Ulusal güçlerin birliği
üzerine
Kemal Burkay
2. Bölüm:
HAK-PAR hangi koşullarda ve neden
ortaya çıktı?
Yazımın birinci bölümünde, geçmişte Kürt yurtsever
güçlerinin birliğine yönelik çalışmalarımızın
bir özetini vermiş, bunun legal plandaki yansımasından,
HEP ve DEP örneklerinden söz etmiş, ama PKK’nın
bu örgütlerde hegemonya kurup kendi yahlış çalışma
tarzını dayatması ve bunun sonucu söz konusu
örgütlerde demokratik işlerliğin son bulması
nedeniyle de ayrışma olduğunu söylemiştim.
Ayrışma üzerine legal planda bizim gibi düşünen
kesimlerle ortak örgütler oluşturmak için çaba gösterdik
ve PKK dışındaki hemen tüm yurtsıver çevrelere
öneri götürdük. Şerafettin Elçi de, Devrimci Demokratlar
da bunlar arasındaydı. Ne yazık ki onlar buna
evet demediler. Bu nedenle Demokrasi ve Değişim
Partisi (DDP) daha çok bizim çevremize dayanarak örgütlendi.
DDP Anayasa Mahkemesi’nce kapatılınca bu kez de
Demokrasi ve Barış Partisi (DBP) örgütlendi. DBP’nin
kuruluşunda da aynı çevrelere yeniden öneri götürüldü
ve onların tavrı yine aynı oldu.
Derken 1998 yılı gelip çattı ve Kuzey parçasındaki
Kürt hareketi bakımından önemli olaylar yaşandı.
Türkiye’nin ve ABD’nin baskısıyla Öcalan Suriye’den
çıkarıldı, bir dönem sığınacak
bir ülke aradı, sonra da yakalanıp Türkiye’ye getirildi,
İmralı’ya kondu. Onunla birlikte PKK’nın politikaları
da 180 derece değişti. Eski bağımsız
Kürdistan talebi kalmadı. Hatta bağımsız,
ayrı Kürt devleti istemi gibi, federasyon veya otonomi
gibi istemler de “gericilik, ilkellik” sayılır oldu.
“Demokratik cumhuriyet” yeterli dendi. Öcalan Türk üniter
devletini ve Kemalizmi savunur oldu. PKK da onu izledi ve
Kürt hareketini bir bütün olarak bu hata, “yeni politikaya”
çekmeye çalıştı.
Bütün bunlar herkesin gözleri önünde oldu. Ama bu ülkede,
“yok olmadı” diyen olursa, pek çok insan da buna inanırsa
hiç şaşmam!
Bir başka deyişle, Öcalan ve PKK geçmişte
Kürt hareketini terörize etmekte kullanılmıştı,
bu kez pasifize etmekte kullanılıyordu.
İşte bu ortamda, Geçmişte PKK’nın bağımsız
Kürdistan kurmak ve Kürt halkını boyunduruktan kurtarmak
için bir kurtuluş savaşı verdiğini sanan,
ona destek olan insanların, kadroların, kitlelerin
umutsuzluğa kapılmaması, savrulup gitmemesi,
Kürt ulusal hareketinin pasifize olmaması için, Kürt
halkının haklı özgürlük ve eşitlik taleplerini
yükselten güçlü bir seçenek yaratmak için biz de üstümüze
düşeni yaptık; PKK’yı eleştirdik, Kürt
yurtsever çevrelerine çağrı yaptık, toplantılar
düzenledik ve ortaya belli projeler koyduk. Bütün bunların
sonunda yurt dışında ortaya Avrupa Kürt Platformu
ile yurt içinde HAK-PAR çıktı.
İlk toplantı 11 Mart 2000 tarihinde Stokholm’de
yapıldı ve 104 Kürt aydınının imzasıyla
ortak bir bildiri yayınlandı. İkinci toplantı
18 Haziran 2000 tarihinde Köln’de yapıldı ve çeşitli
Avrupa ülkelerinden 200 kadar siyaset adamı, aydın
ve sanatçı katıldı. Bu toplantının
ardından da ortak bir bildiri yayınlandı.
Benim Köln toplantısı için gönderdiğim 1 Haziran
2001 tarihli çağrı şöyleydi:
Değerli dost,
Ülkemizde, son bir-bir buçuk yıl içinde Kürt sorunu
bakımından son derece önemli politik gelişmeler
yaşandı. Öcalan'ın Suriye'den çıkarılışı
ve ele geçmesinden bu yana, Türk devleti, Öcalan'ın durumundan
ve onu izleyen partisinin tavrından yararlanarak Kürtleri
sindirmek, demoralize etmek, Kürt ulusal hareketini pasifize
etmek için vargücüyle çalışıyor.
PKK'nın başından bu yana niteliği, Kürt
hareketinde yolaçtığı sonuçlar, 15 yıllık
silahlı eylemin getirip götürdükleri ayrı bir konudur.
Bu konuda görüşler farklı olabilir. Ancak, Öcalan'ın
yakalanmasıyla birlikte o ve partisi politikalarını
temelden değiştirmiş, düne kadar söylediklerini
bir yana bırakmış, "barış ve
demokratik cumhuriyet projesi" adı altında,
Türk rejiminin yıllardır savunduğu üniter devletçi,
tek ülkeli, tek uluslu, kemalist bir söylemi benimsemişlerdir.
Bu Kürt ulusal varlığının, Kürt vatanının
ve Kürt halkının yıllardır uğruna
bunca ağır bedeller ödediği haklı istem
ve değerlerin terki demektir. Bu Kürt ulusal mücadelesinin
inkârıdır.
Rejimin kendisi, Kürtlere hak ve özgürlük tanıyan adil
bir barış için hiç bir adım atmazken, Kürt
ulusal varlığını yok etmeye yönelik inkarcı
ve zorba tutumunda bir milim değişiklik bile yapmazken,
Öcalan ve PKK eliyle geliştirdiği bu içi boş,
sahte barış ve demokrasi söylemiyle tüm Kürt ulusal
hareketini uyutmaya, ideolojik ve politik planda teslim almaya
çalışmaktadır.
Bu, halkımıza karşı yeni ve büyük bir
oyundur. Kürt ulusal hareketi tehlikededir.
Dost,
Kuşku yok ki Kürt halkı ve tüm yurtsever insanlarımız
bu durumdan üzgündür. Ancak tek başına ne gerçeği
görmek ne de bundan üzüntü duymak sorunu çözmeye yetmez. Kürt
yurtsever hareketi olup biteni eli kolu bağlı biçimde
izleyemez. Mevcut geniş potansiyel uyarılıp
harekete geçirilmedikçe bu oyunu ve planı önlemek imkansızdır.
Her örgüte, her aydına, her yurtsevere bu konuda görevler
düşüyor. Bir araya gelmeli, olan biteni birlikte değerlendirmeli
ve yapılabilecekler konusunda birlikte adım atmalıyız.
Bu amaçla sizi Almanya'nın Köln kentinde, 18 Haziran
2000 tarihinde yapılacak bir toplantıya davet ediyorum.
Kendi payıma, bu toplantının oldukça geç kaldığını
daha baştan belirtmeliyim. Böyle bir toplantının
Kuzey Kürdistanlı Örgütler Platformu'nca düzenlenmesinden
yanaydık. Ancak platform bu işte oldukça gecikti.
Oysa durumun beklemeye tahammülü yoktur. Bu nedenle toplantıya
ev sahipliği yapmayı biz üzerimize aldık. Bu
toplantıya Federal Almanya'dan ve çevre ülkelerden, değişik
yurtsever örgütlere mensup ya da bağımsız çok
sayıda politikacı, aydın ve yurtsever insanımız
davet edilmiştir.
Toplantının gündemi, yer ve zaman ekte sunulmuştur.
Umarım ki bu toplantıya katılır ve katkıda
bulunursunuz.
En içten dileklerimle..
Kemal Burkay
Kürdistan Sosyalist Partisi
Genel Sekreter
18 Haziran tarihli bu toplantının ardından
yayınlanan ve katılımcılar tarafından
imzalanan bildiride ise şöyle deniyordu:
KÖLN DEKLARASYONU
Biz, Federal Almanya, Fransa, İsviçre, Hollanda, Belçika,
İngiltere ve Avusturya'da bulunan Kürt yurtseverleri,
18 Haziran 2000 tarihinde Köln'de biraraya geldik. Kürt ulusal
hareketinin son durumunu ve Türk rejiminin buna ilişkin
politikalarını değerlendirdik ve kamuoyuna
aşağıdaki bildirinin yayınlanmasını
kararlaştırdık:
Kürt ulusu Ortadoğu'nun en eski ve büyük uluslarından
biridir; zengin bir tarihe, dile ve kültüre sahiptir. Tüm
uluslar gibi Kürt ulusu da kendi kaderini özgürce belirleme,
kendi toprağı üzerinde özgürce yaşama, ülkesini
yönetme, onun zenginlik kaynaklarından, çağdaş
bilim ve teknikten yararlanma, dilini ve kültürünü özgürce
kullanıp geliştirme hakkına sahiptir.
Ne yazık ki, ülkemizi bölüşmüş olan bölge
devletleri bugüne kadar Kürt ulusunun varlığına
ve haklarına saygı göstermediler ve Kürtleri zorla
yok etmeye çalıştılar. Kürt halkının
özgürlük istemine her keresinde baskı, zulüm ve soykırımla
karşılık verdiler.
Türk devleti Kıbrıs'taki yüzbin Türk için federasyonu
bile az bulup konfederasyon isterken, kendi sınırları
içindeki 20 milyon Kürde, basın-yayın ve eğitim
hakkı dahil, hiçbir hak tanımak istemiyor.
Kürt halkının bugüne kadarki direnişlerinin
nedeni işte bu eşi görülmemiş baskı, zulüm
ve asimilasyon politakalarıdır.
Türk rejimi özellikle, PKK Genel Başkanı Öcalan'ın
yakalanmasının ardından, Kürt ulusal hareketini
tümüyle sindirmek ve teslim almak için yoğun çabalar
içindedir. Biz Kürt ve dünya kamuoyunun dikkatini Türkiye'nin
söz konusu plan ve oyunlarına çeker ve açıklarız
ki:
Bunlar yanlış ve başarı şansı
olmayan yöntemlerdir. Türk devleti bu tür boş hayallerden
vazgeçmelidir. Kürt sorunu ancak Kürt halkının kendi
geleceği üzerinde özgürce karar verme ilkesine uygun
olarak çözülebilir. Böylesi adil ve barışçı
bir çözüm için bir an önce diyalog yolu açılmalıdır.
Şimdi Avrupa Birliği'ne aday üye olan Türk yönetimi,
gecikmeden Kopenhag Kriterleri’nin gereklerini yerine getirmelidir.
Bu cümleden olarak:
1- Olağanüstü Hale son verilmeli; köy korucuları,
kontrgerilla, JİTEM, Özel Timler ve benzeri örgütler
dağıtılmalıdır;
2- Köy ve kasabaları yıkılıp sürülen,
ya da göçmek zorunda kalan milyonlarca Kürdün kendi topraklarına
dönmelerine olanak tanınmalı, zararları tazmin
edilmelidir;
3- Katılımcılar sivil ve savunmasız kimselere
karşı yapılan katliamları, kadınlara
yönelik taciz, tecavüz ve aşağılayıcı
uygulamaları bir savaş ve insanlık suçu sayar,
faillerinin yargılanıp cezalandırılmasını
talep eder;
4- İdam cezası kaldırılmalı ve genel
bir af çıkarılarak siyasal tutuklu ve hükümlüler
serbest bırakılmalı ve yurt dışındakilerin
dönüşüne olanak sağlanmalıdır;
5- Türkiye'nin yasal sistemi demokratikleştirilmeli,
yeni ve demokratik bir anayasa yapılmalı, Kürt kimliği
bu anayasada tanınmalıdır;
6- Tam bir düşünce ve örgütlenme özgürlüğü sağlanmalı;
Kürt partileri de kendi özgün adları ve programlarıyla
legal planda serbestçe çalışabilmelidir;
7- Kürt diliyle eğitim, basın, radyo ve televizyon
serbest olmalıdır.
Bunlar Türkiye'ye barış ve demokrasiyi
getirecek, Kürt sorununun nihayi çözümü önündeki yolu açacak,
atılması gereken acil adımlardır.
Biz, Türkiyedeki tüm demokratik çevreleri, Kürt sorununun
çözümü önündeki engellerin aşılması, barış
ve demokrasi için çaba göstermeye çağırıyoruz.
Yine, uluslararası kamuoyunu, özellikle de Avrupa Birliği'ni,
Türk rejiminin üstlendiği yükümlülükleri, bu arada Kopenhag
Kriterlerini dejenere etmeden, iç ve dış kamuoyunu
oyalamadan yerine getirmesi için çaba göstermeye çağırıyoruz.
Tüm yurtseverler,
Kürt halkı tarihin nice zorlu sınavını
vererek bugünlere geldi. Bugün de yaşanan tüm zorluklara
ve acılara rağmen, umutsuz olmak için bir neden
yoktur. Kürt halkının mücadele potansiyeli geniştir,
hiçbir güç ve hiçbir oyun bunu bitiremez.
Hak ve özgürlüklerimizi elde etmek için yurt içinde ve
yurt dışında güçleri birleştirmeli, bu
potansiyeli harekete geçirmeliyiz. Rejimin oyun ve planlarına
hep birlikte hayır demeliyiz.
Döneme uygun örgüt ve mücadele biçimlerini bulmalıyız.
Yurt içinde, Kürt yurtsever hareketinin en geniş kesimlerini
biraraya getirecek kitlesel, legal bir parti bu aşamada
büyük önem taşıyor ve bu yöndeki çalışmaları
destekliyoruz.
Kürt politik ve demokratik örgütleri yurt dışında,
Kürt halkının istemlerini uluslararası kamuoyuna
duyurmak, etkin diplomasi çalışması yapmak
ve yurt dışındaki Kürt kitlesini bu doğrultuda
barışçıl eylemlere yöneltmek için güçlerini
birleştirmelidirler.
Basın-yayın planında daha etkili araçlar yaratmak
da yapılacak işlerin önemli bir parçasıdır.
Bunun için ortaklaşa girişimlerin başlatılmasından
yanayız.
Köln, 18 Haziran 2000
Bunları değişik ülkelerde başka bir dizi
toplantı izledi ve 3 yıllık bir çalışmanın
sonucunda çeşitli ülkelerde aydın inisiyatifleri
oluştu. Bunu Avrupa çapında demokratik örgütlerin
birliği (DEM-KURD) ve 2002 Temmuzu’nda Avrupa Kürt Platformu’nun
(PKE) kuruluşu izledi. Ülke içinde ise ortak legal bir
kitle partisinin oluşturulması çalışmaları
sonunda DBP kendisini feshetti ve ortaya Abdülmelik Firat’ın
başkanlığında HAK-PAR çıktı.
HAK-PAR’a duyulan gerek ve onu ortaya çıkaran süreç
özetle böyledir.
Peki o günden beri politik durumda ne gibi temel değişiklikler
oldu? Örneğin Öcalan’ın ve PKK’nın politikaları
değişti mi? Hayır, daha da kötüleşti.
Öcalan ve partisi Kürtleri Türk ulusal birliği içinde
bir alt kimliğe indirgediler. Kürt dilinin resmi dil
olmasına gerek yok diyorlar.
Son dönemde dile getirdikleri “demokratik özerklik”in ise
gerçek özerklikle ya da otonomiyle bir ilgisi yok. Bunun da
içi boş ve salt Kürtleri oyalamaya yönelik.
Kısacası, Genelkurmay’ın denetimindeki İmralı
Adası’ndan örgütünü rahat rahat yönetmesine izin verilen
müebbed hükümlü Öcalan’ın ve PKK’nın Kürt halkının
önüne koydukları çözüm haritası aslında devletin
haritasından başkası değil. Öcalan’ın
örgütünü yönetmesine de zaten bunun için izin veriliyor, bu
kendisinden isteniyor. O buna mecbur!
Peki PKK’nın yanı sıra, KCK, BDP, DTK filan
ne yapıyorlar? Onu kendi iradeleri olarak niteliyor ve
dediklerine, bir kralın fermanını yerine getirir
gibi harfi harfine uyuyorlar.
Öcalan’ın nice kampanya ile bir “Ulusal Serok”a, bir
“güneş”e, ortak “îrade”ye dönüştürülmesi de zaten
devletin söz konusu projesinin ürünü. Bu olmadan “Kürt siyasi
hareketi”ne nasıl yön verilebilir? Ya da Kürtler nasıl
uyutulabilir?..
Bu durumda Kürt halkı için gerçek anlamda özgür ve onurlu
bir yaşam isteyenlere düşen nedir? Bir şeyhe
dönüştürülmüş Öcalan’ın ve adamlarının
arkasına takılıp gitmek mi, yoksa Kürt halkının
temel taleplerini yüksek sesle dile getirmek, kararlıca
savunmak mı?
Böylesi bir durumda ulusal güçlerin birliği kimlerle,
nasıl sağlanabilir?
Devletin yönlendirmesinde olan ve Kürtlerin tüm temel istemlerini
terk etmiş bir Öcalan’la ve onun ardından giden
kesimlerle nasıl bir birlik sağlanabilir? Bu gerçekçi
mi?
Evet, PKK-BDP kesiminin birhayli gücü var. Elde belediyeler,
parlamento grubu, televizyon, günlük gazete var. Dağda
silahlı güç, kentte ise istenince eyleme geçirilebilen
önemli bir kitle desteği var. Ve bu kitle Kürt davası
uğruna kavga içinde görünüyor; istenince sokaklara taşıyor,
kentlerin altını üstüne getiriyor.
Elbet bu önemli bir güç ve pek çok insanı etkiliyor.
Tabir yerindeyse “bir cazibe merkezi.” Peki bu güç ne işe
yarıyor? Kürtler için, kendisi için ne istiyor? Böyle
bir potansiyel ve eylem gücü eğer Türk üniter devleti
içinse, “sınıra, bayrağa” gerek yoksa, bağımsız
veya federe Kürt devleti bir yana, gerçek bir otonomiye bile
gerek yoksa, Kürtçenin resmi dil olmasına bile gerek
yoksa, ne işe yarayacak? Bunca kavga gürültü ne için?
Kürtleri oyalamak ve militarizmin tercihlerine uygun olarak
ara sıra ortalığı karıştırmak
için mi?
Ben pek çok kişinin bu havaya kendisini kaptırdığını
görüyor ve doğrusu, acı acı gülümsüyorum. Evet
bu hava, 15-20 yıl önce de başka biçimde vardı.
PKK “Bağımsız ve birleşik Kürdistan için”
bir savaş içinde görünüyor ve her bahar-yaz Kürdistan’ı
kurtarıyordu! Güney’de “Zap Cumhuriyeti” kurulmuştu
bile... “Botan Badinan Hükümeti” kurulmak üzereydi!..
Biz o zaman da gerçekleri söyledik, kamuoyunu uyardık
ama, bu havaya kapılanlar aldırmadı...
Ya Öcalan Suriye’den çıkarılıp, bir süre sığınacak
bir ülke arayıp Roma’ya geldiğinde? O günlerde de
PKK kesimi ortalığı velveleye vermiş,
yenilgiyi zafer gibi sunmuş, “devletleşiyoruz” deyip
Kürtler arasında görülmemiş bir heyecan dalgası
yaratmıştı. Bu heyecanla Avrupa’da Kürtler
kitleler halinde Roma’ya koşmuş, günlerce meydanları
davul zurna ile inletmişlerdi. Öyle ki bu heyecan dalgası
bizim arkadaşlarımızı bile sarmış,
içlerinde Roma’ya haca gidenler olmuştu...
Sonra ne oldu?
Peki yarın, Öcalan ve adamları, aslında gördükleri
zulüm ve sömürüden dolayı öfkeli, özgürlük isteyen, fedakâr
ve hayatlarını bile adamaya hazır bu Kürt gençlerini,
kadın ve erkeklerini 5-10 yıl daha oyalayıp,
bu enerjiyi tükettikten, bu potansiyeli heder ettikten sonra,
Genelkurmay ile hükümetin anlaşması ile PKK’ya tümden
silah bıraktırır, bir seçmeli derse razı
ettirip kelepir fiyatına anlaşır (siz buna
“Kürtlerin İlk Büyük Anlaşması” ya da
“Asrın Anlaşması” deyin) ve mücadaleyi
tümden tatil ederlerse ne olacak?
Evet, bu ihtimal var, hem de 10 yıl öncesinden daha
güçlü biçimde. Nasıl ki Öcalan yakalandıktan sonra
bir gecede bağımsız Kürdistan’a eyvallah demekle
kalmadı, Federasyona, otonomiye bile veda etti. Nasıl
ki “Kemalist kafaları kırıp içindeki zehri
akıtmak gerekir” lafından Kemalizmi övüp göklere
çıkarma noktasına geldiyse...
Unutkan olanlar bu dediklerimi bir kenara yazmalılar...
Bazılarının bazı şeyleri anlaması
için 20 yıl, 30 yıl geçmesi gerekti; bazılarının
bazı şeyleri anlaması içinse, öyle anlaşılıyor
ki bir ömür bile yetmeyecek...
3. Bölümde devam edeceğim.
Ulusal
güçlerin birliği üzerine
1. Bölüm: Geçmişe bir bakalım
Yazarın önceki yazılarından:
Ulusal
güçlerin birliği üzerine
1. Bölüm: Geçmişe bir bakalım
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler-2 (*)
Darbeden umut kesilmez!
HAK-PAR’a
yazık edildi
Arap-İslam
dünyasında esen değişim rüzgârı
Siyasetin
dikeni ve gülü
Kürtler
duymadan... (Kamuoyuna açıklama...)
Yurda
dönüş...
Doğru
yolda olmak mı önemli,
yanlış bir yolda çok olmak mı?
Geçmişten Bir Sayfa –
2 AGİK Kopenhag Toplantısı
Geçmişten
Bir Sayfa – 2
Adaletin
perişanlığı ve Hizbullah olayı
Özgür
olmadıktan sonra vatandaşlığın önemi
ne?
Bir
protesto yazısı
Kurban
Bayramı, Gizli Anayasa, Irak’ın içişleri vs…
HES’ler;
Önce insan ve doğa mı, yoksa para mı?
Dışardan
Türkiye manzaraları
Cumhuriyetin
87. yılında ilginç Türkiye manzaraları
Wek
rexne li ser pêşangeha Bottropê
Bottrop’ta,
4. Kürt Kitapları Fuarı’nda
Anadilde
eğitime bile karşı çıkanlar
Kürt sorununu nasıl çözecek?
Barışa
ve demokrasiye susamışız
Boykot
haklıdır
Anadilde eğitim anasütümüz kadar
helaldır
Kurdun
sevdiği dumanlı havalar
Referandumla
iyi bir rüzgar yakaladık
Kılıçdaroğlu
ve yanlış tarafta duranlar…
Kim kime karşı, kim kime rakip?
3. bölüm
Niçin PKK ve Öcalan üstüne yazıyorum?
Kim
kime karşı, kim kime rakip?
2.
Bölüm
Siyasetten
ne bekliyorum?
Kim
kime karşı, kim kime rakip?
”Demokratik
Özerklik” üzerine
Siyam
İkizleri: Derin Devlet ve PKK
Militarist-faşist
güçlerin son çırpınışları
Biz
hiç susmadık;Ama bizi görüp duymadınız…
Kimlik
sorunu- 3
Kadın
sorunu ve sosyalizm
Kimlik sorunu -2
Kimlik
sorunu -1
27
Mayıs “Devrimi”
Viyana-İzlanda,
Dil ve Şiir
Bir
Dünyalıyım
Kovancılar
Depremi, Lazaref, Dema Nû ve Newroz...
Geçmişten
bir sayfa...
Çok
laf değil, somut adımlar...
KÜRT
SORUNUNDA BU DURUMA NASIL GELİNDİ? 1960 VE SONRASI...
Pervasızlığın
bu kadarı:
“Balyoz” derbe planı...
Kar
– Şiir
Ali
Baba Kırk Haramiler Mağarasında
Açılımda eksikler ve yanlışlar
İki
ihtimal
Ergenekon
eylemde
Tüm barış ve demokrasi güçleri
uyanık olmalı
TBMM’de
Kürt Sorunu ve Dersim…
Statükocu
güçler, Ergenekon ve şiddet birbirine bağlı
Hey,
Hürriyet! Orada kimse yok mu?..
Aptallık
insana özgüdür
Alevi
sorununu çözmeye Munzur’dan başlayın!
Abdülmelik
Fırat’ın ardından
Aldatanlar
ve aldananlar...
Sisteme
kurban edilenler...
Ayıp
diye bir şey vardır, Bay Akyol!
Şu
bölme, bölünme hikâyesi...
Dema
Nu ile söyleşi
Ne
yazmalı?
Bu
nasıl devlet, bu nasıl yargı?!
Statüko
ile değişim arasında
Ahmet
Altan sapla samanı karıştırıyor
Kelepir fiyatına çözüm!
Barış
ve çözüm ortamı var mı?
Mardin
olayı üzerine
Nesimi,
Mahzuni, İhsani…
“Korku
imparatorluğu”
ve arkadaşım Turgut Kazan...
Hizbullah-PKK,
Jandarma silahları;
DTP’ye yönelik son operasyon
Güngören
bombaları
Ve bir kez daha haklı çıkarken…
Ergenekon
davası
Ve hukuk adına telaşlı çığlıklar...
Obama’nın
ziyareti derde derman oldu mu?
29
Mart Yerel Seçimlerinin Sonuçları
Gül
Kürdistan deyince...
Kar,
bahar ve Newroz üzerine…
DTP
sorumluları bu işlere ne der?
Bir
hastane yazısı
Yerel
Seçimler Üzerine
“Ergenekon”un
kısa bir tarihçesi
İşte
buna şaşıyorum!
Ergenekon
üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar
yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının
da düşmanı
Din-siyaset
ilişkileri
Ergenekon
ve 33 asker
Din
üzerine bir sohbet
Takke
düştü, kel göründü
Türkiye
sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele
de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon
ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza
mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar,
cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon
ve Dağlıca
”Bilgi
Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın
Hoca’nın genellemeleri…
Bu
nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt
sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı
Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP
değişimin partisi değil
Eski
film yeniden gösterimde mi?
Kedinin
boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi
batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım
tepki göstermek istemiyor
Sadun
Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan
Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban
ve laiklik üzerine
Ergenekon
ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma
son verirken…
Hrant
Dink’i anarken
AKP
sistemle kaynaşırken..
Sekiz
asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih,
akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil
Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin
temsil sorunu
Sabah’taki
söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen
taktikler
DTP’ye
yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan
görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm
Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil
kim?.
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|