Kim kime karşı, kim kime rakip?
3. bölüm
Niçin PKK ve Öcalan üstüne yazıyorum?
Kemal Burkay
Bir önceki bölümde siyasi hayatımda bir kariyer tutkusu
içinde olmadığımı, posta ve paraya değer
vermediğimi yazmıştım. Hayat hikâyem bunun
kanıtıdır.
Peki niçin hâlâ bunca riski, derin devletin ve PKK’nin öfkesini,
müridan tayfasının düzeysiz tepkilerini göze alarak
yazıyorum ve konuşuyorum? Bazılarının
sandığı veya göstermek istediği gibi ”PKK’ye
karşıtlık”tan, ”Öcalan’ı çekememekten”
veya ”onu kıskanmaktan” mı? Yoksa bu bir inat işi
mi?..
Her ünlü kıskanılır mı, her ünlüye gıpta
edilir mi? Hitler’den daha ünlüsü var mı?.. Saddam’ın
ünüyle kim yarışabilir?.. Pol Pot ve İdi Amin
de bir dönemin ünlüleri idiler... Kim böylelerinin yerinde
olmak ister? Öcalan’ınki gibi bir ünden de Tanrı
beni korusun!
Bunu söyleyenler ya olan biteni kavramıyor ve beni tanımıyorlar,
ya da kötü niyetliler, benim tavır ve tutumumu bile bile
çarpıtıyorlar.
Yazıyorum, çünkü hem yazmak benim işim, hem de
bir dava adamıyım. Bir onur taşıyorum
ve bence hayatta en değerli şey odur. Kürt halkına
bunca oyun oynanırken, bunca tuzak kurulurken görmemek,
görüp de susmak onurlu bir insan için mümkün mü? Ben kendi
rahatı, canı için halkın davasına sırtını
döneceklerden, susacaklardan değilim.
İşte sorun budur. Bunun ötesinde siyasete dönüp
bakmazdım bile. Öcalan başkaları için nedir,
ne değildir; bazılarının yakıştırmasıyla
bir Mandela mıdır, yoksa kendi deyişiyle ”beş
para etmezin biri” mi, ayrı bir konu; ama özel hayatımda
benim kendisiyle herhalde bir alıp vereceğim olmazdı.
PKK halkımızın kaderiyle böyle kötü oynamasa
ve Öcalan’ın bu işte böylesi önde gelen bir rolü
olmasa, onlarla ilgili tek söz bile etmezdim.
Sonuç olarak ben PKK’ye ve Öcalan’a karşı değilim.
Tam tersine, biz Kürt halkının kurtuluşu için
mücadele ederken PKK’yi karşımızda bulduk.
Öcalan da zaten yıllar sonra bunu itiraf etti. ”Bizden
istedikleri diğer Kürt örgütlerine karşı savaşmaktı
ve üç yıl süreyle ne istedilerse yaptık,” dedi.
Aslında, yalnızca ” üç yıl süreyle” değil,
ondan sonra da yaptı. Bugün de durum farklı değil.
Diğer bir deyişle, PKK ile uğraşan biz
değiliz, bizimle uğraşan PKK. Sahneye çıktığı
ilk günden beri işi bu. Üstelik, yavuz hırsız
ev sahibini bastırır misali, kendi utanç verici
durumunu, sıfatlarını başkasına mal
ediyor. Kendisi bir MİT hizmetlisi olarak siyasete giren
veya sokulan Öcalan, hep başkalarını ajan olmakla,
şunun bunun adamı olmakla, işbirlikçilikle
suçladı. PKK’nin kendisi tüm yurtsever Kürt örgütlerine,
aydınlarına baskı yaparken, onları tehdit
ederken ve dizi dizi dizi cinayetler işlerken, başkalarını
PKK’ye karşı olmakla, ihanetle suçladı, habire
yalan söyledi, başkalarına iftira attı. Ne
yazık ki piyasada PKK ile ilgili olarak beyni yıkanmış,
bu yalan ve iftiralara kanan birçok saf, iyi niyetli kişi
de var. Yine, ne yazık ki ”iyi niyet” tek başına
yetmiyor. Ünlü sözdür: ”Cehennemin yolu da iyi niyetle döşelidir.”
Böyleleri de belki bir gün daldıkları düş
dünyasından uyanırlar –nitekim uyananlar var- ama
çok geç olur; bu arada atı alan Üsküdür’ı geçmiş
olur…
Aklı başında herkes bizim, gerçekte PKK ile
değil, sömürgeci ve milatarist rejimle, onun derin devleti
ile uğraştığımızı bilir.
Çünkü Kürt halkının ulusal mücadelesine karşı
tüm bu tuzakları kuran, bu planları hayata geçiren
ve bu işte aynı zamanda PKK’yi kullanan bu sömürgeci,
militarist rejimdir, onun derin devletidir. Bizim bu oyunları,
tuzakları deşifre etmemizden en çok da o tedirgin
olmaktadır. Eğer sussak en çok o memnun olacak,
işini sessizce yapan bir hırsız gibi, planlarını
rahat rahat hayata geçirecektir. Ve bizimle uğraşan
görünürde PKK olsa dahi, asıl olarak arkasındaki
derin devlettir.
Kaldıki PKK’nin tüm yaptıklarına rağmen
biz politikamızı PKK’ye karşıtlık
üzerine kurmadık. Onları zaman zaman yurtsever hareket
bakımından olumlu bir mevziye çekmeye bile çalıştık.
İlk kez 1981 yılında, diğer bazı
örgütlerle birlikte bunu denedik, ama başaramadık.
Bunun öyküsü anılarımın 2. cildinde var. Daha
sonra 1993 Protokolü’nü bu amaçla yaptık. Protokolde
Kürt örgütleri arasında şiddete başvurulmaması,
sorunların görüşmeler yoluyla çözülmesi ilkesi yer
alıyordu ve bir cephe hedefleniyordu. Yine protokolde
Kürt sorununun çözümü için ortak taleplerimiz yer alıyordu
ki bunlar arasında federatif çözüm talebi de vardı.
Bu protokol her iki örgütün (PSK ve PKK) tabanı dahil,
tüm yurtsever güçleri ve kitleleri mennun etti. Bir birlik
umudu doğdu. Karşı taraf ise, bizzat Demirel’in
sözleriyle paniğe kapıldı. Protokolü, PKK’nin
da dahil olduğu, 12 örgütü kapsayan bir cephe çalışması
izledi. Ne yazık ki, nerdeyse sonuçlanmak üzere olan
bu cephe çalışmasını sabote eden de yine
PKK oldu. Çalışmalar sürerken PKK, diğer yurtsever
örgütlerin kadro ve sempatizanlarına karşı
cinayetler işledi, Bingöl’de silahsız 33 askeri
kurşuna dizdi, Güney Kürtlerine yeniden savaş açtı,
Avrupa ülkelerinde yoğun bir terör estirdi ve bu nedenle,
hem dış kamuoyunda bir bütün olarak Kürt hareketinin
prestijini sarstı, hem de kendisi söz konusu ülkeler
tarafından teröristlikle suçlanır hale geldi. Bu
durumda cephe çalışması tıkandı ve
birleşir gibi olan yollarımız, ne yazık
ki yine ayrıldı.
PKK neden tam da cephe çalışması sırasında,
birlik sürecini sabote eden ve en çok da kendisini iç ve dış
kamuoyunda güç duruma düşüren bu eylemleri yaptı?
Salt şiddete koşullandığı için mi?
Elbette değil. PKK içindeki, Türk derin devletinden Suriye’ye,
İran’a kadar, ona yön veren eller bu işte başta
gelen bir rol oynadılar. PKK hiçbir dönemde kendi iradesine
sahip olamadı. Eğer PKK Kürt halkının
mücadelesine zarar veren, akıl almaz bunca ağır
yanlışları yaptıysa ve hâlâ yapıyorsa,
nedeni budur.
Tüm bunlara rağmen Öcalan yakalandığı
zaman Türk televizyonundaki görüntüleri izlediğimde,
bir Kürt olarak acı duydum. Keşke Öcalan, kendisinin
ve partisinin geçmişteki olumsuz ilişkileri ve kötü
sicili neyse ne, hiç değilse tutukluluk, yargılanma
ve mahkumiyet döneminde onurlu bir direniş gösterseydi.
Kürt halkının haklı taleplerini onurluca savunsaydı.
Yanında olurdum.
Ne yazık ki o bunu yapamadı; dünyada belki bir
eşi daha görülmemiş biçimde teslimiyetçi bir tavır
takındı ve ne yazık ki partisi de onu izledi.
Bu ise hem kendileri hem de savundukları ya da savunur
göründükleri dava için çok talihsiz, utanç verici bir durumdu.
Silahlı gücün varlığı ve bugün de bir
ölçüde süregelen kitle desteği bu gerçeği değiştirmiyor,
belki daha da trajik kılıyor. Görünürdeki güç haklı
olmanın, doğru yolda olmanın ölçüsü değildir.
Bugün de PKK’nin izlediği yanlış politikalarla
Ergenekon’un yanına düştüğü, Türk derin devletinin
bir uydusuna dönüştüğü sır değil. Böyle
bir durumda PKK’yi eleştirmek, teşhir etmek, her
onurlu yurtsever insan için, doğal olmaktan öte, bir
görev değil mi? Başka türlü Kürt ulusal hareketi
düştüğü bu çıkmazdan nasıl kurtulur?
Peki, PKK bakımından hiç umut yok mu? PKK gibi,
Kürtlerin önemli bir bölümünün desteğini sağlamış,
önemli bir kitlenin umudunu ona bağladığı,
Kürt halkının kurtuluşu için mücadele ettiğini
sandığı bir örgütün derin devletin güdümünden
kurtulması mümkün değil mi?
PKK’nin içine düştüğü kapandan kurtulması
zor, ama belli koşullarda mümkün. Kanımca bu, Türk
derin devletinin, yani Apo’yu ve PKK’yi sarıp sarmalayan
bağların çözülmesine, etkisizleşmesine bağlı.
Derin devletin gölgesi Türkiye üzerinden kalkarsa, bu PKK’nin
durumunu da etkiler. PKK değişebilir, en azından
ona gönüllü-gönülsüz destek veren kitle bu kapandan kurtulup
sağlıklı bir kanala yönelebilir.
Darbeci, komplocu Türk derin devleti son dönemde önemli darbeler
aldı, yaptıkları ve niyetleri önemli ölçüde
deşifre oldu. Aynı zamanda onun PKK ile bağları,
ilişkileri de.
Derin devletin etkisinin azalması, askeri vesayetin
sona ermesi, aynı zamanda kirli savaşın bitirilmesi
ve Kürt sorununun çözümü yönünde adımlar atılmasını
kolaylaştıracağı gibi, Kürt siyasetini
de olumlu biçimde etkileyecek, güç dengelerini değiştirecek,
onu demokratikleştirecektir.
Bugün statükocu kesim vargücüyle direniyor, değişimi
engellemeye çalışıyor. Bu nedenle mücadele
çok zorlu geçiyor. Ama görünen o ki, bu çılgınca
direniş değişimin hızını yavaşlatsa
bile onu durduramıyacak ve kendi kaçınılmaz
sonunu önleyemiyecek.
Ağustos 2010
Yazarın önceki yazılarından:
Kim
kime karşı, kim kime rakip?
2.
Bölüm
Siyasetten
ne bekliyorum?
Kim kime karşı, kim
kime rakip?
”Demokratik
Özerklik” üzerine
Siyam
İkizleri: Derin Devlet ve PKK
Militarist-faşist
güçlerin son çırpınışları
Biz
hiç susmadık;Ama bizi görüp duymadınız…
Kimlik
sorunu- 3
Kadın
sorunu ve sosyalizm
Kimlik sorunu -2
Kimlik
sorunu -1
27
Mayıs “Devrimi”
Viyana-İzlanda,
Dil ve Şiir
Bir
Dünyalıyım
Kovancılar
Depremi, Lazaref, Dema Nû ve Newroz...
Geçmişten
bir sayfa...
Çok
laf değil, somut adımlar...
KÜRT
SORUNUNDA BU DURUMA NASIL GELİNDİ? 1960 VE SONRASI...
Pervasızlığın
bu kadarı:
“Balyoz” derbe planı...
Kar
– Şiir
Ali
Baba Kırk Haramiler Mağarasında
Açılımda eksikler ve yanlışlar
İki
ihtimal
Ergenekon
eylemde
Tüm barış ve demokrasi güçleri
uyanık olmalı
TBMM’de
Kürt Sorunu ve Dersim…
Statükocu
güçler, Ergenekon ve şiddet birbirine bağlı
Hey,
Hürriyet! Orada kimse yok mu?..
Aptallık
insana özgüdür
Alevi
sorununu çözmeye Munzur’dan başlayın!
Abdülmelik
Fırat’ın ardından
Aldatanlar
ve aldananlar...
Sisteme
kurban edilenler...
Ayıp
diye bir şey vardır, Bay Akyol!
Şu
bölme, bölünme hikâyesi...
Dema
Nu ile söyleşi
Ne
yazmalı?
Bu
nasıl devlet, bu nasıl yargı?!
Statüko
ile değişim arasında
Ahmet
Altan sapla samanı karıştırıyor
Kelepir fiyatına çözüm!
Barış
ve çözüm ortamı var mı?
Mardin
olayı üzerine
Nesimi,
Mahzuni, İhsani…
“Korku
imparatorluğu”
ve arkadaşım Turgut Kazan...
Hizbullah-PKK,
Jandarma silahları;
DTP’ye yönelik son operasyon
Güngören
bombaları
Ve bir kez daha haklı çıkarken…
Ergenekon
davası
Ve hukuk adına telaşlı çığlıklar...
Obama’nın
ziyareti derde derman oldu mu?
29
Mart Yerel Seçimlerinin Sonuçları
Gül
Kürdistan deyince...
Kar,
bahar ve Newroz üzerine…
DTP
sorumluları bu işlere ne der?
Bir
hastane yazısı
Yerel
Seçimler Üzerine
“Ergenekon”un
kısa bir tarihçesi
İşte
buna şaşıyorum!
Ergenekon
üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar
yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının
da düşmanı
Din-siyaset
ilişkileri
Ergenekon
ve 33 asker
Din
üzerine bir sohbet
Takke
düştü, kel göründü
Türkiye
sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele
de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon
ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza
mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar,
cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon
ve Dağlıca
”Bilgi
Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın
Hoca’nın genellemeleri…
Bu
nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt
sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı
Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP
değişimin partisi değil
Eski
film yeniden gösterimde mi?
Kedinin
boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi
batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım
tepki göstermek istemiyor
Sadun
Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan
Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban
ve laiklik üzerine
Ergenekon
ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma
son verirken…
Hrant
Dink’i anarken
AKP
sistemle kaynaşırken..
Sekiz
asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih,
akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil
Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin
temsil sorunu
Sabah’taki
söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen
taktikler
DTP’ye
yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan
görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm
Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil
kim?.
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|