Statüko ile değişim arasında
Kemal Burkay
Sevgili okurlar,
Son yazım üç hafta süreyle köşemde kaldı.
Bu arada, bir başka yoğun yazı çalışması
içindeydim: Bir bölümünü yıllar önce Azadi gazetesinde
Cemali adıyla yayımlamış olduğum
bir Kürtçe mizah öyküsünü tamamladım. Ortaya bir mizahi
roman çıktı.
Ciddi, ama aynı zamanda sinir bozucu, bunaltıcı
olaylar pek çok. Bu ülke maşallah bir tımarhaneyi
andırıyor. Ama tımarhane hem bunaltır
hem güldürür. Bence ara sıra gülmesini de başarmalıyız.
“Yoksa bu dünya nasıl çekilir? / Bu borçlu ve alacaklı
insanlar...”
* * *
Şu üç hafta içinde köşe yazılarıma ara
vermişken –yazdığım mizahi romana rağmen-
tatile çıkmış gibiydim. Tatil dönüşü kalemi
ele almak ise zor... Aslında bu üç hafta içinde neler
oldu neler olmadı; belki bir tek askeri darbe olmadı!
Yazacak o kadar çok şey var ki. Üstelik bu konuda o kadar
çok şey yazıldı ki...
Örneğin, askeri savcıların ve Genelkurmay
Başkanı’nın daha ilk günden yok saymaya, sahte
belge gibi göstermeye çalıştıkları, Albay
Dursun Çiçek imzalı şu son andıç... Sonunda
da Genelkurmay Başkanı Başbuğ onu bir
kağıt parçası sayıp işin içinden
çıktı. Bu hiç şaşırtıcı
olmadı. Genelkurmay ne zaman andıçlarını
kabu etti ki? Ama haksızlık etmeyelim, etmesine
etti de yıllar sonra, yani atı alan üsküdarı
geçtikten, psikolojik savaşa hedef olanlar darbelendikten
sonra...
İşin daha da ilginci, Genelkurmay Başkanı’nın,
bu konuda açıklama yapmak için generalleri cümbür cemaat
toplayıp, bir boy gösterisi halinde yaptığı
son açıklamada, bazı çevrelerin orduyu psikolojik
savaşın hedefi yaptıkları iddiası...
İlginç ve komik! Çünkü psikolojik savaşın uzmanı
bu ordu. On yıllardır psikolojik savaşı
kamuoyu oluşturma işinde, yani toplum mühendisliğinde
kullanan o. Üstelik bunu yabancı düşmanlara filan
değil, kendi halkına karşı yapmakta, halkı
aptal yerine koymakta... Doğrusu bu tür psikolojik savaşlara
hedef ola ola bu halkta hal kalmadı, sersem tavuğa
döndü yani.
Halk biraz kendine gelir gibi olduğunda yeni andıçlar
devreye kondu. Şimdi de olan biten bu. Bu ülkenin kurtarıcıları,
üstün insanlar, kendilerini öyle sananlar, bir at terbiyecisi
gibi halkla oynayıp duruyorlar. . Alışmış
kudurmuştan beterdir, huylarından bir türlü vazgeçemiyorlar.
Öyle olunca da, elbet biz bu işi yaptık diyecek
halleri yok. Tersine suçluların telaşı içinde
marifetlerinin üstüne toprak, gözlere kül serpmeye çalışıyorlar.
Ama bu kez durumları pek iç açıcı değil.
Medyanın bir bölümü militarizme yağcılığını,
kışla yazarları pişkinliklerini, CHP ve
MHP gibi muhalefet partileri kraldan çok kralcı tavırlarını,
ergenekon avukatlıklarını, hatta bir bölüm
sözde Marksist sol, hâlâ etkisinden kurtulamadığı
“milli cephe” düşüyle geleneksel askercilik oyununu sürdürse
bile, bu kez ortam militarizmin borusunu öttürmesine uygun
düşmüyor. İçerde ve uluslararası planda güçler
dengesi hiç de militarist kesimden yana değil. Tankları
harekete geçirince dilediklerini yaptırabildikleri dönem
geride kaldı. Toplumu haki renge boyamak artık geçmişte
olduğu kadar kolay değil. Cin şişeden
çıktı bir kez.
İmralı yoluyla pasifize edilmeleri için devreye
konan tüm şeytani planlara rağmen, Kürtleri bu kez
kendi cellatlarının ve gardiyanlarının
peşine takmak kolay olmayacak.
İslamcı hareket yedeği oynamayı bıraktı;
kendisini sıkan kayıt ve bağlardan kurtulmaya
çalışıyor.
Alevilerdeki uyanış ve örgütlenme de ilk kez, Kemalizmin
yedek gücü gibi kullanılmaya karşı çıkıp
kendi inancını özgürce yaşamaya, demokrasiye
yöneliyor.
Ülkede artık AB’ye katılımı, demokrasiyi,
düşünce özgürlüğünü savunan etkili bir basın
ve yürekli bir aydın kesimi var.
Çünkü tüm bu sorunlara çözüm getirecek olan geniş bir
demokrasidir. Yıllardır süren, ülke kaynaklarını
heder eden kirli savaşa son verip emekçilerin ve tüm
halkın yaşam düzeyini iyileştirecek, ülkeyi
yaşanılır kılacak olan da budur.
Kısacası içerde ve dışarda koşullar
değişti. Ülkenin militarist gömleği atmaya,
bir polis devleti olmaktan kurtulmaya, barışa ve
özgürlüğe ihtiyacı var. Çağdaşlık
budur ve değişimin yönü de budur.
Bugün ülkede bir kutuplaşmadan söz ediliyor: Kimine
göre bu “Atatürk’ün laik ve çağdaş Türkiyesi” ile
onu yıkıp yerine İslamcı bir rejim ikame
etmeye çalışan güçler arasında. Bunları
AKP ve Gülen Cemaatı olarak niteliyorlar.
Laik ve çağdaş geçinen bir sivil kesim de, böylesi
bir tehlikeden kendisini koruyacak güç olarak orduyu görüyor,
bu anlayışla militarizmin kanatları altına
sığınıyor; hatta Ergenekon çetesine, belki
daha isabetli bir tanımlama ile, çeteleşmiş
devlete destek veriyor.
Oysa laiklik ve çağdaşlık adına yapılabilecek
en büyük yanlış bu olur. Bir kere “Atatürk’ün çağdaş
ve laik Türkiyesi” gerçekte bir düş ürünü, bir tür Atlantis...
Bu çağda demokratik olmayan bir sistem çağdaş
da olamaz. “Atatürk Türkiyesi” diye nitelenen sistem, eğer
göklerde değil de şu coğrafyada var olan bir
şeyse, hiçbir dönemde ne çağdaş, ne de laik
olabildi. Bu sistemin yanlıları, Kemalistler, bu
iddia altında, haki rengin ağır bastığı
faşizan bir sistem yarattılar. Laiklik bugün de
ne generallerin umurunda, ne Baykal’ın...
Öte yandan, böyle bir kutbun karşıtı elbet
Gülen Cemaati ve hatta AKP de olamaz, olmamalı. AKP ve
Gülen cemaati, eğer güçler dengesi tümden kendilerinden
yana dönse ülkeyi bir Humeyni İranı’na veya Hamas
Filistini’ne çevirirler mi, bilemeyiz. Bundan ürken insanlar
elbet az değil ve doğrusu ben de bu işte onlara,
yapmazlar diye kefil olamam... Kurtuluşu ileride değil,
yüzlerce, binlerce yıl geriye dönmekte gören epeyce insan
var şu dünyada...
Ama böyle olmaması için yapılacak şey ne laiklik
adına militarizmin kuyruğuna takılmak, nerdeyse
faşizme fit olmak, ne de demokrasiyi getirecekleri umuduyla
AKP ve Gülen cemaatinin gölgesine sığınmaktır.
Doğrusu ben bu kesimlerin de, kendilerine sınırlar
koyan militarizme ve Kemalizme ters düşseler ve bu nedenle
söz konusu sınırları aşacak bazı
demokratik adımlara yandaş çıksalar bile, öyle
içten demokrasi yanlısı olduklarına inanmam.
Yapılacak şey militarizme ve statükoya karşı
demokrasi ve değişim cephesini oluşturmaktır.
Bu da demokratik hak ve özgürlükleri kararlıca savunmakla
ve AKP’den de başkasından da gelse, olumlu her adıma
destek vermekle olur.
Kürtlerin, ilkokuldan üniversiteye kadar anadilde eğitim
ve kendini yönetim dahil, tüm temel haklarını savunmakla
olur.
Alevilerin, Hıristiyan grupların, Yezidilerin üzerindeki
baskılara karşı çıkmakla, başörtüsü
özgürlüğü dahil, tüm inançların kendilerini özgürce
ifade etmelerine olanak tanımakla olur. Bunun için zorunlu
din dersleri ve Diyanet İşleri Teşkilatı
kaldırılmalı. Bu olmadan bu ülkeye laiklik
yakıştırması bir zorlamadır. Zorunlu
din derslerini ve DİT’nı ise bu ülkede hem generaller
savunuyor, hem Erdoğan, hem de Baykal...
Bunun için AB’nin demokrasi standartlarını ve Kopenhag
Kriterleri’ni bir bütün olarak savunmak ve ülkenin AB’ye üyelik
sürecini desteklemek gerekir.
Kirli savaşın son bulması, barış,
emek ve özgürlük güçlerinin önündeki en büyük engeli kaldırmak
demektir. Demokrasi isteyen içtenlikle bu yöndeki çabalara
omuz verir; silahların karşılıklı
olarak susmasını, diyalog ortamının hemen
başlamasını ister.
Kanımca kutuplaşma işte bu anlayış
çerçevesinde, statüko ve militarizm güçleriyle demokrasi güçleri
arasındadır.
Elbet AB standartlarında bir demokratik anayasa ile
tüm temel hak ve özgürlükleri güvenceye almak ve askeri vesayet
rejimine son vermek, böylesi bir demokratik toplumu oluşturmanın
kaçınılmaz gereğidir.
Özgürlük isteyen Kürt de, Alevi de, Hıristiyan gruplar
da, başörtüsüne özgürlük isteyen kesim de, özgür ve ileri
bir yaşam isteyen emekçi, solcu ve aydın da, kısacası
toplumun ezici çoğunluğu, işte böylesi bir
anlayışla bir araya gelmeli ve her rengin kendini
özgürce ortaya koyacağı böylesi bir demokrasi cephesini
savunmalı.
Ülkedeki değişim güçleri az değil, yeter ki
kendilerine ve birbirlerine güven duysunlar.
Yazarın önceki yazılarından:
Ahmet
Altan sapla samanı karıştırıyor
Kelepir fiyatına çözüm!
Barış
ve çözüm ortamı var mı?
Mardin
olayı üzerine
Nesimi,
Mahzuni, İhsani…
“Korku
imparatorluğu”
ve arkadaşım Turgut Kazan...
Hizbullah-PKK,
Jandarma silahları;
DTP’ye yönelik son operasyon
Güngören
bombaları
Ve bir kez daha haklı çıkarken…
Ergenekon
davası
Ve hukuk adına telaşlı çığlıklar...
Obama’nın
ziyareti derde derman oldu mu?
29
Mart Yerel Seçimlerinin Sonuçları
Gül
Kürdistan deyince...
Kar,
bahar ve Newroz üzerine…
DTP
sorumluları bu işlere ne der?
Bir
hastane yazısı
Yerel
Seçimler Üzerine
“Ergenekon”un
kısa bir tarihçesi
İşte
buna şaşıyorum!
Ergenekon
üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar
yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının
da düşmanı
Din-siyaset
ilişkileri
Ergenekon
ve 33 asker
Din
üzerine bir sohbet
Takke
düştü, kel göründü
Türkiye
sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele
de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon
ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza
mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar,
cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon
ve Dağlıca
”Bilgi
Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın
Hoca’nın genellemeleri…
Bu
nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt
sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı
Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP
değişimin partisi değil
Eski
film yeniden gösterimde mi?
Kedinin
boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi
batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım
tepki göstermek istemiyor
Sadun
Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan
Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban
ve laiklik üzerine
Ergenekon
ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma
son verirken…
Hrant
Dink’i anarken
AKP
sistemle kaynaşırken..
Sekiz
asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih,
akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil
Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin
temsil sorunu
Sabah’taki
söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen
taktikler
DTP’ye
yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan
görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm
Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil
kim?.
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|