PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 

TBMM’de Kürt Sorunu ve Dersim…

Kemal Burkay

86 yıllık TC döneminde ilk kez geçtiğimiz 10 ve 13 Kasım günleri Türk parlamentosunda Kürt sorunu tartışıldı. Elbet bu, şimdiye kadar bu parlamentoda Kürtlerin hiç gündeme gelmediği anlamına gelmez. Örneğin Mustafa Kemal’in, ”Meclisi alinizi teşkil eden zevat yalnız Türk değildir, yalnız Kürt, yalnız Laz, yalnız Çerkez değildir; ama hepsinden mürekkep anasırı İslamiyedir” sözü daha bu meclisin ilk yılında, dile getirilmişti. Lozan Antlaşması sırasında ise bu meclisteki Kürt milletvekilleri, ”İsmet Paşa Kürtleri de temsil ediyor” diye Lozan’a tel çekmişlerdi…

Lozan’dan sonra ise Kürtler yok sayıldılar, tüm ”anasırı İslamiye” bir anda, sihirli bir değnekle dokunulmuş gibi Türk oluverdi! O günden bu yana Kürtler zaman zaman başkaldırıları, ya da zulme karşı direnişleri nedeniyle gündeme geldiler. Örneğin 1936 yılında Başbakan Celal Bayar bu mecliste yaptığı konuşmada Dersim’den söz etmiş, onu  ”bir çıban başı” saymış ve bu çıbanın koparılıp atılması gereğini dile getirmişti.

Bölgede herhangi bir isyan filan da yokken, 1937 yılında Dersim’e karşı askeri harekât böyle başlamış ve tam bir kıyım yapılmıştı.

Dersim de sindirildikten sonra Kürdistan’da bir dönem sessizlik sağlandı ve Türk devleti Kürt sorununun artık bittiğini sandı. Ne var ki Kürt halkının özgürlük mücadelesi 1950’li yılların sonlarında ve 60’lı yıllarda yeniden canlandı, bugüne kadar geldi. Kürt sorunu zaman içinde giderek büyüdü, ağırlaştı. Türk devletinin inkâr, baskı ve asimilasyon politikasının sonuç vermediği görüldü; değişen bölge ve dünya koşullarında adil ve gerçekçi bir çözüm kendini dayattı.

İşte geçtiğimiz 10 ve 13 Kasım günleri Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde konunun gündeme gelmesi tüm bunların sonucudur. Öncekilerden farklı olarak bu toplantı Kürt sorununa ilişkin bir genel görüşme idi. Bu nedenle önemliydi, 86 yıllık politikada bir değişimi ifade ediyordu.

Sorunu parlamento gündemine getiren hükümetti. İçişleri Bakanı Beşir Atalay, çözüm konusunda dişe dokunur bir program sunmasa da başlatılan sürece dair bilgi verdi, sürecin ucunun açık olduğunu söyledi. Başbakan Erdoğan ise konuşmasında eski katı, şiddete dayalı politikalarla sorunların çözülemeyeceğini belirtti ve yeni bir yaklaşımın zorunluluğunu dile getirdi.

Ne var ki muhalefet partileri CHP ve MHP, açılım süreci başladığı günden beri sergiledikleri olumsuz ve kışkırtıcı tavrı meclis görüşmeleri sırasında da sürdürdüler. Dinlemeye ve anlamaya kapalı oldular. Yine hamaset edebiyatı yaptılar ve gerilim yaratmaya çalıştılar.

MHP, geçmişine uygun olarak ırkçı-şoven bir tutumu tekrarladı, Kürt sorununun tartışılmasından bile rahatsızlığını dile getirdi, bunu milletin ve ülkenin bölünmesi gibi gösterdi. CHP’nin tavrı ondan farklı değildi, belki daha da kötüydü. Her iki parti de bu sürecin başlatılmasına karşı öfke doluydular. Her ikisinin de barış ve demokrasi diye bir sorunları yoktu, silahların susmasını bile istemiyorlardı.

Bu tutum, özellikle sosyaldemokrat geçinen CHP bakımından şaşırtıcı görünebilir. Çünkü eğer AK Parti’nin politikalarından rahatsızsa, ondan ülke yararına bir çözüm beklemiyorsa, kendi çözümünü ortaya koymalı. Bir Kürt sorunu var mı yok mu? Eğer varsa nedir, Kürtler ne istiyorlar? Bu sorunu çözmek için neler yapmak gerekiyor?..

Bir sosyaldemokrat partinin, hele o ana muhalefet konumundaysa, ülkenin en önemli sorunuyla ilgili olarak bir çözüm önerisi olmaz mı? Ne var ki CHP de aynen MHP gibi, ortada bir Kürt sorunu olduğunu kabul etmemekte ısrarlı. Kürtler var, ama bir sorun yok! O da MHP gibi, Kürtlere en ufak bir hak tanınmasına karşı. Her iki partinin de çözüm veya değişim diye bir dertleri yok, mevcut durumun sürüp gitmesinden yanalar.

Gerçekte bu durum CHP bakımından da şaşırtıcı değil. Çünkü o bir sosyaldemokrat parti değil, hiçbir zaman da olmadı. CHP, sosaldemokratlık bir yana, demokratik bir parti bile değil. Örneğin Türkiye’nin demokratikleşmesine yönelik hiçbir planı, önerisi yok. Özellikle ”Ergenekon avukatı” Baykal döneminde bu parti, kendi saflarındaki kimi sosyaldemokrat, ilerici kadroları büyük çapta ayıklayarak tipik nasyonalist, ırkçı, statükocu bir partiye, militarizmin koltuk değneğine dönüştü. Bu nedenle Baykal’dan ve partisinden değişim ve demokrasi adına iyi şeyler beklemek boşunadır, olmayacak duaya amin demektir.

Bu nedenle ben CHP’nin tavrına hiç şaşmıyorum; ama hâlâ CHP’den değişim ve demokrasi yönünde bir şeyler bekleyenlere şaşıyorum. Hâlâ CHP’den umut kesmeyen, onu laikliğin güvencesi gibi gören, onda yer alan ve ona oy verenlere şaşıyorum. Ki bunlar arasında hâlâ küçümsenmeyecek bir Alevi kitlesi de var.

Oysa CHP hiçbir dönemde gerçek laikliği savunmadı. Dini devlet güdümüne alıp kendi amaçları doğrultusunda kullanmaya çalışan odur. CHP Kürtlere ve bizzat Alevi Kürtlere yönelik olarak ise soykırıma varan etnik temizlik ve bastırma kampanyalarının sorumlusudur. Koçgiri ve Dersim kıyımları bunlar arasındadır.

1921’de Koçgiri’nin Alevi Kürtleri, kurtuluş mücadelesine karşı çıktıkları için değil, hak ve özgürlüklerinin güvenceye alınmasını istedikleri için saldırıya uğradılar ve kıyıldılar.

1937’de ise Dersim’de bir ayaklanma filan yoktu. Sadece rejim Dersim’i gereği gibi denetleyememekten, bu yoksul yöreden yeterince vergi ve asker alamamaktan şikâyetçidi. Kürdistan’da her yer sindirilmişti, ama Dersim hâlâ bir tür özgür yaşam sürmekteydi. İşte rejim bu duruma son vermek, ırmaklarla ve yalçın dağlarla kuşatılmış bu kuytu yöreye de Kemalist rejimin otoritesini, yaymak için harekete geçti. Dersimliler bir anda kendilerini işgal benzeri bir askeri hareketle yüz yüze buldular. Türk devleti dörtbir yandan Dersim’i kuşattı ve topları-uçaklarıyla saldırıya geçti. Dersimliler yer yer direndiler. Ama direniş, kimyasal silahlar da kullanılarak acımasızca bastırıldı. Sonunda direnen de direnmeyen de, çocuklar ve kadınlar dahil, sivil ve masum halk kıyımdan geçirildi. Onbinlercesi yok edildi, bir bölümü sürgüne yollandı.

Türk rejimi o dönemde bu hareketi dış kamuoyundan gizlemek için bir askeri manevra gibi sundu ve Türk basınında ”Murat boyunda kırmızı ve mavi kuvvetlerin hareketleri”nden söz edildi. O dönemin Türk devlet adamları, sivili ve askeriyle bu hareketi planladı ve hayata geçirdiler. Hareketin bizzat Mustafa Kemal’in isteğine ve onayına uygun olarak başlatıldığına kuşku yok. O, harekât sırasında Dersim’e kadar gitti. İsmet İnönü ise, 1937 yılında bizzat askeri üniformayla orada idi.

Kürt sorununun 86 yıldır çözümsüz kalmasında CHP’nin vebali büyük. Bu ülkede çok renkli etnik yapıyı yok sayıp onu tek renge boyama, herkesi Türk ve sünni yapma  projesi CHP’nindir. Bu, 1930’ların faşizan projesidir. Avrupa’da faşizm ve onunla birlikte ırkçılık bozguna uğradı, egemen ve saldırgan milliyetçilik sindi. Oysa Türkiye’de Kemalist rejim onu, Güneş Dil Teorisi ve Türk Tarih Tezi eşliğinde ve görülmemiş bir pervasızlıkla sürdürdü. Soğuk savaş dönemi bu çağdışı sistemi sürdürmeye uygun bir zemin oluşturdu.

Ne var ki bugün durum değişmiştir. İç ve dış koşullar Türkiye’yi değişim yönünde zorluyor. Ama bu ülkenin ırkçıları, faşistleri, Kemalist gelenekten gelip yeni koşullarda daha gericileşmiş bir ”nasyonalist sol”, diğer bir deyişle statükocu kesim, tehlikeyi sezmiş bir canavar gibi direniyor.

Tüm bu nedenlerle CHP sözcüsü Onur Öymen’in 10 Kasım günü, Parlamento görüşmeleri sırasında değişime ve çözüme karşı dikilip 1930’ların ve 12 Eylül faşizminin politikalarını savunması, anaların gözyaşına sırtını çevirip ”Şeyh Sait ayaklanması sırasında ve Dersim’de analar ağlamadı mı?  Atatürk böyle yapmıştı, biz de devam edelim!” demesine şaşmamak gerekir. O CHP’nin faşizan, ırkçı geleneğine sadık; askeri operasyonlar ve acımasız katliamlar dışında bir yöntem tanımıyor, bir çözüm istemiyor. Öymen CHP’nin çıplak yüzünü sergiledi ve böylece, belki farkında olmadan yararlı bir iş yaptı. 

Bu kesimlerin öfkesi ve  telaşı anlaşılır bir şeydir. Onların dünyası artık yıkılıyor ve dertlerine çare yok. Türkiye uzak olmayan bir erimde barışa ulaşacak, demokratikleşecek; Kürt halkı, Alevi kitlesi ve bugün baskı altında olan tüm gruplar, azınlıklar da demokrasiyi ve özgürlüğü soluyacak, kültürlerini ve inançlarını özgürce yaşayacaklar.

Bir başka deyişle, bu ülkenin kangren olmuş sorunları, ağrılı, sancılı da olsa çözülecek.

 Yazarın önceki yazılarından:

Statükocu güçler, Ergenekon ve şiddet birbirine bağlı
Hey, Hürriyet! Orada kimse yok mu?..
Aptallık insana özgüdür
Alevi sorununu çözmeye Munzur’dan başlayın!
Abdülmelik Fırat’ın ardından
Aldatanlar ve aldananlar...
Sisteme kurban edilenler...
Ayıp diye bir şey vardır, Bay Akyol!
Şu bölme, bölünme hikâyesi...
Dema Nu ile söyleşi
Ne yazmalı?
Bu nasıl devlet, bu nasıl yargı?!
Statüko ile değişim arasında
Ahmet Altan sapla samanı karıştırıyor
Kelepir fiyatına çözüm!
Barış ve çözüm ortamı var mı?
Mardin olayı üzerine
Nesimi, Mahzuni, İhsani…
“Korku imparatorluğu”
ve arkadaşım Turgut Kazan...
Hizbullah-PKK, Jandarma silahları;
DTP’ye yönelik son operasyon

Güngören bombaları
Ve bir kez daha haklı çıkarken…
Ergenekon davası
Ve hukuk adına telaşlı çığlıklar..
.
Obama’nın ziyareti derde derman oldu mu?
29 Mart Yerel Seçimlerinin Sonuçları
Gül Kürdistan deyince...
Kar, bahar ve Newroz üzerine…
DTP sorumluları bu işlere ne der?
Bir hastane yazısı
Yerel Seçimler Üzerine
“Ergenekon”un kısa bir tarihçesi
İşte buna şaşıyorum!
Ergenekon üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının da düşmanı
Din-siyaset ilişkileri
Ergenekon ve 33 asker
Din üzerine bir sohbet
Takke düştü, kel göründü
Türkiye sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar, cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon ve Dağlıca
”Bilgi Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın Hoca’nın genellemeleri…
Bu nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP değişimin partisi değil
Eski film yeniden gösterimde mi?
Kedinin boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım tepki göstermek istemiyor
Sadun Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban ve laiklik üzerine
Ergenekon ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma son verirken…
Hrant Dink’i anarken
AKP sistemle kaynaşırken..
Sekiz asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih, akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin temsil sorunu
Sabah’taki söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen taktikler
DTP’ye yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil kim?.
PKK’nın silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla nereye?..
Nasıl bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir genel af  ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin temel yanlışı ne?
Yedi kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi Kürtlere yapılan saldırı
Türk Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22 Temmuz Seçimleri üzerine
Orman yangınları kimin işi?
Dink Davası ve Sivas
Bir mum yakmaya devam…
Kuzeyde bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe ayağa düştü
Darbe planı işlemekte
Barzani “PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet gerçekleri halka anlatmalı
Sayın Sezer, nereden nereye!
Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Dil Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 

 

 

 

 

 
PSK Bulten © 2009