PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 

Hey, Hürriyet! Orada kimse yok mu?..

Kemal Burkay

Hürriyet yazarı Yalçın Doğan, 29 Ekim tarihli köşesinde “PKK’nın Şehit Ailelerini Ziyareti” başlığı altındaki yazısında Diasporadaki Kürt ve Ermenilere ve bu arada bana çatıyor, “Avrupa’da rahat bir yaşam” sürdüğümü, “tuzumun kuru” olduğunu, “bir elimin yağda bir elimin balda” olduğunu, bu nedenle de rahat konuştuğumu söylüyor ve “Kelepir Fiyatına Çözüm” adlı yazımı buna örnek gösteriyor, “Atış serbest!” diyor.

Acaba Yalçın Doğan bu söylediklerine kendisi inanıyor mu?

“Diaspora”, sürgünde olan ve ülkesine dönemeyenlerle ilgili bir kavram. Önce Yahudilerle, sonra Ermenilerle ilgili olarak kullanıldı. Kürt aydın ve yurtseverleri de geçmişten beri, Kürt ayaklanmalarının ardından zaman zaman bunu yaşadılar. Bizim kuşağımız 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinin ardından bunu yaşadı. Ben de bu anlamda sürgünde sayılırım. Çünkü daha 12 Eylül öncesinde, başında bulunduğum örgüte, Kürdistan Sosyalist Partisi’ne karşı bir operasyon düzenlendi ve Mart 1980'de yurt dışına çıkmak zorunda kaldım. Partim herhangi bir silahlı eyleme karışmadığı halde, yoldaşlarım 15 yılı aşan cezalara çarptırıldılar. Bu nedenle dönemedim.

Benim durumumda olanların sayısı aslında çok değil. 12 Eylül döneminde siyasi nedenlerle yurt dışına çıkan Kürtlerin de Türklerin de bir bölümü döndü, bir bölümü istese dönebilir; en azından tatillerde gidip geliyorlar. Yurt dışına çalışmak için gelmiş milyonlarla birlikte bunlar da diaspora sayılmaz.

Diaspora sayılanlara, yani sürgünde olanlara gelince. Bizim sürgünde olmamız kimin suçu? Örneğin Ermeniler keyiflerinden mi diasporalaştılar. Yalçın Doğan Ermeni diasporasını da Kürt diasporasını da sert olmakla, uzlaşmaz olmakla suçluyor. Ama onları bu duruma düşüren soykırımcıların, İttihat ve Terakkici çetenin ve 12 Eylül faşizminin, hâlâ onların izinde gitmekte olanların yaptıklarına değinmiyor.

Ne kolay, ne hoş!.. Milyonları bulan kitleleri, halkları kırımdan geçir, ülkesinden kov, sür, sonra da diasporayı sertlikle suçla!

Peki kendine sordun mu, sayın Doğan? Sürgündeki Ermeniler neden sert? Senin mirasına sahip çıktığın bu devlet, aradan nerdeyse yüz yıl geçtiği halde,”burası sizin de ülkeniz, hadi dönün gelin!” diye bir jest yapmak şurda kalsın (çünkü dese bile zaten artık dönemezler), tüm o yapılanları kabul etti mi, bir özür bile diledi mi?

Ya Kenan Evren faşisti, o ve 12 Eylül’ün öteki sorumluları halktan bir özür dilediler mi? Onlardan hesap soruldu mu?

Peki benim sertliğim nerde, sayın Doğan? Benim, “dağdakilerin inerek Kürt hareketini sattığını” söylediğimi, “savaş devam etsin” demiş olduğumu ileri sürüyorsun.

Ayıp değil mi sayın Doğan, sen de Taha Akyol gibi bu kadar yılın gazetecisisin, saçı sakalı ağartmışsın. Böyle demediğimi, demiyeceğimi çok iyi biliyorsun. Bu ülkede Kürt ya da Türk herkes böyle demediğimi bilir. Aksine, Hükümetin başlattığı açılım sürecini desteklediğimi, PKK’nın silah bırakmasının gereğini ve yararını savunduğumu da.

O halde, sayın Doğan, sen de PKK’nın silah bırakmasından yana isen, aramızdaki fark ne? Sen ve senin gibilerle aramızdaki fark şu ki, siz ayrıca PKK’nın burnunun sürtülmesini istiyorsunuz. Silah bırakmakla kalmasınlar, gelip “teslim oluyoruz, pişmanız!” desinler. Bununla da kalmayıp Kürt halkının tüm temel haklarından vaz geçsinler. Kürt halkından ve bizden de istediğiniz bu.

Yani haklarımızı tanımayan, bize bunca zulüm-zorbalık yapan, bizi dağlara, gurbetlere düşüren, böylece nice insanlık suçu işleyen bu rejim ve onun sorumluları özür dilemeyecek, biz dileyeceğiz!.. Siz güçlüsünüz de ondan mı? Yani hem suçlu, hem güçlü?!.

Bakın, biz ise şunu söylüyoruz: PKK’nın silah bırakması iyi olur. Hatta ben kaç kez, PKK’nın silahlı güçleri, Türk tarafının atacağı adımları da beklemeden, tek yanlı olarak silahlarını Güney Kürdistan yönetimine bırakıp orada sivil yaşama geçmelidirler, dedim. Ama bunu yapıp yapmamak elbet PKK’nın bileceği iş. Türk devleti  ise eğer bu kişilerin silah bırakıp Türkiye’ye dönmesini istiyorsa, bunu kolaylaştırıcı adımları atmalı, yasaları iyileştirmeli, dağdan inenler cezaevine gitmesinler. Ayrıca siyasetin yolları açılmalı; Kürt partileri serbestçe örgütlenip çalışmalı ve buna benzer iyileştirici adımlar atılmalı, diyorum.

Şunu da ekliyorum, PKK’nın silah bırakması PKK sorununun çözümü olsa bile, çatışma sona erse bile –ki elbet bu önemlidir- Kürt sorununun çözümü olmaz, bu yolda bir adım olur. Kürt sorunu ise ancak eşitlik temelinde çözülür. Kürtler koca bir halk, bir ulus. Kürt sorunu uluslararası hukuka ve örneklere göre, Kürtlerin tüm temel hakları tanınarak çözülebilir. En temel hak ise kendi kaderini tayin hakkıdır.

Kürtler eğer isterlerse, çoğunlukta oldukları coğrafyada, kendi yurtlarında, yani Kürdistan’da, kendi bağımsız devletlerini de kurabilmeliler. Ama biz, öteden beri bir Kürt-Türk federasyonunu savunduk, bugün de savunuyoruz. Güney Kürdistan’daki statü Kuzey’e tanınabilir. Her iki halkın birlikte yaşamasının uygar biçimi budur.

Şu örneği de sık sık verdik: “Kıbrıs’ta 150 bin Türk için federasyonu bile az bulup, iki bölgeli, eşit siyasi haklara sahip, iki devletli bir konfederasyon istiyorsunuz. Bu statü, Batıdaki 8-10 milyona ulaşan Kürt nüfus bir yana, şu anki Kuzey Kürdistan coğrafyasında yaşayan 15 milyon Kürde (Kıbrıs’taki Türklerin yüz katı) neden tanınmasın?.”

Bunu istediğimiz için bize o denli öfkeleniyor, diaspora, sertliği, uzlaşmazlığı ile suçluyorsunuz değil mi?

Bay Doğan biz bunu ülkedeyken de savunuyorduk, Ben partimi orada kurdum, yıllarca orada mücadele ettim.

Sen ve senin gibiler, federatif biçimde birlikte yaşama arzusunu dile getirdiğimiz için bizi suçlayabilirsiniz. Elbet, seni anlıyorum. Sen kendini Kürtlerin yerine koyup düşünemiyorsun, Kürtleri asimile ve yok etmeye can atan bir İttihatçı, bir Kemalist gibi düşünüyorsun. Ama başka türlüsünü, temel haklarımızdan vaz geçmeyi, eşitsizliği sineye çekmeyi, “tamam, ne ayrı devlet, ne federasyon, ne otonomi istiyoruz; Kürtçe resmi dil olmasın, eğitim dili de olmasın,” vb. sözleri bizden beklemeyin. Bunu söyleyenler var,  PKK ve DTP söylüyor, varın anlaşın! Ama bunları bana söyletemezsiniz, her Kürde, her örgüte söyletemezsiniz.

Kürt halkı dilenci değildir.

Bay Doğan, “Kemal Burkay neden ülkeye dönüp örgütünün başına geçmiyor?” diye soruyor, ve “kimse engel olmaz,” diyor...

Bir kere artık örgütün başkanı, ya da “onursal başkanı” filan değilim. Bu işi altı yıl önce bıraktım, yeniden herhangi bir örgütün başkanı olmak gibi bir tutkum yok, ölüm döşeğine kadar “başta” olmak isteyenlerden değilim. Ben bu işi 30 yıl süreyle yaptım, yetişir. O işi yapacak başka insanlar var ve yapıyorlar da.. Ama susmadım. Görüşlerimi söyleyip yazıyorum. Yurda dönmeyi elbet isterim. Benim yurda dönmemi siz de çok arzulayan bir dost iseniz, “pişmanlık yasası” gibi onur kırıcı tezgahlar yerine, bizim onurluca dönmemize olanak sağlayacak bir yasal zemin için çaba gösterin.

Benim dönüp partimi özgürce yönetebileceğim ve kimsenin engel olmayacağı garantisini ise sayın Doğan değil, hatta sayın Başbakan değil, ancak ülkenin yasal sistemi verebilir. Sayın Doğan eğer böylesine güvence olabiliyorsa, önce bu ülkede Orhan Pamuk’un görüşlerini özgürce söylemesine güvence versin, yazdıkları yüzünden her gün mahkemelere taşınan Ahmet Altan’ın derdine bir çare bulsun...

Sayın Doğan’ın benimle ilgili olarak öteki söylediklerine gelince... Ben hiçbir dönemde tuzu kurulardan olmadım, bir eli yağda bir eli balda yaşamadım, Avrupa’da da hiç rahat bir yaşamım olmadı. Bay Doğan benimle ilgili bu sorumsuzca suçlamaları yaparken, ya beni tanımıyor, hayat hikâyemi bilmiyor, öğrenmek için çaba göstermiyor, ya da yine bile bile çarpıtıyor, yani insanları kandırmaya çalışıyor, “propaganda” yapıyor...

Ben daha yirmili yaşlarımda önüme çıkan zenginlik ve kariyer olanaklarını ayağımla ittim. Her zaman tuzu kuru olmayanların, ezilenlerin, sömürülenlerin yanında oldum ve bundan payımı aldım; yoksulluk da gördüm, işkence de, hapis de. Bir emekçi gibi yaşadım; hatta bazen daha zor koşullarda. Avrupa’daki yaşamım da farklı olmadı. Çok merak ediyorsan gel gör, sayın Doğan! Sen Hürriyet’ten ve TV’den ne kadar maaş alıyorsun bilemem ama, benim gelirim, hiç kuşkum yok ki, seninkinin yirmide birini bulmaz.

Bundan pişman değilim. Paranın, konforun sultanlığına hiç yenilmedim. Onur en değer verdiğim şeydir.

Bir şey daha eklemeliyim: Bazı geçici dönemler bir yana, sistem bana ve örgütüme hep ambargo uyguladı, görüşlerimizin kitlelere ulaşmasından korktu. Bunu sen de iyi bilirsin. 1990’lı yılların ortalarında iki kez, Kanal D adına benimle söyleşi yapmak istedin, bunun için randevulaştık, Köln’e gelecektin; hatta TV’de spot olarak haber bile verdiniz, sonra vazgeçtiniz. Neden? Çünkü yukardan sizi uyardılar. Bu işte sen yalnız da değildin. Birçok gazete ve TV’nin başına geldi o. “Yukarısı”nın (bu belki MİT, belki Genelkurmay veya ikisi birdendi) o dönemde tüm basına talimat -evet “talimat!”- verdiğini biliyorum, “Kemal Burkay’la herhangi bir söyleşi yapmayın!” diye.

Sayın Doğan, bütün bunları bizzat yaşayan, bilen biri olarak, bari şimdi bu çarpıtmaları yapmamalıydın; çünkü bu dönem artık sansür yok, ya da etkili olamıyor. Taraf’ın, Sabah’ın, Star’ın, Zaman’ın, Hatta Milliyet ve Radikal’deki birçok onurlu gazetecinin tutumu ortada.

Hey, Hürriyet! Orada kimse yok mu?..

Son olarak: Benim “Kelepir Fiyatına Çözüm” adlı yazımı suçlamalarına örnek göstermişsin. Madem öyle, o yazıyı –veya bu yazıyı- Hürriyet’te yayımlayabilir misin? Öyle ki Hürriyet okurları da görüp karar versinler...

 Yazarın önceki yazılarından:

Aptallık insana özgüdür
Alevi sorununu çözmeye Munzur’dan başlayın!
Abdülmelik Fırat’ın ardından
Aldatanlar ve aldananlar...
Sisteme kurban edilenler...
Ayıp diye bir şey vardır, Bay Akyol!
Şu bölme, bölünme hikâyesi...
Dema Nu ile söyleşi
Ne yazmalı?
Bu nasıl devlet, bu nasıl yargı?!
Statüko ile değişim arasında
Ahmet Altan sapla samanı karıştırıyor
Kelepir fiyatına çözüm!
Barış ve çözüm ortamı var mı?
Mardin olayı üzerine
Nesimi, Mahzuni, İhsani…
“Korku imparatorluğu”
ve arkadaşım Turgut Kazan...
Hizbullah-PKK, Jandarma silahları;
DTP’ye yönelik son operasyon

Güngören bombaları
Ve bir kez daha haklı çıkarken…
Ergenekon davası
Ve hukuk adına telaşlı çığlıklar..
.
Obama’nın ziyareti derde derman oldu mu?
29 Mart Yerel Seçimlerinin Sonuçları
Gül Kürdistan deyince...
Kar, bahar ve Newroz üzerine…
DTP sorumluları bu işlere ne der?
Bir hastane yazısı
Yerel Seçimler Üzerine
“Ergenekon”un kısa bir tarihçesi
İşte buna şaşıyorum!
Ergenekon üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının da düşmanı
Din-siyaset ilişkileri
Ergenekon ve 33 asker
Din üzerine bir sohbet
Takke düştü, kel göründü
Türkiye sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar, cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon ve Dağlıca
”Bilgi Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın Hoca’nın genellemeleri…
Bu nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP değişimin partisi değil
Eski film yeniden gösterimde mi?
Kedinin boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım tepki göstermek istemiyor
Sadun Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban ve laiklik üzerine
Ergenekon ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma son verirken…
Hrant Dink’i anarken
AKP sistemle kaynaşırken..
Sekiz asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih, akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin temsil sorunu
Sabah’taki söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen taktikler
DTP’ye yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil kim?.
PKK’nın silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla nereye?..
Nasıl bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir genel af  ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin temel yanlışı ne?
Yedi kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi Kürtlere yapılan saldırı
Türk Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22 Temmuz Seçimleri üzerine
Orman yangınları kimin işi?
Dink Davası ve Sivas
Bir mum yakmaya devam…
Kuzeyde bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe ayağa düştü
Darbe planı işlemekte
Barzani “PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet gerçekleri halka anlatmalı
Sayın Sezer, nereden nereye!
Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Dil Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 

 

 

 

 
PSK Bulten © 2009