Çok laf değil, somut adımlar...
Kemal Burkay
Bu yazı, 15 Şubat tarihli Star Gazetesi’nin
Açık Görüş sütununda, “Yangını mı
Söndürmeli Körüğü mü Yok Etmeli” başlığı
altında yayınlandı.
Türkiye bakımından hangi sorunun çözümü öncelikli?
Kürt sorunu mu? Sivil siyaset üzerindeki askeri vesayet mi?
Ergenekon mu? Alevi sorunu mu? Kıbrıs mı? Ermenistan’la
var olan sorunların çözümü mü?
Yoksa halkın iş ve aş sorunu, ya da AB üyeliği
mi?..
Bunların yanı sıra bir dizi başka sorun
var. Bunlar içinde en önemlisinin Kürt sorunu olduğu
konusunda sanırım bir görüş birliği var.
Bizzat devlet başkanı Abdullah Gül’ün de belirlemesidir
bu. Kürt sorunu çözülmeden Türkiye düze çıkamaz, diğer
bir dizi önemli sorununu, örneğin aş ve iş
sorununu çözemez, demokratikleşemez.
O halde Kürt sorunundan mı başlamalıyız?
Bazen başladığımız, ya da başlar
gibi olduğumuz oluyor. Mesut Yılmaz’ın “AB’nin
yolu Diyarbakır’dan geçer,” demesi gibi... “Kürt sorunu
çözülmeden AB üyeliği gerçekleşmez” demekti bu.
Şu ünlü “savaşçı” Çiller bile Kürt sorununun
çözümü için Bask örneğinden söz etti. Özal da ölümünden
kısa bir süre önce bu sorunun önemini kavramış
ve çözüm için kolları sıvamak istemişti. Şimdi
ise AK Parti hükümetinin Kürt sorununun çözümü için başlattığı,
gelen tepkiler üzerine bir bütün olarak demokratikleşme
ve “birlik” sorununa bağladığı açılım
süreci var.
Ne var ki Kürt sorunu politikacılar için bir bakıma
bir ateş topu, ona el atanın eli yanıyor. Mesut
Yılmaz’ın lafı ağzına tıkıldı.
Çiller’in de... Özal’ın başına ise daha kötü
şeyler geldi. Şimdi de AK Parti liderleri açılım
süreci nedeniyle –elbet yalnızca o nedenle değil-
statükocu güçlerin ağır suçlamaları, tehditleriyle
yüz yüzeler.
Engellerin başında ise asker geliyor.
Sivil kesim yalnız Kürt sorunu değil, Kıbrıs
sorununun çözümü, Ermenistan’la ilişkilerin iyileştirilmesi,
AB üyeliği ve demokratikleşme yönünde her adım
atmaya kalktığında statüko ayağa kalkıyor.
En başta da asker dur diyor. Ordu, yıllar içinde
oluşmuş nice kurum, yasa, yönetmelik, gelenek ve
alışkanlıkla değişimin karşısına
dikiliyor. Buna askeri vesayet rejimi diyoruz.
Öyle olunca bu kez değişim taraftarlarının
gözü askeri vesayete çevriliyor. Buna son vermeden, ordu kışlasına
çekilip sivil yönetimin denetimini benimsemeden, aş ve
iş sorunu dahil, ülkenin diğer önemli sorunlarını
çözemeyiz, diyoruz.
Peki bunu nasıl başaracağız? Asker kesiminin
imtiyazlarını yitirmemek için geçmişten bu
yana yaptıklarını, şu anda da yapmakta
olduklarını biliyoruz. Bununla bağlantı
içinde bir de yasa dışı işler yapan, bir
tür yeraltı güç odağı derin devlet var. Orduya,
polise, sağ ve sol her türden partiye, yargıya,
üniversiteye, medyaya dal budak salmış Ergenekon
örgütü var...
Her değişim ve demokratikleşme çabasında,
toplumun ilerici güçlerini sindirmek, hükümetler yıkıp
hükümetler oluşturmak için Ergenekon harekete geçiyor;
kan döküyor, psikolojik harekâtlar estiriyor ve değişim
sürecini sabote ediyor; darbelere zemin hazırlıyor...
O zaman da diyoruz ki Ergenekon’u tasfiye etmeden, ordunun
kışlasına çekilmesi mümkün değil.
Öyleyse öncelikli sorun Ergenekon’un tasfiyesi mi? Ama o
zaman da statükocu güçler, CHP’si-MHP’si, askeri ve sivil
bürokrasideki, medyadaki, hatta Kürt kesimindeki ve bizzat
AKP içindeki kollarıyla karşımıza dikiliyor.
Bu barajı aşmak için büyük bir halk desteğine
ihtiyaç var.
Kanımca sorunların çözümü birbirine bağlı
ve bu işte öncelikle çözümü gereken sorunu seçmek hiç
de kolay değil. Diğer bir deyişle, önce şu
sorunu çözelim, sonra ötekilere geçelim biçiminde bir tutum
hiç de çözümleyici değil. Şu anda toplumdaki güçler
dengesi şu ya da bu sorunun köklü çözümü için büyük adımlar
atmaya elverişli değil. Ama ona gelinceye kadar,
bir dizi sorunda eş zamanlı ve nisbeten küçük adımlar
atmak mümkün. Yeterli kamuoyu desteğini kazanıp
Ergenekon’u tümden çözüp dağıtmak da, Askeri kışlasına
döndermek de, Kürt, Alevi ve diğer bir dizi sorunun çözümünde
gereken köklü adımları atmak da buna bağlı.
Hükümet de açılım sürecinde toptancı değil,
ihtiyatlı. Ancak sıra somut adımlar atmaya
gelince oldukça ürkek davranıyor. Elbet hiç somut adım
atılmadı, demiyorum. Örneğin TRT-6 önemli bir
adımdı ve dar grup çıkarları veya başka
etkenlerle PKK-DTP kesimi yeter desteği vermese bile,
Kürt halkı oldukça olumlu karşıladı, sahip
çıktı. Bu adım hükümete de Kürt halkı
arasında önemli derecede puan kazandırdı. Ergenekon’un
üzerine gidilmesi diğer bir önemli ve cesur adımdı.
Son olarak Emasya’nın kaldırılması da
öyle.
Öte yandan, hükümetin sahip olduğu kitle desteği
ve yedi yıllık hükümet dönemi göz önüne alındığı
zaman, bu ve benzeri adımlar azdır.
Hükümetin silahları susturma çabası önemlidir,
bu ülkede siyasetin normalleşmesi, demokratikleşme
ve Kürt sorununun çözümü yönünde önemli bir adım olacaktır.
Ancak hükümet bunun için gerekli adımları atmakta
ürkek davranıyor. Örneğin dağdan inişleri
ve yurt dışından dönüşleri kolaylaştırmak
için yasal zemini iyileştirecek adımlar atmıyor.
Bu iş “Pişmanlık Yasası” ile olmaz. Dağdan
inip silah bırakan hapse girmemeli.
Hükümet, siyasetin önünü açmak için somut adımlar atmalı.
Bu amaçla siyasi partiler ve seçim yasalarını demokratikleştirmeli.
AB ölçülerine, Venedik kriterlerine uygun olarak, şiddeti
yöntem seçmeyen siyasi partilerin legalde serbestçe faaliyet
göstermesine olanak sağlamalı. Bu bizzat AK Parti
için de yararlıdır; çünkü onun da tepesinde demoklesin
kılıcı var.
Seçim baraji düşürülmeli, yüzde 1 oy alan partilerin
bile parlamentoya temsilci sokma olanağı sağlanmalı.
Siyasi partilerin Türkçeden başka dilde seçim propagandası
yapmalarını engelleyen hüküm kaldırılmalı.
Bu tür adımlar Kürt siyasetinin normalleşmesini,
legalleşmesini, şiddetten arınmasını
sağlar; açılıma olan desteği arttırır.
AİHM ve Danıştay’ın kararlarına
da uygun biçimde, zorunlu din dersleri kaldırılmalı;
cem evleri Alevilerin inanç yerleri olarak tanınmalı;
Dersim’de halkı göçertme amaçlı ve doğayı
tahribe yönelik, ekonomik değeri olmayan baraj yapımları
durdurulmalı. Bu tür adımlar geniş Alevi kitlesine
güven verir ve açılıma olan desteği arttırır.
Heybeli Ada Ruhban Okulu geciktirilmeden açılmalı.
Hıristiyan azınlıklara yönelik saldırı
ve tehditlerin üzerine ciddi ve kararlı biçimde gidilmeli.
Bu, açılım sürecine uluslararası planda güveni
ve desteği arttırır.
Geçmişte düşünce özgürlüğünü boğan maddelerin
işlevini yapmakta olan ve bir dizi gazetecinin, aydının,
yazarın, sanat adamının yargılanmasına,
tutuklanmasına, ceza giymesine yol açan TCK’nın
311-312 ve benzeri maddeleri, düşünce özgürlüğüne
tam bir güvence sağlayacak biçimde kaldırılmalı
veya değiştirilmeli;
12 Eylül rejiminin daha da budadığı işçi
haklarının tanınması yolunda somut adımlar
atılmalı.
Bu ve benzeri adımlar aydınların, işçilerin
ve öteki emekçi kesimlerin açılım sürecine güvenini
ve desteğini arttıracaktır.
Taş atan Kürt çocuklarını terör eylemcisi
gibi gösteren, cezaevlerine dolduran ve onlarca yıllık
ağır cezalara muhatap eden ve böylece akıl
almaz bir trajediye yol açan yasa hükümleri daha fazla gecikmeden
değiştirilmeli.
Listeyi uzatmaya gerek yok. Bunlar ötedenberi Kürtlerin,
Alevilerin, aydınların, emekçilerin, demokratik
çevrelerin, bir başka deyişle geniş toplumsal
kesimlerin dile getirdiği istekler. Küçük küçük, ama
somut adımlar. Bu tür adımlar geniş halk kesimleri
içinde hükümete güveni ve açılım sürecine desteği
arttıracaktır. Böylesi bir halk desteği, yeni
bir sivil ve demokratik anayasa, Kürt sorununun nihayi çözümü
ve askeri vesayete son verilmesi yönünde daha köklü adımların
atılması için de zemini olgunlaştıracaktır.
Oysa son dönemlerde demokratikleşme yönünde somut adımlar
atılmadığı gibi, aksine, DTP’li politikacıların,
belediye başkanlarının tutuklanması gibi,
legal siyasetin sınırlarını daha da daraltan
ve açılım sürecine darbe indiren gelişmeler
yaşandı.
Tüm bu nedenlerle hükümet eğer açılım konusunda
samimi ise, yukarda saydığım türden görece
olarak küçük, ama somut ve önemli adımları atmak
için kararlı olmalıdır. Kamuoyu kendisinden
çok laf değil, iş bekliyor.
Yazarın önceki yazılarından:
KÜRT
SORUNUNDA BU DURUMA NASIL GELİNDİ? 1960 VE SONRASI...
Pervasızlığın
bu kadarı:
“Balyoz” derbe planı...
Kar
– Şiir
Ali
Baba Kırk Haramiler Mağarasında
Açılımda eksikler ve yanlışlar
İki
ihtimal
Ergenekon
eylemde
Tüm barış ve demokrasi güçleri
uyanık olmalı
TBMM’de
Kürt Sorunu ve Dersim…
Statükocu
güçler, Ergenekon ve şiddet birbirine bağlı
Hey,
Hürriyet! Orada kimse yok mu?..
Aptallık
insana özgüdür
Alevi
sorununu çözmeye Munzur’dan başlayın!
Abdülmelik
Fırat’ın ardından
Aldatanlar
ve aldananlar...
Sisteme
kurban edilenler...
Ayıp
diye bir şey vardır, Bay Akyol!
Şu
bölme, bölünme hikâyesi...
Dema
Nu ile söyleşi
Ne
yazmalı?
Bu
nasıl devlet, bu nasıl yargı?!
Statüko
ile değişim arasında
Ahmet
Altan sapla samanı karıştırıyor
Kelepir fiyatına çözüm!
Barış
ve çözüm ortamı var mı?
Mardin
olayı üzerine
Nesimi,
Mahzuni, İhsani…
“Korku
imparatorluğu”
ve arkadaşım Turgut Kazan...
Hizbullah-PKK,
Jandarma silahları;
DTP’ye yönelik son operasyon
Güngören
bombaları
Ve bir kez daha haklı çıkarken…
Ergenekon
davası
Ve hukuk adına telaşlı çığlıklar...
Obama’nın
ziyareti derde derman oldu mu?
29
Mart Yerel Seçimlerinin Sonuçları
Gül
Kürdistan deyince...
Kar,
bahar ve Newroz üzerine…
DTP
sorumluları bu işlere ne der?
Bir
hastane yazısı
Yerel
Seçimler Üzerine
“Ergenekon”un
kısa bir tarihçesi
İşte
buna şaşıyorum!
Ergenekon
üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar
yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının
da düşmanı
Din-siyaset
ilişkileri
Ergenekon
ve 33 asker
Din
üzerine bir sohbet
Takke
düştü, kel göründü
Türkiye
sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele
de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon
ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza
mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar,
cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon
ve Dağlıca
”Bilgi
Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın
Hoca’nın genellemeleri…
Bu
nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt
sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı
Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP
değişimin partisi değil
Eski
film yeniden gösterimde mi?
Kedinin
boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi
batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım
tepki göstermek istemiyor
Sadun
Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan
Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban
ve laiklik üzerine
Ergenekon
ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma
son verirken…
Hrant
Dink’i anarken
AKP
sistemle kaynaşırken..
Sekiz
asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih,
akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil
Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin
temsil sorunu
Sabah’taki
söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen
taktikler
DTP’ye
yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan
görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm
Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil
kim?.
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|