Militarist-faşist güçlerin son çırpınışları
Kemal Burkay
Referanduma yaklaşılırken, beklendiği
üzere ortam ısınıyor. Gediktepe baskını,
İnegöl, Dörtyol olayları son günlerin en önemli
gelişmelerinden. Belli ki gerilim kazanını
kaynatanlar ellerinden geleni yapıyorlar.
19 Haziran’daki Gediktepe baskını, son yıllarda
yaşanan, Gabar ve Bezele baskınlarını
andırıyor. İlgili komutanlık baskından
üç gün önce haberdar edilmiş. Baskını düzenlediği
söylenen 150 kişilik PKK grubu katırlarıyla
birlikte karakola doğru iki gün boyunca yol alıyor.
Heronlar bunu saptıyor. Ama üst düzey komutanlar seyrediyorlar…
Uyarılara karşılık, ”her şey denetimimiz
altında” diyorlar. Baskın olup bittikten, 11 asker
öldükten sonra ise ”gelenleri çoban sandık!” diyorlar…
Yani sevgili okurlar, her şey bir komediyi andırıyor…
150 kadar çobanın, mevcut olmayan bir sürüyü, sık
sık baskınlar yaşamış bir sınır
karakolu yanında otlattığı dünyanın
neresinde görülmüş?!.
İşin garibi, Antakya’nın bir dağ köyünde
kekik toplayan üç ihtiyar da terörist sanılıp kurşun
yağmuruna tutulmuştu!
Bu memleketin gariban halkı, bu generaller seninle dalga
geçiyorlar.
Elbet, dedikleri arasında doğrular da var. Örneğin,
”herşeyin kontrolleri altında” olduğuna dair
sözleri. Onlar Gediktepe baskınından haberdarlardı,
onu bekliyorlardı, onu kendileri düzenlemişlerdi.
Ortamı germek, planlarına bahane ve gerekçeler yaratmak
için. Şehit kanı ve canı üzerinden terör edebiyatı
yapmak, kitleleri kışkırtmak, hükümeti köşeye
sıkıştırmak için… 1990 öncesine dönmek,
OHAL’e, sıkıyönetime zemin hazırlamak için…
Gelişmeleri tersine çevirip Ergenekoncuları kurtarmak
için… AB sürecini engellemek, güçlerini, imtiyazlarını
sürdürmek, statükoyu korumak için…
Gelenler, gerçekten PKK’li de olabilirdi, PKK’li kılığına
sokulmuş özel birlikler de. Hani şu ”Heronların
çok zarar verdiği” söylenen ekipler…
Ama bu karakol baskınlarının artık suyu
çıktı. Böyle bir baskın olunca artık aklı
başında herkesin aklına gelen şu: ”Bu
da danışıklı bir dövüş, bir şike
olmasın…” Bir mayın patlayıp can alınca,
insanlar hemen ”PKK yapmıştır,”
demiyor. Hatta PKK üstlense bile…
Bu ordunun yıllar yılıdır halkı
aptal yerine koyduğu, bu türden psikolojik harekâtlarla
kamuoyu oluşturup darbeler düzenlediği, darbe yapamasa
bile hükümetleri köşeye sıkıştırdığı,
politikalara yön verdiği artık, yalnızca işin
uzmanı gözlemcilerce değil, kamuoyunun küçümsenmeyecek
bir kesimi tarafından da biliniyor.
Tüm olup bitenlere rağmen, söz konusu terör demagojisine
kananlar ise aptal yerine konmayı hak ediyorlar demektir.
Ama bu saatten, yani ortaya serilen bunca kirli çamaşırdan,
deşifre olan bunca oyundan sonra bu telkinlere kanmak,
aptallar için bile mazur görülemez.
İnelgöl ve Dörtyol olaylarına gelince. Bunlar gerilim
sürecindeki yeni bir aşamayı gösteriyor. Kaynattıkları
terör kazanıyla kitleleri etkilemeye çalışanlar
artık danışıklı karakol baskını,
mayın patlatması gibi eski ve rutin eylem biçimlerini
yeterli bulmuyorlar. Bu yoldan yarattıkları gerilimi
bir üst düzeye çıkarmaya çalışıyorlar.
Bu da şovenizm dalgasını Kürt düşmanlığı
üzerinden sokağa dökme çabasıdır.
Artık gösterdikleri düşman sadece ”terör örgütü”
dedikleri PKK değil. Bütün Kürtleri düşman, bütün
Kürtleri PKK’lı diye gösteriyorlar. Son dönemde ülkenin
şurasında burasında Kürtlere karşı
pogromlar düzenlemeye yöneldiler. Artık böylesi bir kanlı
boğazlaşmadan bile medet umacak kadar çaresiz ve
acımasızlar. Böyle bir kaos ortamında yine
”kurtarıcı” güçlerin, bir darbe yoluyla devreye
girmesini umut ediyorlar.
Söz konusu faşist ve militarist güçlerin kışkırtmaları
için ülkenin dörtbir yanında uygun bir zemin oluştuğunu
görmek gerekir. İnegöl ve Dörtyol olayları bunun
kanıtı. Gedikli faşist parti bir kez daha görev
başında görülüyor. Kullandıkları yöntemler
12 Mart ve 12 Eylül darbeleri öncesindekilere oldukça benzer.
O zaman düşman komünist denen solculardı, Alevilerdi.
Şimdi ise ülkeyi böleceği söylenen Kürtler. Üstelik
Kürtler artık yalnızca ”Doğu”da,yani
Kürdistan’da değil, batıda da epeyce varlar. Yıllardır
yoksulluk ve zoraki sürgün sonucu yüzbinler, hatta milyonlar
halinde batı illerine yöneldiler. Orada yer yer işyerleri
açmayı, ekonomik hayata katılmayı başardılar.
Bu, faşist ve ırkçı dalga için uygun bir hedeftir.
Onlar şimdi Türkiye’nin Yahudileri… Türk tüccar, esnaf,
hatta işçi için bir rakip… Üstelik ”askerimizi şehit
eden acımasız teröristler…”
Söz konusu koşullarda küçük bir kıvılcım
provokatörler eliyle Kürtler aleyhinde bir kitle hareketine
yol açabilir. Nitekim İnegöl ve Dörtyol’da açtı.
İnegöl’de faşistler önce bir Kürt otobüs şoförünü
”Buradan geçemezsin!” deyip dövdüler. Bunu izleyen ve bu olayın
yol açtığı bir kahve kavgasını kitleye
PKK saldırısı diye yansıttılar ve
çevreden topladıkları taraftarlarıyla kitleyi
kışkırtıp Kürt mahallesine, Kürt işyerlerine
yöneltiler. Buna engel olmak isteyen polisi hedef aldılar.
İnegöl bir cehenneme döndü.
Hatay’daki ise çok daha profesyonelce bir
tertipti. Kentin içinde bir polis otosu hedef alınıp
dört polis öldürüldü. Ardından olay hemen PKK’ya yüklendi
ve olayı düzenleyen PKK’lıların yakalandığı
ileri sürülerek karakol kuşatıldı, Kürtlerin
evlerine ve işyerlerine saldırılar başladı.
Burası da Kürtler için bir cehenneme çevrildi.
Ne var ki olayın planlı ve profesyonelce
bir provokasyon olduğu çok geçmeden ortaya çıktı.
Olay JİTEM tarafından işlenmiş ve bu işte
bir MHP’linin arabası kullanılmıştı.
Sınır karakollarına yönelik şike baskınlarda,
mayın patlamalarında gariban askerler ve masum siviller
kurban seçilirken, bu kez doğrudan polisler seçilmişlerdi.
Polislerin Özel Harp güçlerince kurban seçilmesi
bir ilk değildi. 12 Eylül öncesi Adana Emniyet Müdürü
Cevat Yurdakul’un, yakın zamanda ise Diyarbakır
Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ın aynı güçlerce hedef
seçilmesi bunun tipik örneklerinden.
Dörtyol’dan önce de Antakya yöresinde cereyan eden ve PKK’ya mal edilen, PKK’nın ise memnuniyetle üstlendiği
terör olaylarının aslında kimin tarafından
düzenlendiği kuşkuluydu. PKK Amanoslar’da üslenmiş
deniyordu. Oysa Reşadiye’de olduğu gibi Amanoslar’da
da üslenmiş olan Özel Harp güçleri idi. Ergenekon’du,
JİTEM’di. Yani heronlardan korunması gereken “adamlarımız”
idiler. Aslında çoğu zaman sivil kıyafetleri
ile halkın içinde idiler.
Belli ki, 2004 yılından beri darbe
peşinde koşan, böylece AB üyeliği, demokratikleşme,
Kürt sorunu başta olmak üzere sorunların çözümünü
engellemeye çalışan statüko, canını dişine
takmış direniyor ve gelişmeleri engellemek,
tersine döndermek için bir bakıma son kanlı marifetlerini
sergiliyor.
Ama bu kez başarmaları pek muhtemel değil.
Marks, tarihte her olay iki kez tekrarlanır, birincisinde
trajedi, ikincisinde komedi olarak, demişti. Bu ülkede
de geçmişte tam olarak birer trajedi olan darbe girişimleri
ve darbeler bugünün koşullarında komedi olmaya adaylar.
Çünkü ne dış, ne de iç koşullar 1970’li ve
80’li yıllardaki gibi değil. Eski darbeler NATO’nun
yeşil ışığında yapılıyordu.
İçerde de kamuoyu tertipler konusunda yeterince uyanık
değildi. Şimdiyse tertipler daha anında, ya
da kısa sürede ortaya çıkıyor. Sınırdaki
karakol baskınlarının içyüzü ve Dörtyol’da
olup bitenler bunun kanıtı. Sekiz yıldır
hükümet olan AK Parti, gönlümüze göre demokrat ve değişimci
olmasa da en azından kendisini savunmak için bu tertipleri
açığa çıkarıyor, üzerine gidiyor.
Bu ülkenin gerçekten demokrat, değişimci insanlarına,
barış ve özgürlük isteyen herkese düşen ise
bu süreçte safını iyi belirlemek. Militarist-faşist
statükocu güçlerin oyunlarını cesaretle teşhir
etmek, kamuoyunu aydınlatmak.
Bu tertipleri ancak böyle boşa çıkarabiliriz. Barışı
ve özgürlüğü ancak böyle kazanırız.
Yazarın önceki yazılarından:
Biz
hiç susmadık;Ama bizi görüp duymadınız…
Kimlik
sorunu- 3
Kadın
sorunu ve sosyalizm
Kimlik sorunu -2
Kimlik
sorunu -1
27
Mayıs “Devrimi”
Viyana-İzlanda,
Dil ve Şiir
Bir
Dünyalıyım
Kovancılar
Depremi, Lazaref, Dema Nû ve Newroz...
Geçmişten
bir sayfa...
Çok
laf değil, somut adımlar...
KÜRT
SORUNUNDA BU DURUMA NASIL GELİNDİ? 1960 VE SONRASI...
Pervasızlığın
bu kadarı:
“Balyoz” derbe planı...
Kar
– Şiir
Ali
Baba Kırk Haramiler Mağarasında
Açılımda eksikler ve yanlışlar
İki
ihtimal
Ergenekon
eylemde
Tüm barış ve demokrasi güçleri
uyanık olmalı
TBMM’de
Kürt Sorunu ve Dersim…
Statükocu
güçler, Ergenekon ve şiddet birbirine bağlı
Hey,
Hürriyet! Orada kimse yok mu?..
Aptallık
insana özgüdür
Alevi
sorununu çözmeye Munzur’dan başlayın!
Abdülmelik
Fırat’ın ardından
Aldatanlar
ve aldananlar...
Sisteme
kurban edilenler...
Ayıp
diye bir şey vardır, Bay Akyol!
Şu
bölme, bölünme hikâyesi...
Dema
Nu ile söyleşi
Ne
yazmalı?
Bu
nasıl devlet, bu nasıl yargı?!
Statüko
ile değişim arasında
Ahmet
Altan sapla samanı karıştırıyor
Kelepir fiyatına çözüm!
Barış
ve çözüm ortamı var mı?
Mardin
olayı üzerine
Nesimi,
Mahzuni, İhsani…
“Korku
imparatorluğu”
ve arkadaşım Turgut Kazan...
Hizbullah-PKK,
Jandarma silahları;
DTP’ye yönelik son operasyon
Güngören
bombaları
Ve bir kez daha haklı çıkarken…
Ergenekon
davası
Ve hukuk adına telaşlı çığlıklar...
Obama’nın
ziyareti derde derman oldu mu?
29
Mart Yerel Seçimlerinin Sonuçları
Gül
Kürdistan deyince...
Kar,
bahar ve Newroz üzerine…
DTP
sorumluları bu işlere ne der?
Bir
hastane yazısı
Yerel
Seçimler Üzerine
“Ergenekon”un
kısa bir tarihçesi
İşte
buna şaşıyorum!
Ergenekon
üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar
yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının
da düşmanı
Din-siyaset
ilişkileri
Ergenekon
ve 33 asker
Din
üzerine bir sohbet
Takke
düştü, kel göründü
Türkiye
sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele
de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon
ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza
mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar,
cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon
ve Dağlıca
”Bilgi
Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın
Hoca’nın genellemeleri…
Bu
nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt
sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı
Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP
değişimin partisi değil
Eski
film yeniden gösterimde mi?
Kedinin
boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi
batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım
tepki göstermek istemiyor
Sadun
Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan
Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban
ve laiklik üzerine
Ergenekon
ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma
son verirken…
Hrant
Dink’i anarken
AKP
sistemle kaynaşırken..
Sekiz
asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih,
akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil
Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin
temsil sorunu
Sabah’taki
söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen
taktikler
DTP’ye
yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan
görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm
Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil
kim?.
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|