Barış ve çözüm ortamı var mı?
Kemal Burkay
29 Mart yerel seçimleriyle birlikte Türkiye basınında Kürt sorununun çözümüne ilişkin iyimser bir hava esmeye başladı. Bazı yorumcular DTP’nin aldığı oyların ve kazandığı belediye başkanlıklarının artmış olmasını olumlu bir gelişme saydılar. Böylece DTP’nin Kürtleri temsil edebileceğini söylediler. Ardından Hasan Cemal’in Kandil’e gidip Murat Karayılan’la yaptığı söyleşi, bu konudaki umutları daha da canlandırdı. Karayılan’ın çözüme ilişkin olarak olumlu mesajlar verdiği dile getirildi. Bu arada Cumhurbaşkanı Gül’ün Kürt sorununa ilişkin olarak “iyi şeyler olacak” demesi ve bu konuda devletin çeşitli kurumları (hükümet, askeriye, istihbarat) arasında bir uyumdan söz etmesi umutları arttırdı.
Buna bakarak, medyadaki birçok demokrat yorumcu sorunun çözümü ve savaşın son bulması konusunda umuda kapılıyor ve “bu fırsat da kaçmamalı,” diyorlar.
Ne var ki aynı günlerde olumsuz gelişmeler de buna paralel olarak devreye girdi. Lice kırsalında bir zırhlı arabanın altında patlayan mayın 9 askerin ölümüne yol açtı ve bu güçlü patlayıcıyı PKK’nın döşediği söylendi. Aynı gün Hakkari yöresinde bir karakola açılan taciz ateşi sonucu bir asker öldü. Tabi bu da hemen PKK’ya mal edildi.
Acaba patlayıcıyı döşeyen ve patlatan, taciz ateşini açan, Karayılan’ın “kontrolümüzün dışında, yerel unsurlarca yapıldı” diyerek, sahip çıkmasına rağmen, gerçekten PKK mı idi? Çünkü daha önce de barış ve yumuşama yönünde bir havanın oluştuğu her dönemde, bu türden sabote edici eylemler hemen kendini gösterdi ve bunların çoğunun savaşın sona ermesini istemeyen, terörü sömüren derin devlet kaynaklı olduğu ortaya çıktı.
Üstelik bu kez zırhlı arabada ölen askerlerin çoğu da Kars, Maraş, Antep gibi Kürt illerindendi. Batıdan olanların da Kürt asıllı olmaları şaşırtıcı olmaz... Özellikle son yıllarda cepheye sürülenler, karakol baskınlarında, mayın patlamaları, ya da taciz ateşi sonucu ölenler çoğunlukla Kürtler... Kürt asıllı askerler seçilip gönderiliyor, yani bir bakıma bile bile kurban ediliyor, böylece bir taşla iki kuş vuruluyor. Eğer bu kez de PKK terörünün devam etmekte olduğunu kanıtlamak, söz konusu barış ortamını sabote etmek için bu askerleri bir zırhlı arabaya doldurup, mayınlı noktadan geçirip, kendi döşedikleri ve patlattıkları mayın sonucu öldürdülerse hiç şaşmam.
Bu olayın ardından Mardin’deki iç ve dış kamuoyunu şoke eden katliamın gelmesi de oldukça ilginç. Kert köyündeki acımasız kıyım, akraba olan korucular arasında gerçekleşmiş olsa da birçok yönden bir JİTEM eylemini andırıyor. Katliamın, öteki tarafın erkekleri karakoldaki toplantıya çağırlmışken yapılması, namaz sırasında gerçekleşmesi, Katillerin maske takmaları, çocuk kadın demeden herkesi öldürmeleri, susma hakkını kullanmaları...
Olayın hemen ardından İçişleri Bakanı, bu eylemde kullanılan silahların devlet malı olduğunu söyledi. Ama ardından, jandarmaca yapılan incelemede, silahların koruculara verilmiş resmi devlet silahı olmayıp kayıt dışı oldukları ileri sürüldü, üstelik yine Barzani’ye, yani Güney Kürdistan yönetimine mal edilmek istendi... Bu saptırma bile derin devletin işin içinde olduğu kuşkusunu güçlendiriyor. Eğer JİTEM’ciler korucuların bir kısmına destek ve koruma sözü verip eylemi de PKK’ya yıkmak üzere onları buna kışkırttılarsa (ki bu büyük ihtimal), onlara kayıt dışı silahları da kolayca temin edebilirler...
Olaylar burada durmuş değil elbet. Dersim’de ve Şırnak yöresinde operasyonlar sürüyor. Eğer “taciz ateşi sonucu” bir asker öldüyse, dağ taş bombalanıp “7 terörist” de “ölü ele geçiriliyor...” Her zamanki gibi operasyonlar tam bir güç gösterisine dönüştürülüp “Şehidimizin kanı yerde kalmadı!” gibisinden öç alma duyguları ve kan tutkusu yüceltiliyor.
Kısacası, PKK’nın ne yaptığını, niçin yaptığını anlamak belki mümkün değil; ama ordunun ne yaptığı oldukça açık: o hiç de yumuşama ortamına katkı yapmak, ona uygun davranmak niyetinde değil. Tam tersine ortamı germek, barış ve yumuşama umutlarını boşa çıkartmak için elinden geleni yapıyor.
Ordu’nun yıllardır Kürt sorununa ilişkin tutumu, diğer bir deyişle “politikası” böyle. O, bu “düşük yoğunluklu çatışma”yı hep istedi. Generaller bunu çıkarlarına uygun buldular. Bunun son yıllarda değiştiğinden söz edilebilir mi?
Hem, acaba değişmesi için ne sebep var? Ordu artık militarist amaç ve alışkanlıklarından vaz mı geçti, yoksa onu buna mecbur eden nedenler mi var?.. Varsa bunlar ne?
Her ne kadar bazı yorumcular, değişen iç, özellikle de dış dengelerden söz ederek artık barış için ortamın daha uygun olduğunu söylüyorlarsa da, ben ordu açısından durumun pek de değiştiği kanısında değilim. En azından ordu imtiyazlarını yitirmemek ve değişimi engellemek için çabalarını sürdürecektir.
Ordunun tutumu böyle de hükümetinki çok mu değişik? Bu konuda da iyimser olmak için bence fazla neden yok. Cumhurbaşkanı Gül’ün bazı olumlu açıklamalarına karşılık Başbakan Erdoğan’ın tutumu ortada. Parlamentodaki DTP temsilcileriyle bugüne kadar görüşmeye bile yanaşmadı, böyle bir jesti bile esirgedi. Ya son dönemde DTP’ye yönelik yoğun tutuklamalar?.. Bu iş hükümete rağmen mi olup bitmekte?..
Gözaltına alınıp tutuklanan kişilerin PKK’lı oldukları söyleniyor. Öyle olup olmadıkları bir yana, öyle bile olsa, DTP ile PKK’nın ilişkileri, “aynı tabanı bölüşmeleri” vs. öteden beri malum. Yani bu ilişkiler bir sır değil. Öyle olunca da, tam da barış ve diyalog için olumlu bir havanın estiği böylesi bir ortamda söz konusu operasyonlar çok mu gerekliydi? PKK’nın silahsızlandırılması da dahil, sorun çözülecekse yöntemi bu mu?..
Ya DTP’li parlamenterlerin dokunulmazlığını hiçe sayıp onları savcılığa çağırma, gözaltına almakla tehdit?.. Parlamento başkanı buna yeşil ışık yakarken, muhalefet denen şoven tayfası bir yana, AKP grubunun bile sessiz kalması?..
Bütün bunlar olurken, barışçı bir çözüm için ortamın uygun olduğu sonucuna nasıl varabiliriz?.
Ben elbet, Hasan Cemal’inkiler dahil, basında bu türden çabalar ve çağrılar yapılmasını olumlu ve gerekli buluyorum. Her şeye rağmen barış ve çözüm yönünde her söz, her çaba yararlıdır. Ne var ki hem hükümet bu doğrultuda ciddi ve cesur bir plandan, siyasi iradeden yoksun görünüyor, hem de ordu ve statükocu öteki güçler, bu kez de esen olumlu havayı dağıtmak için ellerinden geleni yapacaklardır. Diğer bir deyişle, “iyi şeylerin olması” için devlet kurumları arasında bir uyum hiç de ortada görünmüyor.
Öte yandan, basında sözü edilen çözüm neyin nesi? Karayılan neler söyledi? Apo daha önce neler söylemişti? Yani PKK ve biri iki etmeden onu izleyen DTP neler istemekte? Buna karşılık Türk tarafı, en ılımlı, “çözüme en yatkın” kesimleriyle bile, Kürt sorunun çözümü ve barış derken bundan ne anlıyor? Bu da ayrı bir yazının konusu ve son gelişmelerin ışığında önümüzdeki sayıda ele alacağım.
------------------------------------------------------
Değerli okurlar,
İki hafta önceki, “Nesimi, Mahzuni, İhsani” başlıklı yazımın dipnotunda, önemli bir hata yapmışım. Bu dipnotta, İstanbul’da avukatlık yapmakta olan dostum ve arkadaşım Ali Yaşar’ın, iki-üç yıl kadar önce vefat ettiğini yazmış ve üzüntülerimi belirtmiştim. Ben böyle biliyordum. Şu anda hatırlamadığım bir kaynaktan böylesine bir bilgi almıştım; eğer hafızam beni, hem de kötü biçimde yanıltmadıysa... Birkaç gün önce beni arayan bir dostum, bu konuda beni uyardı ve Ali’nin sağ olduğunu söyledi. Hem yaptığım hatadan dolayı utandım ve üzüldüm, hem de Ali’nin sağ oluşuna sevindim. Söz konusu dipnotu da internet sitemizde düzeltim.
Bu yanlış bilgi nedeniyle hem Ali’den, hem onun dost ve yakınlarından, hem de okurlarımdan çok özür dilerim. Ali’ye daha uzun ve huzurlu bir ömür diler, aynı zamanda görüşebilme dileğimi iletirim.
18 Mayıs 2009
Yazarın önceki yazılarından:
Mardin olayı üzerine
Nesimi,
Mahzuni, İhsani…
“Korku
imparatorluğu”
ve arkadaşım Turgut Kazan...
Hizbullah-PKK,
Jandarma silahları;
DTP’ye yönelik son operasyon
Güngören
bombaları
Ve bir kez daha haklı çıkarken…
Ergenekon
davası
Ve hukuk adına telaşlı çığlıklar...
Obama’nın
ziyareti derde derman oldu mu?
29
Mart Yerel Seçimlerinin Sonuçları
Gül
Kürdistan deyince...
Kar,
bahar ve Newroz üzerine…
DTP
sorumluları bu işlere ne der?
Bir
hastane yazısı
Yerel
Seçimler Üzerine
“Ergenekon”un
kısa bir tarihçesi
İşte
buna şaşıyorum!
Ergenekon
üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar
yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının
da düşmanı
Din-siyaset
ilişkileri
Ergenekon
ve 33 asker
Din
üzerine bir sohbet
Takke
düştü, kel göründü
Türkiye
sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele
de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon
ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza
mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar,
cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon
ve Dağlıca
”Bilgi
Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın
Hoca’nın genellemeleri…
Bu
nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt
sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı
Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP
değişimin partisi değil
Eski
film yeniden gösterimde mi?
Kedinin
boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi
batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine gerek var
Canım
tepki göstermek istemiyor
Sadun
Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan
Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban
ve laiklik üzerine
Ergenekon
ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma
son verirken…
Hrant
Dink’i anarken
AKP
sistemle kaynaşırken..
Sekiz
asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih,
akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil
Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin
temsil sorunu
Sabah’taki
söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen
taktikler
DTP’ye
yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan
görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm
Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil
kim?.
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|