Dışardan Türkiye manzaraları
Kemal Burkay
Yurt dışında Türkiye gündemini daha çok internetten
ve televizyondan izliyorum. İnternette çok yoğun
haber trafiği arasında bir seçim yapmak mümkün;
ama televizyon bakımından bu kolay değil. Haber
izlemek bazen bana işkence gibi geliyor. Hem haber konuları
hem de sunuş tarzı bakımından.
Haber konuları, en çok da özel televizyonlar bakımından
malum: Politikacıların akıl almaz dalaşları,
öfkeleri, laf çakıştırmaları; çoğu
zaman tartışmanın mide bulandırıcı
düzeyi, yılların değişmeyen bayat ezberleri…Bunun yanı sıra teröre karşı kahraman
ordunun bitmez tükenmez operasyonları; kin, öfke, hamaset
saçılan şehit törenleri; sunucu ve spikerlerin heyecandan
çatlayacak türden çığırtkan sesleri eşliğinde
üniformalıların ve silahların resmi geçitleri;
ürkütücü yüzler, sloganlar, marşlar… Her gün dizi dizi
trafik kazalarıyla mezbahaya dönen yollar, burnundan
soluyan insanlar, maganda eylemleri, akıl almaz cinayetler,
kadınlara ve çocuklara karşı şiddet, toplu
tecavüz hikâyeleri… İnsanların birbirlerine kurdukları
tuzaklar, hileler, madrabazlıklar… Öte yanda da acısı,
çaresizliği, yoksulluğu ile iç burkan insan manzaraları…
Açık söyleyeyim, ülkeye dönmek için duyduğum güçlü
arzuya, çocukluk ve gençlik yıllarımı geçirdiğim
yörelere, dostlarıma duyduğum hasrete rağmen,
bu manzara ürkütüyor beni; oraya nasıl uyum sağlayacağımı
düşünüyorum. Acaba çıldırır mıyım?!.
Kuşkusuz Türkiye ve Kuzey Kürdistan bundan ibaret değil.
Orada her şey ekranlara yansıdığı
gibi kötü ve iç karartıcı değildir. Kırklı
yıllarımın başına kadar yaşadığım
bu ülke o zaman da güllük gülistanlık değildi; ama
çirkinin yanında güzel, acının yanında
gönül ferahlağı ve umut veren şeyler de az
değildi.
Ülkeden ayrılalı 30 yılı aşıyor.
Kısa ve uzun aralıklarla Güney Kürdistan’a, çeşitli
Avrupa ülkelerine, özellikle de Almanya’ya gidip gelsem de,
bu sürenin 29 yılını İsveç’te geçirdim.
Nerdeyse ömrümün yarısı… Stokholm, hayatımda
en uzun kaldığım şehirdir. İsveç’in
doğasını seviyorum.
Bu ülkenin sevdiğim tek şeyi doğası değil
elbet. Kentleri düzenli, tertipli, şirin. İnsanları
kuzeylilere özgü soğukluğu ve batılılara
özgü bencil sayacağımız özellikler taşısalar
da, genellikle barışçı ve şiddetten uzaktırlar.
Sokakta şiddet manzaralarıyla, kavga dövüşle
ender karşılaşırsınız.
Elbet bu görece sakin ve düzenli yaşam, bu ülkede şiddetin
olmadığını göstermez. Ama şiddet
bizim Ortadoğu ülkelerine oranla çok azdır; o ölçekte,
yaygın, nerdeyse toplumsal bir özelliğe dönüşecek
denli ürkütücü, bunaltıcı değildir.
Geldiğimden, yani yaklaşık 30 yıldan
beri, PKK’lıların bu ülkede öldürdükleri iki kişinin
(bunlar kendilerinden ayrılan eski üst düzeyde kadrolardı;
biri eski İsveç sorumluları Enver Ata, ötekisi eski
MK üyeleri Semir…) dışında yalnızca iki
siyasi cinayet işlendi: Başbakan Olof Palme ile
Dışişleri Bakanı Anna Lind…
Şöyle dediğinizi duyar gibiyim:
az ama, as kişiler!..
Evet kendi başbakanlarını
ve dışişleri bakanlarını koruyamadıkları,
burada böylesine kişiler için iyi bir koruma çemberi
olmadığı için İsveçlilere şaştığım
olur. Ama burası böyle
bir ülke işte, bir polis devleti değil. Sokaklarda
bile polise pek ender rastlarsınız. Askere ise hemen
hemen hiç… Onlar televizyonların da müdavimleri değildir;
ekranlara Menemen testileri gibi dizilmezler…
Başbakanlar da bakanlar da herkes gibi, eşleriyle,
çocuklarıyla birlikte sokakta yürür giderler. Palme,
eşiyle birlikte bir sinema dönüşünde sokakta vurulmuştu.
Anna Lind ise bir mağazada alışveriş
yaparken.
Lind’i öldüren psikolojik sorunları olduğu söylenen
bir Sırp gençti. Yakalandı ve ceza giydi. (Anna
Lind o dönem Yugoslavya’daki gelişmeler nedeniyle Sırbistan’ı
eleştirmişti). Palme’yi öldürenin kim olduğu
saptanamadı; ama işin içinde CIA, ırkçı
Güney Afrika rejimi ve Türrkiye’deki faşist cuntanın
olduğuna dair güçlü emareler var. Palme bir barış
savaşçısı, ulusal kurtuluş hareketlerinin
ve Kürt Halkı’nın da dostuydu. Bu nedenle CIA’nın,
ırkçı ve faşist rejimlerin yıldırımlarını
çekmesi doğaldı. Sonuç olarak bu iki cinayet de
dış kaynaklı idi.
Bunların dışında da elbet bu ülkede şiddet
var: soygunlar, tecavüzler, yaralamalar, cinayetler… Zaman
zaman trenle gidip gelirken istasyon girişlerine bırakılan
İsveç gazetelerinden alırım. İçlerinde
önemli dış olayların yanı sıra, daha
çok da bir önceki günün İsveç’e özgü olayları vardır:
tecavüz, yaralama, soygun, ender olarak cinayet haberleri…
Canım sıkılır. Eğer evden iyimser
bir havayla çıkmışsam, doğayı ve
kenti seyretmeyi düşünmüşsem, belki de bir şiir
yazmayı tasarlamışsam, ”bu gazetelerle asap
bozmanın ne alemi var, ne diye okuyorum bunları!”
diye söylendiğim olur…
Ama İsveç 9 milyon nüfuslu bir ülke, Stokholm ise 1,5
milyon nüfuslu bir kent. Elbet böyle şeyler bu kuzey
ülkesinde bile olur. Gazeteye, televizyona bakmasam bunlardan
haberim bile olmayacak. Ama böylece gözlerimi hayatın
gerçeklerine kapamış olmayacak mıyım?
Elbet bu kadarı, yukarda da söylediğim gibi, İsveç’le
Türkiye’nin farkını ortadan kaldırmıyor.
Burada fırsat bulduğunda kadınlara, küçük kızlara
tecavüz eden sapıklara rastlansa da bu toplumun genel
olarak cinsel bakımdan sağlıklı yaşam
tarzını değiştirmiyor. Burada bizim ülkemizdeki
gibi, 12 yaşında bir korumasız kıza, içlerinde
polis, asker ve müdür beyler de olan yüzlerce kişi saldırmıyor.
Bir mahallenin ya da kasabanın erkekleri bu işler
için sıraya girmiyorlar…
Öteki şiddet eylemleri de öyle. Burada trafik kazaları
Türkiye ile kıyaslanmaz bile. İnsan yaşamına
mal olan bu türden kazalar enderdir. İnsanlar trafik
ışıklarına uyar. Kimse yanındakinin
araba sürmesine, ya da bakışına öfkelenip,
inip ötekini vurmaz! Cineyet işleyen hasta türden insanlara
İsveç gibi en sakin toplumlarda bile rastlanır;
ama bu bizim ülkemizdeki gibi yaygın ve adeta salgın
değildir.
Bizim ülkemizde şiddeti yaratan ortamın öncelikle
yüzyıllar öncesine dayanan geçmişi var: Savaşlar,
din ve mezhep kavgaları, ülkeyi yönetenlerin kelle kesmeye,
ipten kazıktan geçirmeye, talana dayalı acımasız
yönetme tarzları… Ama bütün bunlar şimdi barışçı
dediğimiz İsveç ve öteki kuzey ülkeleri dahil, günümüzün
gelişkin ve demokratik tüm ülkelerinde de bir dönem yaşandı.
Onların da tarihi nice kanlı olaylarla dolu. Ne
var ki onlar bunu artık büyük ölçüde geride bıraktılar,
rehabilite oldular. Oysa biz bunu başaramadık. Cumhuriyet
döneminde yaşananlar bir yana, 1960’lı, 70’li yıllarda
yaşananlar anılarımızda tazedir. Hele
1984’ten bu yana yaşanan iç çatışma, Kürt halkına
karşı sürdürülen kirli savaş… Bütün bunlar
toplumu terörize etti, şiddeti toplumun tüm hücrelerine
yaydı ve insan psikolojisini bozdu. Bir başka deyişle
toplum hastalandı.
Bu toplumu iyileştirmek, yaşanan ağır
travmaların izlerini silmek kolay olmayacak. Bunun için
öncelikle şiddeti toplumun yaşamından çıkarmak,
sorunları barışçı bir ortamda, diyalogla,
çağdaş ve uygarca yöntemlerle çözmek gerekiyor.
Bir başka deyişle toplum için gerekli olan ilk adım
silahları susturmak.
Ama bu da kolay değil elbet. Silaha, çatışmaya
koşullanmış olanlar bu yöntemleri bırakmaya
yanaşmıyorlar. Bu ülkenin militarist güçleri, asker
ve polis kafalı tutucu politikacıları direniyorlar.
Toplumdaki zihniyetin değişmesi, temel hak ve özgürlükleri
herkese, her gruba sağlayacak, Kürt sorununu eşitlik
temelinde çözecek bir anlayışın topluma yerleşmesi
kolay olmayacak.
Ama zor olsa ve yıllar alsa da yapılması gereken
budur ve toplumun sağlığa kavuşmasının
başka yolu yok.
-----------------------------
Cumhuriyetin
87. yılında ilginç Türkiye manzaraları
Wek
rexne li ser pêşangeha Bottropê
Bottrop’ta,
4. Kürt Kitapları Fuarı’nda
Anadilde
eğitime bile karşı çıkanlar
Kürt sorununu nasıl çözecek?
Barışa
ve demokrasiye susamışız
Boykot
haklıdır
Anadilde eğitim anasütümüz kadar
helaldır
Kurdun
sevdiği dumanlı havalar
Referandumla
iyi bir rüzgar yakaladık
Kılıçdaroğlu
ve yanlış tarafta duranlar…
Kim kime karşı, kim kime rakip?
3. bölüm
Niçin PKK ve Öcalan üstüne yazıyorum?
Kim
kime karşı, kim kime rakip?
2.
Bölüm
Siyasetten
ne bekliyorum?
Kim
kime karşı, kim kime rakip?
”Demokratik
Özerklik” üzerine
Siyam
İkizleri: Derin Devlet ve PKK
Militarist-faşist
güçlerin son çırpınışları
Biz
hiç susmadık;Ama bizi görüp duymadınız…
Kimlik
sorunu- 3
Kadın
sorunu ve sosyalizm
Kimlik sorunu -2
Kimlik
sorunu -1
27
Mayıs “Devrimi”
Viyana-İzlanda,
Dil ve Şiir
Bir
Dünyalıyım
Kovancılar
Depremi, Lazaref, Dema Nû ve Newroz...
Geçmişten
bir sayfa...
Çok
laf değil, somut adımlar...
KÜRT
SORUNUNDA BU DURUMA NASIL GELİNDİ? 1960 VE SONRASI...
Pervasızlığın
bu kadarı:
“Balyoz” derbe planı...
Kar
– Şiir
Ali
Baba Kırk Haramiler Mağarasında
Açılımda eksikler ve yanlışlar
İki
ihtimal
Ergenekon
eylemde
Tüm barış ve demokrasi güçleri
uyanık olmalı
TBMM’de
Kürt Sorunu ve Dersim…
Statükocu
güçler, Ergenekon ve şiddet birbirine bağlı
Hey,
Hürriyet! Orada kimse yok mu?..
Aptallık
insana özgüdür
Alevi
sorununu çözmeye Munzur’dan başlayın!
Abdülmelik
Fırat’ın ardından
Aldatanlar
ve aldananlar...
Sisteme
kurban edilenler...
Ayıp
diye bir şey vardır, Bay Akyol!
Şu
bölme, bölünme hikâyesi...
Dema
Nu ile söyleşi
Ne
yazmalı?
Bu
nasıl devlet, bu nasıl yargı?!
Statüko
ile değişim arasında
Ahmet
Altan sapla samanı karıştırıyor
Kelepir fiyatına çözüm!
Barış
ve çözüm ortamı var mı?
Mardin
olayı üzerine
Nesimi,
Mahzuni, İhsani…
“Korku
imparatorluğu”
ve arkadaşım Turgut Kazan...
Hizbullah-PKK,
Jandarma silahları;
DTP’ye yönelik son operasyon
Güngören
bombaları
Ve bir kez daha haklı çıkarken…
Ergenekon
davası
Ve hukuk adına telaşlı çığlıklar...
Obama’nın
ziyareti derde derman oldu mu?
29
Mart Yerel Seçimlerinin Sonuçları
Gül
Kürdistan deyince...
Kar,
bahar ve Newroz üzerine…
DTP
sorumluları bu işlere ne der?
Bir
hastane yazısı
Yerel
Seçimler Üzerine
“Ergenekon”un
kısa bir tarihçesi
İşte
buna şaşıyorum!
Ergenekon
üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar
yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının
da düşmanı
Din-siyaset
ilişkileri
Ergenekon
ve 33 asker
Din
üzerine bir sohbet
Takke
düştü, kel göründü
Türkiye
sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele
de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon
ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza
mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar,
cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon
ve Dağlıca
”Bilgi
Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın
Hoca’nın genellemeleri…
Bu
nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt
sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı
Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP
değişimin partisi değil
Eski
film yeniden gösterimde mi?
Kedinin
boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi
batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım
tepki göstermek istemiyor
Sadun
Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan
Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban
ve laiklik üzerine
Ergenekon
ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma
son verirken…
Hrant
Dink’i anarken
AKP
sistemle kaynaşırken..
Sekiz
asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih,
akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil
Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin
temsil sorunu
Sabah’taki
söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen
taktikler
DTP’ye
yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan
görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm
Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil
kim?.
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|