Bottrop’ta, 4. Kürt Kitapları Fuarı’nda
Kemal Burkay
Geçtiğimiz
hafta, KOMKAR’ın Bottrop’da düzenlediği Kürt Kitapları
Fuarı nedeniyle Almanya’da idim. Oraya Güney Kürdistan’lı
değerli yazar dostum, hoşsohbet Xelil Duhoki ile
birlikte gidip geldik. Üç gün süren tüm toplantılara
katıldım, tüm seminerleri izledim; ayrıca,
”Kürt Dili ve Edebiyatı” konulu bir konuşma yaptım.
Bütün bunlar birhayli yorucu oldu elbet. Üstüne üstlük, 15
Ekim günü Wuppertal’de şehir içinde bir trafik kazası
geçirdik. Yolumuzda giderken, bir Alman bayan yandan gelip
bize çarptı. Her iki araba da hurdahaş oldu; ama
hiçbirimize bir şey olmadı, sadece otomobil değiştirip
Bottrop’a biraz geciktik. Bu bir Susurluk Kazası değildi!
Bize çarpanda hiçbir kötü niyet yoktu; balki dalgın,
belki şaşkındı. Avrupa’da geçen 30 yıllık
hayatımda bu kadar dolaştım, bu karşılaştığım
ilk kaza idi ve ucuz atlattık.
”Dengê Agırî”den gençler bu kazayı haber yapmak
istediler. ”Sakın yapmayın,” dedim, ”Avrupa’da duyanlar
sakatlandığımızı sanırlar, ülkede
duyanlar öldüğümüzü!..”
Ama ülkeden ve Almanya’nın dört bir yanından gelen
yazar dostlarla, arkadaşlarla, tanıdıklarla
görüşmek, sohbet edip hasret gidermek, yaşadığımız
tüm stresi ve yorgunluğu silip süpürdü, geriye yalnızca
hoş izlenimler kaldı.
Bu, KOMKAR’ın Federal Almanya’da son yıllarda
düzenlediği ve bir geleneğe dönüştürdüğü
4. kitap fuarıydı. ”Anadilde Eğitim En Temel
İnsan Hakkıdır” şiarı altında
düzenlenmişti.
Fuara, Bottrop’ta yaşayanların yanı sıra,
Hamburg, Bremen, Hannover gibi kuzeydeki kentlerden Köln,
Duisburg ve güneydeki Manheim’a, Frankfurt’a kadar, böylesi
bir kültür etkinliğine ilgi duyan Kürtler katılmışlardı.
Bir bölümü günübirlik gelip döndüler, bir bölümü ise –daha
çok Komkar yöneticileri ve görevliler- üç gün boyunca orada
idiler.
Ben daha öncekilere katılmamıştım, bu
nedenle onlarla kıyaslıyamadım. Bu kez Bottrop
gibi küçük bir kentte düzenlenmişti. Kentin küçüklüğüne
karşılık fuarın düzenlendiği belediyeye
ait bina oldukça geniş ve güzeldi. Kürt yayınevlerinin
kitaplarını sergiledikleri salonun yanı sıra,
oldukça geniş, iki-üç bin kişi alabilecek toplantı
salonu vardı. Seminerler bu geniş salonda düzenlendi.
Bu nedenle, epey katılımcı olsa da salon büyük
ölçüde boş kaldı. Böylesi seminerleri binlerin izlemesi
beklenemez. Geçmişte, siyasal çalışmanın
yoğun, coşkunun çok daha yüksek olduğu dönemlerde
ve en ilgi çeken seminerlere bile 500-600 kişi katılırdı.
Şimdi ise rakamlar daha düşük. Eğer bu tür
konferans ve seminerleri 200-300 kişi izliyorsa, bu iyidir…
Fuarın açılışında Bottrop Belediye
Başkanı Bayan Budge, kentin entegrasyon sorumlusu
Dieter Pillath, KOMKAR.eu Başkanı Kovan
Amedi birer konuşma yaptılar. Davetliler arasında
Güney Kürdistan Kültür Bakanlığı Basın-Yayın
Sorumlusu Şakir Barzani de vardı ve açılışta
kısa bir konuşma yaptı.
Ülkeden gelen davetli yazarlar arasında gazeteci Cengiz
Çandar, şair Yelda Karataş ve Şair
Yılmaz Odabaşı vardılar. Taraf
yazarı Hilal Kaplan ise, ne yazık ki vize
alamamıştı.
Çandar’la Tunceli’de avukatlık yaptığım
ve Türkiye İşçi Partisi’nde olduğum yıllarda,
sol saflarda tanışmıştım ve aradan
kırk yıl geçmişti. Kırk yıl sonra
da demokrasi ve barış mücadelesinde yollarımız
yine birleşmişti. Çandar fuarda, Türk basını
ve Kürt sorununun ilişkilerini konu alan ve ilgiyle izlenen
bir konuşma yaptı. KOMKAR kendisine, demokrasi ve
Kürt sorununun barışçı çözümü için gösterdiği
çabalardan dolayı bir plaket verdi.
Şair Yelda Karataş ile yüz yüze ilk tanışmamızdı.
O da tanınmış bir şair olmanın ve
uluslararası ödüller almanın yanı sıra,
Kürt halkının seçkin bir dostu idi. Birkaç yıl
önce benimle şiir üzerine bir röportaj yapmış
ve Karşın Dergisi’nde yayımlamıştı.
Daha sonra onun Şahdamar adlı şiir kitabını
Kürtçeye çevirdim ve Deng Yayınları arasında
basıldı.
Şair Yılmaz Odabaşı ben daha ülkedeyken,
1970’li yılların sonunlarında gencecik bir
lise öğrencisiymiş. DHKD’li, Roja Welat ve Özgürlük
Yolu’nu dağıtan gençlerden… Şiire yönelmesinde
benim de payımın olduğunu söylüyor. 12 Eylül
döneminde, daha o gencecik yaşında PSK davasından
tutuklanıp işkence görmüş, yıllarca yatmış…
Hapisten çıkınca da çoğu şiir olmak üzere
bir dizi eser vermiş, ödüller almış. Onunla
da 40 yıl sonra ancak ilk kez görüştük ve arada,
fırsat buldukça sohbet ettik.
Yelda ve Yılmaz 17 Ekim günü dil ve şiir üzerine
ilgiyle izlenen birer konuşma yaptılar. Yelda, Kürdistan
adının Türk medyasında yeni yeni ve ürkekçe
dile getirildiği bugünkü ortamdan söz ederek, Türk şairi
Turgut Uyar’ın, kırk yıl önce, 1970’li
yılların başında yazdığı
şu şiiri okudu:
YOKUŞ YOL’A
güllerin bedeninden dikenlerini teker teker koparırsan
dikenleri kopardığın yerler teker teker kanar
dikenleri kopardığın yerleri bir bahar filân
sanırsan
Kürdistan'da ve Muş-Tatvan yolunda bir yer kanar
Muş - Tatvan yolunda güllere ve devlete inanırsan
eşkıyalar kanar kötü donatımlı askerler
kanar
sen bir yaz güzelisin, yaprakların ekşi, suda yıkanırsan
portakal incinir, tütün utanır, incirler kanar
bir yolda el ele gideriz, o yolda bir gün usanırsan
padişahlar ve Muşlar kanar, darülbedayiler kanar
Muş - Tatvan yolunda bir gün senin akşamın
ne ki
orada her zaman otlar otlar ergenlikler kanar
el ele gittiğimiz bir yolda sen gitgide büyürsen
benim içimde çok beklemiş, çok eski bir yer kanar
Yazar Xelil Duhoki 16
Ekim günü, Güney Kürdistan’da Kurmanci lehçesinin durumu ile
ilgili bir seminer verdi ve yüz yüze oldukları sorunları
anlattı. İlginçtir, Kurmanci lehçesi Kürtçenin en
yaygın konuşulan ve Kürt yazılı edebiyatı
bakımından en eski ve bol ürün vermiş lehçesi
olmasına rağmen, Kürt dilinin geçmişten beri
nisbi olarak özgür olduğu Güney Kürdistan’da üvey çocuk
muamelesi görmüş. Güney Kürdistan geçmişten beri,
dil ve kimlik bakımından öteki parçalardan, özellikle
de Kuzey Kürdistan’dan farklı. Kürtler bu parçada, daha
İngilizler döneminde belli dil ve kültür haklarına
sahiptiler. Kürtçe okulları vardı. Bağdat radyosu
Kürtçe yayına daha 1950’li yıllarda başladı.
Bağdat’ta bir Kürt Dili Akademisi oluştu.
Ama okullarda sadece Sorani lehçesiyle
öğrenim yapıldı. Bu nedenle Soranice gelişirken,
Bahdinan ve Şengal yöresinde kullanılan Kurmanci
onun gölgesinde kaldı. Kürdistan’ın özerkleştiği
1992 yılından sonra dahi, yönetim tümüyle Kürtlere
geçtiği halde bu durum değişmedi. İşin
garibi Kurmanci konuşan kesimin kendi lehçesinde okumasına
ve bu lehçenin kamu alanında kullanılmasına
karşı bir direnç oluştu. Bu direnç kitlesel
taleple aşıldı, ama hâlâ sorun tümüyle bitmiş
değil.
Bu olay ilginçtir. Yıllar
yılı dilimizi, kültürümüzü yasakladıkları
için sömürgecilerimizden yakındık. Hâlâ da onlarla
kavgamız devam ediyor. Şu dönemde de kuzey Kürdistan’da
anadilde eğitim gibi en doğal, meşru bir hakkı
kabul ettirmek için çabalıyoruz. Ama ülkemizin özgür
bir parçasında, benzer bir ayrım farklı lehçeler
arasında yaşanıyor. Şu insanoğlu,
ne kadar anlayışsız, bencil! Kendisine yapılmasını
isktemediği şeyi başkasına yapmayı
nasıl da doğal buluyor.
Bu bize ders olsun! Elimize güç
ve yetki geçince, aynı şeyi herhalde Kuzey’de Zazaca
konuşan kardeşlerimize, farklı dil ve lehçe
kullanan herkese yapmayız, yapmamalıyız. Söz,
Zazaca da ilkokuldan üniversiteye kadar eğitim dili olsun!
Kürdistan’daki Türkler, Araplar için de elbet…
Hiç kimse kaygılanmasın; biz Kürdistan’da da kendi
aramızda İsviçre türü bir konfederasyon kurarız.
Ülkemizde onlarca renk olsun, bin çiçek açsın!.. Haki,
kara ya da kırmızı, tek renk ancak faşist
ülkelerde, ilkel, baskıcı rejimlerde olur. (Tabi
bu bizim görüşümüz, bizim sözümüz. Kendisinden başka
kimseyi görmeyen, kendisinden başkasına özgürlük
tanımayan bazı başkalarının tavrı
ne olur, o da ayrı mesele… Ortadoğu’da despotluk
salgın bir hastalıktır.)
Xelil Duhoki’nin yanı sıra,
Güney Kürdistan’lı, çoğu Bahdinan yöresinden şair
ve yazarlar; Edip Çelki, Hoşeng Broka, Hesun Cewher,
Hadi Babaşêx, Ebdullah Cındi de şiir üzerine
düzenlenen bir seminerde konuştular ve soruları
cevaplandırdılar.
Ben 16 Ekim günü Kürt dili ve edebiyatı üzerine
bir seminer verdim. Özet olarak Kürt dilinin geçmişine,
onun Kürt coğrafyası ve Kürt halkının
tarihi ile bağına değindim. Kürtler geçmişte
önemli uygarlıkların yer aldığı bir
coğrafyanın sakinleridir: Kürdistan Anadolu’nun
doğusu, İran’ın batısı ve Mezopotamya’nın
kuzeyinde yer alır. Bu coğrafya daha 11 bin yıl
öncesi neolitik devrimin gerçekleştiği; insanın
yerleşik hayata geçtiği, evler yaptığı,
hayvan ehlileştirdiği ve tarımı başlattığı
çağdır. Kürdistan Hurriler, Urartular, Medlerle,
Mezopotamya, Anadolu ve İran Uygarlıkları ile
iç içe, onların yurdu olmuştur. Böyle bir ülkede
doğan ve böylesi tarihi, zengin kaynaklardan beslenen
bir dil doğal olarak köklü ve zengin bir dildir.
Bu coğrafyada çivi yazısı ve hiyeroglif daha
Hurriler ve Elamlar döneminden, 4000-5000 yıl öncesi
başladı. Kürtçe yazılı edebiyatın
ilk ustaları (Eli Heriri, Baba Tahir) 10. Yüzyıldan
itibaren, yani bin yıl öncesi ortaya çıktılar.
Sözlü Kürt edebiyatı, Kürt folkloru ise zenginliği
ile ünlüdür.
Ancak bir coğrafya ve orada yaşayan halk için,
genel olarak uygarlık gibi dil de, tarihi şartlara
bağlı olarak iniş çıkışlar yaşar.
Tarihte nice uygar bölgelerin gerileyip söndüğü, önde
olanların geriye düştüğü, geride olanların
ise öne çıktığı çok görüldü. Mısır,
Mezopotamya ve eski Yunan-Latin bunun örneği.
Kürdistan’da Hurri, Urartu, Med dönemini Roma ve Arap işgali
izledi. İslami dönemde bir dizi Kürt devleti kuruldu
ve bunların en önemlileri Serhad yöresindeki Şeddadiler,
Diyarbakır yöresindeki Mervaniler ve Kürdistan’la birlikte
Mısır ve Suriye’yi, Arabistan’ı, Kuzey Afrika’yı
da sınırları içine alan büyük Eyyübi Devleti
idi. Daha sonrası Kürtler için bir gerileme dönemidir.
Bu ister istemez, Kürt dilini, kültür ve sanatını
da etkiledi.
Ama Kürt dili için asıl kötü dönem, 19. Yüzyılla
birlikte Kürt beyliklerinin birer bire sona erişi, asıl
olarak da 1. Dünya Savaşı’nın ardından
bölgede oluşan ulusal devletler dönemi oldu. Kürdistan’ın
birer parçasını sınırları içinde
tutan bu devletler (Türkiye, Irak, Suriye, aynı zamanda
İran) tek dile, tek soya dayalı bir ulus yaratma
anlayışıyla üniter devlet inşasına
giriştiler. Bu da diğer halklar gibi, bölgenin önemli,
kadim halklarından biri olan Kürtleri yok sayma politikalarını
gündeme getirdi. Bu devletlerden her biri, Kürt dilini, kültürünü,
tarihini, diğer bir deyişle Kürt kimliğini
yok saymak ve yok etmek için akıl almaz işler yaptılar.
Bu Kürtler için bir zulüm dönemidir. Dil de bundan kötü biçimde
etkilendi. Serbestçe kullanılamayan bir dil gelişemez,
aksine güdükleşir, unutulur.
Kürt halkı buna rağmen dilini yitirmedi. Kürt dili
tüm bu yasaklara dayanıp, Cigerxwin’in deyişiyle
”kılıca ve mızrağa” karşı ayakta
kaldı. Kürt aydınları hertürlü zulme, kıyıma,
sürgüne katlanarark dillerini yaşattılar. Dil mücadelemiz
de özgürlük mücadelemizle birlikte sürdü. Kürt halkı
kültürel bakımdan bir parça soluk alabildiği yerlerde
(Fransızlar döneminde Suriye’de, İngilizler döneminde
Irak’ta, Sovyetler Birliği’nde, Batı Avrupa’daki
Kürt diyasporası arasında) çiçek açtı, serpildi.
Bugün Kürt dili, Kürdistan’ın özgür bir parçasında,
Güney Kürdistan’da tümüyle özgürdür. Diğer parçalarda
özgürleşmesi de Kürt halkının genel olarak
özgürleşmesine bağlıdır. Dil sokakta,
pazarda, okulda ve kamu kurumlarında serbestçe kullanılmadıkça
özgürleşemez. Bunun için Kürtçenin İlkokuldan üniversiteye
kadar eğitim dili olması zorunludur. Irak’ta olduğu
gibi, Türkiye, İran ve Suriye’de de, komşu halkın
dilinin yanı sıra, resmi dil olması zorunludur.
Bir başka deyişle, çözüm eşitlik temelinde
bir federasyondadır.
---------------------------------------------
Ek: KOMKAR’lı arkadaşlar bana ve arkadaşım
Yılmaz Çamlıbel’e de yazar olarak verdiğimiz
ürünler nedeniyle birer plaket verme nezaketini gösterdiler.
Böyle bir beklenti içinde olmasam da bu nedenle kendilerine
bir kez daha teşekkür ederim.
Yazarın önceki yazılarından:
Anadilde
eğitime bile karşı çıkanlar
Kürt sorununu nasıl çözecek?
Barışa
ve demokrasiye susamışız
Boykot
haklıdır
Anadilde eğitim anasütümüz kadar
helaldır
Kurdun
sevdiği dumanlı havalar
Referandumla
iyi bir rüzgar yakaladık
Kılıçdaroğlu
ve yanlış tarafta duranlar…
Kim kime karşı, kim kime rakip?
3. bölüm
Niçin PKK ve Öcalan üstüne yazıyorum?
Kim
kime karşı, kim kime rakip?
2.
Bölüm
Siyasetten
ne bekliyorum?
Kim
kime karşı, kim kime rakip?
”Demokratik
Özerklik” üzerine
Siyam
İkizleri: Derin Devlet ve PKK
Militarist-faşist
güçlerin son çırpınışları
Biz
hiç susmadık;Ama bizi görüp duymadınız…
Kimlik
sorunu- 3
Kadın
sorunu ve sosyalizm
Kimlik sorunu -2
Kimlik
sorunu -1
27
Mayıs “Devrimi”
Viyana-İzlanda,
Dil ve Şiir
Bir
Dünyalıyım
Kovancılar
Depremi, Lazaref, Dema Nû ve Newroz...
Geçmişten
bir sayfa...
Çok
laf değil, somut adımlar...
KÜRT
SORUNUNDA BU DURUMA NASIL GELİNDİ? 1960 VE SONRASI...
Pervasızlığın
bu kadarı:
“Balyoz” derbe planı...
Kar
– Şiir
Ali
Baba Kırk Haramiler Mağarasında
Açılımda eksikler ve yanlışlar
İki
ihtimal
Ergenekon
eylemde
Tüm barış ve demokrasi güçleri
uyanık olmalı
TBMM’de
Kürt Sorunu ve Dersim…
Statükocu
güçler, Ergenekon ve şiddet birbirine bağlı
Hey,
Hürriyet! Orada kimse yok mu?..
Aptallık
insana özgüdür
Alevi
sorununu çözmeye Munzur’dan başlayın!
Abdülmelik
Fırat’ın ardından
Aldatanlar
ve aldananlar...
Sisteme
kurban edilenler...
Ayıp
diye bir şey vardır, Bay Akyol!
Şu
bölme, bölünme hikâyesi...
Dema
Nu ile söyleşi
Ne
yazmalı?
Bu
nasıl devlet, bu nasıl yargı?!
Statüko
ile değişim arasında
Ahmet
Altan sapla samanı karıştırıyor
Kelepir fiyatına çözüm!
Barış
ve çözüm ortamı var mı?
Mardin
olayı üzerine
Nesimi,
Mahzuni, İhsani…
“Korku
imparatorluğu”
ve arkadaşım Turgut Kazan...
Hizbullah-PKK,
Jandarma silahları;
DTP’ye yönelik son operasyon
Güngören
bombaları
Ve bir kez daha haklı çıkarken…
Ergenekon
davası
Ve hukuk adına telaşlı çığlıklar...
Obama’nın
ziyareti derde derman oldu mu?
29
Mart Yerel Seçimlerinin Sonuçları
Gül
Kürdistan deyince...
Kar,
bahar ve Newroz üzerine…
DTP
sorumluları bu işlere ne der?
Bir
hastane yazısı
Yerel
Seçimler Üzerine
“Ergenekon”un
kısa bir tarihçesi
İşte
buna şaşıyorum!
Ergenekon
üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar
yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının
da düşmanı
Din-siyaset
ilişkileri
Ergenekon
ve 33 asker
Din
üzerine bir sohbet
Takke
düştü, kel göründü
Türkiye
sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele
de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon
ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza
mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar,
cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon
ve Dağlıca
”Bilgi
Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın
Hoca’nın genellemeleri…
Bu
nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt
sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı
Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP
değişimin partisi değil
Eski
film yeniden gösterimde mi?
Kedinin
boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi
batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım
tepki göstermek istemiyor
Sadun
Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan
Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban
ve laiklik üzerine
Ergenekon
ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma
son verirken…
Hrant
Dink’i anarken
AKP
sistemle kaynaşırken..
Sekiz
asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih,
akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil
Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin
temsil sorunu
Sabah’taki
söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen
taktikler
DTP’ye
yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan
görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm
Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil
kim?.
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|