PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 

Bu nasıl devlet, bu nasıl yargı?!

Kemal Burkay

Devletten söz ederken çoğu zaman şöyle derler: “Kendi yasalarına bile uymayan devlet meşruiyetini yitirir, bir başıbozuklar çetesine döner.”

Türkiye’de adliye binalarının kapılarında ise şöyle yazılıdır: “Adalet mülkün temelidir...”

Acaba böyle midir?

Bu biraz “yasa”dan ve “adalet” kavramından, aynı zamanda  “devlet”ten ve “mülk”ten ne anladığınıza bağlı. Ya da kimin gözüyle baktığınıza...

Aslında “mülk”ün ne olduğu bellidir. “Mülk”, memleket anlamında eskiden kralların imparatorlarındı. Bir dönem aynı zamanda derebeylerinindi. Çağımızda taşınır ve taşınmaz zenginlik, aynı zamanda para olarak kapitalistlerindir.

Öyle olunca, “adalet mülkün temelidir,” sözü mülk sahiplerinin, çağımızda kapitalistlerin, Ortadoğu ülkelerinde cümle reis, emir ve şeyh taifesinin anlayışına tam da uyar. Yani burada adalet mülkü korumak içindir; aynen bekçiler, polisler ve askerler gibi...

Tabi “temel” deyince, neyin temel olduğu da tartışılır; yani adalet mi, yoksa başka bir şey mi?

Biz marksistler toplumsal sistemlerin temelinin ekonomi olduğunu söyleriz; bir başka deyişle, üretim güçleri... Hukuk ise, yasaları ve ilkeleriyle bir üst yapı kurumu.

Öyle değil midir? Mülk kimdeyse, çağımızda üretim araçları (sermaye, makinalar, toprak, hatta teknik ve bilgi) kimlerin elindeyse sistemi onlar belirler, yasaları onlar yapar; elbet kendi çıkarlarına göre. Bu nedenle yasaları çok önemserler, onlara adeta kutsal bir anlam verirler. Yasalar kendilerine ayak bağı olduğu zamanlarda ise bizzat kendileri onları çiğneyip aşmakta hiçbir sakınca görmezler. Bugün Türkiye’de olduğu gibi... Bizzat en üst hukuk kurumlarının, Anayasa Mahkemesi’nin, Yargıtay’ın, Danıştay’ın, HSYK’nın yaptığı gibi...

Hep söyleriz, yasalar da cezalar da asıl olarak yönetilenler içindir; alttakiler, ezilenler, emekçiler içindir; onları hizaya sokmak için yapılmışlardır. Cephede ölmek ve öldürmenin de asıl olarak onlar için olması gibi...

Elbet bunun istisnaları yok değil. Yönetenlerin, egemenlerin de bazen yakalarını bu yasalara kaptırdığı, hatta bazen kelleyi verdikleri olur. Menderes’in vermesi gibi... Ama bu, egemenler kendi aralarında mülkün ve egemenliğin bölüşülmesi konusunda anlaşamayıp tepiştikleri zamanlar olur. Ama bu kural değil, istisnadır.

Kısacası, sevgili okurlar, günümüzde Marksizme hücum etmek moda olsa bile, Marks, hâlâ çok haklı olduğunu her gün yeniden kanıtlıyor.

                      *  *   *

Bugün Türkiye’de olup bitenlere biraz da bu gözle bakalım. Evet bu ülkede neler oluyor?

Polisler, kapısının önünde, kamyonunu yükleyen yurttaş ile ona yardım eden 12 yaşındaki çocuğunun bedenini kurşunla doldurdular. 12 Yaşındaki çocuğa 13 kurşun... Ama tutuklanmadılar bile. Sonunda da beraat ettiler.

Böyle bir şey günümüzde ne uluslararası hukuka, ne de hatta, uluslararası hukuktan pek de hoşlanmayan Türkiye’nin kendi yasalarına uyardı. Masum bir insanı öldürmek dünyanın en ilkel, en faşizan ülkelerinde bile yasalara göre ağır bir suç. Üstelik bu 12 yaşında bir çocuk; böylesi bir cürüm terörist vb. bahanelerin altına da saklanamaz.

Ama bu ülkede öyle gösterildi ve yasa masa denmeyip, hukuk ayaklar altına alınıp bu cinayeti işleyen polisler beraat ettirildi. “Yüksek” denen yargı da bunu onayladı! Birkaç demokrat kalemin dışında toplumdan ses çıkmadı. Ne ulusalcı geçinenler, Baykal ve avanesi tepki gösterdi buna, ne de bu kesimle kanlı bıçaklı, sözde sivilleşme ve hükümet yanlısı medya... Polisler açıkça, elbirliğiyle korundular. Çünkü öldürülen bir Kürt çocuktu ve öldürenler “terörle mücadele eden” polislerdi...

Diğer bir örnek: Türkiye’nin bu güne kadarki Nobel Ödülü almış tek yurttaşı, romancı Orhan Pamuk bir sözü yüzünden “ulusal” geçinen çevrelerce hain ilan edildi, hedefe kondu; bu yüzden Türkiye’de serbest dolaşamaz oldu. Kaymakamlar eliyle kitapları yakıldı. Üstelik, Türklüğe hakaretten hakkında ilgisiz kişiler dava açtılar, mahkeme bunu kabul etti, onu tazminata mahkum etti. “Yüksek” denen yargı bu kararı da onayladı; böylece her Türk yurttaşının Orhan Pamuk hakkında dava açabilmesinin yolunu açtı!

Böyle bir şey ne uluslararası hukuka uyardı, hatta ne de Türkiye’nin şu andaki hukukuna. “Siddeti övücü olmayan görüş açıklama” bu ülkede sözde artık serbestti. Ama Pamuk’unki de başka bir şey değildi. Demişti ki, “Bu ülkede 1,5 milyon Ermeni ve 30 bin Kürt öldürüldü.”

Peki bu sözler iftira mıydı? Yo... Üstelik Kürtler bakımından çok eksikti. Pamuk sadece son dönemdeki Kürtleri saymıştı, ki onların bile sayısı bundan epeyce fazla. 17.000 faili meçhul cinayet ise ayrı. Pamuk, Cumhuriyet döneminde kırımdan geçirilen ve sayıları yüzbinleri bulan Kürdü de saymamıştı...

Ama olsun! Yargıçlara göre de bu doğrular söylenmemeliydi. Söyleyen suç işlemiş olurdu! Böyle bir suç yasada olmasa bile!..

Bu ülkede bugün de fırsat bulsa, aynen İttihat ve Terakkiciler gibi, kalan Ermeni ve Rumları kırımdan geçirecek çok insan var. Bugün de bu ülkede, aynen Şeyh Sait, Ağrı ve Dersim direnişlerinin ardından olduğu gibi, masum Kürt sivilleri, çocuk-kadın demeden kitle halinde kırımda tereddüt etmeyecek çok insan var...

Orhan Pamuk’u bu sözü yüzünden suçlu ilan eden yargıçların içinde de böyleleri yok mu acaba?..

Bir başka örnek: Prof. Baskın Oran ve Prof. İbrahim Kaboğlu’na, hazırladıkları “Azınlıklar Raporu” yüzünden ağza alınmaz küfürlerle, hem de basın yoluyla hakaret eden, hatta onları açıkça ölümle tehdit eden birçok düzeysiz, küfürbaz ve saldırgan kişi “yüce Türk adaleti” tarafından beraat ettirildiler. Bu adalet göz göre göre, “Bu ülkede azınlık var diyenlere hakaret edebilirsiniz, tehdit edebilirsiniz, hatta fiziki olarak saldırabilirsiniz!” demektedir.

Hrant Dink de oldukça masumane sözleri yüzünden bu “yüce adalet” tarafından cezalandırılmamış mı idi? Ardından bu devletin diğer bir parçası onu katledenlerin cinayet planlarını seyretmekle yetindi. Aslında yalnızca seyretmedi, Hrant’ı bizzat tehdit etti, katilleri yönlendirdi...

Bunlar, böyle bir yazıda verebildiğimiz sadece üç örnek. Oysa böylesine onlarca, yüzlerce örnek sayabiliriz.

Elbet bu ülkede onurlu yargıçlar, savcılar da var. Ama onlar eğer ender, parmakla gösterilecek kadar az değillerse bile, azınlıklar. Sistem onları da yaşatmıyor. Adana Savcısı Sacit Kayasu’ya, Van Savcısı Ferhat Sarıkaya’ya yaptığı gibi... Son olarak Ergenekon savcı ve yargıçlarına karşı açılan tuzak gibi...

“Yüce yargı” ne yazık ki yargı olmaktan çıkmış. Bu yargı öyle kararlar veriyor ki ne çağdaş hukukla, ne Türkiye’nin yasalarıyla ilgisi var. Bu yargı ezici çoğunluğuyla hukuku ve yasaları paspas gibi çiğniyor.

Böyle bir ülkeye, böyle bir devlete ne denir? Burada devlet giderek tam bir başıbozuklar çetesine dönüşmemiş mi? Ordusu sürekli darbeler, darbe planları yapar, kendi halkına karşı psikolojik savaşlar ve de sıcak savaşlar yürütür. Bu savaşı yürütürken yasaların engelinden kaçmak için, Kontrgerilla, JİTEM ve Ergenekon türü illegal çeteler oluşturur. Öyle ki gün gelir bu çeteler onu tümüyle esir alırlar... Bu devletin yargısı ırkçılığı, şovenizmi, militarizmi savunur, demokrasi güçleriyle kavgaya tutuşur...

Belli ki bu ülkede işler artık zıvanadan çıkmıştır. Kendilerini mülkün sahibi görenler, devleti kendi malları sayanlar –ki bunda haksız değiller-, statükoyu korumak, değişimi engellemek için tam bir savaştalar ve bu uğurda kendi koydukları yasaları bile paspas gibi çiğnemekte bir beis görmüyorlar. 

Bu devlet dün de halkın değildi, zulmün ve baskının aracıydı; ama bugün maskesi tümden düştü.

Yazarın önceki yazılarından:

Statüko ile değişim arasında
Ahmet Altan sapla samanı karıştırıyor
Kelepir fiyatına çözüm!
Barış ve çözüm ortamı var mı?
Mardin olayı üzerine
Nesimi, Mahzuni, İhsani…
“Korku imparatorluğu”
ve arkadaşım Turgut Kazan...
Hizbullah-PKK, Jandarma silahları;
DTP’ye yönelik son operasyon

Güngören bombaları
Ve bir kez daha haklı çıkarken…
Ergenekon davası
Ve hukuk adına telaşlı çığlıklar..
.
Obama’nın ziyareti derde derman oldu mu?
29 Mart Yerel Seçimlerinin Sonuçları
Gül Kürdistan deyince...
Kar, bahar ve Newroz üzerine…
DTP sorumluları bu işlere ne der?
Bir hastane yazısı
Yerel Seçimler Üzerine
“Ergenekon”un kısa bir tarihçesi
İşte buna şaşıyorum!
Ergenekon üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının da düşmanı
Din-siyaset ilişkileri
Ergenekon ve 33 asker
Din üzerine bir sohbet
Takke düştü, kel göründü
Türkiye sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar, cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon ve Dağlıca
”Bilgi Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın Hoca’nın genellemeleri…
Bu nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP değişimin partisi değil
Eski film yeniden gösterimde mi?
Kedinin boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım tepki göstermek istemiyor
Sadun Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban ve laiklik üzerine
Ergenekon ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma son verirken…
Hrant Dink’i anarken
AKP sistemle kaynaşırken..
Sekiz asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih, akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin temsil sorunu
Sabah’taki söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen taktikler
DTP’ye yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil kim?.
PKK’nın silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla nereye?..
Nasıl bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir genel af  ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin temel yanlışı ne?
Yedi kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi Kürtlere yapılan saldırı
Türk Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22 Temmuz Seçimleri üzerine
Orman yangınları kimin işi?
Dink Davası ve Sivas
Bir mum yakmaya devam…
Kuzeyde bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe ayağa düştü
Darbe planı işlemekte
Barzani “PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet gerçekleri halka anlatmalı
Sayın Sezer, nereden nereye!
Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Dil Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 
 
 
PSK Bulten © 2009