Bu nasıl devlet, bu nasıl yargı?!
Kemal Burkay
Devletten söz ederken çoğu zaman şöyle derler:
“Kendi yasalarına bile uymayan devlet meşruiyetini
yitirir, bir başıbozuklar çetesine döner.”
Türkiye’de adliye binalarının kapılarında
ise şöyle yazılıdır: “Adalet mülkün temelidir...”
Acaba böyle midir?
Bu biraz “yasa”dan ve “adalet” kavramından, aynı
zamanda “devlet”ten ve “mülk”ten ne anladığınıza
bağlı. Ya da kimin gözüyle baktığınıza...
Aslında “mülk”ün ne olduğu bellidir. “Mülk”, memleket
anlamında eskiden kralların imparatorlarındı.
Bir dönem aynı zamanda derebeylerinindi. Çağımızda
taşınır ve taşınmaz zenginlik, aynı
zamanda para olarak kapitalistlerindir.
Öyle olunca, “adalet mülkün temelidir,” sözü mülk sahiplerinin,
çağımızda kapitalistlerin, Ortadoğu ülkelerinde
cümle reis, emir ve şeyh taifesinin anlayışına
tam da uyar. Yani burada adalet mülkü korumak içindir; aynen
bekçiler, polisler ve askerler gibi...
Tabi “temel” deyince, neyin temel olduğu da tartışılır;
yani adalet mi, yoksa başka bir şey mi?
Biz marksistler toplumsal sistemlerin temelinin ekonomi olduğunu
söyleriz; bir başka deyişle, üretim güçleri... Hukuk
ise, yasaları ve ilkeleriyle bir üst yapı kurumu.
Öyle değil midir? Mülk kimdeyse, çağımızda
üretim araçları (sermaye, makinalar, toprak, hatta teknik
ve bilgi) kimlerin elindeyse sistemi onlar belirler, yasaları
onlar yapar; elbet kendi çıkarlarına göre. Bu nedenle
yasaları çok önemserler, onlara adeta kutsal bir anlam
verirler. Yasalar kendilerine ayak bağı olduğu
zamanlarda ise bizzat kendileri onları çiğneyip
aşmakta hiçbir sakınca görmezler. Bugün Türkiye’de
olduğu gibi... Bizzat en üst hukuk kurumlarının,
Anayasa Mahkemesi’nin, Yargıtay’ın, Danıştay’ın,
HSYK’nın yaptığı gibi...
Hep söyleriz, yasalar da cezalar da asıl olarak yönetilenler
içindir; alttakiler, ezilenler, emekçiler içindir; onları
hizaya sokmak için yapılmışlardır. Cephede
ölmek ve öldürmenin de asıl olarak onlar için olması
gibi...
Elbet bunun istisnaları yok değil. Yönetenlerin,
egemenlerin de bazen yakalarını bu yasalara kaptırdığı,
hatta bazen kelleyi verdikleri olur. Menderes’in vermesi gibi...
Ama bu, egemenler kendi aralarında mülkün ve egemenliğin
bölüşülmesi konusunda anlaşamayıp tepiştikleri
zamanlar olur. Ama bu kural değil, istisnadır.
Kısacası, sevgili okurlar, günümüzde Marksizme
hücum etmek moda olsa bile, Marks, hâlâ çok haklı olduğunu
her gün yeniden kanıtlıyor.
* * *
Bugün Türkiye’de olup bitenlere biraz da bu gözle bakalım.
Evet bu ülkede neler oluyor?
Polisler, kapısının önünde, kamyonunu yükleyen
yurttaş ile ona yardım eden 12 yaşındaki
çocuğunun bedenini kurşunla doldurdular. 12 Yaşındaki
çocuğa 13 kurşun... Ama tutuklanmadılar bile.
Sonunda da beraat ettiler.
Böyle bir şey günümüzde ne uluslararası hukuka,
ne de hatta, uluslararası hukuktan pek de hoşlanmayan
Türkiye’nin kendi yasalarına uyardı. Masum bir insanı
öldürmek dünyanın en ilkel, en faşizan ülkelerinde
bile yasalara göre ağır bir suç. Üstelik bu 12 yaşında
bir çocuk; böylesi bir cürüm terörist vb. bahanelerin altına
da saklanamaz.
Ama bu ülkede öyle gösterildi ve yasa masa denmeyip, hukuk
ayaklar altına alınıp bu cinayeti işleyen
polisler beraat ettirildi. “Yüksek” denen yargı da bunu
onayladı! Birkaç demokrat kalemin dışında
toplumdan ses çıkmadı. Ne ulusalcı geçinenler,
Baykal ve avanesi tepki gösterdi buna, ne de bu kesimle kanlı
bıçaklı, sözde sivilleşme ve hükümet yanlısı
medya... Polisler açıkça, elbirliğiyle korundular.
Çünkü öldürülen bir Kürt çocuktu ve öldürenler “terörle mücadele
eden” polislerdi...
Diğer bir örnek: Türkiye’nin bu güne kadarki Nobel Ödülü
almış tek yurttaşı, romancı Orhan
Pamuk bir sözü yüzünden “ulusal” geçinen çevrelerce hain ilan
edildi, hedefe kondu; bu yüzden Türkiye’de serbest dolaşamaz
oldu. Kaymakamlar eliyle kitapları yakıldı.
Üstelik, Türklüğe hakaretten hakkında ilgisiz kişiler
dava açtılar, mahkeme bunu kabul etti, onu tazminata
mahkum etti. “Yüksek” denen yargı bu kararı da onayladı;
böylece her Türk yurttaşının Orhan Pamuk hakkında
dava açabilmesinin yolunu açtı!
Böyle bir şey ne uluslararası hukuka uyardı,
hatta ne de Türkiye’nin şu andaki hukukuna. “Siddeti
övücü olmayan görüş açıklama” bu ülkede sözde artık
serbestti. Ama Pamuk’unki de başka bir şey değildi.
Demişti ki, “Bu ülkede 1,5 milyon Ermeni ve 30 bin Kürt
öldürüldü.”
Peki bu sözler iftira mıydı? Yo... Üstelik Kürtler
bakımından çok eksikti. Pamuk sadece son dönemdeki
Kürtleri saymıştı, ki onların bile sayısı
bundan epeyce fazla. 17.000 faili meçhul cinayet ise ayrı.
Pamuk, Cumhuriyet döneminde kırımdan geçirilen ve
sayıları yüzbinleri bulan Kürdü de saymamıştı...
Ama olsun! Yargıçlara göre de bu doğrular söylenmemeliydi.
Söyleyen suç işlemiş olurdu! Böyle bir suç yasada
olmasa bile!..
Bu ülkede bugün de fırsat bulsa, aynen İttihat
ve Terakkiciler gibi, kalan Ermeni ve Rumları kırımdan
geçirecek çok insan var. Bugün de bu ülkede, aynen Şeyh
Sait, Ağrı ve Dersim direnişlerinin ardından
olduğu gibi, masum Kürt sivilleri, çocuk-kadın demeden
kitle halinde kırımda tereddüt etmeyecek çok insan
var...
Orhan Pamuk’u bu sözü yüzünden suçlu ilan eden yargıçların
içinde de böyleleri yok mu acaba?..
Bir başka örnek: Prof. Baskın Oran ve Prof. İbrahim
Kaboğlu’na, hazırladıkları “Azınlıklar
Raporu” yüzünden ağza alınmaz küfürlerle, hem de
basın yoluyla hakaret eden, hatta onları açıkça
ölümle tehdit eden birçok düzeysiz, küfürbaz ve saldırgan
kişi “yüce Türk adaleti” tarafından beraat ettirildiler.
Bu adalet göz göre göre, “Bu ülkede azınlık var
diyenlere hakaret edebilirsiniz, tehdit edebilirsiniz, hatta
fiziki olarak saldırabilirsiniz!” demektedir.
Hrant Dink de oldukça masumane sözleri yüzünden bu “yüce
adalet” tarafından cezalandırılmamış
mı idi? Ardından bu devletin diğer bir parçası
onu katledenlerin cinayet planlarını seyretmekle
yetindi. Aslında yalnızca seyretmedi, Hrant’ı
bizzat tehdit etti, katilleri yönlendirdi...
Bunlar, böyle bir yazıda verebildiğimiz sadece
üç örnek. Oysa böylesine onlarca, yüzlerce örnek sayabiliriz.
Elbet bu ülkede onurlu yargıçlar, savcılar da var.
Ama onlar eğer ender, parmakla gösterilecek kadar az
değillerse bile, azınlıklar. Sistem onları
da yaşatmıyor. Adana Savcısı Sacit Kayasu’ya,
Van Savcısı Ferhat Sarıkaya’ya yaptığı
gibi... Son olarak Ergenekon savcı ve yargıçlarına
karşı açılan tuzak gibi...
“Yüce yargı” ne yazık ki yargı olmaktan çıkmış.
Bu yargı öyle kararlar veriyor ki ne çağdaş
hukukla, ne Türkiye’nin yasalarıyla ilgisi var. Bu yargı
ezici çoğunluğuyla hukuku ve yasaları paspas
gibi çiğniyor.
Böyle bir ülkeye, böyle bir devlete ne denir? Burada devlet
giderek tam bir başıbozuklar çetesine dönüşmemiş
mi? Ordusu sürekli darbeler, darbe planları yapar, kendi
halkına karşı psikolojik savaşlar ve de
sıcak savaşlar yürütür. Bu savaşı yürütürken
yasaların engelinden kaçmak için, Kontrgerilla, JİTEM
ve Ergenekon türü illegal çeteler oluşturur. Öyle ki
gün gelir bu çeteler onu tümüyle esir alırlar... Bu devletin
yargısı ırkçılığı, şovenizmi,
militarizmi savunur, demokrasi güçleriyle kavgaya tutuşur...
Belli ki bu ülkede işler artık zıvanadan çıkmıştır.
Kendilerini mülkün sahibi görenler, devleti kendi malları
sayanlar –ki bunda haksız değiller-, statükoyu korumak,
değişimi engellemek için tam bir savaştalar
ve bu uğurda kendi koydukları yasaları bile
paspas gibi çiğnemekte bir beis görmüyorlar.
Bu devlet dün de halkın değildi, zulmün ve baskının
aracıydı; ama bugün maskesi tümden düştü.
Yazarın önceki yazılarından:
Statüko
ile değişim arasında
Ahmet
Altan sapla samanı karıştırıyor
Kelepir fiyatına çözüm!
Barış
ve çözüm ortamı var mı?
Mardin
olayı üzerine
Nesimi,
Mahzuni, İhsani…
“Korku
imparatorluğu”
ve arkadaşım Turgut Kazan...
Hizbullah-PKK,
Jandarma silahları;
DTP’ye yönelik son operasyon
Güngören
bombaları
Ve bir kez daha haklı çıkarken…
Ergenekon
davası
Ve hukuk adına telaşlı çığlıklar...
Obama’nın
ziyareti derde derman oldu mu?
29
Mart Yerel Seçimlerinin Sonuçları
Gül
Kürdistan deyince...
Kar,
bahar ve Newroz üzerine…
DTP
sorumluları bu işlere ne der?
Bir
hastane yazısı
Yerel
Seçimler Üzerine
“Ergenekon”un
kısa bir tarihçesi
İşte
buna şaşıyorum!
Ergenekon
üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar
yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının
da düşmanı
Din-siyaset
ilişkileri
Ergenekon
ve 33 asker
Din
üzerine bir sohbet
Takke
düştü, kel göründü
Türkiye
sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele
de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon
ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza
mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar,
cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon
ve Dağlıca
”Bilgi
Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın
Hoca’nın genellemeleri…
Bu
nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt
sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı
Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP
değişimin partisi değil
Eski
film yeniden gösterimde mi?
Kedinin
boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi
batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım
tepki göstermek istemiyor
Sadun
Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan
Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban
ve laiklik üzerine
Ergenekon
ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma
son verirken…
Hrant
Dink’i anarken
AKP
sistemle kaynaşırken..
Sekiz
asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih,
akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil
Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin
temsil sorunu
Sabah’taki
söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen
taktikler
DTP’ye
yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan
görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm
Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil
kim?.
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|