Pervasızlığın bu kadarı:
“Balyoz” derbe planı...
Kemal Burkay
Taraf gazetesinin Türkiye’nin gündemine getirdiği son
“Balyoz” hareketi, 2002 yılından bu yana Türk ordusu
içinde tezgahlanmış darbe planlarının
yeni bir halkası, belki de en dehşetengiz olanı.
Düşünün, o zamanki 1. Ordu Komutanı Org. Çetin
Doğan, 25’i general olmak üzere 150 kurmay subayı
topluyor ve planı tartışıyor. Önce darbeye
ortam hazırlamak için yapılacaklar var: 12 Mart
ve 12 Eylül öncesi yapılanlar gibi bombalar patlayacak,
kan akacak, yandaş basın ve denetimdeki gazeteciler
eliyle ortalık velveleye verilecek...
Bombalanacak yerler arasında İstanbul’un iki büyük
camisi var, bu iş camilerin tıklım tıklım
dolu olduğu bir Cuma günü yapılacak...
Arkasından sokağa dökülecek kitle arasına
sokulacak provokatörler eliyle atılacak kışkırtıcı
sloganlar...
Darbe için belki bunca terör yetmez, ekonomiyi de krize sokacak
işler yapılmalı; öyle ki vatandaş yalnız
canı nedeniyle değil, ekmeği nedeniyle de illallah
desin...
Arkasından ordu her zamanki gibi, “akan kanı, terörü
durdurmak, vatanı ve milleti kurtarmak” için, Anayasa’nın
ve İç Hizmet Kanunu’nun kendisine verdiği “koruma
ve kollama” görevini yapmak üzere yönetime el koyacak; parlamento
ve hükümet lağvedilecek; tüm yetki Milli Güvenlik Konseyi’ne,
yani cuntaya devredilecek. 12 Eylülde olduğu gibi...
Aynı gün, Salt İstanbul ve İzmit yöresinden,
daha önceden adresleri saptanmış olan 200 binden
fazla insan gözaltına alınıp stadyumlara doldurulacak,
Şili misali...
Toplanacaklar arasında 35 de gazeteci var; hani şu
demokrasiden, çözümden filan söz edenler...
Eğer protesto için toplanan olursa, “dağılın!”
filan gibi bir “nezaket gösterisine” gerek kalmadan, bunlar
silah kullanılıp “tepelenecek”, yani sokaklar kana
boyanacak... Şili’de olduğu gibi, belki de beteri...
Lağvedilen hükümetin yerine bir mutabakat hükümeti kurulacak;
bunun bakanları bile belli, içinde her devrin adamı
Hikmet Çetin gibileri var...
Valiler, kaymakamlar, belediye başkanları, hatta
banka şube müdürleri bile değişecek, mevcutların
yerine askerler tayin edilecek!..
1. Ordu kendi bölgesiyle ilgili plan yapıyor. Ya öteki
bölgeler?.. Elbet onların da paralel planı var.
Ege ve Trakya sükunete kavuşturulduktan sonra buralarda
mengene hafifletilip ağırlık “Doğu”ya
verilecekmiş...
Artık paşalarımızın “Doğu”
ile, yani Kürtlerle ilgili planlarını varın
siz düşünün!..
İşte, 1910’larda, yani İttihat ve Terakki
döneminde değil; 1930’larda, yani faşizmin Avrupa’da
coştuğu ve Kemalist Türkiye’nin de buna ayak uydurduğu
dönemde de değil; hatta “komünist tehdite karşı”
darbelerin birbirini izlediği soğuk savaş döneminde
bile değil, şu 2000’li yıllarda Türk ordusunun
ülkeye ve topluma uygun gördüğü “kollama ve kurtarma
operasyonu” bu!
Darbe planı ortaya çıkınca bile, söz konusu
General, akıl almaz bir pişkinlik ve rahatlıkla
televizyondan televizyona koşarak, böyle bir koruma ve
kollamanın, böyle bir plan yapmanın ordu olarak
görevleri olduğunu söyledi!
İşin garibi, Genelkurmay’ın kendisi de bu
planı inkâr etmedi, “dış tehdite karşı
bir savaş oyunu!” dedi.
Aman tanrım, sen şu “dış tehdit”e bak,
sen şu “savaş oyunu”na bak! Demek bu paşa efendiler
tüm toplumu eşek yerine koyuyorlar!
Plan tartışılırken, İstanbul’dan
sorumlu generalin biri, “Komutanım, İstanbul’un
üstüne çökerim!” diyor...
Demek İstanbul “dış tehdit...” Demek dış
tehditi savuşturmak için önce İstanbul’un camilerini
provokatörler eliyle bombalamak gerekiyor!.. Demek stadyumlara
doldurulacak yüzbinler, sokaklarda “dağılın!”
bile demeye gerek görülmeyip kestirmeden taranacak kitleler
düşman askeri!..
İşine son verilecek parlamento ve hükümet de herhalde
düşmanı temsil edenlerdir!..
Siz böyle garip savaş oyunu gördünüz mü?
Bu kurmaylar herhalde deli veya geri zekalı değiller.
Hayır, bunlar sadece pervasız!
Ve insan bu kadar pervasızlık karşısında
donakalıyor...
Hani ülkesini işgal altında tutan ordulardan söz
ederler ya, en tipik, en taze örneği işte bu!
Ülkemizde insanlar artık büyük çoğunluğuyla,
barış ve demokrasi beklerken; kendisine özgürlük,
iş ve aş sağlayacak bir ortam isterken, bu
ülkenin ordusu ona işte böylesine bir gelecek –siz 12
Eylül türü bir geçmiş anlayın- planlıyor...
Şimdi ülkede, tüm aklı başında insanlar,
yazarlar, aydınlar bu konuyu tartışıyor,
tepki gösteriyor, ordu içindeki bu darbe hastalığıyla
nasıl başa çıkılacağını
konuşuyorlar. Ama bütün bunlara gülüp geçen, bu kadarını
bile ciddiye almayan, gizlemeye, savunmaya çalışan
alçaklar da az değil.
Bu durumda ne yapmalı? Evet yapılacak işler
çok. Bu ordu buraya bir günde gelmedi, bir günde de gitmeyecek.
Yıllar yılı izlenen yanlış politikalar,
milli eğitimden camilerdeki vaazlara kadar beslenen ırkçılık
ve şovenizm; yalan ve düzmece bir tarihle yıkanan
kafalar, şiddeti yücelten bir anlayış; Kürt
halkına ve diğer farklı etnik gruplara, halklara
karşı süregelen bastırma ve kıyım
politikaları; orduyu ve polisi kendi halkını
susta durdurmaya, ezmeye, sindirmeye yönelik olarak kullanan
bir sistem, işte sonunda işleri bu duruma getirdi;
militarizmi güçlendirdi, devleti çeteleştirdi, ülkeyi
böylesi bir batağa soktu.
Ordu şimdi elindeki silahla, geçmişte olduğu
gibi yalnız Kürt halkını, solcuları, demokratları,
dindarları değil, herkesi, tüm halkı tehdit
ediyor...
Her şey apaçık, Türkiye tam bir batağa düşmüştür
ve eğer tez zamanda çıkış yolu bulunmazsa
bu batak herkesi yutabilir.
Çıkış ise her zaman dediğimiz gibi, demokrasinin,
özgürlüklerin yolunu tıkayan engellerin bir an önce temizlenmesidir.
Cunta anayasası bunların başında gelir.
Buna paralel olarak seçim, siyasi partiler ve ceza yasaları,
örgütlenme, düşünce ve ifade özgürlüklerini tam bir güvenceye
alacak şekilde demokratikleştirilmeli.
Ülkeyi bir jandarma eğitim alanı yapan Emasya denen
garabete bir an önce son verilmeli.
Ordu İç Hizmet Kanunu’ndaki darbe gerekçeleri temizlenmeli.
Kürt sorununun çözümü için bir an önce laftan öte somut adımlar
atılmalı.
Hükümet bu doğrultuda cesur adımlar atmalı
ve bu ülkede demokrasi ve barış isteyen herkes,
ikircikli bir tutuma düşmeden buna destek vermeli.
Bu aşamada kararsızlık, sadece militarist
diktatörlük isteyenlerin işini kolaylaştırır.
Toplumun silkinmekten, insanlarımızın özgürlük
ve demokrasi için el ele vermekten başka seçeneği
yok. Bunu yapmayanların ülkenin düşebileceği
bir kötü akıbetten yakınmaya hakkı olmaz.
Yazarın önceki yazılarından:
Kar
– Şiir
Ali
Baba Kırk Haramiler Mağarasında
Açılımda eksikler ve yanlışlar
İki
ihtimal
Ergenekon
eylemde
Tüm barış ve demokrasi güçleri
uyanık olmalı
TBMM’de
Kürt Sorunu ve Dersim…
Statükocu
güçler, Ergenekon ve şiddet birbirine bağlı
Hey,
Hürriyet! Orada kimse yok mu?..
Aptallık
insana özgüdür
Alevi
sorununu çözmeye Munzur’dan başlayın!
Abdülmelik
Fırat’ın ardından
Aldatanlar
ve aldananlar...
Sisteme
kurban edilenler...
Ayıp
diye bir şey vardır, Bay Akyol!
Şu
bölme, bölünme hikâyesi...
Dema
Nu ile söyleşi
Ne
yazmalı?
Bu
nasıl devlet, bu nasıl yargı?!
Statüko
ile değişim arasında
Ahmet
Altan sapla samanı karıştırıyor
Kelepir fiyatına çözüm!
Barış
ve çözüm ortamı var mı?
Mardin
olayı üzerine
Nesimi,
Mahzuni, İhsani…
“Korku
imparatorluğu”
ve arkadaşım Turgut Kazan...
Hizbullah-PKK,
Jandarma silahları;
DTP’ye yönelik son operasyon
Güngören
bombaları
Ve bir kez daha haklı çıkarken…
Ergenekon
davası
Ve hukuk adına telaşlı çığlıklar...
Obama’nın
ziyareti derde derman oldu mu?
29
Mart Yerel Seçimlerinin Sonuçları
Gül
Kürdistan deyince...
Kar,
bahar ve Newroz üzerine…
DTP
sorumluları bu işlere ne der?
Bir
hastane yazısı
Yerel
Seçimler Üzerine
“Ergenekon”un
kısa bir tarihçesi
İşte
buna şaşıyorum!
Ergenekon
üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar
yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının
da düşmanı
Din-siyaset
ilişkileri
Ergenekon
ve 33 asker
Din
üzerine bir sohbet
Takke
düştü, kel göründü
Türkiye
sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele
de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon
ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza
mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar,
cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon
ve Dağlıca
”Bilgi
Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın
Hoca’nın genellemeleri…
Bu
nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt
sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı
Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP
değişimin partisi değil
Eski
film yeniden gösterimde mi?
Kedinin
boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi
batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım
tepki göstermek istemiyor
Sadun
Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan
Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban
ve laiklik üzerine
Ergenekon
ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma
son verirken…
Hrant
Dink’i anarken
AKP
sistemle kaynaşırken..
Sekiz
asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih,
akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil
Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin
temsil sorunu
Sabah’taki
söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen
taktikler
DTP’ye
yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan
görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm
Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil
kim?.
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|