PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 

Dışardan Türkiye manzaraları

Kemal Burkay

Yurt dışında Türkiye gündemini daha çok internetten ve televizyondan izliyorum. İnternette çok yoğun haber trafiği arasında bir seçim yapmak mümkün; ama televizyon bakımından bu kolay değil. Haber izlemek bazen bana işkence gibi geliyor. Hem haber konuları hem de sunuş tarzı bakımından.

Haber konuları, en çok da özel televizyonlar bakımından malum: Politikacıların akıl almaz dalaşları, öfkeleri, laf çakıştırmaları; çoğu zaman tartışmanın mide bulandırıcı düzeyi, yılların değişmeyen bayat ezberleri…Bunun yanı sıra teröre karşı kahraman ordunun bitmez tükenmez operasyonları; kin, öfke, hamaset saçılan şehit törenleri; sunucu ve spikerlerin heyecandan çatlayacak türden çığırtkan sesleri eşliğinde üniformalıların ve silahların resmi geçitleri; ürkütücü yüzler, sloganlar, marşlar…  Her gün dizi dizi trafik kazalarıyla mezbahaya dönen yollar, burnundan soluyan insanlar, maganda eylemleri, akıl almaz cinayetler, kadınlara ve çocuklara karşı şiddet, toplu tecavüz hikâyeleri… İnsanların birbirlerine kurdukları tuzaklar, hileler, madrabazlıklar… Öte yanda da acısı, çaresizliği, yoksulluğu ile iç burkan insan manzaraları…

Açık söyleyeyim, ülkeye dönmek için duyduğum güçlü arzuya, çocukluk ve gençlik yıllarımı geçirdiğim yörelere, dostlarıma duyduğum hasrete rağmen, bu manzara ürkütüyor beni; oraya nasıl uyum sağlayacağımı düşünüyorum. Acaba çıldırır mıyım?!.

Kuşkusuz Türkiye ve Kuzey Kürdistan bundan ibaret değil. Orada her şey ekranlara yansıdığı gibi kötü ve iç karartıcı değildir. Kırklı yıllarımın başına kadar yaşadığım bu ülke o zaman da güllük gülistanlık değildi; ama çirkinin yanında güzel, acının yanında gönül ferahlağı ve umut veren şeyler de az değildi. 

Ülkeden ayrılalı 30 yılı aşıyor. Kısa ve uzun aralıklarla Güney Kürdistan’a, çeşitli Avrupa ülkelerine, özellikle de Almanya’ya gidip gelsem de, bu sürenin 29 yılını İsveç’te geçirdim. Nerdeyse ömrümün yarısı… Stokholm, hayatımda en uzun kaldığım şehirdir. İsveç’in doğasını seviyorum.

Bu ülkenin sevdiğim tek şeyi doğası değil elbet. Kentleri düzenli, tertipli, şirin. İnsanları kuzeylilere özgü soğukluğu ve batılılara özgü bencil sayacağımız özellikler taşısalar da, genellikle barışçı ve şiddetten uzaktırlar. Sokakta şiddet manzaralarıyla, kavga dövüşle ender karşılaşırsınız.

Elbet bu görece sakin ve düzenli yaşam, bu ülkede şiddetin olmadığını göstermez. Ama şiddet bizim Ortadoğu ülkelerine oranla çok azdır; o ölçekte, yaygın, nerdeyse toplumsal bir özelliğe dönüşecek denli ürkütücü, bunaltıcı değildir.

Geldiğimden, yani yaklaşık 30 yıldan beri, PKK’lıların bu ülkede öldürdükleri iki kişinin (bunlar kendilerinden ayrılan eski üst düzeyde kadrolardı; biri eski İsveç sorumluları Enver Ata, ötekisi eski MK üyeleri Semir…) dışında yalnızca iki siyasi cinayet işlendi: Başbakan Olof Palme ile Dışişleri Bakanı Anna Lind…

Şöyle dediğinizi duyar gibiyim: az ama, as kişiler!..

Evet kendi başbakanlarını ve dışişleri bakanlarını koruyamadıkları, burada böylesine kişiler için iyi bir koruma çemberi olmadığı için İsveçlilere şaştığım olur. Ama burası böyle bir ülke işte, bir polis devleti değil. Sokaklarda bile polise pek ender rastlarsınız. Askere ise hemen hemen hiç… Onlar televizyonların da müdavimleri değildir; ekranlara Menemen testileri gibi dizilmezler…

Başbakanlar da bakanlar da herkes gibi, eşleriyle, çocuklarıyla birlikte sokakta yürür giderler. Palme, eşiyle birlikte bir sinema dönüşünde sokakta vurulmuştu. Anna Lind ise  bir mağazada alışveriş yaparken.

Lind’i öldüren psikolojik sorunları olduğu söylenen bir Sırp gençti. Yakalandı ve ceza giydi. (Anna Lind o dönem Yugoslavya’daki gelişmeler nedeniyle Sırbistan’ı eleştirmişti). Palme’yi öldürenin kim olduğu saptanamadı; ama işin içinde CIA, ırkçı Güney Afrika rejimi ve Türrkiye’deki faşist cuntanın olduğuna dair güçlü emareler var. Palme bir barış savaşçısı, ulusal kurtuluş hareketlerinin ve Kürt Halkı’nın da dostuydu. Bu nedenle CIA’nın, ırkçı ve faşist rejimlerin yıldırımlarını çekmesi doğaldı. Sonuç olarak bu iki cinayet de dış kaynaklı idi.

Bunların dışında da elbet bu ülkede şiddet var: soygunlar, tecavüzler, yaralamalar, cinayetler… Zaman zaman trenle gidip gelirken istasyon girişlerine bırakılan İsveç gazetelerinden alırım. İçlerinde önemli dış olayların yanı sıra, daha çok da bir önceki günün İsveç’e özgü olayları vardır: tecavüz, yaralama, soygun, ender olarak cinayet haberleri… Canım sıkılır. Eğer evden iyimser bir havayla çıkmışsam, doğayı ve kenti seyretmeyi düşünmüşsem, belki de bir şiir yazmayı tasarlamışsam, ”bu gazetelerle asap bozmanın ne alemi var, ne diye okuyorum bunları!” diye söylendiğim olur…

Ama İsveç 9 milyon nüfuslu bir ülke, Stokholm ise 1,5 milyon nüfuslu bir kent. Elbet böyle şeyler bu kuzey ülkesinde bile olur. Gazeteye, televizyona bakmasam bunlardan haberim bile olmayacak. Ama böylece gözlerimi hayatın gerçeklerine kapamış olmayacak mıyım?

Elbet bu kadarı, yukarda da söylediğim gibi, İsveç’le Türkiye’nin farkını ortadan kaldırmıyor. Burada fırsat bulduğunda kadınlara, küçük kızlara tecavüz eden sapıklara rastlansa da bu toplumun genel olarak cinsel bakımdan sağlıklı yaşam tarzını değiştirmiyor. Burada bizim ülkemizdeki gibi, 12 yaşında bir korumasız kıza, içlerinde polis, asker ve müdür beyler de olan yüzlerce kişi saldırmıyor. Bir mahallenin ya da kasabanın erkekleri bu işler için sıraya girmiyorlar…

Öteki şiddet eylemleri de öyle. Burada trafik kazaları Türkiye ile kıyaslanmaz bile. İnsan yaşamına mal olan bu türden kazalar enderdir. İnsanlar trafik ışıklarına uyar. Kimse yanındakinin araba sürmesine, ya da bakışına öfkelenip, inip ötekini vurmaz! Cineyet işleyen hasta türden insanlara İsveç gibi en sakin toplumlarda bile rastlanır; ama bu bizim ülkemizdeki gibi yaygın ve adeta salgın değildir.

Bizim ülkemizde şiddeti yaratan ortamın öncelikle yüzyıllar öncesine dayanan geçmişi var: Savaşlar, din ve mezhep kavgaları, ülkeyi yönetenlerin kelle kesmeye, ipten kazıktan geçirmeye, talana dayalı acımasız yönetme tarzları… Ama bütün bunlar şimdi barışçı dediğimiz İsveç ve öteki kuzey ülkeleri dahil, günümüzün gelişkin ve demokratik tüm ülkelerinde de bir dönem yaşandı. Onların da tarihi nice kanlı olaylarla dolu. Ne var ki onlar bunu artık büyük ölçüde geride bıraktılar, rehabilite oldular. Oysa biz bunu başaramadık. Cumhuriyet döneminde yaşananlar bir yana, 1960’lı, 70’li yıllarda yaşananlar anılarımızda tazedir. Hele 1984’ten bu yana yaşanan iç çatışma, Kürt halkına karşı sürdürülen kirli savaş… Bütün bunlar toplumu terörize etti, şiddeti toplumun tüm hücrelerine yaydı ve insan psikolojisini bozdu. Bir başka deyişle toplum hastalandı.

Bu toplumu iyileştirmek, yaşanan ağır travmaların izlerini silmek kolay olmayacak. Bunun için öncelikle şiddeti toplumun yaşamından çıkarmak, sorunları barışçı bir ortamda, diyalogla, çağdaş ve uygarca yöntemlerle çözmek gerekiyor. Bir başka deyişle toplum için gerekli olan ilk adım silahları susturmak.

Ama bu da kolay değil elbet. Silaha, çatışmaya koşullanmış olanlar bu yöntemleri bırakmaya yanaşmıyorlar. Bu ülkenin militarist güçleri, asker ve polis kafalı tutucu politikacıları direniyorlar. Toplumdaki zihniyetin değişmesi, temel hak ve özgürlükleri herkese, her gruba sağlayacak, Kürt sorununu eşitlik temelinde çözecek bir anlayışın topluma yerleşmesi kolay olmayacak.

Ama zor olsa ve yıllar alsa da yapılması gereken budur ve toplumun sağlığa kavuşmasının başka yolu yok.

-----------------------------

Cumhuriyetin 87. yılında ilginç Türkiye manzaraları
Wek rexne li ser pêşangeha Bottropê
Bottrop’ta, 4. Kürt Kitapları Fuarı’nda
Anadilde eğitime bile karşı çıkanlar
Kürt sorununu nasıl çözecek?
Barışa ve demokrasiye susamışız
Boykot haklıdır
Anadilde eğitim anasütümüz kadar helaldır
Kurdun sevdiği dumanlı havalar
Referandumla iyi bir rüzgar yakaladık
Kılıçdaroğlu ve yanlış tarafta duranlar…
Kim kime karşı, kim kime rakip?
3. bölüm
Niçin PKK ve Öcalan üstüne yazıyorum?
Kim kime karşı, kim kime rakip?
2. Bölüm
Siyasetten ne bekliyorum?
Kim kime karşı, kim kime rakip?
”Demokratik Özerklik” üzerine
Siyam İkizleri: Derin Devlet ve PKK
Militarist-faşist güçlerin son çırpınışları
Biz hiç susmadık;Ama bizi görüp duymadınız…
Kimlik sorunu- 3
Kadın sorunu ve sosyalizm
Kimlik sorunu -2
Kimlik sorunu -1
27 Mayıs “Devrimi”

Anılarımın 2. Cildi ve
Gerçeğin aynasına öfke duyanlar... (1. Bölüm)

Anılarımın 2. Cildi ve
Pusulayı şaşıranlar...
(2. Bölüm)

Anılarımın 2. Cildi ve
Zeki Adsız’la ilgili tepkiler (3. Bölüm)

Anılarımın 2. Cildi ve
İki kazı bile güdemeyecek adam...

(Bölüm 4)

Viyana-İzlanda, Dil ve Şiir
Bir Dünyalıyım
Kovancılar Depremi, Lazaref, Dema Nû ve Newroz...
Geçmişten bir sayfa...
Çok laf değil, somut adımlar...
KÜRT SORUNUNDA BU DURUMA NASIL GELİNDİ? 1960 VE SONRASI...
Pervasızlığın bu kadarı:
“Balyoz” derbe planı...
Kar – Şiir
Ali Baba Kırk Haramiler Mağarasında
Açılımda eksikler ve yanlışlar
İki ihtimal
Ergenekon eylemde
Tüm barış ve demokrasi güçleri uyanık olmalı
TBMM’de Kürt Sorunu ve Dersim…
Statükocu güçler, Ergenekon ve şiddet birbirine bağlı
Hey, Hürriyet! Orada kimse yok mu?..
Aptallık insana özgüdür
Alevi sorununu çözmeye Munzur’dan başlayın!
Abdülmelik Fırat’ın ardından
Aldatanlar ve aldananlar...
Sisteme kurban edilenler...
Ayıp diye bir şey vardır, Bay Akyol!
Şu bölme, bölünme hikâyesi...
Dema Nu ile söyleşi
Ne yazmalı?
Bu nasıl devlet, bu nasıl yargı?!
Statüko ile değişim arasında
Ahmet Altan sapla samanı karıştırıyor
Kelepir fiyatına çözüm!
Barış ve çözüm ortamı var mı?
Mardin olayı üzerine
Nesimi, Mahzuni, İhsani…
“Korku imparatorluğu”
ve arkadaşım Turgut Kazan...
Hizbullah-PKK, Jandarma silahları;
DTP’ye yönelik son operasyon

Güngören bombaları
Ve bir kez daha haklı çıkarken…
Ergenekon davası
Ve hukuk adına telaşlı çığlıklar..
.
Obama’nın ziyareti derde derman oldu mu?
29 Mart Yerel Seçimlerinin Sonuçları
Gül Kürdistan deyince...
Kar, bahar ve Newroz üzerine…
DTP sorumluları bu işlere ne der?
Bir hastane yazısı
Yerel Seçimler Üzerine
“Ergenekon”un kısa bir tarihçesi
İşte buna şaşıyorum!
Ergenekon üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının da düşmanı
Din-siyaset ilişkileri
Ergenekon ve 33 asker
Din üzerine bir sohbet
Takke düştü, kel göründü
Türkiye sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar, cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon ve Dağlıca
”Bilgi Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın Hoca’nın genellemeleri…
Bu nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP değişimin partisi değil
Eski film yeniden gösterimde mi?
Kedinin boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım tepki göstermek istemiyor
Sadun Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban ve laiklik üzerine
Ergenekon ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma son verirken…
Hrant Dink’i anarken
AKP sistemle kaynaşırken..
Sekiz asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih, akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin temsil sorunu
Sabah’taki söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen taktikler
DTP’ye yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil kim?.
PKK’nın silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla nereye?..
Nasıl bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir genel af  ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin temel yanlışı ne?
Yedi kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi Kürtlere yapılan saldırı
Türk Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22 Temmuz Seçimleri üzerine
Orman yangınları kimin işi?
Dink Davası ve Sivas
Bir mum yakmaya devam…
Kuzeyde bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe ayağa düştü
Darbe planı işlemekte
Barzani “PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet gerçekleri halka anlatmalı
Sayın Sezer, nereden nereye!
Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Dil Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 

 
PSK Bulten © 2010