Abdülmelik Fırat’ın ardından
Kemal Burkay
Şeyh Sait ailesinden tanınmış siyaset
adamı, HAK-PAR’ın kurucusu ve onursal başkanı
Abdülmelik Fırat, 75 yaşında aramızdan
göç etti ve Hınıs’taki köyünde, aile mezarlığında
toprağa verildi.
Anılarımın 1. Cildi’nde, Dersim ayaklanmasının
lideri Seyit Rıza’nın torunu Polat’tan söz ederken
şöyle demişim:
“Polat, kırımdan nasıl
olmuşsa sağ kalabilmiş, sonra dönüp baba ocağını
yeniden şenlendirmiş. 40-45 yaşlarında
kadardı. Demek ki 1938 ayaklanması sırasında
10-15 yaşlarında ancak vardı. Kendisiyle bir-iki
kez ayaküstü konuştum. Bize uzak dururdu. Bu tür insanlar
için yaşam kolay değil. Üstlerinde bir ayaklanmanın
ağırlığı vardır. İnsanlar,
Seyit Rıza’nın torunu olduğu için ona karşı
saygıyla karışık duygular beslerler. Devletin
kuşkulu gözü ise hep üstündedir, denetler. O, bu ikisinin
arasında sıkışır. Halka, Seyit Rıza’nın
torunu gibi, onurlu ve başı dik görünmek zorunda.
Hükümeti ise işkillendirmemek, dost görünmek lazım.
Seyit Rıza, Şeyh Sait ve Türk devletine başkaldırmış
benzer liderlerin çocukları, torunları bu ikilemi
hep yaşarlar. Kimileri bu yükü taşıyamaz, devlete
kul köle olur, yüz kızartıcı durumlara düşer.
Kimisi bir denge kurar. Yurtsever hareketin içinde, ayakta,
başı dik kalanlar ise azdır. Bu, kavganın
sürmesine bağlıdır. Oysa geçmişin kavgaları
örgütsüzdür, kesik kesiktir. Bir beyin, din adamının,
aşiret reisinin çevresinde insanlar başkaldırmış,
yenilmiş, dağılmışlardır…” (Bak:
Kemal Burkay, Anılar-Belgeler, Cilt 1, sayfa 259).
Abdülmelik Fırat “yurtsever hareketin içinde, ayakta,
başı dik” kalanlardan biriydi.
Zaman zaman sürgünde, zindanda geçen, oldukça çileli, acılı
yaşamından uzunboylu söz edecek değilim. Bunlar
Fırat’ın “Mezopotamya Sürgünü” adıyla yayımlanan
anılarında geniş olarak var. Ayrıca bu
hayat hikâyesi birkaç gündür özetle de olsa basına yansımakta.
Fırat’ın hayatında iki kez de TBMM üyeliğine
seçildiği dönemler var. Ne var ki bunlar da, özellikle
birincisi, hiç de iyi sonuçlanmadı.
İlk kez Menderes’in önerisiyle 1957 yılında,
yani daha 23 yaşındayken, yaşını
7 yıl büyütüp DP listesinden parlamentoya seçilmişti.
Dedesi devlet tarafından, bir Kürt ayaklanmasına
liderlik ettiği için idam edilmiş olsa da, DP onun
torununu listesine alarak parlamentoya taşımıştı.
Bu bir yanıyla Kürt halkına karşı olumlu
bir jest sayılabilir. Çok partili sisteme geçiş
ve DP’nin 1950’lerde iktidara gelmesi Kürdistan’da da olumlu
karşılandı. Bunun, devlet baskısının
bir parça hafiflediği, dillerin bir parça çözüldüğü
bir dönem olduğu söylenebilir. Ama bu görece bir haififlemedir
ve aslında Celal Bayar gibi, Koraltan gibi CHP’nin gedikli
kadrolarını devr alan DP de öylesine ahım şahım
bir demokrasi yandaşı değildir. Bu, Türkiye’nin
üstelik NATO’ya girdiği, Kore’ye asker gönderdiği
dönemdir ve hem sola, hem Kürt hareketine karşı
baskılar, tutuklamalar, işkenceler sürer. Bu dönemin
başlarındaki ünlü komünist tutuklaması bunun
bir örneğidir.
DP, bölge halkının oylarını toplayabilmek
için bir yandan Şeyh Sait ailesinden ve Kürdistan’ın
öteki tanınmış, itibarlı ailelerinden
kişileri saflarına alıp parlamentoya taşırken,
öte yandan, Kürt aydınları, üniversite öğrencileri
arasındaki ilk yurtsever kımıldanmaları
ezmek için “49’lar Olayı” denen operasyonu düzenlemekten
geri kalmadı. Bilindiği üzere 1959 yılında
49 Kürt aydını ve üniversite öğrencisi bir
operasyonla apar topar tutuklanıp İstanbul Harbiye’deki
rutubetli, karanlık hücrelere kondular ve orada bir yıla
yakın süre yargılanmadan tutuldular. Bazısı
bu hücrelerde öldü. Daha sonra Kürt devleti kurmaya çalışmakla
suçlandılar; oysa ortada ne örgüt, ne silah vardı.
Onlarla ilgili gizli MİT raporunda bunlar komünist bir
ayaklanma düzenlemekle suçlanıp ABD’den daha çok yardım
almak tasarlanmıştı...
1960 darbesiyle DP yönetimini alaşağı eden
ve Yassıada’ya dolduran Kemalist-militarist kesim ise
Kürtlere DP’den daha iyi davranmadı. Örneğin, diğer
siyasi tutuklular bırakılırken 49’ların
durumu değişmedi, mahkemeye çıkarılmaları
bile uzunca bir dönem aldı. 27 Mayıs darbecileri
aksine, Kürtlere karşı yeni operasyonlar düzenlediler.
Sivas kampı, çoğu DP’li olan tanınmış
Kürtlerin toparlandığı yer oldu ve bunlar arasında
Şeyh Sait ailesinin önde gelenleri de vardı, aynı
zamanda bunların mallarına el kondu.
Darbenin hemen ardından, önde gelen DP’lilerle birlikte
Yassıada’ya gönderilen Abdülmelik Fırat içinse bu
dönem hayatının en zor dönemi oldu. Darbenin daha
başlarında az daha sorgusuz sualsız kurşuna
dizilecekti. Yassıada’da idam talebiyle yargılandı
ve kıl payı idam cezasından döndü.
Abdülmelik Fırat ikinci kez 1991 yılında Demirel’in
liderliğindeki Doğru Yol Partisi’nden parlamentoya
girdi. Bu da Kürtlere yönelik acımasız bir kirli
savaşın süregeldiği bir dönemdi. Kanı
durdurma ve demokrasi vaatleriyle iktidara gelen ve “Kürt
realitesini” sözde tanıyan DYP-SHP koalisyonu, Kürt sorununun
çözümü yönünde herhangi somut bir adım atmayıp kirli
savaşı var hızıyla sürdürünce Fırat’ın
DYP ile yol arkadaşlığı da devam etmedi.
Bu aşamadan sonra DYP’den ayrıldı ve şiddet
politikalarının terk edilmesi, Kürt sorununa barışçı
bir çözüm bulunması için çaba harcadı. Bu nedenle,
yaşlı ve hasta haline bakılmadan sık sık
mahkemelere taşındı ve bazen tutuklandı.
İstese, bölgedeki birçok şeyh, ağa, reis gibi
düzen partilerinde, parlamentoda yerini koruyabilir, daha
iyi postlar da edinebilirdi. Ama o yurtsever safları
seçti ve risklerini de göğüsledi.
Ben Abdülmelik Fırat’la ilk kez bu dönemde yüz yüze
tanıştım. PKK ile Güney Kürdistan örgütleri
arasındaki çatışmaların sona ermesi ve
ulusal güçlerin birliği için iyi niyetli çabalar gösteriyordu.
Ama bu tür çabaların PKK üzerinde sonuç vermeyeceğini
çok geçmeden anladı. Özellikle Öcalan Suriye’den çıkarılıp
yakalandıktan ve İmralı politikası şekillendikten
sonra PKK’dan umudu kesti ve Kürt ulusal hareketinde yurtsever-demokratik
bir seçenek oluşturulması için harcanan çabalara
destek verdi. Bu amaçla HAK-PAR’ın kurucuları arasında
yer aldı ve genel başkanlığa seçildi.
Yaşı ve hastalığı nedeniyle iki yıl
kadar önce bu görevden ayrılmak zorunda kaldı ve
bu kez de onursal başkanlığa seçildi.
Son 15 yılda Abdülmelik Fırat’la Avrupa’ya gelişlerinde,
bazen uluslararası konferanslarda, toplantılarda,
bazen dost meclislerinde karşılaştık,
sohbet ettik. Ben sosyalisttim, o değildi; o dindardı,
ben değildim; ama bu, karşılıklı
hoşgörü nedeniyle, dostluğumuza, insani ve sıcak
ilişkilere engel olmadı. İkimiz de ülkemizde
özgür, demokratik, barışçı bir yaşam istiyorduk.
Dost olmak için bundan daha iyi neden var mıydı?..
O ülkemizin uzunca bir tarihsel döneminin sıcak olayları
içinde yaşamış, bunun tanığı
olan deneyimli, bilge bir insandı. Ne yazık ki yeterince
anlaşılmadı ve destek görmedi. Özgürlüğün
ve barışın geldiğini göremeden gitti.
Gözleri açık mı gitti acaba?
Bence topluma karşı görevlerini yapan insanların
hayata veda ederken de yüreği rahat olmalı. Belki
de insanların yaşamında en güzeli budur, kendi
yüreğine ve vicdanına hesap verebilmek...
Hayat nasıl olsa, akan güçlü bir su gibi kendi yolunda
yürümeyi sürdürür ve engeller ne olursa olsun, bir gün, bizim
de umut ettiğimiz varacağı o yere varır.
Abdülmelik Fırat’ı yitirdik; onun artık çarpmayan
yüreği elbet toprak altında rahat edecektir; “onu
artık kimse sürgüne gönderemez...”
Yakınlarına, dostlarına başsağlığı
dilerim.
Yazarın önceki yazılarından:
Aldatanlar
ve aldananlar...
Sisteme
kurban edilenler...
Ayıp
diye bir şey vardır, Bay Akyol!
Şu
bölme, bölünme hikâyesi...
Dema
Nu ile söyleşi
Ne
yazmalı?
Bu
nasıl devlet, bu nasıl yargı?!
Statüko
ile değişim arasında
Ahmet
Altan sapla samanı karıştırıyor
Kelepir fiyatına çözüm!
Barış
ve çözüm ortamı var mı?
Mardin
olayı üzerine
Nesimi,
Mahzuni, İhsani…
“Korku
imparatorluğu”
ve arkadaşım Turgut Kazan...
Hizbullah-PKK,
Jandarma silahları;
DTP’ye yönelik son operasyon
Güngören
bombaları
Ve bir kez daha haklı çıkarken…
Ergenekon
davası
Ve hukuk adına telaşlı çığlıklar...
Obama’nın
ziyareti derde derman oldu mu?
29
Mart Yerel Seçimlerinin Sonuçları
Gül
Kürdistan deyince...
Kar,
bahar ve Newroz üzerine…
DTP
sorumluları bu işlere ne der?
Bir
hastane yazısı
Yerel
Seçimler Üzerine
“Ergenekon”un
kısa bir tarihçesi
İşte
buna şaşıyorum!
Ergenekon
üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar
yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının
da düşmanı
Din-siyaset
ilişkileri
Ergenekon
ve 33 asker
Din
üzerine bir sohbet
Takke
düştü, kel göründü
Türkiye
sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele
de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon
ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza
mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar,
cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon
ve Dağlıca
”Bilgi
Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın
Hoca’nın genellemeleri…
Bu
nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt
sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı
Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP
değişimin partisi değil
Eski
film yeniden gösterimde mi?
Kedinin
boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi
batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım
tepki göstermek istemiyor
Sadun
Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan
Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban
ve laiklik üzerine
Ergenekon
ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma
son verirken…
Hrant
Dink’i anarken
AKP
sistemle kaynaşırken..
Sekiz
asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih,
akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil
Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin
temsil sorunu
Sabah’taki
söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen
taktikler
DTP’ye
yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan
görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm
Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil
kim?.
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|