Viyana-İzlanda, Dil ve Şiir
Kemal Burkay
16 Nisan’da Viyana’da olacak, 17 Nisan’da da Avusturya KOMKAR’ın
her yıl düzenlediği bir haftalık “Kürt Kitapları
Sergisi” nedeniyle düzenlenen toplantılardan birinde,
şair Yelda Karataş’la birlikte “dil ve şiir”
üzerine konuşacak, kitaplarımı imzalayacaktım.
Ayrıca Avusturya’daki dost ve arkadaşların
yanı sıra, ülkeden ve Avrupa’nın değişik
ülkelerinden gelen dostlarla da buluşacak, belki 3-4
günlük bir süre, İsveç’in bir türlü bitmeyen kışından
kurtulup güzelim Viyana baharını yaşayacak,
dostlara birlikte müzelere ve Stefan Zveig’ın Salzburg’daki
evine, ayrıca değerli araştırmacı
Celilê Celil’in Viyana’da kurduğu Kürt Kütüphanesi’ne
uğrayacaktık.
Ama tam da yolculuk öncesi İzlanda adasındaki volkanlardan
biri püskürünce Avrupa’nın üstünü kara dumanlar sardı,
kıştan beter oldu, uçaklar kalkamadı ve bütün
bunlar gerçekleşmedi. Ne ben gidebildim, ne ülkedeki
dostlar gelebildiler. Bu da doğanın biz insanlara
bir uyarısı olmalı: “Buradayım, beni unutmayın
ve kendinizi dev aynalarında sanmayın!” dedi sanki...
Kelebek bile kanatlarını çırpınca dünyada
hayatı etkiler de koca volkan etkilemez mi? Dünyamızda
her şeyin birbirine bağlı olduğu bu olayla
bir kez daha görüldü. İzlanda Adası’nın yüzlerce
metre kalınlığındaki buzulu altında,
yerin derinlerinde ateş yanmaya devam etti, gazlar birikti
ve yüzyıllar sonra yeniden püskürdü. Püskürünce de yalnızca
buzulu yarıp geçmekle ve şu romantik İzlanda
Adası’nı kara dumanlara boğmakla kalmadı,
tüm Avrupa’da, tüm dünyada yaşamı etkiledi.
İzlanda adası bende, önce gençliğimde okuduğum
Pierre Loti’nin “İzlanda Balıkçısı” ile
iz bırakmıştır. Daha sonra, özellikle
de İsveç’e gelişimin ardından onunla ilgili
başka şeyler de dinledim, okudum ve televizyonlarda
izledim. Burası Norveç’in batısına düşen,
kutba yakın volkanik bir adadır. 320 bin nüfusludur
ve 1940’lı yıllarda Danimarka’dan ayrılarak
bağımsızlığa ulaşmıştır.
Ekonomisi balıkçılığa dayalıdır,
AB üyesidir ve kısa süre önce bir ekonomik krizle sarsıldı.
Büyük bölümü karla, buzullarla kaplı, yazın ise
yer yer yemyeşil çayırlara dönüşen bu kocaman
adayı, onun küçük başkenti Reykjavik’i; görece olarak
ılımlı, sıcak güney kıyılarına
serpilmiş, kırmızı-turuncu çatılı
evleriyle küçük küçük yerleşim yerlerini düşlerimde
daha da süsler ve bir gün orayı gezmeyi hayal ederdim.
Bundan sonra gidip görebilir miyim, bilemem; ama ben gidemeden
o bize geldi! Birkaç gün süreyle Stokholm’un göğü kirli,
külrengi bulutlarla örtüldü.
* * *
Eğer Viyana’ya gidip söz konusu toplantıya katılabilseydim
neler söyleyecektim? Konuşmamı sözlü ve asıl
olarak Kürtçe yapacaktım, söyleyeceklerimin anahatlarını
da kafamda şekillendirmiştim. Gidemediğime
göre hiç değilse bu yazıda bu konudaki görüşlerimin
özetini okurlara sunmak isterim.
Öncelikle, hiçbir dil küçümsenmemeli derim, bütün diller
güzeldir. Çünkü dil insanoğlunun –ve de kızının-
sözüdür, türküsüdür, şiiridir, öyküsüdür; yaşamının
onsuz olmaz bir parçasıdır. Ve her dil bu özellikleri
taşır, bir yaratıcılığın
ürünüdür. Bir yerde insan varsa üretir ve bunlar arasında
sözün güzellikleri de vardır.
Elbet diller içinde, kelime, deyim, atasözü hazinesi, anlatım
olanakları ve ürünleriyle çok gelişkin, dünya ölçüsünde
yayılmış olanları var, yerel ve dar kalanları
var. Gelişkinlik ve zenginlik derecesi söz konusu dili
konuşan toplumun tarihine, uygarlık düzeyine bağlı.
İnsanlar gördükleri, tanıdıkları, ürettikleri
nesnelere, bunun yanı sıra düşledikleri şeylere
isim verirler. Kullandıkları pek çok araç gibi,
kavramlar da zamanla ortaya çıkmış ve adlandırılmıştır.
Bu açıdan Kürt dilini ele alırsak... Kürtçe her
şeyden önce, kaynağı çok eskilere giden bir
dil. Kürtler, en azından bin yıldan fazla zamandır
adına Kürdistan denen bu topraklarda en eski tarihi dönemlerden
beri yaşıyorlar. Kürdistan Mezopotamya’nın
kuzeyini, İran’ın batısını, Anadolu’nun
doğusunu kapsıyor; yani geçmişin bu üç büyük
uygarlık merkezinin tam ortasında.
Son yüzyıl içinde yapılan arkeolojik araştırmalar
ortaya koydu ki, insanlık tarihinde neolitik devrim (insanın
ev yapması, köy kurması, hayvan ehlileştirmesi
ve tarla tarımı yapması) ilk kez Kürdistan’da,
Dicle’nin ve ona karışan ırmakların kıyılarında,
Revanduz ve Diyarbakır yöresinde, MÖ 9 bin yıllarında
(yani bundan 11 bin yıl önce) başladı.
Atalarımız mağaradan çıkıp evler
yaptılar, koyunu ve köpeği ehlileştirdiler,
Dicle ve Fırat’ın kıyılarındaki verimli
topraklarda arpa ve buğday ekimi yaptılar. Elbet
bu işleri yaparken buldukları, kullandıkları
araçlara, besledikleri hayvanlara, tarımını
yaptıkları bitkilere adlar da verdiler.
Bilindiği gibi yazı ilk kez MÖ 3000 yıllarında
Güney Mezopotamya’da Sumerler tarafından bulundu ve kullanıldı.
Bunu, aynı dönemde ya da yakın bir zaman farkıyla,
MÖ. 3000-2000 yıllarında kuzey Mezopotamya’da yaşayan
atalarımız (Elamlar, Subariler, Hurriler) izledi.
Yazıyı kullananlar böylece duygu ve düşüncelerini,
tarihlerini, masal ve efsanelerini, öykülerini de tabletlere
kazıdılar. Diller böylece gelişti.
Günümüzün Kürtçesi işte böylesi eski ve zengin kaynaklardan
doğup geliyor. Doğal olarak bu onun kelime zenginliğinin,
gelişkin anlatım olanağının nedenidir.
Kürt dilinde sözlü ve yazılı edebiyat da bu uzun
süreç içinde ve böylesi elverişli bir ortamda oluştu.
Kürdistan özgür olduğu zaman dilimiz de özgürce gelişti;
ama Kürdistan yabancı işgali altına düştüğünde
dilimiz de kötü etkilendi. Hele, Cumhuriyet döneminde Kürt
dilinin eğitim ve basın-yayın alanında,
hatta zaman zaman sokakta, pazarda bile yasaklanması,
suyu kesilen ağaç gibi, dil üzerinde büyük tahribat yaptı.
Dilimizin gelişmesi durdu ve büyük yara aldı.
İşte, sistemli olarak dil ve kültür kırımı
yapan, bu yoldan Kürt kimliğini yok etmeye çalışan
söz konusu sömürgeci güçler, aynı zamanda Kürtçenin ilkel,
işe yaramaz bir dil olduğunu, hatta bir dil olmadığını
ileri sürerek, bunu nerdeyse Kürtlere bile inandıracak
kadar zalimce davrandılar.
Ama Kürt halkı, Kürt aydınları direndiler
ve nice bedeller pahasına dil ve kültürlerini yaşattılar,
nice engellere rağmen gelişme yoluna soktular. Bu
nedenle şimdi bu masallara inanacak kadar saf kimse artık
kalmamıştır.
Dilin gelişmesinde o dilin büyük yazarlarının,
ustalarının oynadığı önemli rolü
ise unutmamalı.
Dili halkın kendisi yaratır, yani o esasta toplumsal
bir üründür. Ama geçmişten beri büyük ozanlar, destan
anlatıcıları, türkücüler, modern çağda
ise yazı dilinin ustaları, ipek dokur gibi ona biçim
verir, dili derler, işler ve zenginleştirirler.
Montaigne, Balzak, Hugo ve Stendal olmadan Fransızca
her halde yetim kalırdı. Dostoyevski, Tolstoy, Çeof,
Puşkin, Gorki olmadan da herhalde Rusça... Sait Faik,
Yaşar Kemal, Nazım, Ahmed Arif gibi ustalar Türkçeyi
az mı zenginleştirdiler?..
Kürtçemizde ise Ehmedê Xani, Mele Ehmedê Cizîri, Cigerxwin,
Ereb Şemo, Nurettin Zaza, Celadet ve Kamuran Bedirhanlar,
klasik ve çağdaş yazı dilini bezeyen, geliştiren
ustalardır.
Ben dilde akıcılığa, anlaşılırlığa
önem veririm. Duru, hoş akışlı bir su
ne ise, kolay anlaşılır, akıcı bir
üslup da öyledir bence. Bilmece-bulmaca çözer gibi insana
kök söktüren, aşırı soyutlamaya giden anlatımlar
beni sıkar ve eminim ki okuyucuların ezici çoğunluğu
da böyle düşünür. İşte dili iyi kullanan, akıcı
bir üsluba sahip ustaların önemi buradadır; onlar
insanlara dili ve edebiyatı sevdirirler.
Ben okurlarıma, özellikle Kürtçeyi öğrenmek, geliştirmek,
güzel, olgun bir dile ulaşmak isteyen okurlarıma,
bu türden ustaları, onların eserlerini salık
veririm.
* * *
Eğer gidebilseydim Viyana’daki toplantıda okuyacağım
şiirlerden biri de, yıllar önceki bir Viyana ziyaretim
sırasında yazdığım şu şiirdi:
HEYKELİN AŞKI
Bu kenti heykeller basmış
Yiğit ve güzel
Tutkulu, yaşam dolu
Alpler’den doğru esen yel
Camlara düşen yağmur damlaları
Kulağımda Tuna Dalgaları
Ekim bahçelerinde şiir
Bir vals içinde mermerle yeşil
Yaşlı ve genç Viyana
Yazarın önceki yazılarından:
Bir
Dünyalıyım
Kovancılar
Depremi, Lazaref, Dema Nû ve Newroz...
Geçmişten
bir sayfa...
Çok
laf değil, somut adımlar...
KÜRT
SORUNUNDA BU DURUMA NASIL GELİNDİ? 1960 VE SONRASI...
Pervasızlığın
bu kadarı:
“Balyoz” derbe planı...
Kar
– Şiir
Ali
Baba Kırk Haramiler Mağarasında
Açılımda eksikler ve yanlışlar
İki
ihtimal
Ergenekon
eylemde
Tüm barış ve demokrasi güçleri
uyanık olmalı
TBMM’de
Kürt Sorunu ve Dersim…
Statükocu
güçler, Ergenekon ve şiddet birbirine bağlı
Hey,
Hürriyet! Orada kimse yok mu?..
Aptallık
insana özgüdür
Alevi
sorununu çözmeye Munzur’dan başlayın!
Abdülmelik
Fırat’ın ardından
Aldatanlar
ve aldananlar...
Sisteme
kurban edilenler...
Ayıp
diye bir şey vardır, Bay Akyol!
Şu
bölme, bölünme hikâyesi...
Dema
Nu ile söyleşi
Ne
yazmalı?
Bu
nasıl devlet, bu nasıl yargı?!
Statüko
ile değişim arasında
Ahmet
Altan sapla samanı karıştırıyor
Kelepir fiyatına çözüm!
Barış
ve çözüm ortamı var mı?
Mardin
olayı üzerine
Nesimi,
Mahzuni, İhsani…
“Korku
imparatorluğu”
ve arkadaşım Turgut Kazan...
Hizbullah-PKK,
Jandarma silahları;
DTP’ye yönelik son operasyon
Güngören
bombaları
Ve bir kez daha haklı çıkarken…
Ergenekon
davası
Ve hukuk adına telaşlı çığlıklar...
Obama’nın
ziyareti derde derman oldu mu?
29
Mart Yerel Seçimlerinin Sonuçları
Gül
Kürdistan deyince...
Kar,
bahar ve Newroz üzerine…
DTP
sorumluları bu işlere ne der?
Bir
hastane yazısı
Yerel
Seçimler Üzerine
“Ergenekon”un
kısa bir tarihçesi
İşte
buna şaşıyorum!
Ergenekon
üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar
yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının
da düşmanı
Din-siyaset
ilişkileri
Ergenekon
ve 33 asker
Din
üzerine bir sohbet
Takke
düştü, kel göründü
Türkiye
sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele
de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon
ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza
mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar,
cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon
ve Dağlıca
”Bilgi
Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın
Hoca’nın genellemeleri…
Bu
nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt
sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı
Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP
değişimin partisi değil
Eski
film yeniden gösterimde mi?
Kedinin
boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi
batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım
tepki göstermek istemiyor
Sadun
Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan
Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban
ve laiklik üzerine
Ergenekon
ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma
son verirken…
Hrant
Dink’i anarken
AKP
sistemle kaynaşırken..
Sekiz
asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih,
akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil
Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin
temsil sorunu
Sabah’taki
söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen
taktikler
DTP’ye
yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan
görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm
Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil
kim?.
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|