedinin boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım tepki göstermek istemiyor
Sadun Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban ve laiklik üzerine
Ergenekon ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma son verirken…
Hrant Dink’i anarken
AKP sistemle kaynaşırken..
Sekiz asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih, akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin temsil sorunu
Sabah’taki söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen taktikler
DTP’ye yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil kim?.
PKK’nın silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla nereye?..
Nasıl bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir genel af  ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin temel yanlışı ne?
Yedi kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi Kürtlere yapılan saldırı
Türk Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22 Temmuz Seçimleri üzerine
Orman yangınları kimin işi?
Dink Davası ve Sivas
Bir mum yakmaya devam…
Kuzeyde bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe ayağa düştü
Darbe planı işlemekte
Barzani “PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet gerçekleri halka anlatmalı
Sayın Sezer, nereden nereye!
Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Dil Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 

 
 
PSK Bulten © 2009