PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 

Değişim;
Kelebek mi, yoksa hamam böceği mi?

Kemal Burkay

Değişim güzel bir sözcük, ben de sık sık kullanırım.

Ama değişim var, değişim var...

Benim değişimden kastım ileriye doğru değişimdir. Ne var ki her değişim ileri yönde değildir.

Tırtıl önce bir koza örer kendisine, zaman geçer bu kozadan güzelim bir kelebek olarak çıkar. Bu ne güzel bir değişimdir değil mi?

Buna karşılık, Kafka’nın Türkçeye “Değişim” adıyla çevrilen ünlü romanının kahramanı Gregor Samsa, bir sabah uyandığında kendisini kocaman bir hamam böceğine dönüşmüş bulur. Roman onun trajedisi üstüne kuruludur. Böyle bir değişime, ya da başkalaşıma  “iyi” diyebilir misiniz?

Ben siyasi hayatta, bu tür negatif değişimlere sık sık rastladım. İnsanların bir günün içinde değiştiklerini, nerdeyse kendi zıtlarına dönüştüklerini gördüm. Akşam insan olarak yattılar, sabah kocaman bir hamam böceği halinde uyandılar...

Bazıları gençliklerinde zaptı zor hızlı devrimciler idiler; ama paraya pula, bir posta kavuşunca, bu olanakların kapısı önlerinde açılınca, akıl almaz bir hızla değiştiler, ideallerine öylesine sırt çevirip gittiler ki yakalayana aşkolsun!

Anılarımda böylelerinden zaman zaman söz etmişimdir. Tunceli’de avukatlık yaptığım ve Türkiye İşçi Partili olduğum dönemde üniversitede okuyan bir genç vardı. Tatile geldiğinde babaevine uğramadan önce bana uğrar, kahramanlıklarını anlatırdı. Okulu bitirdiği yıl bir torpille Tunceli’ye YSE müdürü olarak atandı. Kente ayak bastığı gün iri-kıyım müteahhitlerle, düzen partilerinin başkanlarıyla yazıhanemin önünden geçti, -kapı önünde sandalye koymuş oturuyordum- bana taraf bakmadı bile...

Bir başkası avukatlık stajını yanımda yapacak kadar solcu ve Kürt sorununa yakındı. Ama stajını bitirir bitirmez, hızla istimlak davalarına yöneldi, köylülerin davalarını almak için akıl almaz numaralar çevirdi, kısa sürede yükünü tuttu, siyasete CHP’den atıldı, milletvekili ve bakan oldu... Tabi sol görüşleri de Kürt sorununu da aynı hızla unutarak...

Ben Dersim’de avukatlık yaptığım zamanlar belki lisede, belki üniversitede okuyan, Nazmiyeli, Kureyşan aşiretinden, ana dili Kürtçe’nin “Dımıli” lehçesi (Kirmanckî) olan  Kemal Kılıçdaroğlu da yazıhaneme hiç uğrar mıydı, bu taraklarda bezi var mıydı, bilmiyorum. Ama solcuların ve Kürtlerin analarının en çok ağlatıldığı bir dönemde düzenin çarklarında bürokrat olabildiğine, hele hele, genelmüdürlüğe kadar yükselişine, ardından da CHP’nin başına getirilişine ve şimdi de soyunu sopunu Türkmenlere uzatışına bakılırsa, ya bu tür taraklarda hiç bezi olmadı, ya da çok önceleri ve hızlı bir başkalaşım geçirdi.

Ben böylesi hemşerilerimle çok karşılaştım...

Ama yalnızca hemşehrilerim mi? Onlara haksızlık etmeyeyim; Kürdistan ve Türkiye politikasında bu türden pek çoklarıyla karşılaştım.

Yalnızca post ve para için, konforlu bir hayatı ve “yüksek” bir makamı tercih edip sol ve yurtsever safları terk edenleri değil, bizzat bu safların içinde de kimilerinin akıl almaz biçimde paraya tamah edişine, bir makamın cazibesine yenilişine çokça tanık oldum. TİP’te ve 30 yıla yakın yönettiğim PSK’de bile...

1969 yılında yapılan genel seçimler öncesinde TİP Genel Yönetim Kurulu’nda kontenjanlar belirlenirken sendikacıların ve bizim Kürt arkadaşların, önemli illerde liste başlarını kapmak için nasıl birbirlerine girip Başkan Mehmet Ali Aybar’ı bunalttıklarını bilirim... Bunu anılarımın birinci cildinde yazdım.

Bu kariyer tutkusu sosyalist ideallerle nasıl bağdaşıyordu?..

1990’lı yıllarda yurt içindeki arkadaşlarımızın akıl almaz bir hata yaparak bir legal partinin başına getirdikleri, -ama ne garip!- milletvekili de olan  “iki kazı bile güdemez” bir adamın, birkaç ay yattığı cezaevinde kendisine bol para verilmediği için nasıl yakındığına, parti başkanlığından gidip de resmi yeni yönetim tarafından duvardan indirilince nasıl ağladığına, parti parasını nasıl zimmetine geçirdiğine ve bu sonuncusu dahil, bir dizi parti suçu nedeniyle ve yetkili organ kararıyla partimizden atıldığına tanık oldum.

Daha 18 yaşımda iken bir sosyalisttim, hâlâ öyleyim. Önce Türkiye İşçi Partisi’nde örgütlü mücadeleye katıldım, sonra da Kürdistan Sosyalist Partisi’ni (PSK) kurduk. Başlangıçta bizi, sosyalist olduğumuz için “Kürdistan’ın yaban gülü” diye niteleyen, yani sosyalizmi Kürtlere yabancı, Kürt davasına zararlı sayan kimi Kürt milliyetçileri, çok geçmeden, modaya uyup hızlı sosyalistler oldular, çeşit çeşit sol partiler kurdular, bizi sollayıp kendilerini komünist ve Kürdistan’ın “biricik proletarya partisi” sayarak, bizi reformizmle, revizyonizmle suçlar oldular. Zaman geçti, sosyalist sistem yıkıldı, Sovyetler Birliği dağıldı; bu baylar bu kez de modaya uyup aynı hızla sosyalist safları terk ettiler. Ve bu kez de, hâlâ sosyalist kalıp “değişmediğimiz” için bizi suçluyorlar...

Kürt sorunu için kendi kaderini tayin hakkını ve federasyonu savunduk, hâlâ da savunuyoruz. Kuzey Kürdistan’lı hemen tüm örgütler, bağımsızlığı mutlaklaştırmadığımız için bizi suçladılar. Hele birileri, uzun yıllar bağımsızlığı mutlaklaştırıp, federasyon, otonomi gibi istemleri ihanet, bizi de düşmandan saydılar. Günü geldi bu birileri bağımsızlığı terketti ve onunla birlikte federasyon, otonomi gibi istemleri de ilkellik sayar oldular...

Bu birileri, hızlı değişimlerini sürdürdüler. Bir gün “demokratik cumhuriyet” ertesi gün “demokratik konfederasyon”, çok geçmeden “demokratik özerklik” dediler. Ne var ki kozanın içi hep boştu. Oradan bir kelebek bir türlü çıkmadı, çıkmaz. Son, devletsiz, milletsiz, resmi dilsiz, sınırsız, bayraksız  “demokratik özerklik” ise Kürdistan’ı, eyalet adı altında birkaç parçaya daha bölmeyi amaçlıyor...

Geçmiş yılların o hızlı bağımsızlıkçılarının pek çoğu ise, şimdi dönmüş bu “demokratik özerklik” kervanının peşine takılmışlar...

İşsiz güçsüz kalmış pek çok Türk solcusu da odun kırıcının hınk deyicisi durumunda...

Elbet, belli bir çıkar ve makam için olmasa da, insanların görüşleri zaman içinde değişebilir. Siyasal konularda veya başkasında. Yıllar içinde belli şeyler birikir, kişiyi ya da örgütleri etkiler ve onlar günün birinde, niceliğin niteliğe dönüşmesi de diyebileceğimiz bir biçimde, görüş ve politika değiştirebilir. Bu doğal bir şeydir, bir tür yenilenmedir. Zaman içinde yanlışını fark ettiği, ya da koşullar değiştiği ve yenilenme gerekli ve zorunlu hale geldi halde, kendisini yenilemeyen kişi ve örgüt bir fanatiğe, dönüşür.

Nitekim biz de 1992’de toplanan 3. Kongremizde görüşlerimizi ve programımızı ciddi biçimde yeniledik.

Ama besbelli, yukardan beri sözünü ettiklerim böyle örnekler değil. Bu tür değişim kelebek olmak mıdır, yoksa hamam böceği mi, takdiri okurlara bırakıyorum.

Şu 50 yılı aşan siyasi hayatım boyunca böyle olaylarla çok karşılaştım ve doğrusu siyasetin bu tarafını çok iğrendirici buldum.

Koca bir toplumda çıkarlarını öne alan, paraya posta düşkün ve bunun için onurunu, ahlak kurallarını kolayca bir yana iten insanlar elbet olacak. Böyleleri çok da olabilir, bunda şaşacak bir şey yok. Ama beni şaşırtan böylelerinin neden, bir dizi risk taşıyan böylesi sol ve yurtsever partilere geldiğidir.

Bu tür partilerde genellikle baskı, tutuklanma, işkence, kaç-göç, yoksulluk bekler insanları; post ve rant değil. Bu tür partilerde yürümek için bir dava adamı olmak gerekir. Bu tür davalar fedakârlık, direnme ve kararlılık isten insandan.

Öyle olunca bu tür post ve para düşkünlerinin, bu tür zaaflar taşıyanların ne işi var ezilenlerin kurtuluşunu amaç edinmiş devrimci partilerde, diye düşünürüm.

Ama belli ki onların da yolu, yanlışlıkla da olsa sık sık düşüyor bu tür partilere... Ya da iyi bir adam günün birinde yolunu ve yönünü sapıtıp başkalaşıma uğrayabiliyor...

Şöyle bir rubaim vardı:

Hayvandan geldiğimiz pek doğru, ama atamız yalnızca maymun mu?
Kimisi dilsiz balıktır, saksağandan yapılmıştır kimisinin hamuru
Kimi yük altında eşek, kimi tilki, kimi kurttur, ulur durur
Kimi tavşan gibi ödlek, kimi yılan, kimi akrebin kuyruğu(*)

---------------------------------------------------------

Dörtlüğün Kürtçe orijinali ise şöyle:

Mirov ji heywan hatîye, rast e, lê cedê me ne tenê meymûn e
Di hevîra hinan da qijqijik heye, hin bê zar û zman in, masî ne
Hin wek kerê di bin bar da, hin gur in, zûre zûr in
Hin kewroşk in, bizdonek in, hin mar in, hin rovî ne

Yazarın önceki yazılarından:

Sûrîye çawa ji şer û şewatê xilas be?
Ulusal güçlerin birliği üzerine
4. Bölüm Bu düğüm nasıl çözülecek?

Ulusal güçlerin birliği üzerine
3. Bölüm: HAK-PAR neden yanlış yaptı?
Ulusal güçlerin birliği üzerine
2. Bölüm: HAK-PAR hangi koşullarda ve neden ortaya çıktı?
Ulusal güçlerin birliği üzerine
1. Bölüm: Geçmişe bir bakalım
Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler-2 (*)
Darbeden umut kesilmez!
HAK-PAR’a yazık edildi
Arap-İslam dünyasında esen değişim rüzgârı
Siyasetin dikeni ve gülü
Kürtler duymadan... (Kamuoyuna açıklama...)
Yurda dönüş...
Doğru yolda olmak mı önemli,
yanlış bir yolda çok olmak mı?
Geçmişten Bir Sayfa – 2  AGİK Kopenhag Toplantısı
Geçmişten Bir Sayfa – 2
Adaletin perişanlığı ve Hizbullah olayı
Özgür olmadıktan sonra vatandaşlığın önemi ne?
Bir protesto yazısı
Kurban Bayramı, Gizli Anayasa, Irak’ın içişleri vs…
HES’ler; Önce insan ve doğa mı, yoksa para mı?
Dışardan Türkiye manzaraları
Cumhuriyetin 87. yılında ilginç Türkiye manzaraları
Wek rexne li ser pêşangeha Bottropê
Bottrop’ta, 4. Kürt Kitapları Fuarı’nda
Anadilde eğitime bile karşı çıkanlar
Kürt sorununu nasıl çözecek?
Barışa ve demokrasiye susamışız
Boykot haklıdır
Anadilde eğitim anasütümüz kadar helaldır
Kurdun sevdiği dumanlı havalar
Referandumla iyi bir rüzgar yakaladık
Kılıçdaroğlu ve yanlış tarafta duranlar…
Kim kime karşı, kim kime rakip?
3. bölüm
Niçin PKK ve Öcalan üstüne yazıyorum?
Kim kime karşı, kim kime rakip?
2. Bölüm
Siyasetten ne bekliyorum?
Kim kime karşı, kim kime rakip?
”Demokratik Özerklik” üzerine
Siyam İkizleri: Derin Devlet ve PKK
Militarist-faşist güçlerin son çırpınışları
Biz hiç susmadık;Ama bizi görüp duymadınız…
Kimlik sorunu- 3
Kadın sorunu ve sosyalizm
Kimlik sorunu -2
Kimlik sorunu -1
27 Mayıs “Devrimi”

Anılarımın 2. Cildi ve
Gerçeğin aynasına öfke duyanlar... (1. Bölüm)

Anılarımın 2. Cildi ve
Pusulayı şaşıranlar...
(2. Bölüm)

Anılarımın 2. Cildi ve
Zeki Adsız’la ilgili tepkiler (3. Bölüm)

Anılarımın 2. Cildi ve
İki kazı bile güdemeyecek adam...

(Bölüm 4)

Viyana-İzlanda, Dil ve Şiir
Bir Dünyalıyım
Kovancılar Depremi, Lazaref, Dema Nû ve Newroz...
Geçmişten bir sayfa...
Çok laf değil, somut adımlar...
KÜRT SORUNUNDA BU DURUMA NASIL GELİNDİ? 1960 VE SONRASI...
Pervasızlığın bu kadarı:
“Balyoz” derbe planı...
Kar – Şiir
Ali Baba Kırk Haramiler Mağarasında
Açılımda eksikler ve yanlışlar
İki ihtimal
Ergenekon eylemde
Tüm barış ve demokrasi güçleri uyanık olmalı
TBMM’de Kürt Sorunu ve Dersim…
Statükocu güçler, Ergenekon ve şiddet birbirine bağlı
Hey, Hürriyet! Orada kimse yok mu?..
Aptallık insana özgüdür
Alevi sorununu çözmeye Munzur’dan başlayın!
Abdülmelik Fırat’ın ardından
Aldatanlar ve aldananlar...
Sisteme kurban edilenler...
Ayıp diye bir şey vardır, Bay Akyol!
Şu bölme, bölünme hikâyesi...
Dema Nu ile söyleşi
Ne yazmalı?
Bu nasıl devlet, bu nasıl yargı?!
Statüko ile değişim arasında
Ahmet Altan sapla samanı karıştırıyor
Kelepir fiyatına çözüm!
Barış ve çözüm ortamı var mı?
Mardin olayı üzerine
Nesimi, Mahzuni, İhsani…
“Korku imparatorluğu”
ve arkadaşım Turgut Kazan...
Hizbullah-PKK, Jandarma silahları;
DTP’ye yönelik son operasyon

Güngören bombaları
Ve bir kez daha haklı çıkarken…
Ergenekon davası
Ve hukuk adına telaşlı çığlıklar..
.
Obama’nın ziyareti derde derman oldu mu?
29 Mart Yerel Seçimlerinin Sonuçları
Gül Kürdistan deyince...
Kar, bahar ve Newroz üzerine…
DTP sorumluları bu işlere ne der?
Bir hastane yazısı
Yerel Seçimler Üzerine
“Ergenekon”un kısa bir tarihçesi
İşte buna şaşıyorum!
Ergenekon üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının da düşmanı
Din-siyaset ilişkileri
Ergenekon ve 33 asker
Din üzerine bir sohbet
Takke düştü, kel göründü
Türkiye sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar, cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon ve Dağlıca
”Bilgi Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın Hoca’nın genellemeleri…
Bu nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP değişimin partisi değil
Eski film yeniden gösterimde mi?
Kedinin boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım tepki göstermek istemiyor
Sadun Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban ve laiklik üzerine
Ergenekon ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma son verirken…
Hrant Dink’i anarken
AKP sistemle kaynaşırken..
Sekiz asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih, akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin temsil sorunu
Sabah’taki söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen taktikler
DTP’ye yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil kim?.
PKK’nın silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla nereye?..
Nasıl bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir genel af  ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin temel yanlışı ne?
Yedi kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi Kürtlere yapılan saldırı
Türk Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22 Temmuz Seçimleri üzerine
Orman yangınları kimin işi?
Dink Davası ve Sivas
Bir mum yakmaya devam…
Kuzeyde bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe ayağa düştü
Darbe planı işlemekte
Barzani “PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet gerçekleri halka anlatmalı
Sayın Sezer, nereden nereye!
Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Dil Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 

 
PSK Bulten © 2010