Ergenekon eylemde
Tüm barış ve demokrasi güçleri uyanık olmalı
Kemal Burkay
Sevgili okurlar,
Kırk güne yakındır yollardaydım. Anılarımın
2. cildinin basımı nedeniyle KOMKAR’ın Avrupa’nın
çeşitli kentlerinde düzenlediği 9 kadar toplantıda
(Kopenhag, Lozan, Paris, Hamburg, Wuppertal, Manheim, Münih,
Nürnberg ve Berlin) kitaplarımı imzaladım.
Aynı zamanda ülkedeki son gelişmelerle; açılım
süreci, Kürt ve Alevi sorunlarıyla ilgili konuştum;
dostlarımı-arkadaşlarımı gördüm,
onlarla sohbet ettim.
Bu arada ülkede açılım sürecini zora sokan önemli
yeni gelişmeler yaşandı. Bunlardan biri, Öcalan’ın
hücre koşullarının ağırlaştığı
gerekçesi ile, ona sempatizan kesimlerin metropollerde ve
Kürdistan’ın değişik kentlerinde başlattıkları
kitle eylemleri idi. Bu eylemler ne yazık ki hızla
yasal tepki çerçevesini aşıp taşlı, molotof
kokteylli saldırılara dönüştü ve can aldı.
Diğeri ise Tokat’ta meydana gelen ve 7 askerin ölümüne
yol açan kanlı pusu oldu.
Reşadiye olayı bir Ergenekon eylemidir
7 Aralık günü Tokat’ın Reşadiye ilçesinde
7 askerin ölümü, birkaçının da yaralanmasıyla
sonuçlanan pusu, hiç kuşku olmasın ki bir Ergenekon
eylemidir. Böyle bir olay bizim için sürpriz olmadı.
Türkiye’de demokratikleşme ve barış yönünde
ne zaman önemli bir adım atılsa, ne zaman bir yumuşama
ortamı oluşsa böylesi tertipler hemen devreye girer.
Bu kimi zaman biryerlerin bombalanması, kimi zaman bir
karakol baskını, bazen bir suikast veya benzer türden
kamuoyunu sarsacak provokatif bir eylemdir.
1993 yılında Bingöl yakınında yol kesilip
kurşuna dizilen 33 asker olayı bunun tipik örneğidir.
Bu olay Özal’ın başlattığı ve PKK’nın
tek yanlı ateşkesiyle gelişen yumuşama
sürecini, silahların tümden susması umudunu sabote
etti. Bu askerler, savaşın ve şiddetin sürmesini
isteyen, barış düşmanı güçler tarafından
acımasızca ve vicdansızca kurban edildiler.
Çok geçmeden yumuşama sürecinin kaptanı ve Kürt
sorununu çözüp ülkeyi barış ve istikrar ortamına
ulaştırmayı hedeflemiş olan Özal da zehirlenip
ortadan kaldırıldı. Böylece militarist güçler
ve savaş lobisi, önlerindeki engeli aşıp savaşı
sürdürdüler; yıkım, kıyım, göç hızlandı.
Şimdi de AK Parti’nin başlattığı
açılım ve “demokratikleşme süreci” nedeniyle
aynı oyun sahnededir. Kuyruğu kıstırmış
olan Ergenekon ve cuntacı güçler, canhıraş
tertipler peşindeler. Reşadiye eylemi, Başbakan
Erdoğan’ın deyişiyle, süreci saboteye yönelik
tam bir tertip ve provokasyondur. Bu olayda da, tetikçi olarak
kimler kullanılmış olursa olsun, perde arkasında
yıllar yılıdır suça batmış,
çeteleşmiş derin devlet odakları vardır.
Son kıyımı yapanlar ve bu olay nedeniyle ellerine
kına yakanlar, Baykal ve Bahçeli gibileri, ulusalci geçinenler,
bir kez daha şehit edebiyatı ile kitleleri kışkırtmaktalar.
Oysa döktükleri timsah gözyaşlarıdır. Reşadiye’de
hain bir pusu sonucu yaşamlarına veda eden genç
askerlerin durumundan en başta onlar sorumludur. Onlar,
hükümetin başlattığı açılım
sürecine daha ilk günden şiddetle karşı çıkarak,
toplumda yalan üzerine kurulu fobileri kışkırtarak
Kürt sorununun çözümü, barış ve demokrasi yönünde
atılabilecek her türden adımı engellemekte,
en azından geciktirmekteler. Eğer kan hâlâ dökülmekte
ise, dökülmeye devam edecekse, ülkenin barış yüzünü
görmesi gecikecekse, bu en başta onlar yüzündendir.
Kimi medya organları ise yine sorumsuzca bir tutumla
bu oyuna ve kışkırtmaya alet oluyor.
Ne var ki bu kez, söz konusu tertibin inandırıcı
olması zor. Hükümet de medyanın bir bölümü de oyunun
farkında. Sorumluluk duyan herkese de oyunu açığa
vurma görevi düşüyor. Bu kez kamuoyunun aldatılmasına
fırsat vermemeli, provokasyondan medet bekleyen güçlerin
umutlarını boşa çıkarmalıyız.
Yıllardır süren bu kanlı oyunun sona ermesi,
Kürt ya da Türk gencecik insanlarımızın hayatının
korunması, ülkeye özgürlük ve barış yolunu
açacak sürecin devamı buna bağlı.
Öcalan’ın durumuyla ilgili gösterilen ve çığırından
çıkan tepkilere gelince:
Öcalan’ın İmralı’daki koşullarının
ve sağlık sorunlarının gündeme gelmesi
yeni değil. Buna yönelik tepkiler de. PKK ve DTP çevreleri
zaman zaman, belki Kürt sorunundan ve Kürt halkının
taleplerinden de daha sık olarak bu konuyu gündeme getirmekteler.
Bu nedenle geçmişte de şiddete dönüşen bir
dizi sokak eylemine tanık olduk.
Öcalan’ın yakınmalarına, taraftarlarının
ise tepkilerine yol açan nedenlerden biri, onun İmralı’daki
tek mahkum olarak soyutlanmış olmasıydı.
Hükümet de bunu göz önüne alarak İmralı’da yeni
düzenlemeler yaptı ve bir grup PKK’lı hükümlüyü
oraya aktardı. Ama ne gariptir ki Öcalan’ın yakınmaları
asıl bundan sonra arttı. Öcalan, yerinin daraltıldığını,
penceresinin yükseltidiğini, nefes almakta zorlandığını,
burun-boğaz akıntısının arttığını
ve gece rahat uyuyamadığını ileri sürdü.
Bu yakınmalar ise bir anda, bir düğmeye basılmış
gibi dışardaki tepkileri ateşledi ve olaylar
çığırından çıktı.
Hükümet tarafı ise Öcalan’ın özel hücresinde bir
daralma söz konusu olmadığını ve söz konusu
yakınmaların haksız olduğunu söylüyor.
Ancak Öcalan yakınmakta ve ona destek verenler tepki
göstermekte haklı olsalar bile, şu açılım
sürecinde gündemi belirleyecek neden bu mu olmalıydı?
Malum, AK Parti hükümeti Kürt sorununun çözümü ve genel olarak
demokratikleşmeyle ilgili olarak “açılım” dediği
bir süreç başlattı ve bu kapsamda 25 yıldır
süren çatışmayı durdurmaya, sorunu siyasi ve
barışçı yollarla çözmeye çalışıyor.
Ben, çözüm konusunda görüşlerimiz AK Parti ile tümden
çakışmasa da, bu yolda başlatılan süreci
ve atılacak olumlu adımları desteklemek gerektiği
kanısındayım. Süreci geliştirmek ve gerçekçi,
kalıcı bir çözüme ulaşmak da böyle mümkündür.
Başta CHP ve MHP olmak üzere statükocu çevreler ise
bu süreci engellemek, mevcut çatışma ortamını
sürdürmek için yoğun çaba içindeler ve kamuoyunu akıl
almaz biçimde kışkırtıyorlar.
Böylesi bir ortamda kendisini lider sayan Öcalan’a düşen
nedir? Kürt sorununun çözümü için açılım sürecine
destek vermek, hükümeti bu yönde teşvik etmek, onun yaptıklarını
yetersiz, projesini eksik buluyorsa yeni ve daha kapsamlı
önerilerle ortaya çıkmak değil mi? Ama ne gariptir
ki Öcalan’ın kendisi ve onunla birlikte PKK, nerdeyse
sadece Öcalan’ın özel durumuyla meşguller ve bu
amaçla taraftar kitleyi sokağa dökmekten geri durmuyorlar.
İşin garibi, pek çoklarının Kürt sorununun
çözümünde taraf olarak görmek istedikleri DTP de bu işle
meşgul!..
DTP ne yazık ki açılım sürecine gereken desteği
vermedi, kendisinden beklenen rolü oynayamadı. Oysa önemli
bir kitle desteği var ve istese çatışmaların
durması, dağdakilerin inmesi, barış ortamının
sağlanması ve demokratik yönde yeni ve ileri adımların
atılması kolaylaşırdı.
Ama DTP garip bir şekilde çözüm adresi olarak Öcalan’ı
gösteriyor. Hatta bununla yetinmeyip Kürt sorununu Öcalan’ın
durumuna endeksliyor. Öcalan ve PKK ise başlarda çözüm
yanlısı görünseler bile, çok sürmeden açılımı
zora sokan bir tutum takındılar. Öcalan’ın
hücre sorununu, kişisel durumunu gündemin başına
koydular. Şu anda Öcalan’ın durumu gerekçe gösterilerek
sokaklarda çocuklar ve gençler eliyle yapılanların,
bu taşlı, molotof kokteylli eylemlerin açılıma,
demokratikleşme sürecine hiç bir yararı yok. Bu
eylemler açılım sürecini engellemek, kaos yaratmak
isteyenlerin ekmeğine yağ sürüyor. İşin
içinde provokatörlerin olduğuna da kuşku olmasın.
DTP yöneticilerine düşen, bu tür eylemlere yol vermemek,
kuyruk olmamak, onlara açık bir dille karşı
çıkmaktır.
DTP’nin, sahip olduğu kitleselliğe ve olanaklara
rağmen Kürt halkının temel taleplerini dile
getirmez, buna yönelik barışçı kitle hareketleri
düzenlemez ve açılım sürecine gereken desteği
vermezken, Öcalan’ın kişisel durumunu gündemin başına
koyması ve sokak eylemlerinin ardından sürüklenmesi,
kendisi için de Kürt halkı için de talihsiz bir durumdur.
Öte yandan DTP’nin tüm bu yanlışlarına ve
eksiklerine rağmen kapatılması yanlış
olur. Öncelikle Parti kapamak antidemokratik bir uygulama
olduğu ve herhangi bir sorunu çözmeyeceği için,
ikincisi de böylesi bir karar, ortamı germek ve kaos
yaratmak isteyenlerin, derin güçlerin işine yarayacağı
için.
Yazarın önceki yazılarından:
TBMM’de
Kürt Sorunu ve Dersim…
Statükocu
güçler, Ergenekon ve şiddet birbirine bağlı
Hey,
Hürriyet! Orada kimse yok mu?..
Aptallık
insana özgüdür
Alevi
sorununu çözmeye Munzur’dan başlayın!
Abdülmelik
Fırat’ın ardından
Aldatanlar
ve aldananlar...
Sisteme
kurban edilenler...
Ayıp
diye bir şey vardır, Bay Akyol!
Şu
bölme, bölünme hikâyesi...
Dema
Nu ile söyleşi
Ne
yazmalı?
Bu
nasıl devlet, bu nasıl yargı?!
Statüko
ile değişim arasında
Ahmet
Altan sapla samanı karıştırıyor
Kelepir fiyatına çözüm!
Barış
ve çözüm ortamı var mı?
Mardin
olayı üzerine
Nesimi,
Mahzuni, İhsani…
“Korku
imparatorluğu”
ve arkadaşım Turgut Kazan...
Hizbullah-PKK,
Jandarma silahları;
DTP’ye yönelik son operasyon
Güngören
bombaları
Ve bir kez daha haklı çıkarken…
Ergenekon
davası
Ve hukuk adına telaşlı çığlıklar...
Obama’nın
ziyareti derde derman oldu mu?
29
Mart Yerel Seçimlerinin Sonuçları
Gül
Kürdistan deyince...
Kar,
bahar ve Newroz üzerine…
DTP
sorumluları bu işlere ne der?
Bir
hastane yazısı
Yerel
Seçimler Üzerine
“Ergenekon”un
kısa bir tarihçesi
İşte
buna şaşıyorum!
Ergenekon
üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar
yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının
da düşmanı
Din-siyaset
ilişkileri
Ergenekon
ve 33 asker
Din
üzerine bir sohbet
Takke
düştü, kel göründü
Türkiye
sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele
de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon
ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza
mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar,
cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon
ve Dağlıca
”Bilgi
Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın
Hoca’nın genellemeleri…
Bu
nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt
sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı
Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP
değişimin partisi değil
Eski
film yeniden gösterimde mi?
Kedinin
boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi
batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım
tepki göstermek istemiyor
Sadun
Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan
Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban
ve laiklik üzerine
Ergenekon
ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma
son verirken…
Hrant
Dink’i anarken
AKP
sistemle kaynaşırken..
Sekiz
asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih,
akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil
Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin
temsil sorunu
Sabah’taki
söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen
taktikler
DTP’ye
yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan
görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm
Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil
kim?.
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|